Hakkımızda

Sitemizde Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmeler ülke Koordinatörlerimiz tarafından düzenli olarak takip edilmekte ve Genel Koordinatörümüz Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Veysel AYHAN'ın katkılarıyla yayınlanmaktadır.

BAHREYN


BAHREYN GÜNDEMİ SON ÜÇ AYIN ÖZETİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
08.06.2012



Bahreyn’de Demokrasi Yolundaki Engeller ve Ülke Yönetiminin KİK Birliği Projesine Desteğinin Kökenleri 

Bahreyn, Körfez ülkeleri arasında “Arap Baharı” rüzgârından en çok etkilenen ülkelerden birisidir. Geldiğimiz noktada şunu söyleyebiliriz ki inişli çıkışlı reformlar süreci boyunca hükümet sürekli olarak toplumsal uzlaşı üzerine yoğunlaşmaya çalıştı. Ancak büyük oranda Şii nüfusa sahip olan ülkenin Sünni bir monarşi yönetimi altında olması kuşkuları beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla bu durum reformların ayaklarını yerden keserek kurumsallaşan bir demokrasinin vuku bulmasına engel oluyor. Rejimin esnemesi iktidarı bu demokrasi furyasında yerinden alıp götüreceği yönünde bir korku atmosferine sürüklediği de gözden kaçmayan bir ayrıntıdır. Neticede muhalefet mensubu insan hakları savunucuları çok da demokratik olmayan yöntemlerle pasifize edilerek halkın talepleri manipüle edilmeye çalışılıyor. Çünkü ülkede şiddeti günden güne artan mezhep çatışması had safhaya ulaşmış durumdadır. Hatta beklenmeyecek boyutta bir mezhepsel ayrımı söz konusudur diyebiliriz. Ayrıma ilişkin birkaç olaya atıfta bulunacak olursak şöyle sıralayabiliriz. İlki basına düşen habere göre Bahreynli bir doktor protestocuyu tedavi ettiği için tutuklandı. Bu minvalde geçtiğimiz aylarda gerçekleşen bir diğer olay durumun vahametini göstermektedir.[1] Mezhepsel ayrıma dikkat çeken kuruluş, uluslar arası tıbbi yardım örgütü olan Sınır Tanımayan Doktorlar(MSF)’dır. Bölgede sağlık alanında hizmetlerini sürdüren MSF personeli geçen yıl başlayan protestoların ardından hastaların önemli bir kısmının siyasi ve dini kökenleri nedeniyle ayrımcılık, taciz ve kötü muameleye maruz kaldığına dikkatleri çekiyor. MSF, politik görüş ve dini inançlara bakmaksızın tüm hastaların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Bu konuda Bahreyn makamlarıyla da girdiği ikili ilişkilerde mevcut durumun düzeltilmesi için gerekli adımların atılmasına katkı sağlamaya çalışıyor.[2] Ayrıca mezhep çatışmaları camilere kadar girmiş vaziyettedir. Bu konuyla alakalı cuma hutbelerinin politize edilmesi dikkatleri üzerine çekmektedir. Bu anlamda dini liderler cuma hutbeleri sırasında vaaz siyaseti olarak adlandırdıkları mezhepsel çatışmaya ivme kazandıracak türden bir söylem kullanılmaması üzerine uyarılarda bulundu. Cuma hutbelerinin müşterek unsurlara vurgu yapılarak çatışmayı değil kardeşliği, uyum, sevgi ve hoşgörünün vurgulanarak hutbelere özen gösterilmesi tavsiye edildi. Yoksa tehdit içerikli tahrik edici mesajların verilmesi özellikle Sünni- Şii ayrımını şiddetlendireceği gibi ortaya çıkan kriz İslam dininin gerçek yansıması konusunda olumsuz bir tablo ortaya koyacaktır.[3] 

Bahreyn belli reform hareketlerine girse de demokrasi özlemi çeken halkın talepleriyle mezhepsel doku arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Yönetim aylardır süren kargaşa ortamına dur demek için büyük çaba sarf ediyor. Başlangıçta konuya ilişkin güvenlik ekseninde yaklaşması halkın taleplerini dikkate almasını geciktirdi. Bu çerçevede toplumdan kopuk bir şekilde ülke içinde alacağı bir dizi önlemler üzerinden aşama aşama sorunları çözmeye çalıştı. Martın ortalarına doğru yapılan çalışmalarla insan hakları ihlallerinin önlenmesi adına faaliyetler yürütüldü. Özellikle protestocular ile mücadele eden görevlilerin uyması gereken kurallar için eğitim programları hazırlandı. Polisin çalışma koşulları yasal çerçevede yeniden gözden geçirildi. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen konular gibi standartlar üzerine kurslar ve seminerler düzenlendi. [4] Bu düzenlemeler sonrası ülkede gerçekleşecek olan Formula 1 Grand Pix’i iktidar büyük bir fırsat olarak nitelendirdi. Geçtiğimiz ay Formula 1 Grand Pix yarışları ülkenin geldiği noktada imaj açısından hükümet için çok büyük önem taşıyordu. Yapılan reformlar üzerinden hükümet tüm Dünya’nın gözü üstündeyken iyi bir görüntü resmetmeye gayret etti. Her şeyden önce Bahreyn’in bu organizasyonla güvenlik ve istikrarının yanı sıra önemli bir spor faaliyetine ev sahipliği yapma kapasitesini göstermesi oldukça önemlidir. Ayrıca halkın önemli katmanlarıyla Formula 1 yarışına yoğun katılımı hükümet cephesini ülkenin verdiği “imaj” açısından umutlandırdı. Ancak bir yandan da muhalif grupların örgütlediği eylemler henüz taşların yerine oturmadığının açık bir göstergesi niteliği taşımaktadır.[5] Küresel bir Güvenoyu niteliği taşıyan Grand Pix yarışları hükümetin beklentilerine belli ölçülerde cevap vermiştir. Fakat daha çok muhalif gruplara yaramıştır. Çünkü bu denli geniş çaplı uluslar arası bir organizasyon üzerinden muhalifler sesini Dünya’ya daha rahat duyurma imkânı bulmuştur. Bilindiği gibi Bahreyn’de muhalefet Körfez bölgesinde İran kaynakları dışında basında istediği şekilde yer bulamıyor. Hatta bu konuda muhalefetin önemli iddialarından birisi de, Bahreyn yönetiminin ülkenin basınını dönüştürmek için milyonlar harcadığıdır. Örneğin Formula 1’in geçen yıl iptal edilmesi batı tarafından “Arap Baharı” kapsamında değerlendiriliyordu. Bu bağlamda aradan geçen uzun zaman sonrasında 2012 Nisanında tekrar Formula 1’e dönüş ise iktidardaki elitlerin kampanyası olarak görülmektedir. Krallık, bu gibi olumlu haberlerle perde gerisinde cereyan eden demokrasi yanlısı talepleri gözden uzak tutmaya çalışarak konumunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Başta da belirttiğimiz gibi yöneticilerin Sünni olması ve muhalefetin Şii ağırlıklı olması reform girişimlerini yavaşlatan bir unsur olarak göze çarpmaktadır. Uluslararası toplum ve yerel protestocuları yatıştırmak için Bahreyn yönetiminin çabalarına rağmen gerilim hala tırmanıyor.[6] Ülkenin imajı üzerine hükümetin önemli çabalarından birisi olarak da uluslar arası işbirliği çabalarını ekleyebiliriz. Bahreyn yönetimi bir yandan kendi iç sorunlarıyla ilgilenirken dışarıya açılmayı da ihmal etmiyor. Böylece ülke yönetimi girdiği ikili ilişkiler üzerinden meşruiyetini güçlendirmeye çalışıyor. Bu çerçevede özellikle son iki aydır artan uluslar arası diyalog dikkat çeken bir niteliğe haizdir. Nisan ayında Kral Hamad’ın Japonya ziyareti bunun en önemli örneğidir. Bu ziyaretler sonrası başlangıç olarak Japonya-Bahreyn arasında teknolojik, ekonomik, sosyal ve siyasi boyutta işbirliği anlaşmaları imzalandı. Yine nisandan bu yana ülkenin üst düzey resmi temsilcileri Amerika, Küba, Fransa, Hindistan, Belarus, İngiltere, Filipinler ve Almanya’nın temsilcileriyle bir araya gelerek uluslar arası diyaloğa verdiği önemi gösteriyor. 

Bahreyn reformlar konusunda daha da ileriye giderek tarihi bir adım olarak nitelendirebileceğimiz bir değişime imza attı. Martta gündemde yer almaya başlayan anayasa değişikliği nisanda gündemin ana maddesi haline geldi. Nisanın sonlarına doğru onaylanan anayasa değişikliği, kapalı olan yönetsel yapısının dışa açılmada önemli bir anahtarı olarak karşımıza çıkıyor. Yeni düzenlemelerle birlikte parlamentonun, bakanları denetleyebilmesi ve gerekli şartlar oluşursa bakanları görevden alabilmesini öngörüyor. Ayrıca milletvekillerinin kabineden güvenoyunu çekmesine de imkân tanıyor.[7] Son olarak bu hafta yapılan çalışmalar neticesinde ifade özgürlüğü kanunu geçti. Bahreyn daha açık bir toplum haline gelmek için ifade özgürlüğünün önemine atfen böyle bir yasa çıkardı. İnsanların tehdit ve baskı altında kalmadan düşüncelerini dışa vurması özgürlüğün ön şartıdır. [8] Bahreyn’de son dönemlerde yaşanan bu denli köklü reform hareketleri olumlu ve olumsuz yanlarıyla Dünya kamuoyunun gündeminde yer almaya devam ediyor. Bahreyn’de demokrasi ve insan hakları üzerine yapılan reformlara ilişkin nisan ayında ortaya çıkan araştırmalar, sözde cereyan eden değişimin halka pek de sirayet etmediğini gösteriyor. Bu algılamanın oluşmasında en önemli referans noktalarından birisi Uluslar arası Af Örgütü’nün “yetersiz” reformları gerekçe göstererek Bahreyn’i eleştirmesidir. Bu raporu genel hatlarıyla masaya yatırdığımıza çıkan sonuç Bahreyn’in henüz yolun başında olduğudur. En önemlisi de gerçekçi reformların yapılarak uygulanması konusunda kafasının karışık olmasıdır. Bu hususta temel etmenlerden birisi başta da belirttiğimiz gibi sünni yönetimin ülkenin büyük orandaki şii nüfusu içinden gelen muhalefete dönük çekinceleri olabilir. Af Örgütü’nün hazırladığı raporun içeriğinden birkaç kesit sunacak olursak şunlara değinmekte fayda var. Uluslar arası Af Örgütü, Bahreyn’de soruşturma ihlallerine vurgu yaparak protestoculara karşı adil davranılmadığının altını çizdi. Ayrıca planlanan Formula 1 yarışına karşı tepkilerini ortaya koymaya çalışanlara genel itibariyle sert müdahaleler gerçekleştirilmesini de eleştirdi. Güvenlik güçlerinin beyanatları göz önüne alınarak söylenebilir ki protestoculara karşı orantısız güç kullanımı vuku bulmakta, tutuklular gayrı resmi merkezlerde işkence gibi hukuk dışı kötü uygulamalara maruz kalmaktadır. Ülkenin reform yolundaymış gibi bir izlenim verilmeye çalışıldığı fakat uygulamada sözden öteye de çok fazla gidilemediği yönünde bir görüş çıkmaktadır. Bunlara dayanarak Af Örgütü, düşünce mahkûmlarının serbest bırakılması ve soruşturma kapsamında olanlara hukuki uygulamalar çerçevesinde yaklaşılması yönünde çağrıda bulundu.[9] Gelişmelere dönük güncel fikir edinmemizi sağlayacak yeni bir çalışma da BM tarafından henüz masaya yatırılmış durumdadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (UNHRC) Cenevre'deki Çalışma Grubu Evrensel Periyodik Gözden Geçirme Komisyonu (EPD)yaklaşan oturumunda Bahreyn'in insan hakları durumunu ele alacak. Önümüzdeki günlerde şekillenecek olan insan hakları raporu bu anlamda bize ışık tutacaktır. [10] 

Gelişmeler ele alındığında esasen Bahreyn’de hükümetin söylemlerini sarsan insan hakları ihlalleri üzerine şunları söyleyebiliriz. Bu konuda gündemi en çok meşgul eden konulardan biri yaklaşık iki aydır açlık grevi yaparak Abdulhadi Al-Khawaja’nın tutuklanmasının protesto edilmesidir. Bunda kuşkusuz Bahreyn’de büyük bir parti olan Al-Wefaq’ın etkisi yadsınamaz. Bu partiye göre ülke yönetimi muhalefeti sindirmek için elinden geleni yapıyor. Güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımıyla insan hakları ihlalleri gerçekleşiyor. Ek olarak geçen yıldan bu yana devam eden olaylarda hiçbir iyileşme olmadığını söylüyor. Wefaq partisi monarşi değil demokratik yollarla gelmiş hükümet, tam yetki ile çalışacak parlamento ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde eşitlik talepleriyle ortaya çıkıyor. Ancak bu taleplerin resmi makamlar tarafından reddedildiğini söylüyor. [11] Protestocular “ Özgürlük ya da Şehitlik” sloganlarıyla Abdulhadi Al-Khawaja’nın resimleriyle yürüdü. Uluslar arası Af Örgütü gibi İngiltere merkezli bir insan hakları grubu da Al-Khawaja’nın sağlığı üzerine müracatta bulundu. Al-Khawaja’nın kızı protestolara destek vermesi sonucu tutuklandı. Khawaja ailesiyle alakalı artan uluslararası baskı sonucu kurulan Bahreyn Bağımsız Komisyon araştırmalarını sürdürüyor. İlk olarak yaptığı çalışmalar sonucunda bazı tutukluların işkence gibi uygulamalara maruz kaldığını kabul etti. Yapılan reformlarla İleriki dönemlerde aynı sonuçların yaşanmayacağını belirtti [12] İnsan Hakları mensuplarının demokrasi dışı unsurlarla seslerinin kısılmaya çalışılmasının bir örneği de şöyledir. İnsan hakları konusunda yaptığı çarpıcı çalışmalarla öne çıkan Nabel Recep muhalefet kanadına önemli katkılarıyla dikkatleri üzerine çekiyordu. Bahreyn İnsan Hakları Merkezi Başkanı Receb, Danimarka, İsveç, Lübnan gezisinden döndükten sonra Manama havaalanında tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi Recep’in twitter üzerinden halkı şiddete teşvik ettiği şeklindedir. İnsanların düşüncelerinden ötürü tevkif edilmesinin insan hakları ve demokrasi vurgusu yapan bir ülkede çok açık bir hukuk ihlali olduğu göze çarpmaktadır. Recep, halkın protestolar esnasında şiddet kullanmalarının doğru olmadığı fikrindedir. Bu itibarla onun bu suçla cezalandırılması çok da dayanaklı görünmüyor.[13] 

Mevcut karışıklıklar ülkenin ekonomik yönden de darbe almasına sebep olmaktadır. Bahreyn Ticaret ve Sanayi Odası’nın 2012 Nisan ayında hazırladığı rapor şu yöndedir. Bahreyn işletmeleri son birkaç ay içerisinde meydana gelen gösteriler sonucunda büyük kayıplar vermiş; açlık grevleri, yasal ve yasa dışı mitingler ve sabotaj girişimleri büyük çaplı zararlara yol açmıştır. Hatta işletmeler mezhepsel saldırılara uğramaktadır. Belki de işin en can alıcı kısımlarından birisi bu olsa gerek. Birtakım önlemler alınsa da şimdiye değin yaşanan olayların etkisiyle ekonomi 2007-2008 küresel mali kriz sonrası etkiler ve akabinde gelişen Arap Baharı bünyesinde etkilenen Bahreyn’de siyasi istikrarsızlık sonucu fiyatların yükselişi, Dünya ekonomisine göre kısmen daha keskin bir artış gösterdi. Bahreyn ekonomisinde bu hırpalanmanın etkisiyle özellikle bankalar ayakta kalmak için birleşme yolları ararken sanayi sektörü Mart 2012 raporlarına göre %26,7 küçülmüştür.[14] 

Bahreyn geçen zaman zarfında yaptığı reformların sokakta cereyan eden anarşiyi yatıştıramaması ve artan ekonomik bunalım üzerine yeni yollar arayışına girdi. Bu bağlamda Suudi Arabistan ile askeri ilişkilerini güçlendirdi ve bölgesel bir güç konumundaki Suudi Arabistan asker gönderdi. Paralel olarak ABD ile güçlü ilişkiler sarmalında protestoculara karşı güç kullanımı daha da arttı. Aylardır iki ülke arasında stratejik yakınlaşma gözden kaçmayacak şekilde kendini belli ediyordu. [15]Geçtiğimiz hafta iki ülke arasında gerçekleşen “Güvenlik ittifakı” aslında aylardır süregelen stratejik müttefik anlayışının tescillenmesidir. [16] Güvenlik için hayati önem taşıyan ABD ile ittifak, stratejik önemi olan bölgede istikrarın korunmasına dönük önemli bir hamle olarak öne çıkıyor. ABD’nin desteğiyle ortak askeri tatbikatlar düzenleniyor. Ayrıca askeri personelin eğitim programlarıyla Bahreyn’in askeri düzeyde modernize edilmesi yönünde adımlar atılıyor. ABD’li yetkililerin demokrasi ve insan hakları söylemlerine rağmen bu tip uygulamalar ABD’nin konuya yaklaşımında paradoksu beraberinde getiriyor gibi düşünülebilir. Aslında ABD açısından bu tutumu paradoks olarak niteleyemeyiz. Görünürde öyle olsa da uygulanan politika ABD reelpolitiği açısından çok sık karşılaştığımız bir manzaradır.[17] Bu desteklemelerle Bahreyn’in savunma gücü yanı sıra sahil güvenlik gibi standartlarının yükselmesi olağandır. Fakat bizi ilgilendiren önemli bir nokta da şu ki güvenlik ittifakının ülke içine yansıyan tarafları da olacaktır. Hele ki Bahreyn’de iç çatışmaların yükseldiği şu dönemlerde böyle bir silah ticareti insan hakları konusunda olumsuz bir tesir yapacaktır. Bu hafta Bahreynli protestocular başkent Manama’da bir gösteri sırasında ABD bayrağı yaktı. Washington'un desteğini protesto etmek için başkent dışındaki bölgelerde de ABD karşıtı mitingler düzenlediler.[18] 

14 Mayıs 2012’de Riyad’da gerçekleşen 14.KİK Zirvesinde Suudi Arabistan’ın ortaya attığı Körfez Birliği projesi gündeme duş etkisi yaptı. Bölgede hareketliliği beraberinde getiren birlik fikri Bahreyn dışında diğer KİK üyeleri dışında beklenen desteği bulamadı. Bahreyn’de ise Sünni yönetimin desteği konuya ilişkin ilk olarak Suudi Arabistan ve Bahreyn arasında birliğin kurulması ve sonrasında diğer üyelere doğru bölgesel bir genişleme olabileceği şeklinde kamuoyunda yer aldı. [19] Bahreyn yönetimi, birlik aşamasıyla körfez halkının önemli bir açılım yapacağını iddia ediyor. Ayrıca Arap ülkelerinde güvenliğin ve istikrarın artırılması yanı sıra KİK üyesi ülkelerin refahına katkı sağlayacağı kanaatini taşıyor. [20] Birlik fikri üzerine kamuoyu üzerindeki tartışmalar devam ederken Suudi Arabistan, Bahreyn ve Katar tam destek verirken Kuveyt ve BEA gibi kimi ülkeler bazı noktalardaki çekincelerini dile getirdiler. Özellikle Bahreyn ve Suudi Arabistan yetkililerinin söylemleri KİK birliğinin çok yakın zamanda gerçekleşeceği yönündedir.[21] Bu anlamda Bahreyn’de Adalet Bakanlığı siyasi derneklerin KİK üzerinden bağların güçlendirilmesi üzerine desteklerinden ötürü teşekkür etti. Bakanlık yaptığı açıklamada şunlara yer verdi. Bahreyn Körfez bölgesi üzerinde şekillenecek ortak bir vatandaşlık kavramını desteklediklerini teyit etti.[22] Ancak kurulması düşünülen birlik şu an gevşek ekonomik, siyasi, stratejik ilişkileri daha da eklemlendirecektir. Uzun vadede AB gibi bir birliğe doğru gitmesi durumunda egemenlik devrini de beraberinde getirmesi muhtemeldir. Bu şartlar altında ülkelerin bu konulardaki desteğine yönetim kademesinin olumlu rey kullanması yeterli olmayacaktır. Çünkü Bahreyn yönetimi birlik projesine KİK üyeleri arasında en güçlü desteği veren ülke olmasına rağmen ülkedeki Wefaq Partisi konuya ilişkin çekincelerini dile getirdi. Muhalefet halkın oyuna başvurulması gerektiğini bu çerçevede referandum yapılmasını önerdi.[23] Bahreyn muhalefeti konuya dönük tavrını net bir şekilde birleşmeyi reddederek ortaya koydu. Bu konuda Bahreyn muhalefetiyle paralel görüşlere sahip İran KİK Birliği projesine tepki gösterdi. Suudi Arabistan’ın planını Bahreyn’i ele geçirme maksadıyla kullandığını öne sürdü. Ek olarak böyle bir yapılanmanın bölgede istikrarsızlığı artıracağını dile getirdi. [24] Ancak Bahreyn yönetimi, iç işlerine karışmaktan ötürü İran'ı uyardı. Bu konuda hükümetle muhalefetin farklı fikirlerde olması dikkat çekicidir. KİK Birliği projesine Bahreyn’in sıcak bakmasının kökenleri burada aranabilir. İran etkisine girmekten çekinen Bahreyn Riyad’la birleşmeye yeşil ışık yakarken İran’ın etkisini dengelemeye çalıştığı gayet açıktır.[25] İki ülke arasındaki birleşme Dünya’da geniş yer bulurken konuya ilişkin İtalya’nın bakışını da şu şekilde özetleyebiliriz. İtalya hükümeti Bahreyn ile ilişkilerin yeniden gözden geçiriyor. Bahreyn’deki huzursuzluğun yankıları İtalyan Parlamentosuna kadar ulaşmış vaziyettedir. İtalya insan hakları ihlalleri durdurması için Bahreyn’i teşvik edeceğini açıkladı. Ayrıca KİK’ de gündeme gelen Körfez Birliği projesine de sıcak bakmadıklarını dile getirdiler.[26]
Bahreyn “Arap Baharı” kapsamında oldukça sarsıldı. Bu silsile uzunca bir dönem daha devam edecek gibi görünüyor. Hükümet ülke içindeki çıkmazları çözüme kavuşturmaya çalışırken büyük ikilemler yaşıyor. Yönetsel yapıdaki şeffaflık girişimlerine başvurması iktidar ve muhalefeti derin ayrımlarla karşı karşıya bırakırken gelinen noktada Bahreyn İran etkisini dengelemek için özellikle ABD ve Suudi Arabistan etkisine açık durumdadır. Bu noktada ABD’nin küresel bir güç olması dikkatleri o yöne çekmesine rağmen bölgeye yabancı oluşu ve özellikle muhalefetin keskin Amerikan karşıtlığının artması yeni arayışları beraberinde getirmiştir. Bahreyn’in KİK Birliği projesine destek vermesi bölgesel işbirliği şeklinde halka sunulması durumunda daha avantajlı bir insiyatif durumuna geliyor. Ancak bu da çok geçerli proje olmayacaktır. Yönetim her ne kadar konuya sıcak baksa da halkın tutumu yine belirleyici olacak ve farklı bir çözüm arayışını beraberinde getirecektir.

BAHREYN GÜNDEMİ SON ÜÇ AYIN ÖZETİ
AKİF ESEN
08.06.2012




Körfez ülkeleri içinde ekonomik durumu parlak olmayan Bahreyn'in jeopolitik konumu itibariyle büyük öneme sahip olduğu bir gerçek. Arap Devletlerinde ortaya çıkan devrim dalgası Şubat 2011'de Bahreyn'e ulaşmıştı. Şubat 2011'den bu yana Bahreyn'de aralıklarla süren rejim karşıtı protesto gösterilerinde bir çok insan hayatını kaybetti. Rejim karşıtı protesto gösterilerini kontrol altına almakta güçlenen Bahreyn rejim güçleri Suudi Arabistan'dan yardım talebinde bulunmuştu ve nihayetinde Mart 2011'den bu yana Suudi askerleri güvenliği sağlamak üzere faaliyet ülkede göstermektedir. Halkın çoğunluğunu oluşturan Şiiler bazen köylerde bazen de başkent Manama'da gösteriler düzenliyorlar . Göstericiler yönetimin Şiilere karşı ayrımcı davranışlarını, haksızlıkları, baskıları, yolsuzlukları protesto ediyor, eşitliğe ve adalete dayalı demokratik bir rejim istediklerini dile getiriyorlar. Başta muhaliflerin argümanlarını ve taleplerini reddeden resmi makamlar, gösterileri kaba kuvvetle kontrol altına almayı denediler. Çatışmalar oldu, kan döküldü, tutuklulara , işkence yapıldı. İş çığırından çıkarken, kral bir yandan bağımsız bir Tahkikat Komisyonu kurdu, diğer yandan reform sözü verdi. Ancak, sokaklara dökülenler çok daha radikal değişiklikler istediler ve hâlâ da istiyorlar. Siyasi muhalefet de öyle: “Kraliyet dahil, rejim gitmediği takdirde Bahreyn’de devrim son bulmayacak” gibi söylemlerin muhalefet tarafından dile getirildiğine şahit olduk. Ne var ki, Kral bazı reformları devlet yapısını değiştirmeden “tepeden inme” yapmak istiyor. Nitekim Mayıs ayının başında kral Hamad Bin İsa El Halifa yönetim karşıtı protesto gösterilerine son vermek amacıyla bir dizi reform paketi yayınladı. Ancak muhalefet kanadından gelen açıklamalarda reformları anlamsız bulduklarını beyan etmişlerdi. Nisan ortasında ülkede formula 1 yarışları düzenlendi. ancak halkın buna tepkisi çok yüksek oldu. Aslında halkın tepkisi ülkenin içinde olduğu kaosa rağmen taleplerinin dikkate alınmamasıydı. Ayrıca gösterilerde rejim güçlerinin protestoculara karşı orantısız güç kullanması gerek ülkedeki gerekse uluslar arası alandaki insan hakları savunucuları harekete geçirdi. uluslar arası af örgütünden ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinden Bahreyn yönetimine eleştiriler getirildi. Gösterilerde plastik mermi kullanımı, göz yaşartıcı zehirli gazların kullanımı, göstericilerin darp edilmesi, tutuklulara işkencede bulunulması eleştirilen konuların başında geliyordu. Ülkede muhalefet kanadının tepkisine yol açan diğer bir husus Mayıs ayının başlarında Bahreyn ile Suudi Arabistan'ın dış politika, savuma ve ekonomi alanlarında bütünleşmeyi ön gören söylemleri dile getirmeleri ve bunu Mayıs ayındaki KİK zirvesinde tartışmaları oldu. Bölgede bu birleşme fikrine en sert muhalefeti gösteren ülke İran oldu. İran bu birleşme fikrinin arkasında ABD'nin olduğunu ve kendisini bir çeşit çevrelemeye çalıştığını düşünüyor. İran hala bu konudaki muhalefetini sürdürmektedir.


son gelişmeler:


İran ile Bahreyn arasındaki gerginlik İran'ın ülkedeki muhalifleri Bahreyn ile Suudi Arabistan'ın birleşmesi teklifini protesto etmeye davet etmesinin ardından şiddetlendi. Bahreyn Dışişleri Bakanlığı İran'ın başkent Manama'daki temsilcisini çağırarak protesto etti. Bakanlık İran'ın teklifini ''Bahreyn'in egemenlik haklarına yapılmış bir saldırı'' olarak tanımladı. Basra Körfezi ülkeleri 14.05.2012 günü gerçekleştirilen bir zirvede teklifi tartıştı ancak herhangi bir sonuca varılamadı. Bahreyn'in sunni kraliyet ailesi İran'ı ülkedeki şii çoğunluğun protesto gösterilerini desteklemekle suçluyor. Suudi Arabistan’ın teklif ettiği birleşme uzun vadede 6 Basra Körfezi ülkesini içine alacak daha geniş çaplı bir ortaklığın ilk adımı olması ön görülüyor. Ortaklık teklifi; ekonomik, politik ve askeri koordinasyon yapılmasını öngörüyor.Teklif hayata geçirilirse Riyad'da yeni bir karar alma merkezi kurulacak. Bir karara varılamamasının ardından Suudi Dışişleri Bakanı görüşmelerin ertelendiğini söyledi.


Ancak birleşme teklifi bile Bahreyn muhalefetinin ağır eleştirilerine hedef oldu. Küçük Arap devleti bir yıldan uzun süredir politik reform isteyen halkın protesto gösterilerine sahne oluyor. Ülkedeki çatışmalar Suudi Arabistan'ın ülke yönetimine destek olmak için ülkeye askeri kuvvetler yollamasının ardından şiddetlendi. Muhalefet uzun süredir Suudi Arabistan'dan birliklerini geri çekmesini talep ediyor. Bu arada İran Parlamento sözcüsü Ali Larijani ''Bahreyn bir ülke ile birleşecekse bu İran olmalı, Suudi Arabistan değil'' dedi. İran'da devlet destekli propaganda gösterileri düzenleyen İslami Propagasyon Koordinasyon Konseyi halkı Cuma namazının ardından Bahreyn ile Suudi Arabistan'ın birleşmesi ile ilgili teklifi protesto etmeye çağırdı. İran teklifin arkasında ABD'nin olduğunu iddia ediyor. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mehmanparast ''Bahreyn'e dışarıdan yapılacak her türlü müdahale ve halkın oylarını göz önünde bulundurmadan alınacak her karar ülkenin zaten var olan yaralarını derinleştirecektir'' dedi. Bahreyn Dışişleri Bakanlığı ise yorumları kınadı ve İran'ın açıklamalarının ''Krallığın iç işlerine müdahale ve ülkenin egemenlik haklarına ve bağımsızlığına yapılmış bir saldırı'' olduğunu söyledi.[i]






Mehr haber ajansının Bahreyn’in resmi haber ajansına dayandırdığı habere göre, İran İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani ve milletvekili HüseyinaliŞehriyari’nin Bahreyn hakkında dile getirdikleri dolaysıyla İran İslam Cumhuriyeti’nin Manama Maslahatgüzarı Bahreyn Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Dile getirilen sözlerin Bahreyn’in içişlerine açıkça müdahele niteliğinde olduğunu söyleyen Bahrayn Dışişleri Bakanlığı Yetkilisi bu hususta bir itiraz mektubu teslim etti ve bu gibi değerlendirmelerin bir daha tekrarlanmamasını istedi. İran İslami Şura Meclisi Başkanı Laricani, Bahreyn’i kendine mal etmek isteyen Suudi Arabistan’ın bu girişimine tepki göstererek, Bahreyn’in Suudi Arabistan için kolay bir lokma olmadığını söyledi. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın Bahreyn’i kendine mal etmesi girişimine itiraz eden Zahidan milletvekili HüseyinaliŞehriyari, 1961’e kadar İran’ın bir eyaleti olan ve Şah’ın hainliği ve dönemin milli şura meclisinin onayladığı kara lekeli kararla Bahreyn’in bağımsızlığına kavuştuğunu dile getirmişti.[ii]






İngiltere'de Kraliçe İkinci Elizabeth'in tahta çıkışının 60'ıncı yıl dönümü kutlamaları hazırlıkları tartışmalı başladı. Londra Haziran ayında yapılacak görkemli tören öncesinde Kraliçe İkinci Elizabeth'in bazı krallık ülkelerinin kral ve kraliçelerini ağırlaması tepkilere neden oldu. Kraliçe Elizabeth tarafından Windsor Sarayı'nda verilen resepsiyona Bahreyn Kralı, Güney Afrika ülkelerinden Swatziland'ın Kralı ve İspanya Kralı'nın da davet edilmesi ayrıca tartışma nedeni olmuş ve hükümete karşı ağır eleştiriler getirmişti. Bahreyn Kralı Hamad al-Khalifa'nın geçtiğimiz yıl kraliyet düğününe davet edilmesi ve ardından da insan hakları ihlali yaptığı gerekçesi ile davetinin geri çekilmesi, kutlamaları hazırlıklarının gölgesindeki Londra'da Bahreyn Kralı'nın bursları ile okuma imkanı bulan öğrenciler tarafından protesto edildi. Öğrenciler taşıdıkları pankart ve dövizlerde Kral'a minnettar olduklarını ifade ettiler. Salman Abbasi isimli Bahreynli öğrenci "Kralımızı desteklemek için buraya geldik. Ülkede gerçekleşen protestoları tamamen demokratik bir sürece geçisin sancıları. Anayasal monarşi sistemi zamanla oturacak. 2002 yılından itibaren demokratikleşme adına sarf edilen çabalar zamanla yerine oturacak" açıklamasında bulundu. Windsor sakinlerinden Joe ise, yıllardır tanıklık ettiği kraliyet kutlamaları hakkında, "Ben kraliyete karşı protesto ediyorum. Çok uzun süredir başımızda olan Kraliyet sisteminin esen politik rüzgarlarla değişeceğini düşünüyorum. Her gün uyandığımda kaleyi görüyorum. Kalenin tam karşısında insanlar sokakta uyurken sarayda birçok oda boş duruyor. Ayrıca Bahreyn Kralı'nın katılımını kabul edilemez buluyorum" dedi.[iii]






Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Örgütü, Bahreyn rejimini göstericilere karşı şiddet kullanmakla suçladı. Press Tv'nin haberine göre, BM İnsan Hakları Örgütü'nün 48 üyesi, İsviçre'nin Cenevre kentinde dünyada insan haklarını inceleme başlıklı oturumda, Bahreyn'de insan hakları ihlalinin her geçen gün arttığı ve vahim bir hal aldığına vurgu yapılırken, bunun en bariz örneğinin Bahreyn güvenlik güçlerinin göstericilere yönelik gerçek mermilerle ateş açması dahil her türlü şiddeti gerçekleştirmesinde görüldüğünü bildirdi. Söz konusu örgüt, Bahreyn'de işkencede ve insan hakları ihlalinde rolleri olanların yargılanmasını isterken, Bahreyn insan hakları merkezi başkanı Abdulhadiel Hacedahil bütün siyasi tutukluların serbest bırakılmasını istedi.[iv]



[i]http://www.presstv.ir/detail/2012/05/21/242305/iran-rally-slams-ksabahrain-merger-bid
[ii]http://www2.almanar.com.lb/english/adetails.php?fromval=2&cid=27&frid=23&seccatid=27&eid=56119
[iii]http://www.presstv.ir/detail/2012/05/19/241928/queens-jubilee-guest-controversy/
[iv]http://www.presstv.ir/detail/2012/05/21/242402/bahrain-human-rights-violations/



Kaynaklar
[26] http://www.vob.org/en/index.php?show=news&action=article&id=1540






BAHREYN GÜNDEMİ SON ÜÇ AYIN ÖZETİ
Hilal ÖZTÜRK
08.06.2012




Tayland Başbakanı Yingluck Shinawatra’nın Bahreyn’i ziyareti sırasında iki ülke arasında ticaret ve yatırım konusunda işbirliği anlaşması[1] imzaladılar. Tayland Başbakanı Shinawatra, resmi bir ziyaret amacıyla Bahreyn’de bulunmaktaydı. Shinawatra’nın 13-15 Mayıs 2012 tarihleri arasındaki ziyaretinde ise bakanlar ve özel sektör temsilcileri eşlik ediyor. Shinawatra, Bahreyn Başbakanı Halife Bin Salman el Halife tarafından resmi bir ziyaretle karşılandı. Ticaret ve sağlık alanında ki bu görüşmelerde her iki lider de memnun kaldı. Dostluk ve ekonomik ilişkiler ve ekonomik büyüme, yatırım fırsatları,istihdam,kalkınma ve refaha teşvik edilmesi,yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla bu anlaşma imzalandı. Aynı zamanda mal ve hizmet için serbest bir alan oluşturmak, uluslararası rekabet gücünü yükseltmek yine amaçlar arasında. 

Amerika Bahreyn’e yaptığı silah sevkiyatını bir yıl önce geri almıştı. Ancak Amerika bu ülkeye yeniden silah yardımına başladı. Amerika Dışişleri Bakanının yaptığı açıklamada, Bahreyn de güvenlik güçlerinin geçen yıl ülkede ki siyasi muhaliflerine yönelik sert tedbirler almaya başladıklarını sırada durdurulan askeri yardımın bu ülkenin artık güvenliğe ihtiyacı olduğu için gerekli olduğu gerekçesiyle yeniden başlatıldı, demişti.[2] Siyasi gözlemciler söz konusu açıklamanın Amerika Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Bahreyn Veliaht Prensi Salman bin Hamad el Halife arasında bu hafta içinde Washington’da yapılan toplantının ardından geldiğini söyledi. Bahreyn Amerika için stratejik öneme sahipti. Ve Amerika donanmasına bağlı 5. Filoya ev sahipliği yapmaktaydı. Ayaklanmaların başladığı şubat 2011 den bu yana 50 kişinin hayatını kaybetmesi bu sevkiyatların tekrar başlamasına gerekçeydi. 

Arap Birliği Genel Sekreteri Arabi, Suudi Arabistan-Bahreyn Birliği tasarısından dolayı İran’a çağrıda bulunarak, İran’ın Bahreyn’e karşı yürüttüğü medya kampanyasına son vermesini istedi. İki ülke arasındaki iyi ilişkiler körfez ülkelerini de ilgilendirmekteydi. Bahreyn ile Suudi Arabistan geçen haftalarda yapılan Körfez İşbirliği Örgütü Toplantısın da siyasi ve askeri birlik konularını tasarı halinde görüşmüşlerdi. Ayaklanmalardan dolayı Bahreyn’de bin kadar S.Arabistan askerinin bulundurulması söz konusuydu.[3]


[1] “Thailand Law From’’, 14 may  2012 ,  www.thailawforum.com/database1/ftathaibahrain,html(Erişim Tarihi 23 may 2012)
[2] “Another US Arms Shipment to Bahrain’’, 18 may 2012, blog.amnestyusa.org/middle-east/another-us-arms-shipment-to-bahrain/ (Erişim Tarihi 23 may 2012)
[3] “Arab League Chief Tells Iran to Halt Compaign against’’, 22 may 2012, www.egyptindependent.com/news/arab-league-chief-tells-iran-that-compaing-against-bahrain (Erişim Tarihi 24 may 2012)





BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
14.05.2012



Bahreyn’in Yol Ayrımı: Ya Muhalif Gruplarla Çatışmalar Devam Ederken Hükümet Reformlarla Güçlü bir Dönüşüme İmza Atacak ya da Sert Müdahaleler ABD ile “Güvenlik İttifakı”  Neticesinde Daha da Baskın Hale Gelecek

Bahreyn’deki gelişmeler ülkenin demokrasi atağı göz önünde bulundurulduğu zaman umut verici bir tablo gösteriyor. Bakanlar Kurulu düzenlediği toplantılarda reform sürecine halkın katılımını artırmak için çalışmalar yürütüyor. Bu anlamda sadece siyasi ayağı değil ekonomik olarak da yapılacak teşviklerin katılıma pozitif etkisi olacağı düşünülüyor. Bu amaçla hükümet, sanayi ve yatırım projelerini destekleme çabasıyla hareket ediyor. Ayrıca vatandaşlara sunulan hizmetin kalitesini ve etkinliğini artırma yönünde gayretleri de var. Bahreyn’in güvenlik ve istikrarı açısından yürüttüğü reformların uygulamaya geçtiği ölçüde başarılı olacağı yadsınamaz bir gerçektir. Fakat gayrı resmi uygulamaların yanı sıra hükümetin hukuki gerekçeler göstererek muhalefete dönük sert müdahale önlemleri alması insan hakları üzerindeki sis perdesini aralamaya yetmiyor. Bu anlamda Bahreyn’de önde gelen muhalefet liderlerinin söylemlerinde protestolara karşı hükümetin sert müdahaleleri eleştirilmektedir. Hükümet cenahından gelen açıklamalar da tam tersi bir atmosferde gelişiyor. Ülke çapında yasadışı protestolar şiddetin tırmanmasına neden olurken sosyal medyanın da katkısının olması hükümeti çileden çıkarıyor. Ayrıca insan hakları savunucusu El-Khawaja’ya yönelik destek mahiyetindeki grevler, protestolar tüm hızıyla devam ediyor.[1] Bu doğrultuda Bahreyn hükümeti protestolara karşı rejimi korumak için önlem alındığını söylemektedir. Bunu biraz daha açarsak hükümetin bakışı hukuk düzeni içerisinde sert bir eylem planı uygulanacağı yönündedir. Yerel kaynaklara göre düzinelerce insan öldürüldü. Ve yüzlerce barışçıl gösteriler üzerine hükümet yaptığı operasyonlarla şimdiye kadar birçok kişiyi tutukladı.[2] Bir de buna istikrara atıfta bulunarak şekillenen Bahreyn ile ABD arasındaki “Güvenlik İttifakı” eklendi. Bu ittifak hükümetin muhalefete karşı katı tutumunu güçlendirecek gibi görünüyor. Ana hatlarıyla gelişmeler bu eksende şekilleniyor. Yazımızın ilerleyen aşamalarında hala gündemde yer alan anayasa değişikliklerinden başlayarak ortaya çıkan gelişmeleri analiz edeceğiz.[3]
 İlk olarak, anayasa değişikliği üzerinden hükümete destek mesajları gelmeye devam ediyor. Anayasa değişiklikleri konusunda önemli bir destek de ABD Dışişleri Bakanı Clinton’dan geldi. Clinton anayasa hakkındaki reformların olumlu olduğunu ancak Bahreyn’in insan hakları konusunda daha fazlasını yapması yönünde çağrısında bulundu. Bilindiği üzere Bahreyn, Körfez ülkeleri arasında ABD’nin önemli müttefiklerinden biridir.[4] ABD’nin Bahreyn büyükelçisi de gerçekleşen anayasa değişikliklerini bir dönüm noktası olarak niteledi. Ayrıca şu ifadelere yer verdi. Bu hamle parlak bir gelecek inşa etmeyi arzu eden bir Bahreyn fotoğrafıdır. Ayrıca halkın katılımının, süreci daha dinamik bir yapıya kavuşturarak Bahreyn’in küresel ilişkilerine katkı sağlayacağını dile getirdi. [5] Ancak ABD’li yetkililerin demokrasi ve insan hakları söylemlerine rağmen birtakım uygulamalar ABD’nin konuya yaklaşımında paradoksu beraberinde getiriyor. ABD, Körfezin güvenlik ve istikrarı için “Güvenlik İttifakı” kapsamında Bahreyn’e silah satıyor. Güvenlik için hayati önem taşıyan ABD ile ittifak, stratejik önemi olan bölgede istikrarın korunmasına dönük önemli bir hamle olarak öne çıkıyor. ABD’nin desteğiyle ortak askeri tatbikat düzenlenecek. Ayrıca askeri personelin eğitim programlarıyla Bahreyn’in askeri düzeyde modernize edilmesi yönünde adımlar atılıyor. Aslında ABD açısından bu tutumu paradoks olarak niteleyemeyiz. Görünürde öyle olsa da uygulanan politika ABD reelpolitiği açısından çok sık karşılaştığımız bir manzaradır. [6] Bu desteklemelerle Bahreyn’in savunma gücü yanı sıra sahil güvenlik gibi standartlarının yükselmesi olağandır. Fakat bizi ilgilendiren önemli bir nokta da şu ki güvenlik ittifakının ülke içine yansıyan tarafları da olacaktır. Hele ki Bahreyn’de iç çatışmaların yükseldiği şu dönemlerde böyle bir silah ticareti insan hakları konusunda olumsuz bir tesir yapacaktır. Zaten Bahreyn’de muhalif gruplar ABD’nin silah satışını protesto ederek konuya ilişkin tavırlarını en net şekilde dile getirdiler. [7] Bu ittifakın paralelinde gerçekleşen bir diğer gelişme de şöyledir. GCC sahil güvenlik planı çerçevesinde müşterek olarak Basra Körfezi sınırının korunması üzerinden bir strateji oluşturulmaya çalışılıyor. Bir araya gelen yetkililer şiddete ve teröre karşı önleme önem verdiklerini, bu kapsamda sınır güvenliğinin yurt güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğuna vurgu yaptılar.[8]
Öne çıkan gündem maddelerinden biri de mezhep çatışmasının geldiği nokta üzerinedir. Bilindiği üzere Bahreyn’de Şii-Sünni çatışması gözle görünür boyutlardadır. Bu çerçevede dini çevrelerde cemaate dönük şiddet telkin edilmesi suiistimal olarak niteleniyor. Ayrıca din adamlarının bu tutumu ülkenin güvenliği ve ulusal birliğini yıkma çabası anlamına gelmektedir. Mezhepçiliğin, şiddet ekseninde bir ayrımı tetiklediği de gözden kaçırılmaması gereken bir durumdur.[9]
Bu hafta şöyle bir gelişme daha yaşandı. İnsan hakları konusunda yaptığı çarpıcı çalışmalarla öne çıkan Nabel Recep muhalefet kanadına önemli katkılarıyla dikkatleri üzerine çekiyordu. Bahreyn İnsan Hakları Merkezi Başkanı Receb, Danimarka, İsveç, Lübnan gezisinden döndükten sonra Manama havaalanında tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi Recep’in twitter üzerinden halkı şiddete teşvik ettiği şeklindedir.[10] Uluslar arası Af Örgütü, tutuklanan Bahreynli Şii Müslüman Nabeel Receb’in serbest bırakılması için hükümete çağrıda bulundu. İnsanların düşüncelerinden ötürü tevkif edilmesinin insan hakları ve demokrasi vurgusu yapan bir ülkede çok açık bir hukuk ihlali olduğu göze çarpıyor. Recep, halkın protestolar esnasında şiddet kullanmalarının doğru olmadığı fikrindedir. Bu itibarla onun bu suçla cezalandırılması çok da dayanaklı görünmüyor.[11]
Bahreyn’de ortaya atılan bir iddia da şu şekildedir. Londra merkezli bir muhalefet grubu Bahreyn Özgürlük Hareketinin ülke dışından verdiği talimatlarda şiddeti körüklediği yönünde iddialar güçleniyor. Özellikle gençler öne sürülerek şiddet kampanyası üzerinden güvenlik güçlerine saldırılar düzenleniyor. Taş, el yapımı bomba ve molotof kokteyli saldırılar birbirini kovalıyor.[12]

Kaynaklar





BAHREYN GÜNDEMİ
AKİF ESEN
14.05.2012




Bahreyn'e yaptığı silah sevkiyatını bir yıl önce askıya alan ABD, yeniden bu ülkeye silah sevkiyatına başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Bahreyn güvenlik güçlerinin geçen yıl, ülkedeki siyasi muhaliflere yönelik sert tedbirler almaya başladıkları sırada durdurulan askeri yardım sevkiyatının bu ülkenin güvenliği için gerekli olduğu gerekçesiyle yeniden başlatıldığı bildirildi. 

Siyasi gözlemciler söz konusu açıklamanın, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Bahreyn Veliaht Prensi Salman bin Hamad el-Halife arasında bu hafta içinde Washington'da yapılan toplantının ardından geldiğine dikkati çekiyor. ABD donanmasına bağlı 5. Filo'ya ev sahipliği yaptığı için ABD açısından stratejik öneme sahip bulunan Bahreyn'de, ayaklanmaların başladığı Şubat 2011'den bu yana Uluslar arası Af Örgütünün verilerine göre 60 kişi hayatını kaybetti. ABD'nin Bahreyn'e yönelik silah sevkiyatını yeniden başlattığını ilan ettiği 13.05.2012, Bahreyn polisinin hükümet karşıtı göstericilerle çatışmaya girdiği bildirildi .Görgü tanıklarına göre polis çatışmalarda, gözaltına alınan aktivistlerin serbest bırakılması talebiyle gösteri düzenleyen hükümet karşıtı göstericilere göz yaşartıcı gaz ve ses bombalarıyla müdahale etti.[[i]



Suudi Arabistan ve Bahreyn dış politika, savunma ve ekonomide bütünleşiyor. İran'ın Ortadoğu 'da artan etkisi ve Arap Baharı, Körfez ülkelerini radikal kararlar almaya itiyor. 6 ülkeden oluşan Körfez İşbirliği Konseyi'nin bu haftaki toplantısında, ülkelerin işbirliğini bir adım öteye taşıyarak birleşme yolunu açan yeni bir dönemin başlayacağı sinyalleri geliyor. Reuters'a konuşan Bahreynli Devlet Bakanı Samira Receb, bu hafta ki toplantıda “İki ya da üç ülkenin bir işbirliği açıklaması yapmalarını bekliyorum. Emin değilim ancak beklentilerim yüksek” dedi. İki ülkenin Bahreyn ve Suudi Arabsitan olduğunu belirten Receb, üçüncü ülkenin ise adını vermedi. Bahreynli bakan 'işbirliğini' ise şöyle açıkladı:"Her ülke bağımsızlığını koruyacak ve Bieleşmiş Milletler üyesi olmaya devam edecek. Ama dışişleri, güvenlik, savunma ve ekonomide birlikte karar alacaklar".Bahreyn Başbakanı Halife bin Salman el Halife dün yaptığı açıklamada "bölge insanlarının en büyük rüyası, sınırları kaldırıp birleşerek Körfez'de 'tek' bir yapı oluşturması" diye konuşmuştu. Bahreyn Dışişleri Bakanı Halid bin Ahmed el Halife de "tüm üyeler arasında, birleşme konusu masada" demişti.Suudi Arabistan ve Bahreyn'in bu kararı İran'ın bölgedeki artan etkisine karşı bir hamle ve Arap Baharı'nın etkisi olarak düşünülüyor. Analistler, iki ülkenin İran'ın artan etkisinden endişe ettiğini, bu nedenle yakınlaşarak birlikte hareket etme ihtiyacı hissettiklerini belirtiyor.Bir başka etken de Bahreyn'deki Şii nüfus. Geçtiğimiz yıl, Bahreyn'de çoğunluğu oluşturan Şiiler, Sünni monarşi karşıtı gösterilere başlamışlar, gösteriler Suudi Arabistan'dan gelen askerlerle bastırılıyor.[[ii]



Bahreyn Prensi El Halife'nin, İngiltere'de bu hafta yapılacak kraliyet düğününe katılamayacağı açıklandı. Kraliyetin resmi konutu Clarence House'dan yapılan açıklamada, prensin düğüne katılamayacağını bildirdiği, ayrıca düğünde Bahreyn kraliyet ailesini temsilen kimsenin bulunmayacağı kaydedildi.Galler Prensi Charles'ın arkadaşı olan El Halife, gönderdiği mektupta düğüne katılamayacak olmaktan duyduğu üzüntüyü dile getirerek, özür diledi. Bu arada Londra’da toplanan birkaç Bahreynli gösterici Bahreyn prensinin düğüne davet edilmesine tepki göstermişti. [[iii]

BBC'nin kraliyet muhabiri Peter Hunt konuya ilişkin, "24 saat öncesine kadar Prens düğüne katılacaktı. Kim bilir kapalı kapılar ardında nasıl bir diplomatik baskı yapıldı" yorumunda bulundu. Independent gazetesi de bugün konuya ilişkin haberinde, "Güvenlik güçlerinin en az 30 demokrasi yanlısı göstericiyi öldürdüğü Bahreyn'de son birkaç ayda yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda, ülkenin en üst düzey ikinci temsilcisi olan veliaht prensin kraliyet düğününe davet edilmesi son derece şaşırtıcıydı. Çünkü bu davet, kamusal bir kabul anlamına geliyor" diye yazdı. Gazetede ayrıca şu ifadeler yer aldı: "İngiltere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, İngiltere'nin diplomatik ilişkisi olan her ülkenin yetkililerinin düğünde temsil edilme hakkı olduğunu savunmaya devam edebilir. Ancak Bahreyn'deki baskının ardındaki kilit isimlerden birinin televizyonlarda en çok izlenen törenlerden biri olmaya aday düğüne davet edilmesi Arap ülkelerinin, Batının Ortadoğu'daki reform çağrılarının samimiyeti hakkındaki şüphelerini artıracaktır."İngiltere Kraliyet tahtının ikinci sıradaki varisi Prens William ile nişanlısı Kate Middleton'ın bu cuma günü yapılacak düğün töreni için yaklaşık 1900 davetiye gönderildi. Düğün töreninden sonra Buckingham Sarayında düzenlenecek resepsiyona ise 600 kişi davetli. 



Taylan Başbakanı Yingluck Shinawatra, 13 - 16 Mayıs 2012 tarihleri arasında Katar ve Bahreyn'i ziyaret edecek. Tayland Başbakanı Shinawatra'nın 4 gün sürecek resmi Orta Doğu ziyaretinde ağırlıklı olarak ticaret ve sağlık alanında görüşmeler yapılacak. Orta Doğu ülkeleri ziyareti için artık ülkesinden ayrılan Shinawatra, ilk önce Bahreyn'de daha sonra ise Katar'da temaslarda bulunacak.Bahreyn ziyareti çerçevesinde Bahreyn Kralı Halife Bin Salman Al-Khalifa ile kültür ve turizm alanında bir mutabakat imzalanması bekleniyor. 


[i].http://www3.almanar.com.lb/english/adetails.php?fromval=2&cid=27&frid=23&seccatid=27&eid=55539
[ii]. http://www.presstv.ir/detail/2012/05/14/241202/ksa-bahrainis-agree-union/
[iii] http://www.presstv.ir/detail/240739.html



BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
07.05.2012



Bahreyn’de Süregelen Anarşi Ortamı ve Onaylanan Anayasa Değişiklikleri Üzerinden Hükümetin Uzlaşı Çağrısı

Bahreyn Körfez ülkeleri arasında Arap Baharı kapsamında gelişen yansımalara yakından tanık olma özelliğini devam ettiriyor. Bu gelişmeler ülkenin iç dinamikleri ışığında hükümet cephesinin de olumlu yaklaşımı neticesinde tarihi adımlara kapı aralar nitelikte gelişiyor. Özellikle anayasa değişikliklerinin geçen hafta Şura Konseyi ‘nin onaylamasının ardında gözler Kral Hamad’a çevrilmişti. Heyecanlı bekleyiş sonuçlandı ve Kral bu değişiklikleri onayladı.
Bahreyn Kralı devlet televizyonundan da yayınlanan törene ilişkin görüşlerini dile getirirken diyalog kapısının açık olduğunu bu bağlamda tüm ulusal grupların kalkınma ve reformlara aktif katılımını umduğunu vurguladı. Yeni düzenlemelerle birlikte parlamentonun, bakanları denetleyebilmesi ve gerekli şartlar oluşursa bakanları görevden alabilmesini öngörüyor. Ayrıca milletvekillerinin kabineden güvenoyunu çekmesine de imkân tanıyor.[1] Bu bağlamda değişikliğe ilişkin yurt içi ve yurt dışı destekler ardı ardına geldi. İlk olarak Bahreyn Sanayi ve Ticaret Odası başkanı anayasa değişikliği ile ilgili övgüde bulundu. Bu değişiklikle halkın taleplerini demokratik yollardan ifade etmesi kolaylaşacağı gibi ulusal birliğin sağlam temellere oturacağını söyledi. Akabinde bir takım sivil toplum kuruluşları gelinen noktayı çok manidar bulduklarına dönük açıklamalar yaptılar.[2] Bir diğer destek GCC Genel Sekreteri Dr Abdüllatif bin RaşidEl-Zayani’den geldi. Anayasa Değişiklikleri üzerine övgülerde bulundu. Bu iyi niyetli çabaların meyvesinin mutlaka toplanacağını söyledi.[3]
Ancak şunu da belirtmekte yarar var ki muhalefet değişimi tek taraflı görüyor. Muhalefet, parlamentonun bakanlar kurulunun oluşturulması sürecinde tam yetkiye sahip olması gerektiğini söyledi.  Ancak Şii muhalefetin bu beklentilerine nazaran Bahreyn’de şu an meydana gelen dönüşüm hareketleri oldukça çarpıcı bir niteliğe sahiptir. Siyasi olarak muhalefetin beklentilerinin olması gayet tabi ancak şu aşamada birden düzenlenmesi ve uygulanması çok da olası değildir. Patlamalar, demokrasi dışı eylemler üzerinden anarşi ortamı halen devam ediyor. Dolayısıyla demokrasiye yeni adım atan bir ülke için bu durum hükümetin sert müdahalelerini beraberinde getiriyor.[4]
Görüldüğü üzere iyileştirmeler muhalefet ilişkileri bu şekilde gelişiyor. Her iki tarafın da eksikleri doğruları yanlışları haklı oldukları konular olduğu gibi haksız olduğu konular var. Bu anlamda iki örnek üzerinden muhalefet ve iktidarın karşılıklı durumunu analiz etmek istiyorum. Birincisiz İngiliz hükümetinin Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Demokrasi ve insan hakları raporudur. Diğeri ise insan hakları üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıkan Bahreyn İnsan Hakları Merkezi Başkanı Nabeel Recep’in açıklamalarıdır.
İlkine değinecek olursak: Birleşik Krallık raporu Bahreyn’de reformlarda ilerlemeyi doğruladı. İngiliz hükümetinin Dış işleri Bakanlığı (FCO) 2011 Demokrasi ve İnsan Hakları raporu Dışişleri Bakanı William Hague tarafından yayınlandı. Son 14 aylık huzursuzluğun belgelenmesi yönünden önemlidir. Bahreyn’in insan hakları karnesi değerlendirildiğinde yapılan iyileştirmeler İngiliz hükümeti tarafından övüldü. Bahreyn insan hakları performansı yılın ilk yarısından bu yana kayda değer bir gelişme göstermiştir. Bu adımlarla Bahreyn Bağımsız Komisyon tavsiyelerine dayalı reformları uygulamaya çalışıldığı görülüyor. Protestoların bir noktadan sonra mezhep çatışması ve şiddete dönüştüğü ancak yükselen huzursuzluğa rağmen Bahreyn tarafından yapılan değişiklikler olumludur. Bu rapor Arap Baharı kapsamında protestoların öne çıktığı değişim talebinin yükseldiği ülkelerde İngiliz diplomatları tarafından hazırlanmıştır. Bölgedeki insan hakları için mücadele edenler, hükümet cephesi, siyasi tutukluların söylemleri ve faaliyetleri göz önünde tutularak hazırlanmıştır.[5]
İkinci olarak da gelişmeleri pekiştirmek adına Nabel Recep’in açıklamaları faydalı olacaktır. İnsan hakları konusunda önemli çalışmalara imza atan Nabeel Recep’in yaptığı açıklamalar Körfez ülkesi hakkında aydınlatıcı bilgiler içeriyor. Onun Amerikan Ion Raitu Demokrasi Ödülü ve İngiliz Silbury Ödülü'nü kazanması çalışmaları neticesinde elde ettiği tespitler üzerine dikkatleri üstüne topluyor. Bahreyn İnsan Hakları Merkezi başkanı olarak Körfez ülkeleri ve Bahreyn insan hakları ihlalleri üzerine çalışmalar yapıyor. Ona göre belirli suç isnatlarıyla dayanaksız şekilde cezalandırmalar hala gözle görülüyor bir ağırlığa sahiptir. İnsanlar gerçekten adalet istiyor. Ayrıca İnsan haklarının bir kültür teşkil ettiğini ve bu çerçevede gençlerin insan hakları üzerine demokratik yollardan taleplerini ifade etmelerini gerçekten sevindirici buluyor.[6] Bu gözlem ve raporlara yakın bir olay örneği vermek gerekirse Naser al-Raas’ın anlattıkları ibret vericidir. Çünkü o hükümeti protesto faaliyetlerine katılan bir Bahreynlidir. Söyledikleri insan hakları açısından son derece düşündürücüdür. Çünkü Naser al-Raas bir ay boyunca işkence gördüğünü ifade ediyor.[7]
Muhalefetin haklı taleplerini yansıtan bu gelişmeler sözkonusu iken protestolar esnasında polisle çatışmalar demokrasi dışı eylemler de hükümetin elini güçlendiren unsurları oluşturuyor. Örneğin Şii mahallesinde 4 polisin bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi kabul edilir bir durum değildir. Bu tip eylemlerin ardından hükümet ve protestocuların arası git gide açıldığı takdirde hükümetin meseleyi demokrasi düzleminden ziyade güvenlik güçlerine havale etme ihtimali doğabilir.[8] BAE Bahreyn ve Suudi Arabistan’a silah satıyor. Bahreyn yönetimi bu durumu protestoları barışçıl şekilde yönetmek ve halkın güvenliğini sağlamak amacıyla olduğunu söyledi. [9]
Bir diğer gelişme olarak 1 Mayıs dolayısıyla işçi hareketleridir. Basın açıklamalarına da değinmek gerekirse şunları ifade etmek gerekir. 1 Mayıs’ta mitingler gerçekleşti. Başlangıçta işçi hakları üzerine kurgulanan hareket bilinçli bir şekilde veya grubun içine katılan protestocular üzerinden konu dışı sloganlarla hükümet karşıtı bir tutum aldı.[10]
Ayrıca 1 Mayıs, gündemi meşgul ederken bir basın açıklaması da Bahreyn İşçi Sendikaları Genel Federasyonundan geldi. Açıklamada özetle şunlara yer verildi. Federasyon geçen yılki huzursuzluklardan bu yana artan işten çıkarmalara karşı tepkisini dile getirerek işçilerin sesini duyurmaya çalışıyor. Her zaman yerli ve göçmen işçilerin haklarını geliştirmek için sosyal diyalog ve ortaklık için açık olacağı vurgulandı Eşitlik, saygınlık, ulusal birlik düzleminde işçi-işveren ilişkilerinin yeniden düzenlenmesini istiyor. Bu kapsamda 1 Mayıs için miting düzenleyerek taleplerini dile getirmeye çalıştı. Buna mukabil Bahreyn İnsan Hakları İzleme Derneği tüm işçilerin haklarının korunması için hükümete çağrıda bulundu.[11]
Bir diğer gelişme Bahreyn ve Güney Kore görüşmeleridir. Görüşmede iki ülke proje, endüstriyel ve teknik sektörlerde verimli programları işaret ederek, güçlü ilişkiler kurmayı taahhüt etti. Başkan işbirliğinin daha da takviye edilmesi için ortak yetkilileri arasında ziyaret paylaşımının önemini vurguladı.
Büyük gelişme potansiyeli sağlamak için sürekli değişen bir dünyada ittifaklar yanında siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerin çeşitlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca Bahreyn ve GCC ile çok taraflı ilişkiler ile ikili ilişkileri güçlendiriyor. Karşılıklı ilişkileri değeri yüksek stratejik bir mihenk taşı olarak görüyor. HRH Prens Salman, ekonomik ve kalkınma adımlar, ses siyaset ve dönüm ilerlemeyi öven, Güney Kore'nin dünya ayakta selamladı.[12]

Kaynaklar





BAHREYN GÜNDEMİ
Hilal ÖZTÜRK
07.05.2012



Bahreyn'de temyiz mahkemesi, ömür boyu hapis cezası aldıktan sonra açlık grevine başlayan aktivist Abdülhadi el-Havaca'nın davasının yeniden incelenmesine karar verdi. Geçen yıl yönetim karşıtı eylemlere karıştıkları gerekçesi ile ceza alan Havaca ile 7 muhalifin davasının üst mahkemede tekrar görüleceği kaydedildi. Hapiste açlık grevine devam eden Havaca sivil mahkemede hakim karşısına çıkacak. Savunma avukatının açıkladığı karar sonrası muhalifler arasında büyük sevinç yaşandı. Üç aydır açlık grevine devam eden Havaca'nın sağlık durumunun da giderek kötüleştiği kaydedildi. Danimarka hükümeti çifte vatandaş olan Havaca'yı istemiş ancak Bahreyn'den olumsuz yanıt almıştı. Bahreyn'de Sünni yönetime karşı ayaklanan muhalifler, Havaca'nın tutuklanmasının ardından eylemlerine daha da hız verdi. Aktivistin posterlerini taşıyan eylemciler, hükümet üzerinde uluslararası baskı oluşturmayı başardı. Bahreyn'de başlayan yönetim karşıtı eylemler bir yıldan daha uzun bir zamandır devam ediyor. [1]
                           Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife, ülkede bir yıldan uzun süren yönetim karşıtı protestolara son vermek ve "ulusal diyalog kapısını açmak" amacıyla yapılan anayasal reformları onayladı. Bahreyn Kralı, devlet televizyonundan da yayımlanan törende, "diyalog kapısının açık olduğunu, tüm diyalogların hedefinin ulusal anlaşma olduğunu" belirterek, bu önemli aşamada tüm ulusal güçler ve grupların kalkınma ve reforma katılacağını umduğunu söyledi. Devlet televizyonu, anayasal değişiklikleri "bir halkın uzlaşması" olarak nitelendirdi. Reformlar, parlamentonun bakanları sorgulamasını ve görevden almasını, ayrıca kabineden güvenoyunu çekmesini mümkün kılıyor. Muhalefetteki Vifak blokunun üst düzey yetkilisi Halil Marzuk ise düzenlediği basın toplantısında, değişikliklerin anlaşmazlığın özüne değinmediğini ve krizi sona erdirmediğini söyledi. Marzuk, reformların halkın beklentilerini karşılamadığını da ifade etti. Mevcut anayasa Kral Hamad'ın yönetime geldiği 1999'da yapılan siyasi reformlar referandumuyla kabul edilmişti. Muhalefet, anayasanın halkın desteğinden yoksun tek taraflı olduğu görüşünü bildiriyor. Şiilerin liderliğindeki muhalifler, seçilmiş parlamentonun yasama ve bakanlar kurulunu oluşturma yetkisine tamamen sahip olmasını istiyor. Mevcut uygulamada Sünni El Halife hanedanı hükümette egemen durumda bulunuyor. [2]
                 Bahreyn'de tanınmış insan hakları eylemcisi Nebil Recep'in tutuklandığı bildirildi, Bahreyn İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, savcıların Bahreyn İnsan Hakları Merkezi'nin başkanı Nebil Recep'in tutuklanması emrini verdiği belirtildi. Nebil Recep'in başkanı olduğu grup Bahreyn güvenlik güçlerinin kötü muamelelerine dikkati çekmek için yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Nebil Recep, aralarında İnsan Hakları İzleme Örgütünün de bulunduğu bazı uluslararası grupların da üyesi. Nebil Recep, geçen yıl da Bahreyn krallığında Şiilerin önderliğinde başlayan ayaklanma sırasında güvenlik güçlerince gözaltına alınmıştı. [3]


[1] http://www.aljazeera.com
[2] http://www.vob.org/en/index.
[3] http://www.bna.bh/portal/en/news/





BAHREYN GÜNDEMİ
AKİF ESEN
07.05.2012



   Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife 02.05.2012 tarihinde, ülkede bir yıldan uzun süren yönetim karşıtı protestolara son vermek ve “ulusal diyalog kapısını açmak” amacıyla yapılan anayasal reformları onayladı.
   Bahreyn Kralı  devlet televizyonundan da yayımlanan törende, “diyalog kapısının açık olduğunu, tüm diyalogların hedefinin ulusal anlaşma olduğunu” belirterek, bu önemli aşamada tüm ulusal güçler ve grupların kalkınma ve reforma katılacağını umduğunu söyledi. Devlet televizyonu, anayasal değişiklikleri “bir halkın uzlaşması” olarak nitelendirdi. Reformlar, parlamentonun bakanları sorgulamasını ve görevden almasını, ayrıca kabineden güvenoyunu çekmesini mümkün kılıyor. Bahreynli yetkililer  reformlara destek verilmesini istedi.[1]
   Muhalefetteki Vifak blokunun üst düzey yetkilisi Halil Marzuk ise düzenlediği basın toplantısında, değişikliklerin anlaşmazlığın özüne değinmediğini ve krizi sona erdirmediğini söyledi. Marzuk, reformların halkın beklentilerini karşılamadığını da ifade etti. Mevcut anayasa Kral Hamad’ın yönetime geldiği 1999’da yapılan siyasi reformlar referandumuyla kabul edilmişti.
   Muhalefet, demokratik reformlar için mücadeleye devam edeceklerini belirtti. [2] Yapılan yeni anayasal değişikliklerin anlamsız olduğunu vurgulayan muhalefet; yeni değişikliklerde siyasi krizi sonlandırmak için muhalefet partileri tarafından hazırlanan raporların dikkate alınmadığını, kral ve taraftarlarının diktatörlüğünün bir eseri olarak hazırlandığını vurguladı. Reformlar  Bahreyn halkının taleplerini karşılamamakta, Bahreyn  Siyasi hayatı için bir önem taşımadığı ve iktidarın bir oyunu olarak algılandı. Muhalefet  1973 anayasasının öngördüğü gibi, “seçilmiş bir tek yasama meclisi istiyor”.
  Diğer taraftan  Bahreyn’in insan haklarından sorumlu  başkanı Nabel Rajab 05.05. 2012 de başkent Manama hava alanında rejim güçlerince tutuklandı. Bahreynli yetkililer tarafından tutuklamanın nedenleri konusunda henüz bilgi verilmedi . İnsan hakları savunucusu son aylarda rejim karşıtı gösterilerde önemli rol oynamıştı. Aynı gün ayrıca Bahreyn  rejim güçleri Muharraq Adası’nın kuzey kıyısında bulunan  Dair ve Samaheej köylerinde gerçekleşen protesto gösterilerinde göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandılar. [3]
   05.05.2012 tarihinde Bahreyn içişleri bakanlığından yapılan açıklamada Bani Jamra köyünde gerçekleşen  bombalı saldırıda dört polisin yaralandığı belirtildi. Başkent  Manama’ya  15 kilometre uzaklıkta bulunan Bani Jamra da da aralıklarla protesto gösterleri  düzenleniyordu.[4]


[1] http://www.thenational.ae/news/world/middle-east/bahrain-king-ratifies-constitutional-reforms
[2] http://www.almanar.com.lb/english/adetails.php?fromwall=3&cid=21&frid=23&seccatid=27&eid=54709
[3] http://www.presstv.ir/detail/239759.html
[4] http://www.presstv.ir/detail/239689.html




BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
30.04.2012



Bahreyn’de Reform Sürecinde Tarihi Adım: Anayasa Değişiklikleri

Formula 1 Grand Pix üzerine değerlendirmeler yapan Kral Hamad barış, sevgi ve hoşgörü içerisinde geçen yarışlarda Bahreyn’in küresel güvenoyu aldığına değindi.  Bu denli geniş kapsamlı bir spor organizasyonuna ev sahipliği yapması Bahreyn’in kapasitesini göstermesinin yanında ülke ekonomisine de katkı sağlaması açısından önemli bir noktadır. Çünkü 2011’de protestoların başlamasından bu yana Bahreyn ekonomisindeki sarsıntılar gözle görülür bir gerçektir. [1]
Ayrıca hükümet cephesi yarışın olumlu yönlerine vurgu yaparken özellikle Şii muhalefet önderliğinde protestolar sürmektedir. Bu hafta cuma günü erken saatlerde Şii El Wefak hareketi tarafından yapılan çağrıyla büyük bir kalabalık miting için toplandı. Muhalifler rejimin suiistimallerine dikkat çekerek insan haklarına dönük taleplerini dile getirdiler. Şii bölgelerinde düzenli kitle yürüyüşleri devam ederken neredeyse her gün çatışmalar kendini gösteriyor. [2]Ayrıca mezhepsel çatışma camilere kadar girmiş vaziyettedir. Bu konuyla alakalı cuma hutbelerinin politize edilmesi dikkatleri üzerine çekmektedir. Bu anlamda dini liderler cuma hutbeleri sırasında vaaz siyaseti olarak adlandırdıkları mezhepsel çatışmaya ivme kazandıracak türden bir söylem kullanılmaması üzerine uyarılarda bulundu. Cuma hutbelerinin müşterek unsurlara vurgu yapılarak çatışmayı değil kardeşliği, uyum, sevgi ve hoşgörünün vurgulanarak hutbelere özen gösterilmesi tavsiye edildi. Yoksa tehdit içerikli tahrik edici mesajların verilmesi özellikle Sünni- Şii ayrımını şiddetlendireceği gibi ortaya çıkan kriz İslam dininin gerçek yansıması konusunda olumsuz bir tablo ortaya koyacaktır[3]
Bahreyn yönetimi Grand Pix deneyimiyle birlikte tazelediği imaj sonrası gözle görülür reformlara yönelik adımlar atmaya çalışıyor. Hem iktidar kanadı tarafından hem de sivil toplum eksenli çalışmaların varlığı oldukça olumlu bir gelişmedir. Çünkü İnsan haklarının hassasiyetle ele alınmaya çalışılması, kadınların sistem içinde konumunun güçlendirilmesi üzerine hükümet desteği ve bu anlamda halkın taleplerinin şekilleneceği çalıştayların düzenlenmesi reformlar sürecinde tarihi bir adım olan anayasa değişikliklerine katkı sağlayacaktır. Bu gelişmeleri yalın haliyle bırakmaktan ziyade biraz daha açacak olursak gündemin ön sıralarından şu gelişmeleri paylaşabiliriz. Bahreyn İnsan Hakları ve Sosyal Kalkınma Bakanı, Amerikan Kadınları Derneği heyetiyle bir araya geldi. Krallığın, insani ve gönüllü çalışmaları destekleyen projeleri masaya yatırıldı. Bu bağlamda Bahreyn’de gerek bakanlığa bağlı gerekse diğer sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesi bağlamında hedefler gündeme getirildi.[4] Bir diğer gelişme olarak İlk Gençlik Gönüllü Kampında “ Nitelikli Gönüllü Takım“ Çalıştayı düzenlendi. Çalıştay toplumun değişik katmanlarını ve yaş gruplarını bir çatı altında toplayarak birlik ve beraberliği sağlayacak yeni bir konseptin oluşturulması adına hükümete ve muhalefet gruplarına fikir verebilir. Çünkü Bahreyn yönetimi belli aşamalarda göstermelik olsa da halkın bütünlüğünü korumaya dönük çabalar içerisindedir. Buna mukabil muhalefetin sert müdahalelerle karşı karşıya kalması hükümete olan güvenini azaltarak sürekli bardağın boş tarafını görmesine neden oluyor. Neticede böyle bir çalıştayın hakikaten etkili bir diyalog adına katkısı büyük olabilir. [5]
Bu gelişmeler anayasa değişiklilerine olumlu yansıyacaktır. Kaldı ki bir yıldır devam eden protestoların bileşimi şeklinde kendisini gösteren ve buna mukabil bu haftaki gelişmelere damgasını vuran anayasa değişiklikleri Bahreyn açısından tarihi bir adımdır. Şura Konseyi anayasa değişikliklerini onayladı. Siyasal sistemde yasama ve yürütme organları arasındaki ilişkinin Millet Meclisi rolünü artırmak hedefleniyor.  Yani Parlamentonun yetkilerinin artmasını öngören anayasa değişiklikleri büyük önem taşımaktadır. Bu yönüyle ulusal uzlaşma üzerine şekillendirilmeye çalışılan bu yaklaşım yadsınamayacak bir öneme haizdir. Hükümetin diğer kurum ve kuruluşlarda işbirliği içerisinde çalışma çabası takdirleri üzerine toplamasını sağladı.[6] Bu değişikliklere ilişkin değerlendirmeyi ise Kral önümüzdeki hafta yapacak. Anayasa değişiklikleri demokratik deneyim üzerine önemli bir sıçrama niteliği görecek reformların ciddi bir yansıması olarak görülebilir. Ayrıca değişikliklerde halkın da katılımı bugünden başlayarak daha müreffeh bir toplumun inşa edilmesine kapı aralayacaktır.[7] Bahreyn hükümeti belki de süreci daha iyi yönetmek için şeffaflık adına gelen eleştirilere cevap niteliği taşıması adına prestijli uluslar arası kuruluşlara kapılarını açıyor. Böylece ülkedeki gelişmeler herkes tarafından daha objektif değerlendirilebilir. Çünkü geçtiğimiz hafta gündeme bomba gibi düşen Uluslar arası Af Örgütü raporu halen hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Bu işbirliği sistemin şeffaflaşması adına önemli bir girişim olarak nitelendirilebilir. İlaveten bu girişim Bahreyn’de vuku bulan reformların uluslar arası kamuoyunda meşruiyet kaynağı taşıması açısından önemli bir referans kaynağı teşkil edecektir. Çünkü uluslararası kuruluşlar siyasi ve toplumsal kutuplaşmaya ilişkin tarafsız olarak çalışmalarını yürütecektir. [8]
Bahreyn’de uluslar arası çapta ortaya çıkan bir dizi gelişmelere değinecek olursak şöyle sıralayabiliriz. Bahreyn, İran’ın işgali altındaki adaları BAE’ye geri vermesi gerektiğini söyledi. Bu sorun GCC-İran ilişkilerinin gerilmesine neden olmaktadır. Kahire’de Arap Birliği Konseyi bakanlar toplantısında gündeme gelen konu üzerinden İran’a çağrı yapıldı. Ya doğrudan ya müzakere yoluyla ya da uluslar arası temaslar aracılığıyla İran’ın BAE’nin egemenliğine dayanan adalardan çekilmesi yönünde bir öneride ortaya çıktı. Bu anlaşmazlığın barışçıl yöntemlerle çözülmesi Arap Körfez bölgesinde barış ve güvenliğin korunması adına ve iyi komşuluk üzerine temel olacağını vurguladı.  [9]Bir diğer gelişme de Bahreyn’de Birleşik Krallık haber ekibi; kimi medya haberlerine göre vize kurallarını ihlal ettiği kimi haberlere göre ise ülkede meydana gelen protestoları konu eden çalışmalarının hükümeti rahatsız ettiği gerekçesiyle polis tarafından gözaltına alındı. Akabinde İngiliz büyükelçiliği olaya müdahale etmiştir. Sonrasında bu gazeteciler sınır dışı edildi. [10] 


Kaynaklar

[1] http://www.vob.org/en/index.php?show=news&action=article&id=1476
[2]http://au.news.yahoo.com/thewest/a/-/world/13544618/clashes-in-bahrain-as-police-block-protest-march/
[3] http://www.gulf-daily-news.com/NewsDetails.aspx?storyid=328864
[4] http://www.bna.bh/portal/en/news/505482
[5] http://www.bna.bh/portal/en/news/505694
[6] http://www.gulf-daily-news.com/NewsDetails.aspx?storyid=328814
[7] http://www.bna.bh/portal/en/news/505530
[8] http://www.bna.bh/portal/en/news/505760
[9] http://www.bna.bh/portal/en/news/505870
[10] http://www.gulf-daily-news.com/ArchiveNewsDetails.aspx?date=04/24/2012&storyid=328686


BAHREYN GÜNDEMİ
AKİF ESEN
30.04.2012


 Bahreyn’de aralıklarla devam eden protesto gösterileri ve bu gösterilerde rejim güçlerinin kullandıgı göz yaşartıcı zehirli gazları içeren  bu fotoğraf körfez ülkesindeki durumu gözler önüne seriyor.[i]

Bilindiği üzere Bahreyn’de 75 gündür açlık grevinde olan; muhaliflerin önde gelen isimlerinden Abdulhadi al-Khawaja’ya destek amaçlı protesto gösterilerinden biri  bu hafta başında başkent Manama’ın çevre köyünde gerçekleşti. Diğer protesto gösterilerinde olduğu gibi bu gösteride de göstericilere karşı rejim güçlerinin sert müdahalede bulunduğu  belirtildi.
   75 gündür cezaevinde açlık grevinde olan Abdulhadi ve arkadaşları için Bahreyn’deki  insan hakları komisyonu;  yetkililerin  gerekli hassasiyeti göstermediklerini, hiçbir girişimde bulunmadıklarını beyan etti. Ayrıca Uluslararası Af Örgütünün Ortadoğu temsilcisi Hasiba Hadj Sahraoui de Bahreynli resmi yetkililerin insan haklarının ihlalini önlemeye yönelik herhangi bir girişimde bulunmadıklarını, sürekli geciktirici taktiklere başvurduklarını  açıkladı.
   21.04.2012 tarihinde rejim güçleri başkent Manama’nın İconic Pearl meydanında eylemcilere müdahalede bulundular. Çıkan olaylarda bir kişi hayatını kaybetti.[ii] Eylemciler rejim güçlerinin gösteride av tüfeğini kullandıklarını iddia ettiler. İnsan haklarından sorumlu komisyon geçen hafta gerçekleşen gösterilerde de rejim güçlerinin  av tüfeği kullandığının belgelendiğini belirtti. Ülkede devam eden bu kargaşa ortamına rağmen düzenlenen Formula-1 Grand Prix’ine eylemcilerin büyük tepkisi var.
   Press tv raporuna göre 8-18 Nisan tarihleri arasında Basra Körfezinde aralarında Turkiye, Pakistan, Mısır, Ürdün, Kuveyt, BAE, Umman, Suuidi Arabistan, Bahreyn ve ABD’nin bulunduğu 10 ülke ortak askeri tatbikat düzenlediler.[iii]
   Bilindiği gibi  ABD donanmasının beşinci filosu Bahreyn’de bulunmaktadır. ABD  Bahreyn kraliyet ailesi ile bağları sıkı  tutmakta ve rejimi desteklemektedir.
   Bahreyn’de devam eden insan hakları ihlalinden dolayı  uluslararası kamoyundan  rejime yönelik tepkiler gelmektedir: Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon suuidi destekli Bahreynli rejim güçlerinin hükümet karşıtı protestoculara karşı sürekli baskıcı bir tutum sergiliyor olmalarından dolayı endişelerini dile getirdi.[iv] Yapılan açıklamada güvenlik güçleri ile protestocular arasında devam eden çatışmalar ve bunun sonucunda yaşanan kayıplar göz önüne alındığında bunun Bahreyn’in geleceği için endişe verici olduğu belirtildi. Bu arada Ban Ki-Moon bu açiklamayı yaptığı sırada rejim güçleri hala protestoculara karşı baskıcı tutumlarına  devam  etmekteydiler.
   17 Mart 2012 tarihinden beri  9 eylemcinin hayatını kaybettiğini dile getiren muhalifler rejim güçlerinin insanlık dışı muameleleri karşısında uluslar arası kamoyundan destek istediklerini belirttiler. Ban Ki-Moon Bahreynli yetkililerden gerek tutuklulara karşı gerekse eylemcilere karşı  insanlık dışı muamelede bulunmamalarını , insan haklarına riayet etmelerini istedi.

Bununla birlikte Uluslar arası Af Örgütünün Kuzey Afrika ve Ortadoğu temsilcisi Hasiba Hac Sahraoui’de 24 Nisanda yaptığı açıklamada Bahreynli yetkililerin insan haklarına gerekli hassasiyetleri göstermediklerini ve sürekli geciktirme taktiklerine başvurduklarını söyledi.






BAHREYN GÜNDEMİ
Hilal ÖZTÜRK
30.04.2012



Stratejik Körfez ülkesi Bahreyn, Formula-1 otomobil yarışları öncesi ve sonrası yaşanan şiddet olaylarıyla yeniden dünya gündemine oturdu. Arap Baharı rüzgarının geçen yıl 14 Şubat'ta ulaştığı Bahreyn'de hükümet, değişim talebiyle başlayan kitlesel protesto gösterilerini güç kullanarak bastırdı. Gösterilerin bastırılması için Suudi Arabistan'ın başını çektiği diğer Körfez ülkelerinden askeri destek alınması, Batı'nın Bahreyn yönetimini eleştirmekte ihtiyatlı davranması, herhangi bir yaptırım kararı ya da rejim değişikliği çağrısında bulunmaması, uluslararası toplumda tartışmalara yol açtı. Uzmanlar, Bahreyn'deki protesto gösterilerinin diğer ülkelerde tanık olunanlardan ayrı bir çizgide gelişmesinin, bu ülkenin Körfez'deki stratejik konumu ve Batı ile yakın ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Şiilerin çoğunluğu oluşturduğu Bahreyn'deki gelişmeler, kendi topraklarındaki  Şii nüfusun benzer taleplerle kitlesel gösteriler düzenleyeceğinden çekinen diğer Körfez ülkeleri tarafından yakından takip ediliyor. Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife de Körfez'deki nüfuzunu arttırmak için ülkesini basamak olarak kullandığı gerekçesiyle çatışmalardan İran'ı sorumlu tuttu. El Halife, ayrıca muhaliflerin taleplerinin meşruiyetini tartışmaya açtı. Aralarında Uluslararası Af Örgütü'nün de bulunduğu insan hakları kuruluşları, Bahreyn'de muhaliflere yönelik geniş çaplı şiddet, baskı ve işkence uygulandığı yönünde raporlar hazırladı. Özellikle yaralı protestoculara yardım eden doktorların maruz kaldıkları baskılar, uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu. .[1]  Muhalefet hükümeti düşürmek istiyor; Bahreyn'in Ankara Büyükelçiliği Başkatibi Erva Hasan El Seyid, AA muhabirine yaptığı açıklamada, muhaliflerin mevcut hükümeti düşürerek bir İslam cumhuriyeti kurmayı amaçladığını, bunun için de şiddete başvurduklarını ileri sürdü. Göstericilerin amaçlarına ulaşmak için mezhep temelli söylemleri kullandığını savunan El Seyid, yönetimin, mezhep savaşı çıkarmak isteyenlere karşı, ulusal güvenliği sağlamak için olağanüstü hal kanunları çıkarttığını ama diğer yandan reform hareketlerine de başladığını söyledi. Bahreyn Grand Prix'i pistten çok pist dışında yaşananlarla uluslararası gündemde yer aldı. Rejim karşıtı eylemciler ve ülke dışındaki insan hakları savunucuları Bahreyn yönetiminin reform taleplerine karşı sert tavrını protesto etmek üzere yarışın iptal edilmesini talep ediyorlardı. Muhaliflerin yarışın yapıldığı haftasonunu ''öfke günleri'' ilan etmesinden sonra pazar günü eylemcilerin yaklaşmasını önlemek için polis, köpekler ve zırhlı araçlarla pist etrafında yoğun güvenlik önlemleri aldı. Cumartesi günü, güvenlik güçleriyle çatışan bir eylemcinin cesedinin bulunmasından sonra ülkedeki protesto eylemleri yoğunlaştı. Protestocular, başkent Manama'nın batısında lastikler yakarak barikatlar kurdu. Bahreyn Kralı Hamad el Halife, yarıştan önce yaptığı açıklamada ülkedeki reform sürecine bağlılığını belirtti.Kralın açıklaması, önceki gün binlerce eylemcinin polis tarafından gözyaşartıcı gazla dağıtılmasını izliyor. Eylemciler, çoğunluğu oluşturan Şiiler'in Sunni kraliyet ailesi tarafından ayrımcılığa uğratılmasına son verilmesini istiyor. Geçen yılki Bahreyn Grand Prix'si demokrasi talebiyle başlatılan gösterilerde 35 kişinin öldürülmesinden sonra iptal edilmişti. Bahreyn hükümeti ve el Halife hanedanı, ülkede durumun kontrol altında olduğun sergilemek için bu yılki yarışın planlandığı gibi yapılmasında ısrarlıydı. İnsan hakları grupları ve eylemciler son gösterilerde, çoğu aşırı göz yaşartıcı gaz kullanılması nedeniyle en az 25 kişinin öldüğünü belirtiyor. .[2]


[1] http://www.aljazeera.com
[2] http://www.bna.bh/portal/main





BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
23.04.2012



Bahreyn’de Formula 1 Grand Pix Üzerine Oturtulmaya Çalışılan “İmaj”,
 Buna Karşın Muhalefetin İddialarıyla Örtüşen Uluslar arası Af Örgütü Raporu

Formula 1 Grand Prix baştanbaşa her kesim içerisinde tartışmaları beraberinde getirdi. Her şeyden önce Bahreyn bu organizasyonla güvenlik ve istikrarının yanı sıra önemli bir spor faaliyetine ev sahipliği yapma kapasitesini gösteriyor. Hükümetin deyimiyle tüm kamu görevlileri, gelen misafirlerin en iyi şekilde ağırlanması ve organizasyonun gereğine uygun şekilde yürütülmesi için seferber olmuş vaziyettedir. Ayrıca halkın birçok katmanıyla Formula 1 yarışına yoğun katılımı hükümet cephesini ülkenin verdiği “imaj” açısından heyecanlandırırken bir yandan da muhalif grupların örgütlediği eylemler henüz taşların yerine oturmadığının açık bir göstergesi niteliği taşımaktadır. Haliyle en yalın tabirle Formula 1 Grand Pix Bahreyn için küresel bir güvenoyu niteliği taşıyor[1]
Özellikle muhalifler arasında yaygın olan görüşe göre Formula 1 üzerinden Bahreyn’in sözde iyi imaj göstergesi olarak ele alınmaya çalışıldığı ancak gerçekteki uygulamaların bunu pek de yansıtmadığı ortaya çıkıyor. Muhaliflerin iddialarıyla örtüşen en önemli argümanlardan birisi Uluslar arası Af Örgütü’nün yayınladığı rapordur. Bahreyn’de Şii- Sünni çatışmasına da yer veren rapora göre yapılan reformların esmekte olan sözde özgürlükler furyasına gerçekte çok da katkı sağlamadığı ortaya çıkıyor. Bununla birlikte reformların toplumsal bölünmüşlüğü tamir etmekten ne kadar uzak olduğu göze çarpmaktadır.[2]
Bahreyn yetkililerinin gerek yurt içi gerekse yurt dışı demeçleriyle her fırsatta yapılan reformları kamuoyuna dikte ettiği açıkça kendini ele vermektedir. Ancak hükümetin kendini rahat bir şekilde ifade etmesine rağmen muhalefet aynı kolaylığı sağlamaktan yoksun durumdadır. Çünkü ortaya konulan iddialara göre basın kuruluşları özelikle hükümetin baskısıyla olayları tek yanlı işliyor. İlk bakışta iktidarın eli güçleniyormuş gibi gelse de bu durum uzun dönem içerisinde son minvalde Uluslar arası kamuoyunu etkilemekten uzak kalacaktır. [3]
Bahreyn yönetimi bir yandan kendi iç sorunlarıyla ilgilenirken dışarıya açılmayı da ihmal etmiyor. Son dönemlerde uluslar arası işbirliği çabalarıyla öne çıkan bir Bahreyn dikkatleri üzerine çekiyor. Geçtiğimiz hafta Kral Hamad’ın Japonya ziyareti bunun en önemli örneğidir. Yurda dönen Kral gerek kendisi gerekse ülkenin üst düzey resmi temsilcileri Amerika, Küba, Fransa, Hindistan, Belarus, İngiltere, Filipinler ve Almanya’nın temsilcileriyle bir araya gelerek uluslar arası diyoloğa verdiği önemi gösteriyor. Dünya’nın birçok bölgesinde çeşitli ülkelerle girilen üst düzey temaslarda karşılıklı işbirliğine vurgu yapılıyor. Yine Bahreyn’de bir diğer gelişme Körfez Ülkeleri Konseyi içerisinde bağların güçlendirilmesine ilişkin toplantı gerçekleşti. Hafta ortası Körfez Ülkeleri Konseyi üyeleri genelinde büyükelçiler ve bir takım resmi yetkililer bir araya geldi.  Alınan kararlar gözden geçirilirken bunların uygulanması masaya yatırıldı. Ayrıca geçtiğimiz hafta İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Ebu Musa Adası’nı ziyaretine ilişkin kınama gerçekleşti.  BEA temsilcisinin açıklamalarına göre İran BAE’nin egemenlik haklarını ihlal etmiştir ve bu sebeple BAE de Tahran büyükelçisini geri çekmiştir.[4]
Bahreyn’de öne çıkan diğer bir gündem maddesi anayasa çalışmalarıdır. Ayakları yere basan bir demokrasinin temel yapı taşı olarak temel hak ve özgürlükleri güvence altına alarak genişletilmesi amacıyla Şura Konseyi içerisinde anayasa değişiklileri görüşülüyor. Demokratik adımlar üzerine Kral’ın olumlu yaklaşımı hükümete güç veriyor. Ancak bu değişiklikler titiz bir çalışma ile yürütülmeli son derece profesyonel ve objektif tutumlar geliştirilmesi durumunda başarıya kavuşabilir. Aksi halde demokrasi kisvesi altında ezilen, uygulamadan yoksun kâğıt üzerinde kalan bir şekilden çok da ileriye gitmez.[5]Zaten Bahreyn’de demokrasi ve insan hakları üzerine yapılan reformlara ilişkin ortaya çıkan araştırmalar, sözde cereyan eden değişimin halka pek de sirayet etmediğini gösteriyor. Bu algılamanın oluşmasında en önemli referans noktalarından birisi Uluslar arası Af Örgütü’nün “yetersiz” reformları gerekçe göstererek Bahreyn’i eleştirmesidir. Bu raporu genel hatlarıyla masaya yatırdığımıza çıkan sonuç Bahreyn’in henüz yolun başında olduğudur. En önemlisi de gerçekçi reformların yapılarak uygulanması konusunda kafasının karışık olmasıdır. Bu hususta temel etmenlerden birisi Sünni yönetimin ülkenin büyük orandaki Şii nüfusu içinden gelen muhalefete dönük çekinceleri olabilir. Af Örgütü’nün hazırladığı raporun içeriğinden birkaç kesit sunacak olursak şunlara değinmekte fayda var. Uluslar arası Af Örgütü, Bahreyn’de soruşturma ihlallerine vurgu yaparak protestoculara karşı adil davranılmadığının altını çizdi. Ayrıca planlanan Formula 1 yarışına karşı tepkilerini ortaya koymaya çalışanlara genel itibariyle sert müdahaleler gerçekleştirilmesini de eleştirdi. Güvenlik güçlerinin beyanatları göz önüne alınarak söylenebilir ki protestoculara karşı orantısız güç kullanımı vuku bulmakta tutuklular gayrı resmi merkezlerde işkence gibi hukuk dışı kötü uygulamalara maruz kalmaktadır. Ülkenin reform yolundaymış gibi bir izlenim verilmeye çalışıldığı fakat uygulamada sözden öteye de çok fazla gidilemediği yönünde bir görüş çıkmaktadır. Bunlara dayanarak Af Örgütü, düşünce mahkûmlarının serbest bırakılması ve soruşturma kapsamında olanlara hukuki uygulamalar çerçevesinde yaklaşılması yönünde çağrıda bulundu.[6]Özellikle yargı ve güvenlik konusunda Tunus ve Mısır ayaklanmalarının tetiklediği süreç içerisinde protestolara karşı tepkinin son derece kritik olduğu gözden kaçmıyor. Arap Baharı dalgası kendini açık şekilde hissettiriyor. Ayrıca Af Örgütü raporlarına göre şiddet ve baskı sadece fiziksel düzeyde kalmayıp psikolojik boyutlara ulaşmış durumdadır. Hukuk ve güvenlik güçlerinin yanı sıra eğitim reformları da canlandırılmalıdır. Böylece bölük pörçük reformlardan ziyade kalıcı istikrara katkıda bulunacak şekilde hoşgörü ve diyalog değerleri hâkim olacaktır.[7]

Kaynaklar


BAHREYN GÜNDEMİ
Hilal ÖZTÜRK
23.04.2012



Bahreyn'de bu hafta sonu yapılacak olan Formula 1 yarışları öncesinde polis başkent yakınlarındaki Şii mahallelerinde muhaliflerin düzenlediği gösterilere gözyaşartıcı gazla müdahale etti. Göstericiler, yarışların iptal edilmemesini ve muhaliflere yönelik baskıları protesto etmek amacıyla hafta sonunu ''üç sürecek öfke günü'' olarak ilan etti. Cezaevinde açlık grevinde olan insan hakları savunucusu Abdulhadi el havaca' nın resimlerini taşıyan protestocular Bahreyn kralı aleyhine sloganlar attı. Molotof atan göstericilere polis göz yaşartıcı gaz ve ses bombalarıyla karşılık verdi. Çok sayıda insanın kalabalığı dağıtmak için açılan ateşle yaralandığı bildirildi. Bazı ana yolların kesildiği, lastiklerin yakıldığı aktarılırken, eylemcilerin Formula 1 karşıtı eylem için ilerleyen saatlerde ülkenin ana yollarından birinde toplanacakları bildirildi. Formula 1 yarışları bugün yapılan antrenman turlarıyla başladı. BBC, yarışların akıbeti konusunda gözle görülür bir huzursuzluk yaşandığına dikkat çekti. Force Hndia'nın iki çalışanı kentten piste dönüşleri sırasında araçlarının yakınlarında molotofkokteylli eylem düzenlenmesinden sonra ülkeden ayrılmak istediklerini açıkladı. Cuma günü de Force India takımının direktörü, ekibin antrenman turlarından erken ayrılacağını duyurdu. Bahreyn'de hafta sonu yapılacak Formula 1 (F1) yarışı öncesi güvenlik önlemleri de artırıldı. Bahreyn Uluslararası Pisti ve başkent Manama'da takviye askerler konuşlandırıldığı söylentiler arasında. Bahreyn'de bir yıldır süren siyasi karışıklık ve 50 kişinin öldüğü olaylar nedeniyle 2011 Grand Prix'i iptal edilmişti.[1]
             17 Nisan 2012 Londra polisinden edinilen bilgiye göre, dün yerel saatle 13.30 civarında, Londra'daki Belgrave meydanında bulunan Bahreyn Büyükelçiliğinin çatısına çıkan iki protestocu,  Musa Satravi ile Bahreyn'de yasaklanan bir siyasi partinin Şii lideri olan Hasan Musaima'nın oğlu Ali Musaima olduğu iddia ediliyor, Bahreyn'deki insan hakları ihlallerini ve bu haftasonu Bahreyn'de yapılacak Formula 1 yarışını protesto ettiklerini belirten iki kişi, binanın çatısına üzerinde hapiste olan Hasan Musaima ile açlık grevi yapan insan hakları savunucusu Abdülhadi El-Havaya'nın fotoğrafının bulunduğu bir afiş astı.Bahreyn Büyükelçiliği'nin bulunduğu Belgrave meydanında birçok ülkenin büyükelçiliğinin yanı sıra, Türkiye'nin Londra Büyükelçiliği de bulunuyor.[2]
     Dışişleri Bakanlığı, Bahreyn'de El Eker köyündeki bir polis aracına karşı düzenlenen ve 3'ü ağır, 7 polis memurunun yaralanmasına neden olan terör saldırısını kınadı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Bahreyn'deki terör saldırısının şiddetle kınandığına dikkat çekilerek, "Saldırıda yaralanan Bahreynli güvenlik görevlilerine acil şifa diliyoruz. Bu vesileyle, Bahreyn'de başlatılmış reform sürecinin gerekliliğine atfettiğimiz önemi bir kez daha vurguluyor, bu amaçla gerçek bir ulusal diyalog sürecinin başlatılması ve Bahreyn Araştırma Komisyonu'nun tavsiyeleri uyarınca gerekli adımların bir an önce atılmasını önemle bekliyoruz." denildi.[3]


[1] http://www.gulf-daily-news.com/NewsDetails.aspx?storyid=328441
[2] http://www.aljazeera.com
[3] http://www.bna.bh/portal/main



BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
16.04.2012


BAHREYN’DE GÜNDEN GÜNE KESKİNLEŞEN Şİİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİ VE
GÜNDEMİN ÖN SIRALARINA YÜKSELEN ULUSLAR ARASI ARENADA KARŞILIKLI ZİYARETLER
Şiiler seslerini daha iyi duyurmak için protestolarını devam ettiriyor. Özellikle Tunus ve Mısır’daki halk hareketlerinden referans alarak mevcut eşitsizliğe başkaldırı şeklinde gelişen süreç günden güne mezhepsel bir çalkantıya dönüşüyor.
Şii hareketi özellikle El Wefak gibi güçlü bir örgütlenme öncülüğünde ve sesini Dünya çapında sivil toplum örgütleri üzerinden duyuran Al Khawaji’nin mücadelesi Bahreyn gündemini daha uzun bir süre meşgul edecek gibi görünüyor. Bu çatışma bölgesel oyuncuları da içine çekti ve Suudi Arabistan asker gönderdi.  Ancak olayların kamuoyuna yansıması konusunda Şiiler özellikle Körfez sermayeli Arap çıkışlı kaynaklardan dışlanırken İran medyasında yer bulabiliyor. Sosyal medya Şii protestocuları İran takipçisi ve hain olmakla suçluyor. Kuzeyde, ağırlıklı olarak Sünnilerin bulunduğu mahallelerde Sünni İslamcı Partinin genel merkezi etrafında El- Kaide sloganları yer alıyor. Ayrıca Şii tarafından mezhepsel vatandaşlık beklentisi hükümet tarafından reddedilirken birkaç Sünni ve laik partinin desteğiyle El Wefak liderliğindeki muhalefete karşı çıkan toplumsal seslerin yükselmesi hükümetin uzlaşma konusundaki yaklaşımını sorgulamasına neden oluyor. Bu konuyla alakalı üst düzey batılı bir diplomat da Sünni- Şii sürtüşmesinin ürkütücü olduğuna dikkatleri çekiyor.[1]  Mezhepsel ayrıma dikkat çeken bir diğer kuruluş, uluslar arası tıbbi yardım örgütü olan Sınır Tanımayan Doktorlar(MSF)’dır. Bölgede sağlık alanında hizmetlerini sürdüren MSF personeli geçen yıl başlayan protestoların ardından hastaların önemli bir kısmının siyasi ve dini kökenleri nedeniyle ayrımcılık, taciz ve kötü muameleye maruz kaldığına dikkatleri çekiyor. MSF, politik görüş ve dini inançlara bakmaksızın tüm hastaların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Bu konuda Bahreyn makamlarıyla da girdiği ikili ilişkilerde mevcut durumun düzeltilmesi için gerekli adımların atılmasına katkı sağlamaya çalışıyor[2]
Muhalefetin önemli iddialarından birisi de, Bahreyn yönetiminin ülkenin basınını dönüştürmek için milyonlar harcadığıdır. Örneğin Formula 1’in geçen yıl iptal edilmesi batı tarafından “Arap Baharı” kapsamında değerlendiriliyordu. Bu bağlamda aradan geçen uzun zaman sonrasında şimdilerde tekrar Formula 1’e dönüş ise iktidardaki elitlerin kampanyası olarak görülüyor. Krallık, bu gibi olumlu haberlerle perde gerisinde cereyan eden demokrasi yanlısı talepleri gözden uzak tutmaya çalışarak konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Ayrıca yöneticilerin Sünni olması ve muhalefetin Şii ağırlıklı olması reform girişimlerini yavaşlatan bir unsur olarak göze çarpmaktadır. Uluslararası toplum ve yerel protestocuları yatıştırmak için Bahreyn yönetiminin çabalarına rağmen gerilim hala tırmanıyor. [3]Bu paralelde gerçekleşen Amerikan açıklamaları da muhalefetin iddialarını destekler niteliktedir. Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney yaptığı açıklamada Bahreyn’de artan şiddeti “derin endişe” olarak değerlendirdi.  ABD Beşinci Filosuna atıfta bulunarak Bahreyn’in güvenlik bağlarına değindi. Güvenlik kuvvetlerinin aşırı güç kullanımını eleştirerek daha geniş çaplı konsensüs sağlayabilecek anlamlı reformların yapılması konusunda önerilerde bulundu.[4] Ayrıca Başkan Obama Tunus’tan İran’a kadar Ortadoğu’daki protestolar üzerine verdiği demeçte stratejik kaygılar ve insan hakları prensipleri doğrultusunda mücadele ettiklerini dile getirdi. Bahreyn’de devam eden huzursuzluğun demokratik yöntemler dışında sonlandırılmaya çalışılması durumunda ikili ilişkilerin zarar göreceğine vurgu yaptı. Hükümetin, muhalefet yapan web sitelerini engellemesi ve son dönemlerde öne çıkan işkence gibi uygulamaların barışçıl tutumlar olmadığına değindi.[5] Buna rağmen hükümet cephesi olaya farklı yaklaşmaktadır. Bakanlar Kurulu yaptığı açıklamayla ülkenin karşı karşıya kaldığı olumsuz tabloya ilişkin, ifade özgürlüğünü sağlayan fırsatlara dikkat çekerek partileri suçladı. Partilerin demokratik hakların çarpıtarak ülkenin ulusal çıkarlarını baltaladığını ve ülkenin istikrarını bozmaya yönelik girişimleri şiddete teşvik ettiğinden yakındı.[6]Buna ek olarak Başbakan, daha müreffeh bir ülke için tüm bireylerin ortak hassasiyetlerle hareket etmesi halinde sorunların daha kolay çözüleceğini kaydetti. Akabinde, Bahreyn hükümeti ve temsilcilerinin bütün ulus için tek bir merkez olduğunu işaret ederek halkın tüm bileşenlerini bir araya getirmekte olduğunu söyledi. Ayrıca sözlerine şunları ekledi. Yasama ve yürütme arasındaki karşılıklı işbirliğini korumaya istekli olduğunun güvene dayalı olduğu ve bunun demokratik bir devlet için canlı bir görüntüdür.[7]
İçteki karmaşayla boğuşan Bahreyn bir yandan da uluslararası çapta ikili ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor. Bu amaçla gerçekleştirilen Kral Hamad’ın Japonya ziyareti bunlardan birisidir. Kral dostluk ve iki ülke arasındaki işbirliği bağlarını güçlendirmek için parlamento alanında resmi ziyaretler düzenledi ve uzmanlık paylaşımının önemini vurguladı. Ziyaret esnasında ekonomik işbirliği ve siyasi dayanışma alanlarında iki ülke arasındaki derin ilişki vurgulanarak savunma işbirliği konusunda mutabakata varıldı. Japon yetkililer Bahreyn’de gerçekleştirilen reformlardan duydukların memnuniyeti dile getirdiler. Ayrıca Japonya Dışişleri bakanı Bahreyn Krallığı’nı Körfez İşbirliği Konseyi’nin ayrılmaz parçası olarak gördüklerini söyledi. Bahreyn Kralı Hamad-Japon Dostluk Derneği Başkanı ve üyeleriyle de buluştu. Kral  bölgesinden ilk Bahreyn petrol taşımacılığını 1934 yılında Japonya'ya olduğunu gösterirken, Bahreyn ve Japonya arasındaki tarihsel ilişkilerin altını çizdi. O, Bahreyn ve Japonya’nın coğrafi olarak birbirinden ayrı olduğunu ancak, Bahreyn-Japon Dostluk Derneği ikili ilişkileri güçlendirmek için önemli bir işbirliği köprüsü misyonu üstlendiğini niteledi.[8]Bir diğer diplomatik temas olarak Başbakan Al Khalifa ortak çıkarları için uluslar arası oluşumlarda ilişkileri ve koordinasyonu güçlendirmek amacıyla Filipinler ile ikili ilişkileri geliştirmek için büyükelçiyle bir araya geldi. Yapılan açıklamada ikili ilişkilerin ileri düzeyde ele alınması için üst düzey yetkililer arasında karşılıklı ziyaretlerin yoğunlaştırılması üzerinde duruldu[9] Diğer bir temas da Kral’ın  Diplomatik İşler temsilcisi İtalyan elçisini kabul etti. Stratejik çalışmalara odaklanmanın yanı sıra uluslararası ve enerji araştırmaları alanlarında İtalya'nın deneyim ve uzmanlıklarından yararlanma gibi konulara değinildi.[10] Bu anlamda Kral Hamad’ın bir diğer ziyareti Tayland’a oldu. Bankok’a gelen Kral, üst düzey Tayland’lı yetkililerle bir araya geldi. İkili ilişkilerin geliştirilmesi için ekonomik, ticari, siyasi ve askeri alanlarda işbirliğinin sağlanması masaya yatırıldı[11] Diplomasi trafiğinin yanında gerçekleştirilen önemli bir faaliyet de Bahreyn’in İnsani Kalkınma Konferansına en sahipliği yapacak olmasıdır. İnsani Gelişme için Beşinci Bölgesel Konferansı ve Sergisi Çalışma Bakanlığı: Uluslararası Çalışma Örgütü, Arap Çalışma Örgütü ve Geliştirme ve Eğitim Kuruluşları Federasyonu ile işbirliği içinde birlikte organize edilecektir. Bahreyn ve bölge için önemli bir organizasyondur.12]
Bahreyn uluslar arası temasları sağlarken ülkede gündemi etkileyen önemi bir olay da Eker Köyü’nde gerçekleşen terör saldırısıdır. Eker Köyü’nde polisleri hedef alan patlamaya ilişkin üst üste uluslar arası düzeyde kınama geldi. Amerikan büyükelçisi bu terör saldırısından duyduğu üzüntüyü dile getirirken demokrasi dışı eylemleri güvenlik ve istikrarı bozmaya dönük faaliyetler olarak tanımladı.[13] Almanya ve İngiltere de gerçekleşen terör saldırısını elçilikler kanalıyla kınadı. İngiliz büyükelçiliği yaptığı açıklamada meşru ve barışçıl gösteriler demokrasinin ayrılmaz parçasıyken sokak şiddeti ve saldırganlık karşı çıkacağımız olaylardı. Almanya ise teröre karşı olduklarını dile getirdi.[14] Konuya ilişkin Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve BM İnsan Hakları Konseyi Başkanı bu konuda ortak bir mektup gönderdi. Terör saldırılarının insan hayatını tehlikeye attığını ve Bahreyn’in yanında olduklarını vurguladılar. Bu konuda kolektif hareket edildiği takdirde daha sağlıklı sonuçlar elde edilebileceği yönünde bir görüş bildirdi.[15]


Kaynaklar




BAHREYN GÜNDEMİ

Ayşe Nihal Yıldırım
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı

16.04.2012

Bahreyn’de Son Gelişmeler ( 26 Mart- 15 Nisan )

Bahreyn’de geçen yıl Şubat ayında başlayan ayaklanmalar, bu yıl da ara ara kendini göstermeye devam etmektedir. Sünni azınlık tarafından yönetilen Şii halk, hükümetten demokratik haklar talep ederken, ülke yöneticileri halkın sesini şiddet içerikli eylemlerle bastırmaktadır. Hükümetin planı, sesi çıkmayan bir halk kitlesinin ülkede varlığını devam ettirmesini sağlamak, şeklinde tanımlanabilir.
Tüm dünyanın demokratik yönetimlerden yana olduğu gerçeğini göz ardı etmezsek, Bahreyn’deki bu taleplerin de aslında tam yerinde talepler olduğunu rahat bir şekilde algılamış oluruz. Hükümetin muhalefetle uzlaşmaya yönelik son dönemde atmış olduğu adımlar ise, bu gerçeği fark etmeye başlamış olduğunun göstergesi olarak nitelendirilebilir. Muhalefetin diyalog çağrısında bulunması, hükümetin uluslararası kamuoyunda insan hakları ihlalleri yapmadığını kanıtlama isteği, geçen yıl yaşananlar sonucunda tutuklanan muhalefet liderlerinin serbest bırakılması ve yine geçen yıl haklarında dava açılan sağlık personellerinin davalarının yeniden görüşülmesi yönündeki çabaları buna örnek oluşturmaktadır.
Dış Politikada Yaşananlar
26 Mart 2012 tarihinde yayınlanan bir haber, Bahreyn dış politikasını belirleyen temel parametreleri saptayan bir analiz yapmıştır. Bu analize göre Bahreyn hükümetinin dış politikasını belirleyen ana unsur, diğer tüm ülkelerinkiyle benzer olarak, ulusal çıkarın korunmasıdır.  Bahreyn Hükümeti bu anlamda da bölgesel güçlerle sürekli bir etkileşim halindedir. Bölgesel güçler; Körfez ülkeleri ve Körfez İşbirliği Konseyi üyelerinden oluşmaktadır. Bahreyn, ulusal çıkarlarını ancak bu ülkelerle işbirliği ve sürekli etkileşim içinde olduğunda koruyabileceğine inanmaktadır. Ülkenin bu konuda net bir tutum içinde olmasının nedeni; ülke içindeki karışıklıkların, ulusal çıkarın korunmasına engel teşkil ettiği gerçeğini göz ardı etmemesinden kaynaklanır.
Bahreyn dış politikasının iki temel ayağı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; Körfez ülkelerine yönelik dış politika (Körfez Politikası), ikincisi ise uluslararası ilişkiler politikasıdır. Körfez politikasına ayrı bir önem atfeden ülke, Körfez ülkelerinden oluşan bir konfederasyon fikrinin ancak bu yolla elde edilebileceğine inanmaktadır. Bu yolla ülke içi karışıklıkların da bir nebze giderilebileceği fikrinin varlığı da yadsınamaz. [1]
Bahreyn’in dış politikadaki bu algısının her daim tutumlu olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle Bahreyn- Lübnan ilişkilerinde bu tutarsızlık dikkat çeker. 2011 Şubatında başlayan halk ayaklanmalarında da Lübnan’ın Bahreyn halkından yana olması, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemiştir. 2012 Mart’ında da durumun değiştiği söylenemez. Lübnan Meclis Başkanı 26 Mart’ta yapmış olduğu bir açıklamada Bahreyn yönetimi hakkında sert eleştirilerde bulunmuş ve Bahreyn’deki protestocuları desteklediğini ifade etti. Bunun üzerine, Bahreyn dış işleri bakanlığı 26 Mart’ta bir nota göndererek, Lübnan’ı iç işlerine karışmakla suçladı. [2] İki ülke arası ilişkilerin kısa vadede düzelmeyeceği ve zaman zaman da gerileceği açıktır.
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid Bin Ahmed Bin Muhammed El Halife, “Suriye’nin Dostları Toplantısı” sebebiyle Mart sonunda İstanbul’a geldi. İstanbul Belediye başkanı Kadir Topbaş ile bir araya geldiler. Karşılıklı iyi ilişkilerin sinyallerini veren iki ülke temsilcileri, iki ülke arasındaki dostluğun gelişeceğine yönelik inançlarını dile getirdiler. [3]
Bahreyn dış politikası açısından önem taşıyan bir diğer gelişme ise Bahreyn- Japonya ilişkileri kapsamında gerçekleşmiştir. İki ülke heyetleri Nisan’ın ilk haftasında bir araya gelmişler ve çeşitli konular üzerinde görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. Bu görüşmelerin kapsamı genel olarak iki başlık altında toplanabilmektedir. Modern çağın çeşitli sektörleri için gerekli olan araç gereçlerin alınması konusunda Bahreyn vatandaşlarına yardımcı olunması ve iki ülke arasında çeşitli alanlarda iş birliği ve koordinasyonu sağlamaktır. Bu sayede iki ülke arasında yatırımlar teşvik edilmiş olacak ve ülke halkları arasında yakınlık kurulması sağlanacaktı. Bunun yanı sıra ekonomide büyük bir düzelmenin sağlanması hedeflenirken, kalkınmayı ve büyümeyi sağlayan sanayi sektörünün de gelişim göstermesi planlanmaktaydı.[4]
Bahreyn Hükümetinin diğer ülkelerle yakın ilişki kurma arzusu Japonya ile de sınırlı kalmadı. Nisan ayının ikinci haftasında Bahreyn Kralı ve eşi, Tayland ile ilişkilerini geliştirmek için Tay Veliaht prensi ile Sukutai Sarayı’nda buluştu. Bahreyn Kralı her iki ülke halkları yararına dostluk bağlarını güçlendirme düşüncesine sahip olduğunu dile getirdi. [5]
İç Siyasi Yapıda Yaşananlar
14 Temmuz 2001 tarihinde Kral Hamad Bin İsa Al Khalifa tarafından kurulmuş olan “Royal Charity Organization” (Kraliyet Hayır Kurumu), birçok yetime, dula… yardımlarda bulunmaktadır. Bu örgütlenme, devlet içinde birçok kurumu bir arada tutan sosyal ortaklık projesi oluşturmuştur. Ayrıca yoksul halkın faydalanabileceği ücretsiz sağlık hizmetleri vermesi için 83 tane hastane ve özel klinik ile anlaşmalar imzalamıştır. Çocuklara okul çantası ve üniforma verilmesi konusunda da çalışmalar gerçekleştirmektedir. [6] RCO, Nisan ortalarında yapmış olduğu bir açıklamada, Filistin’e de tam destek verdiğini vurgulamıştır. [7]
Bunun yanı sıra, Bahreyn’de hala ülke içi anlaşmazlıkların sürdüğü bir ortam mevcuttur. Geçen yılki hükümet karşıtı gösterilerde oynadığı rol nedeniyle gözaltına alınan yedi kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Uluslararası Af Örgütü, bu kişilere verilen cezanın baskı altındayken, zorla alınan itiraflara dayandığını savunduğu için bu kararı doğru bulmamaktadır. Ancak Bahreyn hükümetinin konuyla alakalı hiçbir önleyici karar almaması, konuyu protesto etmek isteyen Havaja’yı (ömür boyu hapis cezası alanlardan biri) açlık grevi yapmaya zorlamıştır. Neredeyse iki aydır açlık grevinde olan Havaja’nın sağlığının iyice kötüleşmesi üzerine, Havaja hastaneye kaldırıldı. Ardından muhalefet halk “Özgürlük ya da Şehitlik” sloganıyla yollara döküldü. Ülke genelinde, açlık grevinde olan bu kişiye yönelik destek gösterileri düzenlendi. [8] Gösterilerde çatışmaların çıkması üzerine polis, kalabalığı dağıtmak için tazyikli su kullandı. [9]
Yine Nisan ayının ilk haftalarında, bombalı saldırı yapıldı. Güvenlik kontrol merkezlerine yerleştirilen bombalar, yedi polis memurunun yaralanmasına neden oldu. Olay yerine giden ekiplerden alınan ilk bilgilere göre patlama, terör saldırısı niteliğindedir. [10]
Mart ayı içerisinde, yönetim karşıtı kişilerden oluşan bir kısım insanın, hükümet güçleri tarafından öldürülmesinin ardından düzenlenen cenaze töreninde, hükümet karşıtı olduğu gerekçesiyle, polisin göğsünden vurduğu genç bir çocuk, komada yatıyordu. 14 Nisan’da ise yaşamını yitirdi ve cenaze töreni düzenlendi. Gencin ailesi, çocuklarının ölümünden hükümeti sorumlu tutsa da, ülke genelinde konuyla ilgili pek fazla değişiklik yaşanmamaktadır. Huzursuzluklar devam etmektedir. [11]
Devam eden bu huzursuzluklar en fazla hükümeti ve Formula 1 organizatörlerini düşündürmektedir. 22- 23 Nisan tarihlerinde yapılacak olan Formula 1 Grand Prix yarışlarının güvenlik kaygıları nedeniyle iptal edilmesi gerektiği düşüncesine sahip olanların sayısı gitgide artmaktadır. [12]
Bahreyn hükümeti bu yarışları büyük bir anlam yüklemektedir. Yarışlar sayesinde çok iyi gitmeyen ekonomilerinin düzelebileceğine inanmaktadır. Yarışları izlemek amacıyla ülkeye turist akını yaşanacağını, bunun da konaklama sektörünü canlandıracağı düşünülmektedir. Öte yandan işsizliğin sorun olduğu ülkede, yarışlar ile birlikte geçici de olsa çeşitli iş alanlarının meydana gelmesi beklenmektedir. Bunun yanı sıra Bahreyn Hükümeti, Formula 1’in halk üzerinde birleştirici bir etki yaratacağına da inanmaktadır. Bahreyn yarışların yapıldığı ilk Ortadoğu ülkesi olduğu için de, hükümet ülkenin bu yolla prestij elde ettiği inancında. [13]
Son dönemde ülke genelinde yaşanan huzursuzluklara ek olarak, Bahreynli muhaliflerin, yönetime zarar verme düşüncesi kapsamında yapmış olduğu eylemlerden biri Formula 1’in Bahreyn’de yapılmasını destekleyenleri ciddi anlamda düşündürmeye başladı. Göstericiler, 22 Nisan günü yapılacak yarışları engellemek amacıyla iki Formula 1 aracını yaktılar. Organizatörler yarışların tarihinin ileri bir zamana ertelenmesi taleplerini dile getirmeye başladı. [14]
Ülke içi istikrarsızlıkların devam ettiği bir ortamda, iç istikrarsızlıkları önlemek amacıyla dış politikada planlı ve istikrarlı hareket eden ülke, kısa vadede iç sorunlarından kurtulamasa da, uzun vadede dış politikada önemli adımlar atmaktadır. Uluslararası ilişkilerini, iç karışıklıklara rağmen sürdürmeye çalışırken, Formula 1 yarışlarının Bahreyn’de yapılmasını da özellikle istemektedir. Yarışlara farklı bir önem atfeden ülkenin kısa vadedeki hedefi, Formula 1 yarışlarının Bahreyn’de sorunsuz bir şekilde yapılmasını sağlamaktır.


[1] http://www.bna.bh/portal/en/news/500698 , Erişim Tarihi: 29.03.2012.
[4] http://www.bna.bh/portal/en/news/502700 , Erişim Tarihi: 07. 04 .2012.
[6] http://www.bna.bh/portal/en/news/502364 , Erişim Tarihi: 07. 04.2012.
[13] http://www.bna.bh/portal/en/news/501343 , Erişim Tarihi: 01. 04. 2012.

BAHREYN GÜNDEMİ
AKİF ESEN
16.04.2012



 14.04.2012 tarihinde Almanar tv yayınlanan video kaydı Bahreyn’deki insan haklarının rejim güçleri tarafından ne derece ihlal edildiğini gözler önüne serdi.[1]
    Video kaydında olayın 10.04.2012 tarihinde gerçekleştiği görülüyor. Bahreyn’in Roundabout Alba’da teknoloji ve diğer değerli ürünleri satan mağazanın silahlı milis güçleri tarafından yağma edildiğini; tüm bunların Bahreyn polisinin gözü önünde gerçekleşmesi ve polisin buna müdahalede bulunmaması vandalizmin  devletle bağlantısının en çirkin yönü ortaya çıkıyor.
    Eylemde silahlı güçlerin sivil ünüformalı olduğu ve bunların Bahreynli güvenlik güçlerince desteklendiğini ve yağmalanmanın sonuna kadar askerlerce kollandığı video kaydında ortaya çıkıyor.
    Bahreyn içişleri bakanın daha önce yağmalanma faaliyetlerinde bulunanların kimliği belirsiz kişiler olduğunu ve bunun araştırılmakta olduğunu söylemişti. Ancak ortaya çıkan video kaydıyla beraber tüm bunların devlet merkezli odaklar tarafından organize edildiğini gösterdi.
    Bu gelişmelerden sonra savunma bakanı Tarık el-Hasan Baş dükkanları yağmalananların zararlarının karşılanacağını iddia etti.
    Ayrıca 13.04.2012 tarihinde Bahreyn’li yerel editörler tarafından Almanar tvde yayınlanan raporlarda 12.04.2012 tarihinde Başkent Manaman’ın dışında rejim karşıtı gerçekleşen gösterilerde Suudi destekli Bahreynli güvenlik güçlerinin protestocuları dağıtmak için zehirli gaz ve ses bombası kullandığını belirtti. [2]
    Özellikle Sitra kentinin kuzeyinde toplanan binlerce göstericinin cezaevinde bulunan aktivistlerin serbest bırakılmasını talep ettiler.
    Tutuklu bulunan insan hakları savunucusu Abdül Hadi al-Khawaja ile göz altında bulunan muhalefet lideri Hasan Mushaima’nın serbest bırakılmasını talep ettiler.
    Göstericilerin rejim karşıtı sloganlar atarak; ayrıca 17 Mart 2012 tarihinden beri protesto gösterilerinde güvenlik güçlerinin zehirli gaz kullanmasından dolayı 7 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.
    Bu arada Bahreyn’deki muhalif grupların başında gelen el-Wefaq 20-22 Nisan tarihlerinde ülke genelinde gösteriler düzenlemek için çağrıda bulunduğu belirtildi. [3]
    22 Nisan’da yapılması öngörülen Formula 1 Grand Prix Bahreyn ayağının gerçekleşmesine engel teşkil edecek bir durum yaşandı. Yarış pistinin yanında yapılan denetimlerde el bombasına rastlanıldı.[4]
    Buna rağmen uluslar arası otomobil federasyonu Bahreyn Grand Prix’inin planlandığı gibi gerçekleşeceğini belirtti. Bilindiği üzere geçen yıl Bahreyn Grand Prix’i ülkedeki kargaşa ortamı nedeniyle iptal edilmişti.
    Ülkede devam eden bu kargaşa ortamı ve bunun karşısında rejim güçlerinin tutumu uluslar arası af örgütünü harekete geçirdi.
    Uluslar arası af örgütü Bahreyn rejimini; devam eden insan hakları ihlali ve gösterilerde rejim güçlerinin protestocuları dağıtmak için aşırı güç kullanmaktan dolayı eleştirdi.
    Uluslar arası af örgütünün Ortadoğu ve Kuzey Afrika vekili Hasiba Hadj Sahraoui: Ülkede sürekli reformların yapılacağından bahsediliyor, ancak bize ulaşan raporlarda sürekli işkence ve göstericilere karşı aşırı güç kullanımı var. Reformların ise sadece söylemden ibaret olduğunu belirtti



BAHREYN GÜNDEMİ
Hilal ÖZTÜRK
09.04.2012

        Başkent  Manama’da rejim karşıtı eylemlerin uzun süredir devam ettiği Bahreyn’de20-22 Nisan 2012’de yapılması planlanan Formula 1 yarışlarına karşı büyük gösteriler düzenlendi. Başkentteki eyleme güvenlik güçleri gaz bombası ile karşılık verdi.[1]  Bahreynliler , rejimin halkın yararı için herhangi bir çaba göstermediğini öne sürerek  bu eylemi  gerçekleştirdiklerini  söylediler. Bahreyn’de, iktidardaki âl-i halife rejimi güçleri, Suudi Arabistan askerleri desteğinde, barış amaçlı gösteri düzenleyen halkın üzerine  saldırdı. Bahreyn’de bir şehidin cenazesinin teslim edilmemesine itiraz amacıyla düzenlenen protesto gösterisine dikta âl-i halife rejim güçlerinin şiddet kullanarak müdahale ettiği  olayda  bir kişi yaralandı. Bahreyn güvenlik güçleri Suudi Arabistan askerleri desteğinde, Bahreyn halkını barış amaçlı gösterilerini şiddete başvurarak, bastırmaya çalışıyor. Göstericiler, olaylarda yaşanan ölümlerden, Bahreyn emiri Şeyh Hamed[2] bin İsa âl-i halife’nin sorumlu olduğunu belirtiyor ve ülkede reform yapılmasını istiyor. Körfez ülkelerinden olan Bahreyn’de sular durulmuyor. Bahreyn’de son 12 aydır düzenlenen protestoların ülke ekonomisine maliyeti yaklaşık 800 milyon doları bulduğu  söylenirken  dün itibariyle bu gösterilere bir yenisi daha eklendi  Manama’da yaklaşık 5 bin gösterici sivil yönetim istiyoruz  sloganıyla sokaklara döküldü bu ardı arkası kesilmeyen gösterilerin amacı ülkeyi bir iç savaşa sürüklemek mi yoksa  günümüz devletlerindeki  gibi laik ve demokratik bir sisteme kavuşturmak mı olduğu henüz bilinmiyor ancak gösterilerde çıkan olaylar hem halka hem de güvenlikten sorumlu olan  güvenlik  güçlerine zarar vermektedir. AP ajansının haberine göre açlık grevindeki Abdülhadi el Havaca'nın fotoğraflarını taşıyan göstericiler "Özgürlük ya da şehitlik" sloganları atarak  neredeyse iki aydır açlık grevinde olan Havaca bugün sağlığının iyice kötüleşmesi üzerine hastaneye sevk edildiğini , çok kilo kaybettiği söylenen Havaca'ya hastanede serum veriliyor. Eylemcinin ölüme yakın olduğunu  belirten muhalefet partileri ile insan hakları örgütleri, salıverilmesi  çağrısı yapıyor.
          Geçen yılki hükümet karşıtı gösterilerde oynadığı rol nedeniyle geçen yaz yedi diğer eylemciyle birlikte ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Havaca, kararı protesto amacıyla açlık grevine başlamıştı. Şii çoğunluğun, Sünni  monarşiye karşı  Şubat ve Mart aylarında yaptığı gösterilerde 35 kişinin öldüğü açıklanmış, protestolar zor kullanılarak bastırılmıştı. Uluslararası  Af Örgütü Havaca ve arkadaşlarına verilen cezanın baskı altındayken, zorla alınan itiraflara dayandığını, Havaca'nın kitlesel gösteriler sırasında şiddeti desteklediğini gösteren kanıt bulunamadığını söylüyor. Havaca'nın hapiste yoğun işkence gördüğü söyleniyor. Ülkenin en büyük muhalefet hareketi olab Şii el Vefak grubu, kızı Zeyneb el Havaca'nın da dün babasının tutulduğu hastanenin önünde gösteri yaparken tutuklandığını söylüyor. Zeyneb el Havaca, bir kamu görevlisine saldırmakla suçlanıyor.


[1] http://www.gulf-daily-news.com/
[2] http://actions.humanrightsfirst.org/p/dia/action3/common/public/?action_KEY=4637&gclid=CMD57fajpa8CFQdG3wodV1myXw

BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
09.04.2012

BAHREYN’DE ARTAN ŞİDDET OLAYLARINA İLİŞKİN REFORM HAREKETLERİ
VE DIŞA DÖNÜK İŞBİRLİĞİ ÇABALARI

Bahreyn son dönemlerde artan hükümet karşıtı protestolarla meşgul olmaktadır. Elbette ki toplumsal bütünlük bu atmosferden olumsuz etkileniyor. Bir yandan muhalif güçler, kimi zaman protestonun dozunu aşarken kimi zaman da güvenlik güçlerinin sert müdahaleleri kendini gösteriyor. Bu sarmalda Bahreyn demokratik tutumunu geliştirme yönünde adımlar attığını vurgularken muhalefet bunun kağıt üzerinde kaldığını iddia ediyor.
Hafta ortası meydana gelen çatışmalar Bahreyn’de asayişin sağlanmasının gitgide zorlaştığını gösteriyor. Mesela Buri yakınlarında iki tane polis devriye aracına molotof kokteyli saldırı düzenlendi. Maskeli isyancıların ateşli saldırısı sonucu görevli polislerin bazıları yaralandı.  Soruşturma devam etmektedir. Yetkililer tarafından olay yeri tanıkları dinlenerek netice alınmaya çalışılıyor.[1] Yine isyancılar miting sonrası Samaheej, Burhama, Eker ve Jidhafs dahil olmak üzere Bahreyn’in çeşitli bölgelerinde polisle çatıştılar. İçişleri Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre bir polis devriye aracı Samaheej’de molotof kokteyli saldırıda tahrip edildi. Budaiya karayolu üzerinde bir grup gösterici polise molotof kokteyli, demir çubuklar ve kayalar fırlattı.[2]Bu tür olaylar Bahreyn sokaklarında güvensizliği artırmaktadır. Tabi yönetim gelişen şiddet olaylarına karşı aldığı önlemlerle demokrasi vurgusu yaparak belli düzelmeler kaydetme peşinde. Buna ilişkin gelişmeleri sıralayacak olursak; Bahreyn resmi olarak Körfez İşbirliği Konseyi İnsan Hakları Ofisini destekliyor. Hatta büronun çalışmalarının konsey ülkeleri içerisinde ortak bir vizyonla geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor.[3]Bu aşamada Bahreyn Cumhuriyet Savcılığı, İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Ajansı’ndan ölüm, şikâyet, işkence ve kötü muamele iddiaları da dâhil olmak üzere insan hakları ihlalleriyle ilgili tüm durumları devralmaktadır. Özel soruşturma birimi başkanı Nawaf Abdullah Hamza; insan hakları ihlallerini içeren davaların sayısı 107’ye ulaşırken, ölümlerle ilgili davaların 15’e ulaştığını dile getirdi. Sayın Hamza tamamen hükümetin direktifleri doğrultusunda etkin ve şeffaf soruşturma önerilerinin Bahreyn bağımsız komisyonunda tam olarak uygulanması için Cumhuriyet Savcılığı’nın gayretli çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti. Eğer bu yönde samimi tutumlar geliştirilebilirse görünen o ki bu konularla ilgili araştırmalar tamamlanarak bölgesel ve uluslar arası insan hakları ve yargı standartlarına uygun olarak en kısa sürede sonuçlandırılacaktır.[4] BM ve Körfez Ülkeleri Konseyi Daimi Temsilcileri bir araya gelerek Bahreyn için ulusal birliği korumak, reform ve kalkınmayı teşvik ederek desteklerini sundular. Kral Hamad’ın reform sürecinde izlediği sağlıklı politikalardan duydukları memnuniyeti dile getirdiler[5]
Ancak gelişmeler ele alındığında esasen Bahreyn’de hükümetin söylemlerini sarsan durumlar var. Bu konuda gündemi en çok meşgul eden konulardan biri yaklaşık iki aydır açlık grevi yaparak Abdulhadi al-Khawaja’nın tutuklanmasının protesto edilmesidir. Bunda kuşkusuz Bahreyn’de büyük bir parti olan Al-Wefaq’ın etkisi yadsınamaz. Bu partiye göre ülke yönetimi muhalefeti sindirmek için elinden geleni yapıyor. Güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımıyla insan hakları ihlalleri gerçekleşiyor. Ek olarak geçen yıldan bu yana devam eden olaylarda hiçbir iyileşme olmadığını söylüyor. Al-Wefak monarşi değil demokratik yollarla gelmiş hükümet, tam yetki ile çalışacak parlemento ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde eşitlik talepleriyle ortaya çıkıyor. Ancak bu taleplerin resmi makamlar tarafından reddedildiğini söylüyor. [6] Protestocular “ Özgürlük ya da Şehitlik” sloganlarıyla Abdulhadi al-Khawaja’nın resimleriyle yürüdü. Mitingler, Sünni monarşiye karşı şii önderliğindeki ayaklanma için güçlü bir toplanma noktası haline geldi. Bahreyn Şii çoğunluğu; batılı müttefikler ve ABD donanması beşinci filosu gibi stratejik bağlarını elinde tutan Sünni monarşinin siyasi kontrolüne karşı yaklaşık 14 aydır bir başkaldırı halinde kendini göstermektedir. Uluslar arası Af Örgütü gibi İngiltere merkezli bir insan hakları grubu da al-Khawaja’nın sağlığı üzerine müracatta bulundu. Al-Khawaja’nın kızı protestolara destek vermesi sonucu tutuklandı. Khawaja ailesiyle alakalı artan uluslararası baskı sonucu kurulan Bahreyn Bağımsız Komisyon araştırmalarını sürdürüyor. İlk olarak yaptığı çalışmalar sonucunda bazı tutukluların işkence gibi uygulamalara maruz kaldığını kabul etti. Yapılan reformlarla İleriki dönemlerde aynı sonuçların yaşanmayacağını belirtti [7]
Mevcut karışıklıklar ülkenin ekonomik yönden de darbe almasına sebep olmaktadır. Bahreyn Ticaret ve Sanayi Odası’nın açıklamaları şu yöndedir. Bahreyn işletmeleri son birkaç ay içerisinde meydana gelen gösteriler sonucunda büyük kayıplar vermiş; açlık grevleri, yasal ve yasa dışı mitingler ve sabotaj girişimleri büyük çaplı zararlara yol açmıştır. Hatta işletmeler mezhepsel saldırılara uğramaktadır. Belki de işin en can alıcı kısımlarından birisi bu olsa gerek. [8] Birtakım önlemler alınsa da şimdiye değin yaşanan olayların etkisiyle ekonomi 2007-2008 küresel mali kriz sonrası etkiler ve akabinde gelişen Arap Baharı bünyesinde etkilenen Bahreyn’de siyasi istikrarsızlık sonucu fiyatların yükselişi, Dünya ekonomisine göre kısmen daha keskin bir artış gösterdi. Bahreyn ekonomisinde bu hırpalanmanın etkisiyle özellikle bankalar ayakta kalmak için birleşme yolları ararken sanayi sektörü Mart 2012 raporlarına göre %26,7 küçülmüştür.[9]
Öne çıkan gündem maddelerinden biri de Kral Hamad Bahreyn’de yaşayan Japon iş adamaları, Bahreyn- Japon iş ve Dostluk Derneği Başkanı Mubarak Kanoo ve Japonya büyükelçisi Shiguki Sumi’yi  Al Safriya Sarayı’nda kabul etti. Sanayi, ekonomik, eğitim ve iletişim işbirliğini desteklenmenin yanı sıra Japon uzmanlardan faydalanmak istediklerini açık bir şekilde vurguladı. Kral Bahreyn’de Japon toplumu ve iş adamalarının kilit rolünü övmekle birlikte köklü ve güçlü tarihsel ilişkilerle gurur duyduğunu ifade etti. [10] Kral Japonya’nın NHK TV, Japon haber ajansı, Kyoto ve Asahi Shimbun ve Nikkei gazetelerinden gelen temsilcileri kabul ederek soruları yanıtladı. Kral Hamad, Japon televizyonuna verdiği röportajda şunları kaydetti. Bahreyn’de tek partinin düşüncelerini diğerlerine empoze etmesine izin vermeyeceğiz. Ülkelerde özgürlük tüm insanlar için vardır. Biz bunu ülkemizde garanti ediyoruz. Herkesin de kabul edeceği gibi şiddet olaylarının çözümü için diyalog en iyi yoldur. Farklı fikirde olanların katılımı için çoğulculuğu öngörüyoruz. Arap Baharı’na atıfta bulunarak süreci ifade etmede doğru bir tabir olmadığına değindi. Savaş ve katliamlar içerisinde bahar ifade edilemez. Bu nedenle karar alıcıların buna bir son vermesi gerekir. Aşırı şiddet kullanımı tüm sınırları aşar hale gelmiştir diyerek sözlerini tamamladı. [11]
Bir diğer gelişme olarak şunu söyleyebiliriz ki Bahreyn, 15-16 Mayıs Liderlik Konferansına ev sahipliği yapacak. Yıllık Uluslar arası Liderlik Konferansı 15 Mayıs’ta Bahreyn’de açılacak. Bahreyn Yönetim Derneği "Liderlik ile Bölgesel Rekabet Edebilirlik, Eleştirel Düşünme ve İnovasyon Zorlamayı" konuları üzerinde Ulusal Petrol ve Gaz Kurumu ile işbirliği ile organizasyon çalışmalarını sürdürüyor. Yerel, bölgesel ve uluslararası üst düzey konuşmacı, başkanlar, üst düzey yöneticilerin yanı sıra özel sektörler temsilcileri de yer alacaktır.[12]

Son olarak şunu eklemekte fayda var. Bahreyn askeri gövde gösterisine imza attı. Amerika ve diğer sekiz müttefik ülkeden yüz jet savaş uçağıyla tatbikat yaptı. Büyük askeri tatbikat, Körfez güvenlik ve istikrarını korumak için diğer ülkelerle işbirliği içinde Bahreyn Kraliyet Hava Kuvvetleri eğitim programlarından biridir. Bunlar uluslar arası standartlara uygun silah yeteneklerini yükseltme doğrultusunda çalışmalardır.[13]


[1]http://www.gulf-daily-news.com/ArchiveNewsDetails.aspx?date=04/03/2012&storyid=327162
[2] http://www.gulf-daily-news.com/NewsDetails.aspx?storyid=327428
[3] http://www.bna.bh/portal/en/news/502502
[4]http://www.gulf-daily-news.com/ArchiveNewsDetails.aspx?date=04/03/2012&storyid=327158
[5] http://www.bna.bh/portal/en/news/502472
[6] http://www.vob.org/en/index.php?show=news&action=article&id=1396
[7] http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2012/04/20124615112157873.html
[8]http://www.gulf-daily-news.com/ArchiveNewsDetails.aspx?date=04/03/2012&storyid=327166
[9] http://www.aljazeera.com/video/middleeast/2012/04/201243161021288116.html
[10]http://www.gulf-daily-news.com/ArchiveNewsDetails.aspx?date=04/05/2012&storyid=327288
[11]http://www.gulf-daily-news.com/NewsDetails.aspx?storyid=327451
[12] http://www.bna.bh/portal/en/news/502562
[13]http://news.yahoo.com/bahrain-hosts-warplane-drills-us-arab-allies-085045043.html



BAHREYN GÜNDEMİ
Ramazan Mutlu DOĞANER
02.04.2012

26.03.2012
İNSAN HAKLARINA SAYGI VURGULANDI
Uluslar arası Hukuk ve İnsan Hakları çalışması, Kamu Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Tareq Al Hassan himayesinde gerçekleştirildi. Tareq Al Hassan İçişleri Bakanlığı bünyesinde insan haklarının korunması ve güçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Özellikle protestocular ile mücadele eden görevlilerin uyması gereken kurallar için eğitim programları hazırlanıyor. Polisin çalışma koşulları yasal ve ahlaki çerçevede ele alınıyor. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen konular gibi standartlar üzerine kurslar ve seminerler düzenlenleniyor.
                Uzman Jhon Walsh Uluslar arası Hukuk, BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesi, Uluslar arası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne uygun hareket edilmelidir. Eğer isyancılar ve suçları ile başa çıkmak için gerekirse kademeli kuvvet kullanılması gerektiğini vurguladı. O işkence iddialarını araştıran ve mağdurlara tazminat ödenmesi konusunda hükümetin tavrını da övdü.[1]

27.03.2012
BAHREYN’DE BİRLİĞİ SAĞLAMK İÇİN YENİ ÇABALAR
                Şura Konseyi Üyeleri, uzlaşı ve kardeşliği esas alan bir Bahreyn oluşturmak için toplumun tüm kesimleri ile birlikte çalışma sözü verdi.
                Şura Konseyi haftalık toplantısında, genel sekreter Abduljalil Al Tareef yaptığı açıklamayla geçen haftaki Ulusal Komisyon raporları gibi siyasi, ekonomik ve sosyal reformların uygulanabilmesi için Kral Hamak’ın birlik çağrısını destekledi. Ona göre kralın konuşması toplumun her kesimini içine alan hukuk ve düzenin hakim olmasını sağlamak, ülkede demokrasinin geliştirilmesi açısından iyi bir yoldur. Buna bağlı olarak Al Tareef,  Bahreyn’de yeni bir dönemin henüz başlangıç aşamasında olduğunu söyledi. Bu süreçte birlik ve beraberliğe vurgu yaparak herkesin çalışmasıyla ülkenin daha ileriye gideceğini ifade etti.[2]  

29.03.2012
ZİRVE SÖZÜ
                Bahreyn dün bölgenin kritik sorunlarıyla karşı karşıya olan Arap Zirvesi için tam bağlılık sözü verdi. Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed AlKhalifa’ya göre Bağdat Zirvesi’nde Bahreyn’in katılımı Arap ulusunun kaderine karşı sorumluluğudur. Arap dışişleri bakanları tarafından onaylanan zirvenin gündeminde; egemenlik, içişlerine saygı, bağımsızlığını savunmak, kendi vatandaşlarını koruma hakkı olduğu gibi ayrıca Arap dayanışması için ortak eylem ve güvenliğin korunması için taahhütlerin artırılması üzerinde duruldu. Zirveye hitaben Şeyh Halid Bahreyn’in zorlukları aşmak için Arap ülkeleri ile işbirliğini sürdüreceğini söyledi.[3]
GÜVENLİK İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN İŞBİRLİĞİ
Amerika ile askeri işbirliği onlarca yıl öncesinden devam eden ilişkileri güçlendirdi. Bölgesel güvenlik ve istikrarın korunması için bölge ülkeleri arasında sorumluluk anlayışının paylaşılarak olası krizleri önlemek için işbirliği yapılması gerektiği dile getirildi. Böylece sağlam temeller üzerine daha müreffeh bir gelecek inşa edilebilir.
ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Jonathan Greinert ve beraberindeki heyet; bölgesel ve küresel barış, güvenlik ve istikrarı hedefleyen çabaların devamında destek verdiklerini ifade etti. Amiral Greinert Bahreyn reformlarının devamı ve geçen yılki olayların ardından krallık tarafından atılan adımları övdü.[4]

31.03.2012
BAHREYN’DE PROTESTOCULAR İLE GÜVENLİK GÜÇLERİ ARASINDA ÇATIŞMA
İnsan hakları grubuna göre hükümet güçleri cumartesi günü Bahreyn’de protestoculara saldırdı. Güvenlik güçleri gün boyunca ülkenin farklı bölgelerinde meydana gelen protestolarla mücadele etmeye çalıştı. Bahreyn İnsan Hakları Merkezi yaptığı açıklamada “ Birçok ciddi yaralamanın olduğunu, göz yaşartıcı gaz spreyi ile orantısız güç kullanımına maruz kalan 15 yaşındaki bir gencin olduğunu rapor etmiştir.”
İnsan Hakları Grup başkanı Nabeel Rajab konuşmasında şunlara yer verdi. Bahreyn’in önde gelen insan hakları savunucularından biri olan Abdulhadi Al-Khawaja ile büyük çaplı bir dayanışma gösterisi olacaktı. Bu gösterinin planlama aşamasında o tutuklandı. Abdulhadi Al-Khawaja geçen yıl Bahreyn’de hükümet karşıtı gösterilerde etkili rolüyle haziran ayında ömür boyu hapse mahkûm oldu. Onun cezasını protesto için 50 günden fazladır açlık grevi yapılmaktadır.
Bu konuyla alakalı olarak cuma günü Uluslar arası Af Örgütü ölüm riski altında olan Al-Khawaja’nın Bahreynli yetkililer tarafından serbest bırakılması yönünde bir bildiri yayınladı.[5]

01.04.2012
GRUP SEÇİMLERİ
                El Vefak Ulusal İslami Partisi dün Daih’te Marmaris Salonu’nda şura seçimlerini yaptı. 4 kadının bulunduğu 32 aday dört yıllık bir dönem için on beş sandalyeyi kazanmak amacıyla seçime girdi. Sonuçların bugün yayımlanması bekleniyor.[6]
ABD BAHREYN’İ DESTEKLİYOR
                ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dün, Kral Hamad’ın reform projeleri için ülkesinin verdiği desteği belirterek Amerika’nın önemli bir stratejik müttefik olduğunu söyleyerek Bahreyn’i selamladı. Clinton, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ve Amerikan Stratejik Forumu’nun ilk ayağı olarak Riyad’a geldi. Buraya Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid Bin Ahmed de katıldı. Şeyh Halid, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ve Amerika arasında ortak çıkarların uyumunu yansıtan işbirliğinin stratejik öneminin altını çizdi. İki bakan özellikle körfezde deniz tehditleri, füze teknolojisi ve nükleer silahların yayılması gibi sorunlara göğüs germek için askeri, güvenlik, siyasi ve ekonomik konularda işbirliği mekanizmalarını gözden geçirdi.[7]




BAHREYN GÜNDEMİ
Hilal ÖZTÜRK
02.04.2012

Bahreyn Lübnan’a nota verdi. Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berrin Suriye’deki ayaklanmaları da eleştirmesiyle ve Esad’a verdiği destekle tanınmaktaydı. Lübnan Bahreyn’deki protestoculara da destek vererek ülke yönetimi hakkında sert açıklamalarda bulunması iki ülke arasındaki ilişkileri gergin noktalara sürükledi. Berri’nin Bahreyn ile ilgili ağır ifadeleri ise Bahreyn Dışişleri Bakanlığı’nın Salı günü Lübnan maslahatgüzarına bir nota göndererek Lübnan’ın içişlerine karışmasıyla suçladı.Bahreyn bu notada Lübnan’ın açıklamalarından dolayı ilişkilerin tekrar gözden geçirileceği ifade edildi.Bahreyn bu iddiaları yalan ve kışkırtıcı bularak bunu Bahreyn’in doğrudan içişlerine müdahalesi olarak değerlendirdi.Geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut’ta Bahreynli muhalifler tarafından açılan fotoğraf sergisinde Berri konuşma yapmıştır,muhalif gruplarla birlikte.Berri bu konuşmasında bu despot hükümeti istemediklerini çünkü Bahreyn hükümetinin isteklere silahla karşılık verildiğini öne sürerek Bahreyn hükümetinin tepkisini çekti.Öte yandan Bahreyn Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Amir,Lübnanlı bazı önemli liderlerin Bahreyn Krallığına karşı güvensizlik oluşturarak gerilim bir ortam yaratmaya çalışmaktadır.Lübnan ve Bahreyn arasındaki ilişkiler geçen yılda Bahreyn’in başkentinde hükümet aleyhine yapılan gösterilerde gerilmişti ve şimdi yine ilişkiler kötü.Bahreyn ise Lübnan’ın Bahreyn’in içişlerine karışıp Suriye’deki ayaklanmalara sessiz kalıp Esad’ı desteklemesini şaşkınlıkla karşılamaktadır.[1]
       Bahreynli muhalif ve Lübnanlılar bugün Betrut’taki (BM) Birleşmiş Milletler karargahı önünde düzenledikleri gösteride Bahreyn’deki Suudi askeri birliklerini protesto etti.Göstericiler uluslararası topluma seslenerek Bahreyn’deki Suudi askeri varlığın aşikar bir işgali gösterdiğini savundular.Suudi Arabistan karşıtı sloganlar atan göstericiler Suudi birliklerin devriminin bastırılması ve Bahreyn’deki camilerin yıkılması için ülkeye girdi yazılı pankartlar bulunmaktaydı.
         İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Bahreyn Dışişleri Bakanı El Halife Suriye’nin dostları grubu toplantısı için bir araya geldi. Halifi Türkiye’nin ve İstanbul’un tüm güzelliklerini her yerde anlatmıştır ve Kadir Topbaş Bahreyn ile iyi ilişkiler ve dostluklar geliştireceğine olan inancını bu toplantı ile vurguladı.[2]İstanbul’da gerçekleşen bu toplantıda Suriye rejimi üzerindeki baskıyı arttırma ve muhalefeti güçlendirme yöntemlerini konuşmak üzere bir araya geldiler.


[1] http://www.dünyagündem.net/aType:haber&ArticleID:203659
[2] http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/04/120401_syria_friends.shtml



BAHREYN GÜNDEMİ
Ayşe Nihal YILDIRIM
02.04.2012

BAHREYN’DEKİ SON GELİŞMELER: BİR DURUM DEĞERLENDİRMESİ

         Tunus ve Mısır ile başlayan halk ayaklanmaları Bahreyn’e de sıçramış, ülkedeki Şii muhalefet 14 Şubat 2011’i “Öfke Günü” olarak ilan ettiğini açıklamıştı. Muhalefetin, halka demokratik reform taleplerine destek vermesi için çağrıda bulunmasının ardından Manama’daki İnci Meydanı’nda sokak gösterileri başlamıştı.  Bahreyn yönetimi eylemleri şiddet içeren yöntemlerle ve baskıyla durdurmaya çalışmış, güvenlik güçlerinin müdahalesi pek çok insanın yaşamını yitirmesine neden olmuştu. 13 ve 14 Şubat 2012’de ise, çatışmaların yıl dönümü sebebiyle gösteri yapmak isteyen halkın güvenlik güçleri tarafından engellenmesi çatışmalara ve ortamın yeniden kızışmasına neden olmuştur.  
    2012 yılında Bahreyn’de hala devam eden bu çatışmaların başlangıcını tespit etmeye çalıştığımızda, Katar Emiri El Halife ailesinin ülkeyi denetimi altına aldığı 1782 yılına kadar gitmemiz gerekir. 1820lerde İngilizlerin desteğiyle yapılan koruma anlaşması ile de Halife ailesi ülkedeki Şii çoğunluğa karşı iktidarını sağlamlaştırmıştır. Dolayısıyla uluslararası arenada kendini göstermeye başladığı ilk yıllarda dahi Bahreyn’de, Sünni yöneticiler tarafından yönetilen, çoğunluğu Şii olan bir halkın barındığı söylenebilir. 1971 sonrasında ülke, bağımsızlığını ilan ettiğinde ise, El Halife ailesinin Şiilerin yönetimdeki etkisini sınırlandırma çabaları özellikle dikkat çeker. Ülke 1980lerden bu yana, Şii muhalefet ile mücadele etmektedir[1]  
       Ülke nüfusunun %65-70’ini oluşturan Şiilerin siyasi alanda etkili olmasının engellenmesi iktidar sahibi El Halife ailesinin öncelikli politikalarındandır. 2011 yılında tüm Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı etkileyen halk ayaklanmalarının Bahreyn yansıması ise bu temel politikaya karşı çıkan muhalefet tarafından organize edilmiştir. 2011’de yeniden ayaklanan Şiileri bastırmak için Suudi Arabistan öncülüğünde Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler Bahreyn’deki Sünni iktidara destek vermek için “Yarımada Kalkanı” adı altında ülkeye asker göndermiştir. Halen Bahreyn’de bulunan yabancı askerlerin olaylara müdahalesi sonucunda onlarca Şii gösterici yaşamını yitirmiştir[2] 

Bahreyn’de Yıl dönümü Gerginliği 

         Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına alan halk ayaklanmalarının Bahreyn’de etkili olduğu tarih 14 Şubat 2011’dir. Olayların başlangıcından tam 1 yıl sonra yani 14 Şubat 2012’de, yıl dönümünde, muhalif gruplar halka, İnci Meydanı'nda eylem yapılacağı çağrısında bulundu. Hükümet, olağanüstü güvenlik önlemleri almasına rağmen 14 Şubat günü Manama’nın pek çok bölgesinde göstericiler ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı[3]  Sokakları ateşe verip, polise taşlarla saldıran göstericilere, güvenlik güçlerinin müdahalesi sert oldu. Bunun yanı sıra muhalifler, Suudi Arabistan destekli yönetime istifa çağrısında bulundu[4]  Göstericilere göz yaşartıcı gaz ve plastik mermiyle müdahale edildi. Kent merkezine çıkan yollar trafiğe kapatıldı. Kentin birçok yerinde güvenlik noktaları oluşturuldu[5] 
     Bahreynli muhalif partilerden 14 Şubat İttifakı ve El-Vifak Partisi yayınladıkları basın açıklamasında kraliyet yönetimine karşı barışçıl gösterilere devam edeceklerini belirtirken, ülkedeki muhalefetin genel grev kararı aldığını da açıkladı[6] 
    Olayların yıl dönümünde, Bahreyn hükümetinin muhalefete yönelik insan haklarını ve demokratik ilkeleri hiçe sayan yaklaşımı, konuyla yakından ilgilenen devlet ve örgütlenmelerin de tepkisine neden oldu. 15 Şubat’da BM Genel Sekreteri Ban Ki- mun Bahreyn’de güvenlik güçleri ile göstericiler arasındaki bu son çatışmalardan kaygı duyduğunu belirtti. Taraflara ılımlı olmaları çağrısında bulunarak, Bahreynli yetkililerden uluslararası insan hakları yükümlülüklerine saygılı olmalarını istedi[7] 
      Öte yandan Uluslararası Af Örgütü’de Bahreyn’deki ayaklanma hareketinin bastırılması sırasında bir yılda en az 55 kişinin öldüğünü belirterek Bahreyn hükümetini eleştirdi. İnsan hakları örgütünden yapılan bu açıklamada Bahreyn hükümetinin bağımsız komisyon tarafından önerilen insan hakları konusundaki değişiklikleri yerine getirmekten uzak olduğu belirtilerek Bahreyn hükümetinden, insan hakları ihlalleri konusunda hala dikkatli olmasının gerektiğini ifade etti[8]  
       13 Mart 2012 de yayınlanan bir habere göre; Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, her yıl yayımladığı "İnternetin düşmanları" listesine Bahreyn’i de dâhil etti. Böylece, örgütün internete erişimi sınırlayan, içeriği filtre eden ya da blog yazarlarını hapse atanlar listesindeki ülke sayısı 12'ye çıktı[9] 
    Bahreyn’deki protestoların olayların yıl dönümünde tekrar ortaya çıkması İngiltere gazetelerinde de geniş haber ve yorumlarla ele alındı. Örneğin, Guardian gazetesi konuyu İngiltere’nin Bahreyn ile olan ilişkisi boyutuyla öne çıkarmış ve İngiliz hükümetinin Bahreyn’e gösterilerin başlamasından bu yana bir buçuk milyon dolardan fazla silah satışı yaptığını belirtmiştir. Times yazarı Hugh Tomlinson ise; Bahreyn’deki sorunlara siyasi çözümün uzak olduğunu ifade etmiştir. Financial Times gazetesi ise çatışmaların, ülkedeki protestocu Şii çoğunluk ile Sünni azınlık arasında derin bir bölünmeye neden olduğunu belirtmiştir[10]

Yıl Dönümü Gerginliği Sonrası Olumlu Gelişmeler

         Uluslararası kamuoyundan gelen tepkileri kulak arkası etmemeye çalışan Bahreyn hükümeti, kimi zaman muhalefeti memnun edecek tutumlar da sergilemektedir. Mesela, geçen yıl hükümeti protesto etmek için istifa eden 18 Şii milletvekili arasında bulunan El- Vifak Partisi üyesi Matar ve Feyruz kamu güvenliğini baltalamak suçundan dolayı tutuklanmıştı. Bu iki eski milletvekili Ağustos ayında serbest bırakılmıştı. Ancak 21 Şubat’ta Matar kendisine yüklenen bu suçtan beraat etti ve böylece aklanmış oldu[11]  
      Ayrıca, 2011 yılındaki ayaklanmalarda yaralanan göstericileri tedavi eden, 20 tıp görevlisi ayaklanmalara destek vermekle suçlanmıştı. Bu suçlama sonunda Bahreyn hükümeti doktor ve hemşirelerden oluşan 20 kişinin, 5 ila 15 yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar vermişti. Tıp görevlilerinin avukatı Celile El Seyid, yüksek mahkeme yargıcının; 5 tıp görevlisinin cezasının onaylanmasına ve 15 görevlinin, tıp disiplin kuruluna sevk edilmesine ilişkin verilen mahkeme kararını bozduğunu açıkladı. Böylece hükümet, tıp görevlilerinin yeniden yargılanacağı bir sürecin başlayacağının sinyalleri vermiş oldu[12]
       Muhalefet ise, Bahreyn hükümetinin kısa vadede taleplerini karşılamasından yana olduğunu aslında sık sık dile getirmektedir. Muhalefeti oluşturan El-Vifak, Vaad, El-Kavmi, El-Vahdevi ve El-İha hareketleri, düzenledikleri toplantı sonrası ortak bir basın açıklaması yaptı. Bu açıklamada “Muhalefet olarak hükümetle, nitelikli her türlü diyaloga açığız. Toplumun her kesiminin, tutuklu bulunan muhaliflerin de serbest bırakılıp diyaloga dâhil edilmesi gerekir.” ifadelerine yer verildi. Muhalifler ayrıca, “Bahreyn'de kurulan “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”nun güvenilir, şeffaf bir şekilde son bir yılki ölümleri araştırmasını, düşünce suçluları ve tutuklu muhaliflerin serbest bırakılmasını, görevlerinden uzaklaştırılan devlet memuru muhaliflerin görevlerine iade edilmelerini” istedi[13] 
        Hükümet muhalefetin bu çağrısına yanıt olarak reformların yapılmasına ve taraflar arasındaki diyalogların geliştirilmesine sıcak baktığını açıklamıştır. Ayrıca reform taleplerinden de övgü dolu sözlerle bahsetmiştir. Söylemde bu kadar barıştan yana görünen hükümetin eylemde yaptıkları ise akıllara reform taleplerini desteklemenin sadece göstermelik olduğu düşüncesini getirmektedir. Mesela hükümet, yaptığı insan hakları ihlallerinin sözünü dahi etmemekte, ülke içi hasarı mümkün olduğunca küçük tutmaya çalışmaktadır[14]   Fransa ise yapmış olduğu bir açıklama ile Bahreyn’in reformlardan yana olmasından memnuniyet duyduğunu dile getirmiştir. Bu konuda Bahreyn’den yana olduğunun da açık sinyallerini vermiştir[15]

Dış Politikadaki Diğer Gelişmeler

     Geçen yıldan bu yana ülke içi sorunlarla dikkatleri üzerine çeken ülke, diğer ülkelerle olan ilişkilerinde de bir takım gelişmeler göstermektedir. 
   16 Mart 2012’de Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin, Suriye'deki baskının sürmesini reddettiklerinin bir işareti olarak Şam büyükelçiliklerini kapatma kararı almadan önce Bahreyn, Şam’daki büyük elçiliğini kapatmış ve diplomatlarını geri çekmiştir[16]   Bu karara gerekçe olarak ise, Suriye'de kötüleşen güvenlik şartlarını göstermiştir. Bahreyn Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Suriye'deki Bahreyn vatandaşlarından da tedbirli olmaları ve ülkeyi derhal terk etmeleri istenmiştir. Bahreyn vatandaşlarının, konsolosluk yardımı için Ürdün Büyükelçiliği'ne başvurabilecekleri belirtilmiştir[17]  
      Körfez İşbirliği Konseyi sekretaryası danışmanı Remzi El Asar, Bahreyn’de katıldığı Suudi-Bahreyn demiryolu projesini görüşme toplantısının ardından açıklama yaptı. Açıklamada; Suudi Arabistan ve Bahreyn arasına yapılması planlanan bir demiryolu projesinin varlığından söz ederken, bahsi geçen demiryolu ağına ilişkin mühendislik çalışmalarının 2013’te tamamlanmasının beklendiğini, inşaat işlerinin 2014’te başlayacağını ve 2017’de projenin tamamlanacağını söyledi. Altı Körfez ülkesini kapsayan 2 bin 200 km’lik demiryolu ağının 15.5 milyar dolara mal olması bekleniyor. Demiryolu ağı ile öncelikle ülkeler arasında kargo taşınması hedeflenirken, ileriki safhalarda bu ağın Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanması da düşünülüyor[18]

Arap Baharı’nın Bahreyn Ekonomisine Etkisi

     Körfez İşbirliği Konseyi'nin yüzölçümü en küçük ülkesi olan Bahreyn'deki istikrarsızlıklar nedeniyle ülke ekonomisi ciddi zarar görmüş ve bazı uluslararası finans şirketleri çalışanlarını komşu ülkelere tahliye etmiştir. Tahminlere göre bu süreçte ülkedeki emlak sektörü, otel ve restoran sektörü önemli ölçüde daralmıştır.  İnşaat ve finans sektörü ise ciddi bir darbe almıştır. Ülkedeki karışıklıklar nedeniyle hiç kimse bu ülkeye yatırım yapmak istememektedir. Ülkede sürekli artan işsizlik ise halkın yaşam standardını her geçen gün düşüren bir diğer etken olarak karşımıza çıkmaktadır[19]  
         Bahreyn ekonomisi için dönüm noktası olacağına inanılan en önemli gelişme ise Nisan- Mayıs ayı içerisinde ülkede yapılması planlanan Formula 1 yarışlarıdır. Bu yarışlar sayesinde adayı yaklaşık 40 bin turistin ziyaret edeceği yönünde bir beklenti de mevcuttur. Ancak ülkede yaşanan karışıklıklar, muhalefetin gösterilerinin artması, yarışların iptal edilebileceği ihtimalini de ortaya çıkarmaktadır[20] 
         Ülkede yaşanan sorunların yüzyıllar boyunca devam ettiği gerçeği göz önünde bulundurulursa kısa vadede sorunların tamamen çözülmesi oldukça zordur. Fakat gözden kaçırılmaması gereken en önemli konu ise, sorunun mezhepsel çatışma şeklinde ortaya çıkması ancak her geçen gün kötüleşen ekonomi nedeniyle farklı boyutlara taşınıyor olmasıdır. Bu durum ise sorunu daha karmaşık bir hale getirmektedir. Bahreyn hükümetinin, ülkedeki muhalefete yönelik bir an önce barışçıl adımlar atması gerekmektedir. Aksi halde ekonomik durumu her geçen gün daha da kötüleşen bir halkın sesini bastırmak çok daha zor olacaktır. 





[1] Veysel Ayhan, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Ortadoğu’da Güncel Sorunlar dersi, 2012 yayınlanmamış dersnotları.
[2] Veysel Ayhan, “Ortadoğu’daki Şii- Sünni Gerginliği ve Türkiye”, Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt:4, Sayı: 38, Şubat 2012, s. 20,21.
[8] http://www.presstv.ir/detail/233176.html, Erişim Tarihi: 18.02.2012.
[12] http://www.haber10.com/haber/271773/, Erişim Tarihi: 23.03.2012.
[15] http://www.bna.bh/portal/en/news/500753, Erişim Tarihi: 22.03.2012.


BAHREYN GÜNDEMİ
Hilal ÖZTÜRK
26.03.2012



      Bahreyn'de 3 ay boyunca olağanüstü hal ilan edildi. Amerikan Savunma Bakanlığı'nın bir sözcüsü ise, Pentagon'un, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan veya Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin Bahreyn'e düzen ve istikrarın korunmasına katkı  için asker göndermesi konusunda haberdar edilmediğini açıkladı.

          Bahreyn'de polisle göstericiler arasında çıkan çatışmalarda iki kişinin öldüğü, 200'den fazla kişinin yaralandığı bildirildi. Selmaniye Hastanesinden bir kaynak, çatışmalarda bir Bahreynlinin öldüğüne ilişkin daha önceki haberleri doğruladı.Kaynak, Şiilerin yaşadığı Sitre kentindeki çatışmalarda bir Bangladeşlinin de öldüğünü söyledi.

          Bu arada Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife'nin ülkede olağanüstü hal ilan ettiği bildirildi.Bahreyn televizyonu, Kral Hamad'ın ülkedeki kargaşalığı bastırmak amacıyla 3 ay süreli olağanüstü hal ilan ettiğini duyurdu.Kral Hamad'ın yayınladığı açıklamada, silahlı kuvvetler komutanına, ülkeyi geçen ay boyunca etkisi altına alan protesto gösterilerini sona erdirmek amacıyla her türlü tedbiri alma yetkisinin verildiği belirtildi. Pentagon Sözcüsü Albay David Lapan, yayımladığı yazılı açıklamada, "Savunma Bakanı Robert Gates olsun veya ABD Genelkurmay Başkanı oramiral Mike Mullen olsun, hiçbiri Suudi Arabistan'ın veya Körfez İşbirliği Konseyi'ne üye herhangi bir ülkenin Bahreyn'e asker konuşlandıracağı konusunda haberdar edilmedi" ifadelerini kullandı.Konuşlandırılma kararının Gates'in Bahreyn'den ayrılmasından sonra alındığını belirten Lapan, bu tür müdahalelerinin protestocularla rejim yanlılarının arasındaki gerginliği arttırabileceği uyarısında bulundu.Beyaz Saray sözcülerinden Tommy Vietor de "Körfez İşbirliği Konseyi ortaklarımızı itidale ve Bahreynlilerin haklarına saygılı olmaya, ayrıca yıkıcı olmak yerine diyalog kuracak şekilde hareket etmeye davet ediyoruz" demişti.Körfez İşbirliği Konseyi, Suudi Arabistan, Bahreyn, Arap Emirlikleri, Kuwait, Umman ve Katar'dan oluşuyor. Fransa'nın başkenti Paris'te bulunan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise "Bahreyn'de gelişen tehlikeli durumdan derin kaygı duyduğunu" belirtti.. ABD'li yetkili, Clinton'un, Körfez İşbirliği Konseyi'nin yolladığı güçler de dahil, ülkede bulunan bütün askeri güçlerinin soğukkanlı davranmalarının öneminin altını çizdiğini belirtti. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Bahreyn'e "düzen ve istikrarın korunmasına katkı" için asker gönderdiğini açıklamıştı.BAE Dışişleri Bakanı Enver Gargaş, komşu ülke Bahreyn'in talebi üzerine BAE'nin bu ülkedeki güvenlik ve istikrarın korunmasına katkıda bulunmak amacıyla bir askeri güç gönderdiğini belirtmişti.

          Gargaş, BAE'nin kararının, Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin her türlü tehlike karşısında birlik içinde hareket etme ve güvenlik ile istikrarlarının bölünmez olduğu düşüncesi çerçevesinde alındığını bildirmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı, vatandaşlarından Bahreyn'e seyahatten kaçınmalarını istedi.Bakanlık açıklamasında, Bahreyn'de bulunan Amerikan vatandaşlarına da siyasi kriz ve sivil ayaklanmalar nedeniyle ülkeyi terk etmeleri tavsiye edildi.Açıklamada, elçilik çalışanlarının ailelerinin gönüllü olmaları halinde ülkeden ayrılabilecekleri belirtildi.