Hakkımızda

Sitemizde Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmeler ülke Koordinatörlerimiz tarafından düzenli olarak takip edilmekte ve Genel Koordinatörümüz Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Veysel AYHAN'ın katkılarıyla yayınlanmaktadır.

5 Temmuz 2012 Perşembe

IMPR Staj ve Kurs Programı Duyurusu



Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları Merkezi (IMPR) staj ve kurs programı için başvuruları almaya başlamıştır. IMPR staj ve kurs programı Orta Doğu ve Kuzey Afrika merkezli dersler ve çalışmaları kapsamaktadır. Staj ve kurs programı süresince programa kabul edilen öğrencilerin Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri hakkında mikro ve makro düzeyde analizler yapabilecek bilgi birikimine sahip olmaları amaçlanmaktadır. IMPR staj ve kurs programı kapsamında lisans ve lisansüstü öğrencilerine Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin toplumsal, siyasal, ekonomik, tarihsel ve güncel durumlarına yönelik bilgilendirme dersleri, zorunlu okuma eserleri ve zorunlu çalışmalar düzenlenecektir. Program kapsamında isteyen stajyer öğrencilerle birlikte IMPR kadrosu öncülüğünde İran veya Erbil’e düşük bir ücret karşılığında karayolu ile saha araştırmasını içeren araştırma gezileri de düzenlenecektir. Yurt dışı saha araştırmasının düzenlenmesinin temel koşulu ise belli sayıda ilgilinin yurt dışı saha araştırmasına katılım için başvuruda bulunması gerekmektedir. 1 ay ile 3 ay arasında değişen staj ve kurs programı doğrudan Ankara’da bulunan IMPR Merkezinde yürütülecektir. Staj programına başvurular tüm ilgililere açık olup, başvuru sahiplerinden IMPR olarak herhangi bir ücret talep edilmemektedir. IMPR başvurusu kabul edilen stajyerler için Ankara’da herhangi bir konaklama ya da barınma imkanı sağlayamamaktadır. Başvuru sahiplerinin üniversitelerde lisans veya lisansüstü programına devam eden öğrenciler ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika siyasetine ilgi duyan en az dört yıllık Üniversite mezunlarından olması gerekmektedir.

Stajyerler Programı

Zorunlu dersler, zorunlu okuma eserleri ve IMPR tarafından gerekli görünen zorunlu yabancı basın takibi ve toplantı organizasyonu gibi etkinliklerde rol almaları beklenmektedir. Staj ve kurs programını başarılı bir şekilde tamamlayan stajyerlere IMPR sertifikası ve IMPR Okul kimliği.

Başvuru ve Gerekli Belgeler

IMPR Staj ve kurs programlarına başvurular doğrudan online olarak yapılmalıdır. Başvurular imprcenter@gmail.com adresine gönderilecek kısa bir özgeçmiş, programa başvuru amacı ve ilgi duyduğu temel konuları içeren bir niyet mektubu içermelidir. Başvuru belgesinde ek bir Word belgesinde ilgilinin ayrıca öğrenim durumu, bildiği diller, yurt dışı tecrübesini de belirtmesi istenmektedir. IMPR staj ve kurs programına son başvuru tarihi ise 3 Ağustos 2012 tarihidir.

Sorularınız için iletişim: imprcenter@gmail.com

6 Haziran 2012 Çarşamba

Doç. Dr. Veysel Ayhan tarafından hazırlanan “Arap Baharı: İsyanlar, Devrimler ve Değişim” adlı kitap çalışması MKM yayıncılık tarafından kamuoyuna sunulmuş bulunmaktadır


Kitapta Arap coğrafyasında yaşanan halk hareketleri tarihsel, toplumsal, siyasal ve askeri yönleriyle kapsamlı bir şekilde irdelenmektedir. Çalışmanın kapak tanıtım yazısını sizlerle paylaşmak isteriz.

“Arap Baharı ile birlikte Orta Doğu ve Kuzey Afrika yönetimleri kendi tarihleriyle, değerleriyle ve toplumlarıyla yüzleşmek zorunda kaldıkları bir süreçten geçiyor. Tunuslu seyyar satıcı Ebu Azizi’nin kendi bedeniyle tutuşturduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki tarihi ve stratejik değişim ateşinin, yüzyıl önce bölge halklarına rağmen kurulan her türlü düzeni küle çevirmesi artık kaçınılmaz. Değişim süreci günün birinde bu ülkelerin halklarına özledikleri huzur ve barışı getirecek olsa da şimdilik kanlı hesaplaşmalara tanıklık ediyoruz. Bazı ülkeler değişimi kısa vadede, bazıları ise orta ve uzun vadede tamamlayacak. Büyük resme baktığımızda ise yaşananların sadece Arap coğrafyasının değil aslında uluslararası sistemde kurulmaya başlanan yeni dünyanın ayak sesleri olduğu rahatlıkla görülüyor. İşte elinizdeki kitap öncelikle, büyük değişimin habercisi olan Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Suriye’deki halk hareketlerinin doğru veriler ışığında mümkün olduğu kadar gerçekçi bir şekilde anlaşılabilmesini hedefliyor. Kitap, son dönemde üzerinde çok şey yazılan Arap halk hareketlerinin arka planı, seyri ve geldikleri son nokta hakkında doyurucu bir içerik sunma iddiasında”

11 Mayıs 2012 Cuma

Suriye Krizi: Türkiye – İsrail Politikası


İnişli çıkışlı bir seyir izleyen Türkiye-İsrail ilişkileri son dönemde Suriye krizi ile birlikte bir kez daha gündeme gelmiştir. 2000’li yılların başlarından itibaren Suriye ile ilişkilerini geliştiren Türkiye’nin, Golan ve diğer konularda, İsrail ile Suriye arasında arabulucu rolü oynaması Ortadoğu Barışı açısından oldukça önemli girişimler arasında yer almıştır. Ancak, Suriye’de yaşanan 2011 isyanı ile birlikte iki ülke arasından ilişkiler derinden sarsılmaya başlarken, İsrail’in pozisyonu da ciddi şekilde tartışma konusu olmaktadır. Türkiye’nin Suriye krizinde aktif rol oynamasındaki en önemli etken yalnızca 910 kilometrelik bir ortak sınıra sahip olmaktan öteye, hem kendi ulusal güvenliği hem bölgedeki hem de uluslararası konumu açısından sorunun taşıdığı önemden kaynaklanmaktadır. Öte yandan, Esad rejiminin sağladığı sınır güvenliğinden memnun olan İsrail ise, Mısır’da, İhvancı (Müslüman Kardeşler) kesimlerin iktidara ortak olmasından dolayı Suriye’deki yaşanan krizi yakından takip etmekte ve endişe duymaktadır. Türkiye’nin sahip olduğu sınırın aksine, işgal altındaki Golan’a sahip İsrail için de, Suriye oldukça önemlidir diyebiliriz. Son dönemlerde, Türkiye ve İsrail uluslararası platformlarda, Mavi Marmara olayında karşı karşıya gelmiştir. Bu olaydan sonra ikili ilişkiler durma noktasına varmışken, Suriye krizi bu gerginliği daha derinleştirmektedir. Buna karşın, ABD tarafından yapılan açıklamalarda, iki ülkenin bu bağlamda işbirliği içine girebileceği ve ilişkileri düzeltmesi için bu fırsattan yararlanmaları gerektiğini belirtmiştir. İşbirliği içine girmeleri, çıkarlarının çatışmadığı müddetçe bir olasılık olarak ortaya çıkarken, Suriye krizine baktığımızda, iki ülkenin çıkarlarının taban tabana çatıştığını görmek mümkündür.
yazının devamı için tıklayınız

4 Mayıs 2012 Cuma

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan İnsan Hakları ve Demokrasi başlıklı 2011 Raporunda Libya endişe verici bir ülke olarak listelendi

Libya’da son duruma bakacak olursak, bu hafta başlarında İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague tarafından başlatılan ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan İnsan Hakları ve Demokrasi başlıklı 2011 Raporunda Libya endişe verici bir ülke olarak listelendi. Hague, insan haklarının arttırılması için bunun hoşgörü üzerine inşa edilmesi gerektiğini ve Ulusal Geçiş Konseyi’nin yeni bir Libya’nın inşasında köşe taşı olacağını ifade ederek Libya’dan beklentilerini dile getirdi. Hague, stratejisinin temel hak ve özgürlükleri geliştirmek için demokratik bir çerçeve oluşturmak, devam eden insan hakları sorunlarını gözlemlemek, eski Lider Kaddafi destekçileriyle başa çıkabilmek için adil bir yargılama oluşturmak için yargı gücünün merkezi kontrolünü sağlamak üzere Geçici Hükümeti desteklemek olduğunu söyledi. Bu rapordaki devletlerde fırsatlar ve zorluklar ortaya çıkacak ancak gelecek yıllarda Libya’nın şekillenmesini daha iyi tamamlayabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca raporda 2012 için ana hedefin oluşum sürecindeki Libya’da kadın haklarını savunacaklarını etnik ve dini azınlıklarını desteklemeye devam edeceklerini, gençlik ve kadın grupları için uzun vadeli yapılar inşa edeceklerin ve onların demokratik süreçte temsil edilmelerini sağlayacaklarını ifade etti. Libya’da ifade ve toplanma özgürlüğünün gelişmesinin kanıtı olarak,2011 sonlarına doğru Libya sokaklarında Geçici Hükümetin kendilerine karşı protesto gösterileri yapılmasına izin vermesi ve yüzlerce medya kuruluşuyla sosyal medyanın ve internet kullanımının artması gösteriliyor.
devamını okumak için tıklayınız

Katar Veliahtının Suudi Arabistan Ziyareti

Bu hafta Katar Veliahdı tarafından Suudi Arabistana bir ziyaret gerçekleştirildi. Kral Abdullah ve Katar Veliahdı Sheikh Tamim bin Hamad Al Thani arasında yapılan görüşmelerde İslam alemindeki genel durum, bölgesel ve uluslararası sorunlar ele alındı. Ayrıca iki kardeş ülkenin aralarındaki işbirliğini arttırmanın gerekliliği üzerinde durulduğu öğrenildi Bu haftaki bir diğer gelişmemiz ise Suudi Arabistan Mısır büyükelçisini istişarede bulunmak için geri çağırdı. Kahire deki elçiliğini ve İskenderiye ve Süveyş deki Konsolosluklarını da Mısırdaki Suudi Arabistan misyonları önünde gerçekleştirilen şiddet eylemlerinden dolayı kapatma kararı aldı. Suudi ve Mısırlı çalışanlara yönelik artan bu şiddet olaylarının ve bu güvensiz ortamın uluslararası normlara ve hukuka aykırı olduğu belirtildi 
Birazda diğer gelişmelere değinmekte fayda var; Çalışma bakanlığından yetkili bir kişi Suudi Arabistan’da 1.6 milyon bayan işsiz bulunduğunu ve bu bayan işsizlerin arasında Yüksek Öğrenim ve Master mezunlarının da bulunduğunu söyledi. Özel sektörde özellikle büyük şirketlerde bayanların istihdamının düşük olduğunu belirtildi. 

Kral Abdullah Asistan doktorların maaşlarında artış yapılmasını ve aylık maaşların 9.200 Suudi Riyali olması emrini verdi. Bu haber Yüksek Eğitim Bakanı Dr. Khalid bin Mohammad Al-Anqari tarafından Suudi Haber Ajansına iletildi ve Angari desteklerinden dolayı Krala teşekkür etti.

Erdoğan:''Irak'taki gelişmeler pek de hayra alamet değil''


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani ile yaptığı görüşmeye ilişkin, ''Irak'taki gelişmeler pek de hayra alamet değil. Özellikle mevcut Başbakan'ın gerek kendi koalisyon ortaklarına olan davranışları, gerek Irak'taki yapılanma içerisindeki ben merkezli, adeta şartları zorlayıcı yaklaşımları, Irak'taki gerek Şii grupları, gerek sayın Barzani'yi, gerek Irakiye grubunu ciddi manada rahatsız etmektedir. Bunlar da bu süreci olumsuz şekilde etkilemektedir, bunun üzerinde durduk'' dedi.
Bunun üzerine Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın açıklamalarının Irak'ın içişlerine müdahale anlamına geldiğini ileri sürdü. Irak Başbakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, Başbakan Erdoğan'ın Katar'a hareketinden önceki açıklamalarını eleştiren Nuri El Maliki, şunları iddia etti: "Sayın Erdoğan'ın son açıklamaları Irak'ın içişlerine müdahale etme yönündeki eğilimine yeni bir dönüştür. Sayın Erdoğan'ın hala bölgede hakimiyet kurma hayalleri içinde olduğu görülmektedir. Açıklama, ne yazık ki Erdoğan'ın eskiden reddettiği mezhepçi boyutu içermektedir. Ancak bu husus bütün Iraklılar tarafından bilinmekte ve reddedilmektedir. Bu bölgesel politikaların sürdürülmesi Türkiye'nin çıkarlarına zarar verecek ve onu herkese düşman bir ülke konumuna getirecektir."
yazının devamı için tıklayınız

TELÖRGÜNÜN ARDINDA YAŞAM MÜCADELESİ

Gazze’de İsrail’e karşı verilen mücadele bu hafta da hız kesmeden devam ediyor. İsrail hapishanelerinde yaşam mücadelesi veren Filistinliler için yapılan grevin 12.günü bugün itibariyle geride kaldı. İsrail hapishanelerindeki esirler için ise tüm Filistin tek vücut olmuş durumda. El Aksa televizyonuna açıklamalarda bulunan Dayanışma Vakfı Başkanı Ahmet Betawi hapishanelerdeki grevlerin devam ettiğini ve koşulların iyileştirilmesi için kararlı olduklarını vurguladı. Yapılan grevin tüm Filistinlilerin ortak tepkisi olduğunu vurgulayan Betawi, bu konuda El Fetih ve Hamas’ın üzerine düşeni yerine getirmesini söyledi.1 Öte yandan yapılan İsrail tarafı ise yapılan grevi sonlandırmak için baskıcı politikalar izlemeye devam ediyor ve sorunun uluslararasılaşmasını engellemeyi hedefliyor.2 Gazze’deki bir diğer gelişme ise Hamas lideri Halit Meşal’in Mısır ve Katar ziyaretleriydi.27 Nisan Cuma günü yapılan Ziyaretlerin içeriği ise başta İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirlerin durumu olmak üzere Kudüs’ün Yahudileştirilmesi sorunu ana gündem maddelerini oluşturmuştur.3 Son olarak bu hafta Gazze’de yaşanan bir başka sorun ise Gazzeli balıkçıların İsrail deniz kuvvetleri tarafından tutuklanmasıdır. El Aksa televizyonunun yayınlamış olduğu habere göre balıkçılara İsrail kuvvetleri tarafından ateş açıldı ve bazı balıkçılar tutuklanarak Ashdod limanına götürüldü.4 Bu hafta Gazze’de temel sorun Filistinli esirlerin İsrail hapishanelerinde çektikleri çile ve İsrail tarafından gerçekleştirilen insanlık dışı uygulamalar vardı. Sonuç olarak her iki tarafında bu konuda geri adım atmayacağını söyleyebiliriz.

SUDAN’DA NELER OLUYOR

Sudan, Güney Sudan’ın bağımsızlığını ilan etmeden önce devlet yapısı olarak zayıf bir devlet statüsünde yer almaktaydı, özellikle 11 Eylül terör saldırıları sonrasında ABD açısından bu zayıf devletler büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Devlet terörizm, insan hakları ihlalleri, uyuşturucu, gelir dağılımı eşitsizliği, demokrasi yoksunluğu gibi ABD’nin çizmiş olduğu ideal norm ve standartlara uyum göstermemekteydi. Devlet içersindeki etnik sorunların da varlığı devleti bölünmeye götürdü. Fukuyama’nın Devlet İnşası kitabında belirttiği gibi bu tarz zayıf ve yeniden inşa edilmesi zayıf devletler olarak adlandırılmış çözüm olarak ise bu tarz küçük devletlerin parçala bölünüp yeniden inşa sürecine başlanması gerektiği öne sürülüyordu. Buradan da anlaşılacağı üzere Sudan gibi zayıf bir devletin parçalanıp ayrı devletler olarak yeniden güçlendirilmesi hegomanik devletler açısından daha yerinde görülmüş ve bir bakıma bu parçalanma süreci bu devletlerce desteklenmiş ya da bu sürece müdahalede bulunulmamıştır.
yazının devamı için tıklayınız

Tunus Cumhurbaşkanının İran nükleer enerjisi ile ilgili yorumu

Bu hafta boyunca Tunus’ta iki önemli açıklama dikkatleri çekti. İlki, Ennahda partisi kurucu üyesinin Suriye ile ilgili yaptığı yorum; ikincisi, Tunus Cumhurbaşkanının İran nükleer enerjisi ile ilgili yorumu. Bunlara şimdi kısaca değineceğim. 
Suriye’de yaşananlar konusunda herkes bir şeyler biliyor. Bu günlerde orada zor günler yaşanıyor. Esad koltuğunu bırakmamak için birçok cana kıydı. Ancak halk onu istemiyor. Bu yaşanan büyük gerginlik çevre ülkeler de etkiliyor. Esad’ın rejimi şuan uluslararası gündeme oturan önemli bir sorundur. Birçok ülke bu konuda çalışma yürütüyor. Ennahda kurucu üyesi de konferansa gittiği Türkiye’de bu konuda konuştu. Ennahda Parti kurucusu üyesi Abdelfettah Mourou Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi tarafından düzenlenen Arap Baharı Konferansı’na (28.04.2012) katıldı. Arap Dünyasının ve Türkiye’nin birçok açıdan benzer olduğunu ve Tunus’un gelişim açısından attığı adımlarda Türkiye’yi örnek aldığını belirtti. Bunun yanı sıra Suriye için de Esad’ın artık gitmesi gerektiğini yoksa sonunun Kaddafi gibi olacağını belitti. Ayrıca Arap Dünyasındaki tüm diktatör rejimlerin gideceğini de belirtti. Esad’ın gitmemesinin nedenini de diktatör bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklandığını belirtti. Tunus, Türkiye gibi birçok ülke ve BM bu konuda birçok görüş bildirdi. Bu konunun artık çözüme kavuşmasını istiyorlar. Bu katliamın durdurulması için çalışıyorlar. Ancak olay hala sıcaklığını korumakta. Yakın gelecek bize bu konu hakkında kesin çözümler getirecektir.
yazının devamını okumak için tıklayınız

MISIR'DA SEÇİMLER

Mübarek rejimi döneminde Dışişeri Bakanı görevinde bulunmuş olan ve eski Arap Birliği Genel Sekreteri olan aday Amr Musa seçim çalışmalarına hızlı bir şekilde başladı.Amr Musa,ülkeye ait bir güvenlik komisyonu oluşturulmasını önerdi.Komisyonda bakanlar ve komutanların bulunması gerektiğini ve önemli konularda da orduya danışılması gerektiğini ekledi.Oluşturulması düşünülen bu komisyonun sadece güvenlik konuları ile sınırlı kalmayıp birçok konuda aktif rol alması gerektiği söylendi.Böyle bir yapının halkın özgür iradesini kısıtlayacağını düşünen halk ise bu fikre hiç sıcak bakmıyor.Amr Musa’nın böyle bir fikri ortaya atmasının arkasında ise ordunun desteklediği aday olan Ömer Süleyman’ın seçim komisyonu tarafından yarış dışı bırakılmasının ardından Amr Musa’ya destek vermesi olduğu düşünülüyor.

Mübarek döneminde Başbakanlık yapmış olan Ahmed Şefik’in adaylığına yapılan engellemelere karşı çıkışlar olmuştu.Bu itirazları değerlendiren Yüksek seçim komisyonu Şefik’in adaylığına onay verdi.Ahmed Şefik’e getirilen yasağın arkasındaki neden olarak Mübarek döneminde yapmış olduğu üst düzey yöneticilik gösteriliyordu.Yüksek Seçim Komisyonu ise eski üst düzey yöneticilere 10 yıl siyasi yasak getiren bu düzenlemenin anayasaya uygun olmadığını söyleyerek Yüksek Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerektiğini ekledi.
yazının devamı için tıklayınız

SUDAN'DAKİ FELAKETE UYANIN

Uluslararası toplum tehlikeye bir an önce uyanmazsa, yan yana uyum içinde yaşayan iki Sudan düşü, bir nesil için daha kaybedilmiş olacak. Sudan yanıyor, dünya esniyor. Kuzey-Güney sınırı boyunca çatışmalar çoğalıyor, topyekûn savaş alametleri veriyor; BM ise muğlak biçimde yeni yaptırımlardan söz ediyor. Hartum'un meclisi, yeni bağımsız Güneysudan'ı 'düşman' ilan ediyor, petrol kuyuları yanıyor, siviller bombalanıyor, insani felakete koşuluyor; Afrika Birliği'nin terk edilmiş arabulucusu Thebo Mbeki ise yapabileceği pek bir şey olmadığını ima ediyor. Anlaşılan, küresel iş düzeninde sudan'a biçilen değer yüksek değil.
yazının devamını okumak için tıklayınız

29 Nisan 2012 Pazar

Değişime Öncülük Etme: Arap Baharı ve Türkiye

Veysel Ayhan, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Abant İzzet Baysal Üni.

Tunuslu Abu Azizi’nin kendi bedeniyle yaktığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki tarihi ve stratejik değişim ateşi, yüzyıl önce bölge halklarına rağmen kurulan tüm siyasi, idari, coğrafik ve ekonomik düzenlerin yerinden edildiği bir süreci başlatmıştır. Bugün yaşadığımız çatışma ve istikrarsızlıklar başta Arap coğrafyası genelde de küresel düzeyde yeni bir dünyanın kurulmaya başlandığının ayak seslerinden başka bir şey değildir. Ancak, Arap dünyasında kurulacak olan yeni dünyanın Türkiye’nin de içinde yer aldığı tüm bölgesel ve küresel aktörleri yeni bir pozisyon ve siyaset üretmeye zorladığını görmek gerekir. Ya tarihin akışında değişim rüzgarının yanında olmak ya da statükocu güçlerle değişime karşı olmak ve kaybetmek. Abu Azizi’nin ardından yeni bir dünya kurulmaya başlanırken, doğru yerde durmak hem tarihi hem siyasi hem de insani bir sorumluluk olacaktır. 

Arap Baharı, Değişim ve Türkiye 

Öncelikli olarak Türkiye’nin tarihi, coğrafik, kültürel ve toplumsal düzeyde Arap coğrafyasında yaşanan değişime öncülük edebilecek tüm unsurları içinde barındırdığı tespitiyle başlamak yerinde olacaktır. Tarihi olarak bakıldığında 1918’e kadar Türkiye ile Arap coğrafyasının ortak bir kaderi paylaştığını belirtmek gerekir. I. Dünya Savaşı sonrası Türkiye kendi ulus devletini kurmaya yönelirken, Araplar da büyük devletlerin işgalleri altında ayrı devletlere bölünmüştür.
Yazının devamını için tıklayınız

26 Nisan 2012 Perşembe

GAZZE:ZULMEDEN AYNI ÇEKİLEN ACI FARKLI

Bir yandan İsrail saldırıları diğer yandan uygulanan ambargo… bu hafta ise Gazze’nin gündeminde  İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirlerin çekmiş olduğu acı ve bu zulme karşı verilen mücadele vardı. Geçtiğimiz hafta İsrail’in tahrikleriyle boğuşan Gazzeliler, bu hafta İsrail hapishanelerindeki esirlerin acılarını paylaşmak adına düzenlenen Filistinli Tutsaklar Günü’nde bir araya geldi. El aksa televizyonu yapmış olduğu haberde Gazze yönetimi lideri İsmail Haniye’nin konuşmasına yer verdi. Haniye konuşmasında tutsakların çekmiş olduğu acıya vurgu yaparak İsrail’in insanlık dışı uygulamalarına sert tepki gösterdi. Konuşmasının devamında Haniye “Siyonist işgal hapishanelerindeki mahkumların kurtuluşu ulusal bir görevdir” dedi. Bölgedeki diğer ülkelere de seslenen Haniye “Siyonist varlık ile ilişkilerini kesmelisiniz” dedi. Esirler ile ilgili bir başka açıklamada Filistin Kızılay Derneği’nden geldi. Dernek yöneticilerinden Dr Halid Kalite yapmış olduğu basın toplantısında tutuklulara karşı yapılanların insan hakları ihlali olduğunu ve uluslararası toplumun buna tepki göstermesi gerektiğini savundu.2 Bu hafta yaşanan bir başka gelişme ise komşu Mısır’ın Gazze’ye insani yardım yapma konusundaki görüşmelerin olumlu sonuçlanmasıydı. Ambargonun getirmiş olduğu ağır şartlar altında yaşam mücadelesi veren Gazze’nin lideri Haniye ile Mısırlı komutan Tümgeneral Murad Muwafi bir görüşme yaptı. Görüşmede güvenlik konuları ile Gazze’ye yapılacak insani yardım konuşuldu. Sonuç olarak acının, gözyaşının ve sorunların şehri olan Gazze’de insanlık dramı devam edecek gibi görünüyor.

Katar, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısını İade Etmeyi Reddetti

Doha, ölüm mangasını idare etmekle suçlanan Iraklı politikacı Tarık el-Haşimi’yi Bağdat’a yargılanmak için göndermeyi reddediyor. Khaled al-Attiyah Haşimi’yi Irak’a geri göndermenin diplomatik normlarla çelişeceğini söyledi.Katar, Bağdat’ın Irak’ın Pazar günü körfez ülkelerine ulaşan ölüm mangasını yönetmekle suçlanan başkan vekili Tarık el-Haşimi’yi teslim etme isteğini geri çevirdi. Salı günü Katar’ın dışişlerinden sorumlu devlet bakanı Khaled al-Attiyah şöyle konuştu: “Haşimi’nin görevi ve diplomatik normlar Katar’ı böyle bir şey yapmaktan alıkoymaktadır. Bay Haşimi başkan vekili olma görevine yeterliliği ile gelmiş ve bu görevi sürdürmektedir. Bu görevi süresince mahkum edilmemiş ve bu görevinden alınmamıştır.”Irak başbakan yardımcısı Hüseyin El-Şehristani Pazartesi günü, Katar’ın Irak hükümetindeki en yüksek Sünni yetkili olan Haşimi’ye ev sahipliği yapma kararının “kabul edilemez” olduğunu söyledi.Şehristani “Katar konumunu göz önüne almalı ve Haşimi’yi yargılanması için Irak’a geri göndermelidir.” dedi.Haşimi anayasal dokunulmazlığının bulunduğunu ve suçlu olmadığını söyledi ve Bağdat’ın iade talebinin geçerliliğini kabul etmedi.Haşimi Katar’ın başkenti Doha’da muhabirlere şöyle konuştu: ” Neden Katar’ın beni teslim etmesini istiyorlar? Kürdistan’daki yetkililer benim Irak anayasası 93 sözleşmesine göre dokunulmazlığım olduğunu söyleyerek benzer bir istekle cevap verdiler.”
yazının devamı için tıklayınız

El-Kaide ve Libya

El-Kaide 1988 yılında SSCB birlikleriyle savaşmak üzere Afganistan’ın korunması amacıyla kurulan ve amacı İsrail’in yok olması ve tüm İslam devletlerini Halifelik inancı altında birleştireceğine inanan ve bu doğrultuda saldırılar düzenleyen özellikle 11 Eylül 2001’de ABD’deki Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırıdan sorumlu tutulan ve bu olay sonrası dünya çapında terörist olarak adlandırılan radikal bir örgüttür.Her ülkeye farklı şekilde sızmaya çalışan El-Kaide Libya’nın doğusunda yer alan Derna’da emirlik kurarak amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmıştı ve bu da bazı ülkeleri gerek sınırlar bakımından gerekse siyasi bakımdan endişelendirmişti.Ayrıca Libya’daki iç çatışmalarda da etkisini iyice gösteren örgüt militanları Misrata gibi yoğun çatışmaların yaşandığı yerlerde muhaliflerin yanında yer alarak ve  buralarda kamplar kurarak  amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla köktendincilere askeri eğitim vermektedirler.
yazının devamın için tıklayınız

Tunus-İran ilişkilerindeki gelişmeler nelerdir?

Geçtiğimiz günlerde Tunus Cumhurbaşkanı Munsef Marzuki, Doha’da yapılan BM toplantısı sırasında BM televizyonuna konuştu. Açıklamasında Tunus’un başarısız olmaması gerektiğine ısrarla değinen Marzuki, uluslar arası toplumdan ülkesinin demokrasiye geçişi için destek istediğini  belirtti. Ülkedeki mevcut durumun çok kırılgan olduğunu, Tunusluların gitgide daha da sabırsızlaştığını ve artık devrimin insanlara bir şeyler getirmesi gerektiğini canlı bir şekilde görmek istediklerini bunun için de özel sektörün Tunus’ta yatırım yapabileceğini de sözlerine eklemiştir. Yaşanan gelişmeler de, Tunus halkının sabırsızlaşmaya ve bu kırılgan durumdan iyice rahatsızlanmaya başladığını göstermektedir. Sonuç olarak, demokratikleşme dalgasının başlatıcısı olarak Tunus, uluslar arası toplumun desteğine ihtiyacı olduğunu açık bir şekilde duyurmuştur. Tunus’taki mevcut durum budur.

 Buna ek olarak İran Dışişleri Bakanı’nın Tunus’a ziyareti de önemli niteliktedir. Tunus-İran ilişkilerindeki gelişmeler nelerdir? Bilindiği üzere iki gün önce, İran Dışişleri Bakanı Salihi, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Tunus’a gitmişti. Devlet televizyonu, resmi davet üzerine Tunus'a giden Salihi'ye siyasi ve ticari heyetin de eşlik ettiğini bildirdi. Salihi'nin iki günlük ziyaretinde öncelikli olarak ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi konularının ele alınacağı belirtilenler arasındadır. Görüşmelerde bölgesel ve uluslararası konularda da fikir alışverişinde bulunulacağı da belirtilmiştir. 
yazının devamı için tıkayınız

İsrail’de bu hafta "Filistin'e hoşgeldin" kampanyası

İsrail’de bu hafta "Filistin'e hoşgeldin" kampanyası çerçevesinde cumartesi günü çoğunluğunu Filistinli gençlerin oluşturduğu 250 kişilik bir eylemci grubu Batı Şeria'dan Ürdün vadisine bisikletle sessiz bir yürüyüş düzenledi. Bu kampanya çerçevesinde geniş güvenlik önlemleri İsrail askerleri, eylemcileri bir noktada durdurdu. İsrailli askerlerin başında bulunan yarbay Şalom Eisner, eylemlerini sonlandırmayan Danimarkalı bir eylemcinin yüzüne M-16 tüfeğinin dipçiğiyle vurdu. Bu olayın ardından İsrail ordusu Danimarkalı göstericiye saldıran yarbay Şalom Eisner hakkında soruşturma başlattı. İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu olayı, "asla kabul edilemeyecek bir şey" diye niteledi. Ancak İsrail'deki bazı sağcı politikacılar ve dini liderler yarbay Eisner'in açığa alınmasını aşırı tepki olarak değerlendirerek eleştiriyorlar. Bu gelişmenin yanı İsrail hapishanelerindeki Hamas, İslami Cihad, FHKC, FDHC tutuklusu 1200 kadar mahkum açık grevine başlayacaklarını duyurdu. Açık grevinin nedeni ise aile ziyaretlerine hatta gazete okumalarına izin verilmemesi ve İsrail hapishanelerindeki kötü durum olarak belirtiliyor. Bunun yanında Başbakan Netanyahu Batı Şeria’da Yahudi yerleşimi için üç bölgenin kullanılmasını konusunu kabineye sundu. Netanyahu bu durumu yasallaştırarak uluslar arası toplumunun tepkisini çekmemeye çalışmaktadır.
yazının devamı için tıklayınız

İRAN’IN TARTIŞMALI ADALAR ÜZERİNDEKİ POLİTİKASI VE DİĞER GELİŞMELER

İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’ın 11 Nisan tarihinde İran ve Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) arasında egemenlik iddiasının bulunduğu adalardan biri olan Ebu Musa adasını ziyaret etmesi iki ülke arasında gerginliğe sebep oldu. İranlı komutan Ahmed Reza Pourdastan herhangi bir ülkenin adanın topraklarını ihlal etmesine izin vermeyeceklerini bildirdi. Ayrıca adanın geçmişten beri İran’a ait olduğunu ifade etti. Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin dış işleri başkanları toplanarak Ahmedinejat’ın Ebu Musa gezisini kınadı ve işgalin sonlandırılması için Abu Dabi ile müzakerelere başlanılması gerektiğini ifade ettiler. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mehmanparast, İran’ın üç ada üzerindeki egemenlik hakkının pazarlığa söz konusu olamayacağını belirtmiştir.
yazının devamı için tıklayınız

Katar 19 Nisan’da Tunus’a 500 milyon dolar ödünç vermek istediğini açıkladı


Daha önce de değindiğim gibi Tunus’ta yaşanan devrim Tunus’un siyasetinin yanı sıra ekonomisini de zor duruma sokmuştu. Bununla birlikte Tunus yöneticileri bunun için yardımlara açık olduğunu belirtmişti. Bu anlamda Katar 19 Nisan’da Tunus’a 500 milyon dolar ödünç vermek istediğini açıkladı. Bu yardımı Katar Tunus’un merkez bankasının kamu finansmanı için vereceğini belirtti. Kredinin ödemesi beş yıl vadeli olarak %2,5 faiz oranı şeklinde olacak.Devrinden sonra Tunus lideri Zine Abidine Ben Ali devrildi ancak bununla birlikte huzursuz geçen zamanlar, grevler, protestolar sürdü. Aynı zamanda turizm gelirleri düştü ve ekonomi %1,8 oranında küçüldü. Şimdi ise ekonomiyi büyütmek için Tunus’un yeni seçilen hükümeti dış destek bekliyor. Ayrıca turizmi artırıcı önlemler almaya çalışıyor
yazının devamı için tıklayınız

Bahreyn’de Formula 1 Grand Pix Üzerine Oturtulmaya Çalışılan “İmaj”, Buna Karşın Muhalefetin İddialarıyla Örtüşen Uluslar arası Af Örgütü Raporu


Formula 1 Grand Prix baştanbaşa her kesim içerisinde tartışmaları beraberinde getirdi. Her şeyden önce Bahreyn bu organizasyonla güvenlik ve istikrarının yanı sıra önemli bir spor faaliyetine ev sahipliği yapma kapasitesini gösteriyor. Hükümetin deyimiyle tüm kamu görevlileri, gelen misafirlerin en iyi şekilde ağırlanması ve organizasyonun gereğine uygun şekilde yürütülmesi için seferber olmuş vaziyettedir. Ayrıca halkın birçok katmanıyla Formula 1 yarışına yoğun katılımı hükümet cephesini ülkenin verdiği “imaj” açısından heyecanlandırırken bir yandan da muhalif grupların örgütlediği eylemler henüz taşların yerine oturmadığının açık bir göstergesi niteliği taşımaktadır. Haliyle en yalın tabirle Formula 1 Grand Pix Bahreyn için küresel bir güvenoyu niteliği taşıyor.
yazının devamı için tıklayınız

20 Nisan 2012 Cuma

Ortadoğu Uzmanı Doç.Dr. Veysel AYHAN'ın Suriye'deki Ateşkesle İlgili Verdiği Mülakat

Middle East analyst Veysel Ayhan: Ceasefire in Syria not likely to last


As the UN Security Council voted unanimously to authorize unarmed observers to go to Syria and monitor the cease-fire, an expert on Middle Eastern affairs has told Today’s Zaman for Monday Talk that the truce is not likely to last long.
 “The Syrian government has broken promises in the past, and so far ignored a key provision of the Annan plan to pull troops back to barracks. It is possible that Assad is stepping back tactically, said Veysel Ayhan of Abant İzzet Baysal University in Turkey.
As reports of deadly clashes surface across Syria, Ayhan expects that the Syrian regime will blame deaths on the opposition.
“Therefore, it is important to have a team of UN observers in Syria to find out what’s happening,” he added.
Kofi Annan, the envoy for the UN and the Arab League, drew up the plan that called for an advance monitoring team to be deployed immediately to Syria to observe compliance with the truce. The Annan Plan aims to end more than a year of violence in Syria, which the UN says has killed more than 9,000 people, mostly civilians.
The resolution passed on Saturday expresses an intention to establish a full mission once there is a sustained end of violence. The text “calls upon all parties in Syria, including the opposition, immediately to cease all armed violence in all its forms.”

mülakatın tamamını okumak için tıklayınız

18 Nisan 2012 Çarşamba

Bahreyn'de Göstericiler, 22 Nisan günü yapılacak yarışları engellemek amacıyla iki Formula1 aracını yaktılar

 22- 23 Nisan tarihlerinde yapılacak olan Formula 1 Grand Prix yarışlarının güvenlik kaygıları nedeniyle iptal edilmesi gerektiği düşüncesine sahip olanların sayısı gitgide artmaktadır. Bahreyn hükümeti bu yarışları büyük bir anlam yüklemektedir. Yarışlar sayesinde çok iyi gitmeyen ekonomilerinin düzelebileceğine inanmaktadır. Yarışları izlemek amacıyla ülkeye turist akını yaşanacağını, bunun da konaklama sektörünü canlandıracağı düşünülmektedir. Öte yandan işsizliğin sorun olduğu ülkede, yarışlar ile birlikte geçici de olsa çeşitli iş alanlarının meydana gelmesi beklenmektedir. Bunun yanı sıra Bahreyn Hükümeti, Formula 1’in halk üzerinde birleştirici bir etki yaratacağına da inanmaktadır. Bahreyn yarışların yapıldığı ilk Ortadoğu ülkesi olduğu için de, hükümet ülkenin bu yolla prestij elde ettiği inancında.Son dönemde ülke genelinde yaşanan huzursuzluklara ek olarak, Bahreynli muhaliflerin, yönetime zarar verme düşüncesi kapsamında yapmış olduğu eylemlerden biri Formula 1’in Bahreyn’de yapılmasını destekleyenleri ciddi anlamda düşündürmeye başladı. Göstericiler, 22 Nisan günü yapılacak yarışları engellemek amacıyla iki Formula 1 aracını yaktılar. Organizatörler yarışların tarihinin ileri bir zamana ertelenmesi taleplerini dile getirmeye başladı. Ülke içi istikrarsızlıkların devam ettiği bir ortamda, iç istikrarsızlıkları önlemek amacıyla dış politikada planlı ve istikrarlı hareket eden ülke, kısa vadede iç sorunlarından kurtulamasa da, uzun vadede dış politikada önemli adımlar atmaktadır. Uluslararası ilişkilerini, iç karışıklıklara rağmen sürdürmeye çalışırken, Formula 1 yarışlarının Bahreyn’de yapılmasını da özellikle istemektedir. Yarışlara farklı bir önem atfeden ülkenin kısa vadedeki hedefi, Formula 1 yarışlarının Bahreyn’de sorunsuz bir şekilde yapılmasını sağlamaktır.
Bahreyn'deki diğer gelişmeler için tıklayınız

TUNUS’TA PROTESTOLAR VE BOYUTLARI

Ortadoğu ülkeleri denildiğinde ilk olarak baskıcı rejimlerden oluşan ve halkın da bu baskıcı rejimlere boyun eğdiği halklardan oluşan ülkeler akla gelmektedir. Ancak Tunus bu ülke tanımına girmediğini somut olarak göstermiş bulunmaktadır. Bir kere Tunus, bir üniversiteli gencin kendini yakmasıyla başlayan Arap baharı süreciyle birlikte bu tabuyu yıkmıştır. Sonucunda, “Demokratikleşme “sloganları atılmasıyla birlikte bu dalga hızla yayılmaya başlamıştır. Öte yandan ortada bir gerçek de vardır; birtakım ülkeler bu süreci sancılı atlatmıştır. Günümüze bakacak olursak, Tunus bu aralar birçok protesto ve gösterilerle karşı karşıya kalmaktadır. Hatırlanacağı üzere daha geçenlerde, Tunus’ta on binlerce insan İslam şeriatının uygulanması talebi nedeniyle sokaklara dökülmüştü. Diğer cephede, sivil toplum örgütlerinden yaklaşık 2 bin kişi Şehitler Günü nedeniyle yürümeye çalışırken polis engeliyle karşı karşıya kalmışlardır ve sonucunda bilanço şudur: 15 gösterici yaşamını yitirmiş ve 8 polis de yaralanmıştır. Sonrasında Başbakan Gannuşi açıklamalarında şunlara yer vermiştir: “Tunus’taki karmaşa Tunus’u tehdit ediyor ve bu tehdidin de diktatörlükle ilgisi yoktur.” Gannuşi, bu görüşünü ısrarla dile getirmektedir. Tunus Devlet Başkanı Monsef Marzuki ise, başkent Tunus'ta Şehitler Günü'nde düzenlenen gösteriyle ilgili olarak, ''şiddetin kabul edilemez düzeye çıktığını'' söyledi.
yazının devamı için tıklayınız

17 Nisan 2012 Salı

AB Tahran'ın Nükleer Haklarını Tazeledi

İran ile 5+1 (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ABD, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere ve Almanya)   ülkeleri arasındaki nükleer müzakereler geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da yapıldı. Görüşmelerin ardından bir basın toplantısı düzenleyen AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, tarafların 23 Mayıs'ta Bağdat'ta tekrar toplanacağını açıkladı. Ashton, bugünkü müzakerelerin 'yararlı, yapıcı ve bir süre önce İran'la yapılan mektup teatisinin ruhuna uygun' olduğunu belirtti. Açıklamasında İran'ın barışçıl nükleer enerji hakkına saygı duyduklarını dile getiren Ashton, "Önümüzdeki süreçte güven artırıcı adımlar atmayı hedefliyoruz" diye konuştu. İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Sekreteri ve Nükleer Başmüzakereci Said Celili yaptığı basın toplantısında görüşmenin genel hatlarıyla olumlu geçtiğini söyleyerek, İran’ın nükleer araştırmalar yapması üzerine batılı ülkelerin başlattıkları ekonomik yaptırımların kaldırılması için konunun müzakere sürecine dahil edilmesini isteğini belirtti. İran Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi Başkanı Alaeddin Boroujerdi ise yaptığı açıklamada İran’a karşı ekonomik yaptırımların kaldırılması konusunu 23 Mayıs tarihinde Bağdat’ta yapılacak olan bir sonraki turda ele alınacağını söyledi.
yazının devamı için tıklayınız

PROVAKATÖR İSRAİL İŞ BAŞINDA


Geçtiğimiz ay İsrail tarafından Gazze’ye fırlatılan roketler sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş ve 87 kişi yaralanmıştı. Saldırılara uyguladığı ambargoyla devam eden İsrail Gazzelilerin direnişine daha fazla baskı uygulamak amacıyla provokatif  eylemler gerçekleştirerek emellerine ulaşma çabasındadır. El Aksa televizyonunun yapmış olduğu haber Gazze’ye karşı gerçekleştirilen bu eylemlerin bir kanıtıdır. Habere göre İsrail hava kuvvetlerine ait uçaklar tarafından Han Yunus ilinin doğu sınırı ve güney illerde Gazze topraklarını içine alan İsrail haritaları atılarak Gazzelileri kışkırtma girişiminde   bulunuldu.1 Aynı zamanda hafta başında İsrail’in Eliat şehrine düşen roketlerden Hamas’ın sorumlu tutulması İsrail’in Gazze’yi vurmak için fırsat kolladığı şeklinde yorumlanmıştı. Yorumları haklı çıkaran açıklama ise İsrail başbakanı Netenyahu’dan  geldi. Haaretz gazetesi yayınlamış olduğu haberde Netenyahu ve Ehud Barak’ın bu konudaki açıklamalarına yer verdi.
yazının devamı için tıklayınız 

Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları ile ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bir araya geldi.

Suudi Arabistan, Nisan ayı boyunca çok önemli temaslarda bulunmuştur. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Dışişleri Bakanları ile ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 1 Nisan günü bir araya geldi.
GCC-ABD Stratejik İşbirliği Forumu'nun ilk yüksek profilli bakanlar toplantısının açılış oturumundaki konuşmasında, İran tehdidine karşı deniz güvenliği ve füze savunma dahil olmak üzere farklı alanlarda geliştirilmiş bağlar ve Körfez ülkeleri ile stratejiler arandığını belirtti. Clinton, İran’ın nükleer silah edinme ve komşu devletlere yaptığı müdahaleleri engellemek ile ilgili ortak stratejik kaygıları, geniş yelpazede ele almak için sabırsızlandığını söyledi. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin’in İstanbul'da bir araya geldiklerini belirtti. Ancak, korkularını ve endişelerini ifade ederken, görüşmeler ile ilgili hiçbir sonuç alınamadan sona erdiğini söyledi.
Clinton,  "İran liderleri, sorun için bir çözüm inşa etmeye başlamak için hazır olup olmadıklarını, kendi nükleer programları ile ilgili ciddi, güvenilir bir tartışma için hazır olup olmadıklarını yakında açıkça belirteceklerdir” dedi.
yazının devamı için tıklayınız

Recep Tayyip Erdoğan “Suriye Dostları” açılış oturumunda İstanbul'da konferansta konuşma yaptı


Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Nisan 2012 “Suriye Dostları” açılış oturumunda İstanbul'da konferansta konuşma yaptı. Konferansta Boğaziçi Üniversitesi’nden Seda Altuğ şu açıklamalarda bulundu: “Saddam sonrası bir Irak’ta olduğu gibi, Esad sonrası Suriye’de yeni bir Kürdistan Hükümeti olasılığı yüksek. Fakat burada Kürtler’in gelecek statüsünde Türkiye’nin rolü tabi ki de sınırlı hem ABD hem de Kürdistan Bölgesel Yönetimi dolayısıyla.” Diğer bir önemli gelişme ise şöyle:KÜRDİSTAN BÖLGESEL HÜKÜMETİ’NİN YENİ KABİNESİ KURULDU.Başbakan Neçirvan Barzani Parlamentosu'nda yemin etti ve kabine faaliyete geçti. Muhalefet ise yeni kabinenin yemin oturumunu  boykot etti. Başbakan Neçirvan Barzani ve yardımcısı Emad Ahmed liderliğindeki Kürdistan Bölgesel Hükümeti yedinci kabine hükümeti kuruldu. Meclis salonunda Barzani, Ahmed ve 19-bakanı Kabine, Meclis Başkanı önünde,milletvekilleri ve Meclis üyeleri resmi bir yemin etti.
       yazının devamı için tıklayınız

16 Nisan 2012 Pazartesi

Ortadoğu’daki Gelişmeler ve Suudi Arabistan’ın Görüşmeleri

Nisan ayında yapılan görüşmelerin ilk ayağı Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık Haşimi’nin Suudi Arabistan ziyaretiyle başlamıştır. Haşimi Suudi Arabistan Dış İşleri Bakanı Prens Suud El Faysal ile görüşmüştür.
     Diğer bir önemli gelişme Suudi Savunma Bakanı Prens Salman’ın İngiltere ve ABD ziyaretleridir. Prens Salman Londra ziyaretinde İngiliz Başbakan David Cameron, Savunma Bakanı Philip Hammond ve Dış İşleri Bakanı William Hague ile görüştü. Bu görüşmelerde ele alınan konular şu başlıklarda verilebilir; Suriye konusu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika konusunda siyasi ve ekonomik reformlar, İran’ın nükleer programı hakkındaki endişeler ve Yemen’de barış ve güvenin sağlanmasına yönelik çabalardır.   Öncelikle Suriye konusunda Esad rejiminin yapılanlar karşısında tüm meşruluğunu yitirmekte olduğu belirtilmiştir. 
yazının devamı için tıklayınız

Libya makamları ile Uluslar arası Ceza Mahkemesinin Kaddafi’nin oğlu Seif El İslam’ın geleceği konusundaki tutumları farklı oldu

Libya’da Nisan ayının ilk günlerine damgasını vuran olay, Libya makamları ile Uluslar arası Ceza Mahkemesi( UCM)  arasında Kaddafi’nin oğlu  Seif El İslam’ın geleceği konusundaki farklı tutumları oldu. Geçen Kasım ayında Libya’daki çöl bölgesinde yakalanan ve  UCM tarafından cinayet ve insanlığa karşı suç işlemekle suçlanan  Seif El İslam, Libyalı makamlar tarafından tutuklanmıştı. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Muammer Kaddafi’nin oğlu Seif El İslam’ın yargılanması için Lahey’deki mahkemeye bir an önce teslim edilmesini talep etti . 4 Nisan Çarşamba günü yayınlanan mektupta hakimler Libya’nın Kaddafi oğlunun iade edilmesinin ertelenmesi istemini reddedip Libya yetkililerinin onu derhal teslim etmesini istediler. İnsan Hakları İzleme Örgütü Libya’yı mahkeme kararına uymaya çağırdı. Geçici Ulusal Konsey ise , Kaddafi oğlunu UCM’nin değil Libya mahkemesinin yargılaması gerektiğini defalarca açıklamıştı. Libya makamları benzer şekilde, Saif el İslam’ı Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) teslimi konusunda ret cevabı verdi.  UCM tarafından görevlendirilmiş Saif El İslam’ın avukatları ise, Saif El İslam’ın birkaç ay boyunca tamamen tecrit edilmiş durumundan memnuniyetsizliklerini dile getirdiler.  İlerleyen günlerde  Saif el İslam’ın kaderi belli oldu. UCM’ye teslim edilmeyen El İslam hapis yattığı Zintan şehrinden Trablus’taki hapishaneye nakledileceği açıklandı. Libya’nın Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesine temsilcisi Ahmet El Cihani ise bazı Avrupa medyalarının Kaddafi’nin oğlunun hapishanede fizik şiddete uğradığı iddialarını yalanladı
Libya'daki diğer gelişmeler için tıklayınız

14 Nisan 2012 Cumartesi

BM Barış Çabaları Gölgede mi Kalıyor? Suudi Arabistan ve Katar gibi devletlerin Suriye’deki Muhaliflere Destekleri Bağlamında


Arap dünyasında ilk olarak Tunus’u ardından Mısır ve Libya’yı etkisi altına alan ve mevcut yönetimlerinin düşmesine neden olan Arap Baharı veya Devrimi Suriye’deki etkisini tüm hızıyla devam ettirirken Suudi Arabistan yönetiminin endişeleri ve güvenlik ihtiyacı da günden güne artış göstermektedir. Devrim ateşi ileride Suudi Yönetimi’ni de etki altına alabilir mi korkusu bu ülkeyi hem kendi coğrafyasının güvenliği için-Bahreyn ve Yemen örneklerini önceki yazımda belirtmiştim- hem de Suriye’deki kriz için ani ve sert önlemler almaya zorlamaktadır.
     Bunun arka planında Bahreyn olaylarında devrimcilere karşı çıkan tutumu, ülkesindeki Şii nüfus ve halktan gelebilecek reform talepleri nedeniyle devrim dalgasından olumsuz etkilenme endişesinin olduğu söylenilebilir. Hatta daha da önemlisi Suudi Arabistan İran tehdidi nedeniyle Suriye konusunda net bir tavır takınmaktadır. Bu bağlamda Suudi Arabistan olayın başından itibaren Esad rejiminin bir an önce düşürülmesi talebini dile getirmiş, gerekirse muhaliflere destek sağlayabileceklerini belirtmiştir. Riyad yönetimi Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerin Suriye’ye vermiş oldukları destekten ötürü rahatsızlık duymuştur. Suudi Arabistan Hilary Clinton’ın Riyad ziyareti sonrası 1Nisan’da Türkiye’de toplanan Suriye Halkının Dostları toplantısında da Suriye’deki muhaliflere destek sağlamak niyetlerinde olduklarını bir kez daha yinelemiştir
yazının devamını okumak için tıklayınız

Barzani Beyaz Saray’da Obama’yı ziyaret etti


Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde sıcak gelişmeler oldu. Öncelikle Barzani, Beyaz Saray’da Obama’yı ziyaret etti. Ayrıca ABD'nin Erbil'de konsolosluk tarafından sağlanan hizmetlerin genişletilmesi de kararlaştırıldı. Görüşmede her iki tarafın ilişkilerinin uzun olması gerekliliği vurgulandı ve demokratik, çoğulcu ve federal bir Irak çerçevesinde ABD ve Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerin derinleştiği ve daha da iyi olması gerektiği konuşuldu . Beyaz Saray Basın açıklaması yaparak şunları kaydetti: Başkan Obama ve Başkan Yardımcısı Biden, ABD'nin, federal, demokratik ve birleşik bir Irak ile stratejik ortaklık bağlamında, Kürdistan ve Kürt halkı ile olan yakın ve tarihi ilişkilerinde kararlı olduğunu yineledi. 
Bir diğer önemli gelişme ise şöyle: Kürdistan Parlamentosu yeni bakanlar kurulunu onaylıyor ve Bağdat ile müzakerelerinde ise birleşik cephe çağrısında bulunuyor. Barzani, Kürdistan’ın ortak çabaya ve ulusal birliğe ihtiyacı var. Toplumumuzu geliştirmek için ortak diyalog yapmaya başlamak zorundayız dedi.  Ayrıca Türk Devleti’nin yeni stratejisi: aynı eski hikaye başlığı ile Kürtlere eskiden yapılanlar yeniden yapılıyor haberi yer alıyor gündemde. Haberde şu gelişmelere yer verildi: Türk devleti askeri ve siyasi çözümler bularak Kürtlerin varlığını ve Kürt sorununu inkar ettiğini dolayısıyla Kürtlerin dillerini yasaklayarak asimile etmeye çalıştıklarını dile getirdi. Buna ek olarak haberde  Erdoğan’ın şu sözlerine de yer veriliyor:”Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır. Bunun için gerekirse güç kullanmaktan geri durmayacağız.BDP, PKK’nin siyasi uzantısıdır  ve Biz Öcalan ile de müzakere yapmayacağız.” Sözleri ile de Kürtler’e  aynı siyasetin uygulanmaya çalışıldığı vurgulandı. 

Annan’ın hazırladığı altı maddelik barış planı Suriye Hükümeti tarafından kabul edildi


1 Nisan’da ikincisi düzenlenen  İstanbul’da yapılan “Suriye Dostları” konferansıyla Suriye Ulusal Konsey de Süryanilerin meşru temsilcisi olarak tanınmıştır.70’den fazla temsilcinin bulunduğu ve aralarında Recep Tayip Erdoğan,Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un bulunduğu konferans da Esad’a baskı yapma  ve şiddeti sona erdirme yolları tartışılmıştır.Suriye Ulusal Konsey başkanı Burhan Ghalionun, ülkeye insani koridor kurulması, Serbest Suriye Ordusu için maddi destek ve acil yardım çağrısında bulundu.[1]
    BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın hazırladığı altı maddelik barış planı Suriye Hükümeti tarafından kabul edildi ve 10 Nisan’a kadar çatışmaların durması için süre verildi, 12 Nisan’da ise tam bir ateşkesin olacağı tahmin edilmektedir.Fakat şiddetin azaldığına, iki tarafında geri çekilmeye çalıştıkları konusunda kesin bir şey söylemek çok zor.Annan, Suriye Hükümeti’nin Idlib, Zabadani ve Daraa şehirlerinin bir kısmından çekilmenin gerçekleştiğini söylemiştir.[2]Suriye Hükümeti,  BM Genel Sekreteri ve uluslararası güvenlik konseyine aynı içerikte birer mektup yazmış ve bu mektupta da Annan Planı üzerinde anlaşmaya varıldıktan sonra ülkedeki silahlı terör gruplarının şiddeti daha da artırdığını, ülkedeki patlamalarının arkasında El-Kaide örgütünün bulunduğunu kendilerinin ise barış planını desteklerini ve bu planın başarılı olmasını, ülkede güven ve istikrarın yeniden sağlamasını istediklerini belirtmişlerdir.Mektupta 1 Nisan’da İstanbul’da yapılan “ Suriye Dostları Toplantısı’nın” şiddeti daha da tırmandırdığına ve masumların kanının akmaya devam ettiğini söylemiştir.
yazının devamını okumak için tıklayınız


BAHREYN’DE ARTAN ŞİDDET OLAYLARINA İLİŞKİN REFORM HAREKETLERİ VE DIŞA DÖNÜK İŞBİRLİĞİ ÇABALARI

Bahreyn son dönemlerde artan hükümet karşıtı protestolarla meşgul olmaktadır. Elbette ki toplumsal bütünlük bu atmosferden olumsuz etkileniyor. Bir yandan muhalif güçler, kimi zaman protestonun dozunu aşarken kimi zaman da güvenlik güçlerinin sert müdahaleleri kendini gösteriyor. Bu sarmalda Bahreyn demokratik tutumunu geliştirme yönünde adımlar attığını vurgularken muhalefet bunun kağıt üzerinde kaldığını iddia ediyor. 
Hafta ortası meydana gelen çatışmalar Bahreyn’de asayişin sağlanmasının gitgide zorlaştığını gösteriyor. Mesela Buri yakınlarında iki tane polis devriye aracına molotof kokteyli saldırı düzenlendi. Maskeli isyancıların ateşli saldırısı sonucu görevli polislerin bazıları yaralandı.  Soruşturma devam etmektedir. Yetkililer tarafından olay yeri tanıkları dinlenerek netice alınmaya çalışılıyor.[1] Yine isyancılar miting sonrası Samaheej, Burhama, Eker ve Jidhafs dahil olmak üzere Bahreyn’in çeşitli bölgelerinde polisle çatıştılar. İçişleri Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre bir polis devriye aracı Samaheej’de molotof kokteyli saldırıda tahrip edildi. 
yazının devamını okumak için tıklayınız

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin, Katar'dan Suudi Arabistan'a gittiği bildirildi


Hakkında tutuklama kararı bulunan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin, Katar'dan Suudi Arabistan'a gittiği bildirildi. Adının açıklanmasını istemeyen Haşimi'nin bir danışmanı, Suudi Arabistan'a gitmek üzere Katar'dan ayrıldıklarını belirtti. Hakkında terör eylemlerine karıştığı iddiasıyla tutuklama kararı çıkartılan Haşimi, 1 Nisan'da "resmi ziyaret" için Katar'a gitmişti. Haşimi 4 günlük ziyaretin ardından bugün ülkeden ayrıldı. Irak, Haşimi'yi topraklarında barındırmasının "kabul edilemez olduğunu" belirterek Katar'dan siyasetçiyi teslim etmesini istemişti.

Katar ise, devlet başkanı yardımcısı sıfatıyla ülkeyi ziyaret eden Haşimi'nin görevinden alınmadığına ya da cezaya çarptırılmadığına işaret ederek Irak'ın talebini geri çevirmişti.
Ayrıca, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin ofisinden konuya ilişkin yapılan açıklamada, ''Haşimi'nin Katar ve Suudi Arabistan'a yapmakta olduğu ziyaret, Cumhurbaşkanı Talabani'nin muafakatıyla gerçekleşmemiştir. Haşimi, Cumhurbaşkanlığına, gezisiyle ilgili resmi bir yazı göndermiştir. Ancak izin çıkmadan geziye başlamıştır'' denildi. Başbakan Nuri El Maliki hükümetinin geçen yıl tutuklamak için çıkartığı karardan sonra, Haşimi, Aralık 2011'de Irak'ın kuzeyine sığınmıştı. Hükümetin tüm isteklerine rağmen, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı Mesud Barzani, Haşimi'yi Bağdat yönetimine geri vermeyeceklerini açıklamıştı. Haşimi, yurt dışında kalmayacağını, en kısa zamanda Irak'a geri döneceğini açıklamıştı.

6 Nisan 2012 Cuma

Suriye’de Devrim Olur Mu?: Behram Modeli Üzerinden Bir Analiz


Veysel Ayhan, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Abant İzzet Baysal Üni.


Son günlerde en sık tartışılan konuların başında Suriye’de Devrim olup olmayacağı, dış müdahale seçeneği ve olası bir Türkiye-Suriye Savaşı’nın bölgesel ve küresel bir çatışmaya yol açıp açmayacağıdır. Suriye’de bir devrimin olup olmayacağını veya Esad’ın devrilip devrilmeyeceğini Behram modeli üzerinden analiz ederek bir sonuca varabiliriz. Behram modeli hem soruna teorik hem de günümüzde Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan isyanların devrimle sonuçlanıp sonuçlanmayacağını anlamak için oldukça önemli bir açıklama gücüne sahiptir. Dolayısıyla Esad rejiminin geleceğini ve 10 Nisan sonrası durumu daha iyi öngörebilmek açısından Behram Modeli ile sorunu irdelemek yerinde olacaktır.

 yazının devamını okumak için tıklayınız

5 Nisan 2012 Perşembe

Türkiye-Suriye savaşına doğru

Orta Doğuyu karış karış gezen ve üniversitelerde Uluslararası İlişkiler, Uluslararası İlişkiler Teorileri I-II, Orta Doğu'da Milliyetçilik ve Azınlıklar, Orta Doğu’da Toplumsal Muhalefet Hareketleri, Orta Doğu'da Toplum ve Siyaset, Küresel ve Bölgesel Enerji Politikaları lisans derslerinin yanı sıra Uluslararası İlişkiler Teorileri, Orta Doğu'da Güncel Sorunlar, ABD Dış Politikası Yüksek Lisans Dersleri ile Uluslararası Sistemde Basra Körfezi, Orta Doğu'da Muhalefet Hareketleri, Irak Sorunu başlıklı doktora dersleri veren Doç.Dr. Veysel Ayhan  Suriye gündemi ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Yıllardır Orta Doğu’ya gidip geldiğini ve 2010 yılındaki ziyaretinden sonra  “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki toplumsal muhalefet hareketleri” isimli bir dersin yüksek lisans ve lisans öğrencilerine verilmesi gerektiğini söyleyen ve dersi ekleten Ayhan: “Toplumsal bir patlamanın ve devrimin yaşanacağını öngörmüştük. Nisan ayında MKM yakıncılık tarafından yayınlanacak olan “Arap Baharı: İsyanlar, Devrimler ve İç Savaşlar” adlı kitabımda da toplumsal istikrarsızlıkların isyanlara yol açtığına değiniyorum. Açıkçası Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı yeniden okumamızı gerektiren oldukça önemli bir süreçten geçmekteyiz. Arap Baharı halen tam anlamıyla anlaşılmış bir olgu değildir. Niekim, kitap çalışmamda da Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki toplumsal halk hareketlerini tarihsel ve toplumsal dinamiklerini tanımlayarak sürecinin ele alınması gerektiğini dikkat çekmekteyim. 
Yazının devamı için tıklayınız

4 Nisan 2012 Çarşamba

Suriye Halkının Dostları Grubu İkinci Konferansı’nın Ardından: Esad Rejiminin Geleceği

1 Nisan günü İstanbul hem Suriye hem de Türkiye açısından oldukça kritik ve tarihi bir toplantıya ev sahipliği yapmıştır. 1 günlük toplantının ardından açıklanan Sonuç Bildirgesinde toplantıya katılan devletler açık bir şekilde Suriye’deki siyasal sistemin meşruiyetini yitirdiğini ifade etmiş ve Annan Misyonuna da güven duymadıklarını ortaya koymuşlardır. Somut olarak Suriye Ulusal Konseyi’nin resmi tanınması konusunda bir adım daha atılmasına karşın, Konseyin beklentileri arasında yer alan askeri ve ekonomik yardım konusunda ise bir belirleyici bir adım atılmamıştır. Diğer yandan Suriye sorununun birincil derecede muhatapları arasında yer alan İran, Rusya ve Çin ve Annan’ın toplantıya katılmaması ise söz konusu aktörlerin Dostların toplantısından beklentileri olmadığına işaret etmektedir. 
Yazının devamı için tıklayınız.

CEZAYİR: SEÇİME DOĞRU

1830-1962 yılları arasında Fransız sömürgesi altında bulunan Cezayir, 1954-1962 yılları arasında devam eden kurtuluş savaşı sonunda bağımsızlığını elde etmiştir. Cezayir uzun bir dönem boyunca, bağımsızlığı kazanan kadroların oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) tarafından, tek parti rejimi altında, yarı devletçi bir anlayışla yönetilmiştir. Artan toplumsal talepler neticesinde ülkede 1988 yılında siyasi ve ekonomik liberalleşme süreci başlatılmıştır. Söz konusu süreç, 1992 yılında darbeyle kesintiye uğramıştır. 1992-1999 yılları arasında 150 bin kişinin öldüğü tahmin edilen döneminin ardından, 1999 yılında Abdelaziz Bouteflika Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. yazının devamı için tıklayınız

İNSAN HAKLARINA SAYGI VURGULANDI

Uluslar arası Hukuk ve İnsan Hakları çalışması, Kamu Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Tareq Al Hassan himayesinde gerçekleştirildi. Tareq Al Hassan İçişleri Bakanlığı bünyesinde insan haklarının korunması ve güçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Özellikle protestocular ile mücadele eden görevlilerin uyması gereken kurallar için eğitim programları hazırlanıyor. Polisin çalışma koşulları yasal ve ahlaki çerçevede ele alınıyor. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen konular gibi standartlar üzerine kurslar ve seminerler düzenleniyor.
            Uzman Jhon Walsh Uluslar arası Hukuk, BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesi, Uluslar arası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne uygun hareket edilmelidir. Eğer isyancılar ve suçları ile başa çıkmak için gerekirse kademeli kuvvet kullanılması gerektiğini vurguladı. O işkence iddialarını araştıran ve mağdurlara tazminat ödenmesi konusunda hükümetin tavrını da övdü. 
Yazının devamı için tıklayınız

Tunus’ta düzenlenen yeni anayasa İslam’ı temel almayacak


 Tunus’ta düzenlenen yeni anayasa İslam’ı temel almayacak ilk gelen haberler arasındadır. Geçtiğimiz günlerde, Tunus’un iktidar partisi olan Ennahda Partisi, yeni anayasanın İslam’ı esas almayacağını açıklamıştır. Buna ek olarak; partinin üst düzey yetkilisi Ziat Dulatli açıklamasında şu ifadelere yer vermiştir: “Anayasanın ilk maddesi aynı kalacak ve yeni anayasa oluşturulurken İslam temel alınmayacak “ Yazının devamı için tıklayınız

Devletlerin Suriye’deki Olaylara Tepkisi ve Yaşananların Ardından Suudi Arabistan’ın Rolü

Suriye’deki hükümet karşıtı protestolar etkisini tüm hızıyla devam ettirmektedir. Şubat 2012 tarihli BM Raporuna göre ülkede hayatını kaybedenlerin sayısı 5400 kişiyi aşmıştır. Suriyeli yetkililer sayıları 2000’den fazla asker ve kolluk kuvvetinin iyi organize olmuş silahlılarla çıkan çatışmalar sonucunda hayatlarını kaybettiğini belirtti.
     Bu senaryo karşısında BM Güvenlik Konseyi çeşitli önlemler almak durumunda kaldı. Fakat BM Güvenlik Konseyi’nin Beşar Esad’ın istifa etmesi gerektiğine yönelik kararını Rusya ve Çin veto etmişlerdi. Konseyde bulunan 30 üyeden 15’i ise, Suriye’deki şiddeti durdurmak için alınan kararın lehinde oy kullanmışlardı. Suudi Arabistan ise, Esad’ı istifaya davet eden Arap Devletlerinden bir tanesiydi. Bu bağlamda Kral Abdullah, bundan sonraki aşamada Suriye konusunda bir diyalog girişiminin sağlanabilmesinin yarar getirmeyeceğini bildirmiştir. 
Yazının devamı için tıklayınız


23. DÖNEM ARAP BİRLİĞİ ZİRVESİ - IRAK


Arap ülkelerinden en az 13 devlet ve hükümet başkanının, Irak’ın başkenti Bağdat’ta perşembe günü düzenlenecek Arap Birliği zirvesine katılması bekleniyor.
İki yıl sonra ilk kez yapılacak liderler zirvesi için Irak Yönetimi, hem şehiri güzelleştirmek hem de güvenlik önlemleri için 450 milyon dolar harcadı. Ağırlıklı olarak Suriye krizinin görüşüleceği zirveden çarpıcı bir karar çıkması beklenmiyor. 
Yazının devamı için tıklayınız

3 Nisan 2012 Salı

Newroz kutlamaları için Kürdistan’a 170.000’den fazla turist geldi



Newroz kutlamaları için Kürdistan’a 170.000’den fazla turist geldi. Hatta Kürdistan Turizm Kurulu’nun yaptığı açıklamaya göre 2012’nin sonuna kadar 2.5 milyon turist bekleniyormuş ve bu da çok büyük bir rakam olarak değerlendiriliyor bölgesel Yönetim için. Genel olarak gelen turistlerin Güney Irak, İran, Türkiye ve Avrupa’dan geldikleri kaydedildi.

 Erbil'deki gelişmelerin devamı için tıklayınız.