Hakkımızda

Sitemizde Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmeler ülke Koordinatörlerimiz tarafından düzenli olarak takip edilmekte ve Genel Koordinatörümüz Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Veysel AYHAN'ın katkılarıyla yayınlanmaktadır.

TUNUS

TUNUS GÜNDEMİ SON ÜÇ AYIN ÖZETİ

Sevda DEMİRDELEN
08.06.2012



Arap Baharı sürecine öncülük eden Tunus o günden bu güne birçok sorunla yüz yüze gelmiş ve çözüm çalışmaları için çalışmıştır. Bu bağlamda hem halktan hem de diğer ülkelerden destek almıştır. Arap Baharı süreci Tunus’u ekonomisinden başlayarak anayasal yapısına, ticari yapısına ve dış politika yapısına kadar birçok yönden değiştirmiştir. 

Bu süreç sonunda Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık iktidarlığının son bulması ile seçimler yoluyla Ennahda partisi hükümetin başına gelmiştir. Ancak yeni yapılanmaya giren bir ülkenin başında söz sahibi olmak zor olmuştur. Çünkü Tunus artık ekonomisi, siyaseti, politikaları baştan düzenlemesi gereken bir ülkedir. 

Tunus’ta lider değişikliğinin ardından yeni bir anayasa düzenlemek amacıyla kurucu meclis seçilmişti. Yasaları tekrar elden geçiren Ulusal kurucu meclis yeni anayasa ile ilgili olarak 19 Mart’ta bir mektup yayınlamıştı. Ulusal kurucu meclisin yayınladığı mektupta kısaca şu konulara yer vermişti: Ulusal kurucu meclis yeni bir anayasa yazmaya yönelik 23 Ekim 2011 tarihinde ilk adımını atmıştır. Bu anlamda Tunuslu vatandaşlar eski rejimin kötü niyetli uygulamalarını önleyecek yeni bir anayasa için taleplerini belirttiler. Vatandaşlar yeni anayasaya hazırlanırken ulusal kurucu meclisin bu taleplere duyarlı davranmaları konusunda çağrıda bulundular. Yeni anayasa metninin kesin bir tarih verilmemekle birlikte on sekiz aylık bir süre içinde sonuçlandırılması bekleniyor. Anayasanın onayı bir oy hakkını içeriyor ve basit çoğunlukla kabul edilecek. Eğer basit çoğunluk sağlanamazsa referanduma gidilecek ve bunun ardından yeni anayasanın kabulü ile başkanlık ve parlamento seçimleri yapılacak. Anayasa taslağında; kanun önünde tüm vatandaşlarını eşit olması, işkencenin yasaklanması, yargı sürecinde savunma hakkı, yargının bağımsızlığı, seçimlere özgür ve adil katılma hakkı, örgütlenme ve toplanma hakkı, siyasi parti kurma hakkı, basın yayın özgürlüğü gibi siyasi haklar yer almaktadır. Ayrıca din, düşünce ve vicdan özgürlüğü ve ibadet özgürlüğünü de kapsamaktadır. Her türlü ırk ayrımcılığı, renk ve cinsiyet ayrımcılığı yasaklanmıştır. Anayasa taslağında, Tunus tarafından imzalanan tüm uluslararası insan hakları antlaşmalarının iç hukuk üzerinde bir üstünlüğe sahip olacağı da belirtiliyor. Anayasa tüm mahkemeler ve tüm devlet kurumları ile uyumlu olacaktır. Buna ek olarak kişi, aile, ev, kişisel veri ve iletişimin korunması için haksız olarak uygulanan devlet saldırıları ve sosyal saldırılara karşı da koruma içermektedir. Buraya kadar yapılan açıklamalarda bir sorun yok ancak anayasanın mevzuatının nasıl olması gerektiği konusunda halk arasında bir uyuşmazlık söz konusudur. Ülkedeki bazı gruplar anayasanın mevzuatının şeriata dayalı olmasını isterken kalan grup laik esaslara dayalı olmasını istiyor. Bu açıdan bir türlü anlaşamayan gruplar seslerini protestolar yaparak duyurmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte Ennahda partisi lideri oluşturulacak yeni anayasayla ilgili olarak görüşlerini dile getirdi ve 1959’da oluşturulmuş olan anayasanın birinci fırkasına dokunulmayacağını ve devletin laik yapısının korunacağını belirtti. 

Sonuç itibariyle anayasa henüz tam olarak hazırlanmadı ve oylamaya sunulmadı. Ancak grupların istekleri üzerine yaptıkları eylemler sonucunda Ennahda partisinin yaptığı açıklamalar anayasa hakkında bize bilgi vermektedir. Sürecin kısa zaman sonra tamamlanması bekleniyor. Böylece Tunus geçiş döneminin en önemli ayağı olan yeni anayasayı uygulamaya koyacak. 

Bunun dışında Tunus devrimden sonra ekonomik olarak da sıkıntıya girdi. Hem eski liderden kalan borçlar hem de yeni yapılanma süreci Tunus’u zor duruma soktu. Ancak iktidar partisi bu sıkıntıyı aşmak için gerekli uygulamaları yerine getirmektedir. Bunun yanı sıra Katar ve Amerika gibi ülkelerden gelen yardım fonları Tunus’a destek olmaktadır. Devrimle birlikte düşen turizm gelirlerinin artması da en çok istenen şeydir. Bunun için hükümet ülkelere turizm için çağrıda bulunmaktadır. Son zamanlarda turizmde artış yaşanıyor olması da sevindirici bir durumdur. Zamanla bunun eski oranını da aşması beklenmektedir. 

Ayrıca Arap Baharı sürecini yaşayan Tunus’un tahmin edilebileceği gibi ekonomik büyüme oranı da düşmüştü. Ancak aradan geçen zamanın ve uygulanan politikaların sonucunda bu yıl içerisinde geçtiğimiz yıllara oranla ekonominin 3,5 oranında büyümesi tahmin ediliyor. İlerleyen yıllarda bu oranın daha da artması söz konusudur. Hem geçen zamanın ilaç olması hem yeni yatırım kanallarının bulunması ve devrimle birlikte azalan yatırımların eski haline dönmesi ekonomiyi daha ileriye taşıyacaktır. 

Bunların yanı sıra Tunus’un bölge ülke ilişkileri de olumlu çizgide ilerlemektedir. Amerika manevi desteğin yanı sıra maddi olarak da Tunus’a destek vermiştir. Aynı şekilde Katar da Tunus’a maddi yardımda bulunmuştur. İran ile de ekonomik, siyasal, kültürel işbirliğini artırmak için de görüşmeler yapılmıştır. Bu yakınlaşmanın özellikle sanayi ve turizm alanlarında olması üzerinde durulmuştur. Yine ekonomi alanında Mısır, Fas, Ürdün ve Amerika Birleşik Devletleri ticareti ve yatırımı artırmak için görüşmelerde bulunmuşlardır. 

Tüm bunları toparladıktan sonra son iki gelişmeyi de ele alıp yazımızı noktalayalım: Tunus ile İran işbirliğini artırmak için görüşmelerde bulunmuştu. Bu görüşmeler Mayıs ayı sonunda tekrarlandı. 28 Mayıs Pazartesi günü yapılan toplantıda sanat ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusu ele alındı. Toplantıda iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel ortaklığa değinildi. [1]

Bunun dışında olumsuz bir habere de yer vermek gerekecek. Tunus’ta işsiz üniversite mezunları bir gösteri düzenledi. Ancak gösteri çatışmaya dönüştü ve 15 yaralı ile sonuçlandı. Polis göstericileri etkisiz hale getirmek için ise göz yaşartıcı sprey kullandı. Gösteri Kef bölgesinde yapıldı. Bu bölge Tunus’un batısında yer alan bir bölgedir ve devrimden sonra ihmal edilmiş bir şehir olmuştur. 

İşsiz mezunlar istihdam sorununa çözüm bulunamadığını belirterek çeşitli sloganlar attılar. Ayrıca bu sorunun Ben Ali döneminde de olduğunu ancak çözülemediğini şimdi ise yeni bir hükümet geldi ancak sorun yine çözülemedi şeklinde kızgınlıklarını ifade ettiler. Buna karşılık hükümet 2012 yılındaki istihdam programını 25,000 kişi olarak açıkladı.[2]

Belirttiğimiz gibi Tunus hem eski liderin eksiklerini üstüne almış durumda hem de devrimden sonra ülkeyi yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Zor günler ve zor süreçlerden geçilecek ancak iyileşmek için çalışmalar yapılıyor. Umarız ülke gelişmişlik seviyesini kısa sürede yakalar. Hem ekonomik olarak hem de toplumsal olarak. 

[1] “Tunisian Salafi Islamists riot, clash with police”, 26.05.2012, http://tehrantimes.com/arts-and culture/98342-iran-tunisia-to-expand-cultural-relations-
[2] “Tunisia protesters clash with police, 15 injured”, 24.05.2012, http://www.yourmiddleeast.com/news/tunisia-protesters-clash-with-police-15-injured_6928



TUNUS GÜNDEMİ SON ÜÇ AYIN ÖZETİ
Seda UĞURLU
08.06.2012



TUNUS NEREDEN NEREYE GELMİŞTİR?

TUNUS EKONOMİSİ VE TUNUS’TA ENFLASYON 




Tunus ekonomisini ele alarak Tunus’ta Arap Baharından sonra gelinen noktanın ne durumda olduğunu incelemeye çalışacağım.

Öncelikle Tunus ekonomisi nasıl bir yapıya sahiptir?

     Tunus ekonomisi genel olarak tarıma dayanmakta olup, toplam nüfusun % 50 ile 60’ı bu sektörde çalışmaktadır. Buğday, arpa, zeytin, narenciye, meyve, sebze ve hurma başlıca tarım ürünleridir. Koyun, keçi, sığır ve kümes hayvanları yetiştirilen başlıca hayvanlardır. Tunus genel olarak bir tarım ülkesidir. Ülke topraklarının %55'i tarıma elverişlidir. Ancak bu alanın % 35'i ekilebilir topraklardan oluşmaktadır. Tunus, zeytincilikte dünyadaki ilk 10 ülkeden biridir. Sanayi faaliyetleri pek gelişmemiştir. Ancak deri, kâğıt, gıda, elişi gibi hafif sanayi kollarının önemli etkinliği vardır. Bunun yanı sıra, petrol, selüloz, çelik, elektrikli ev aletleri üretimi de bulunmaktadır. Ayrıca turizm, madencilik, yiyecek, konserve, tekstil, hafif sanayi malları ve suni gübre ana sanayi kollarıdır. Ülkede tarım ürünlerine dayalı sanayi kollarının geliştirilmesine çalışılmaktadır. Yerli hammaddelerden fosfatın bütün işlenme safhalarının Tunus’ta gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcanmaktadır; fakat Tunus madenlerini işleyecek kadar yeterli sayıda tesise sahip değildir. Bu yüzden de gerek istihdam ve gerekse ihracat imkânlarının artması için imalat sanayisine büyük önem verilmektedir. Tunus’un ithal ettiği belli başlı sanayi malları tarım aletleri, tüketim, yiyecek, giyecek ve enerji malzemeleridir. Fosfat, petrol, zeytinyağı, demir cevheri, balık ve tekstil ise ana ihraç mallarıdır.

      Tunus en çok Fransa, İtalya, Almanya ve ABD ile ticaret yapmaktadır. Kuveyt, Suudi Arabistan, ABD, Kanada ve Almanya yardım aldığı başlıca ülkeler arasındadır. Nitekim yakın zamanda ABD, Tunus’a 32 milyon dolar askeri yardım vereceğini kamuoyuna duyurmuştu.

       Özetle; Tunus, tarım, madencilik, turizm ve birçok imalat sanayi dalında uluslararası nitelikte mal ve hizmet üretebilen, iktisatçıların çeşitlendirilmiş adını verdikleri bir ekonomiye sahiptir.[1] Ekonomik yapının kamu sektörü ve özel sektör payları açısından değerlendirilmesi, özellikle son on yılda gerçekleştirilen özelleştirme ve liberalleşme süreçlerine karşın, karma bir ekonomik yapı görünümü ortaya koymaktadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin temel sorunlarından birisi, özellikle orta ve düşük sosyal sınıfların yaşam konularının diğer benzer gelişmişlik düzeyine sahip olan ülkelerin önemli ölçüde gerisinde olmasıdır. Son on yılda gerçekleştirilen sosyal programlar sözü edilen toplum kesimlerinin yaşam koşullarında göreli iyileştirmeler sağladı. Tunus’un ekonomik yapısının en belirgin özelliklerinden birisi diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi yeterli istihdam yaratamamasıdır. Özellikle yüksek eğitim düzeyine sahip genç nüfus için yeterli istihdam yaratılamaması bölgedeki gelişmelerin gerisinde yatan temel sebeplerden birisidir. Tunus ekonomisi, Türkiye’dekine benzer bir biçimde, bölgesel anlamda dengesiz bir yapıya sahiptir. Gıda ürünleri ithalatta önemli bir yer tutmakla birlikte ülke, başta zeytinyağı olmak üzere önemli bir tarım ürünleri ihracatçısıdır. Dünya fosfat üretiminde ilk sıraları alan Tunus, fosfatı işleyerek fosforik asit ve gübreye dönüştürmektedir. Yine ülkede petrol ve gaz üretilmektedir. Tunus’un genel ekonomisini kısaca inceledikten sonra bununla ilgili gelen son habere de değinmek istiyorum. Bu haber; Tunus’ta enflasyonun artmış olduğu haberidir. İronik bir şekilde geçtiğimiz günlerde Tunus dış yardımlara açık olduğunu kamuoyuna duyurmuştu. Aslında Monsef Marzuki’nin son röportajında belirtmiş olduğu üzere ülkede güvenliği yeniden sağlamanın yanı sıra ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için de çaba sarf edilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Nitekim Tunus’ta yaşanan birtakım protestolar Tunus’un bir takım yeniliklere ihtiyacı olduğunu işaret etmektedir. Tunus’taki sorunlarla ilgili günümüze baktığımızda ise Tunus’ta güvenlik güçlerinin eylem yaptığı haberiyle karşı karşıya kalmaktayız. Peki, bu eylem neden yapıldı? Başkentte düzenlenen gösteride eylemciler, polis, jandarma, gardiyan gibi güvenlik sektörü çalışanların haklarını koruyan yasa talebinde bulundular. Gösteriler, Çarşamba günü Jalloul Issaoui isimli bir polis memurunun öldürülmesi üzerine düzenlendi. İşte günümüzden verdiğimiz bu örnekte gösteriyor ki Tunus bu sorunların çözümü için de tedbir almalıdır.

Ekonomiyle ilgili bir başka gelişme ise; Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütünün, 2012 yılının ilk iki aylık dönemine ilişkin uluslararası turizm verilerini açıklamış olmasıdır. Ocak-Şubat aylarında uluslararası turizm hareketinde yüzde 5,7’lik artış meydana gelmiştir. Afrika'ya yönelik uluslararası turizm hareketinde yılın ilk iki aylık dönemi itibariyle yüzde 7'lik artış yaşanırken Tunus yüzde 53'lük artış oranı ile Mısır gibi Arap Baharı sonrası hızlı dönüş yapan ülkeler arasında yer aldı.

TUNUS NEREDEN NEREYE GELMİŞTİR?

Tunus’ta genel anlamıyla neler olduğunu özetleyecek olursak;

Bilindiği üzere Tunus, 2011 yılı başlarında tüm Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu etkisi altına alan bir isyan dalgası başlattı. Böylelikle Arap Baharını başlatan Tunus, toplumsal ve siyasi dönüşümün şiddete başvurmadan da mümkün olabileceğini kanıtlamış oldu. 23 Ekim 2011 tarihinde yapılan adil ve şeffaf seçimlerin ardından Tunus halkı, yeni Tunus Anayasasını hazırlamak üzere Kurucu Meclisini seçti. Tunus’taki yeni siyasi aktörler gerek geçirdiği siyasi dönüşüm gerekse ulaştığı ekonomik kalkınmayla bölgedeki halklar için bir ilham kaynağı olan Türkiye ile işbirliğini artırma konusunda büyük çaba içerisine girdiler. Bölgedeki diğer ülkeleri değişim yönünde harekete geçiren Tunus olmuştur. Öte yandan Tunus’un demokratikleşme hareketlerini destekleyen birçok ülke de olmuştur.

“BÖLGEDE UZUN ZAMANDAN BERİ İNSANLAR KENDİLERİNE SAYGI GÖSTERİLMESİNİ VE ÖZGÜR OLMAYI İSTİYORLARDI.”

Tunus bütün bölgede siyasi dönüşüm ve siyasi demokratikleşmenin ilk aşamasını başlatmış bulunmaktadır. Tunus’ta yerel bir olay olarak başlayan şey daha sonra bölgesel bir olaya dönüşmüştür. 17 Aralık’ta başlayan devrim 14 Ocak 2011’de Bin Ali’nin ülkeyi terk etmesi sonucu Bin Ali rejiminin çöküşüyle son bulmuştur. Böylece bölgedeki genel ortam siyasi dönüşüm ve demokratikleşme süreci için hazır hale gelmiştir. Aslında bölgedeki değişim süreci uzun zamandır halk tarafından istenen bir şeydi. 80’lerin sonundan itibaren bölgede, Tunus, Suriye, Yemen veya Mısır’da genel olarak siyasi bir değişime hazır bir ortam vardı; çünkü Tunus’taki veya diğer ülkelerdeki siyasi rejimler eski Komünist Blok rejimlerinden çok da farklı değildi. Fakat siyasi değişim sürecini erteleyen veya engelleyen şey uluslararası düzen ya da uluslararası gündemdi.

Tunus’taki siyasi değişim, ekonomik ve sosyal başarısızlığın yanı sıra kızgınlığın, hayal kırıklığının ve siyasi başarısızlığın bir sonucuydu. Son yıllarda bölgedeki genel durum bütün siyasi, ekonomik ve sosyal yapının yanlış işlemesine dayanıyordu belki de. Bölge insanları saygınlıklarının ve özgürlüklerinin korunması için can atıyordu. Buldukları tek çözüm yolu ise devrim oldu. Siyasi bir değişim daha doğrusu barışçıl bir siyasi değişim için hiçbir yol yoktu ve buldukları tek yol siyasi diktatörlüğe, siyasi ve ekonomik yolsuzluğa karşı isyan etmekti. Tunus isyanını yerel bir olaydan çok bölgesel bir olay haline getiren şey, neredeyse bütün bölgede aynı olan, yolsuzluğa, insanların onurlarının hiçe sayılmasına, sosyal ve siyasi ötekileştirmeye dayanan olumsuz sosyopolitik koşullardı ve bu koşullara karşı çıkmanın tek yolu siyasi bir devrimdi. Sonucunda, Tunus’un diğer Arap başkentlerine verdiği mesaj siyasi değişimin mümkün olduğuydu. Bu değişimin sokaktaki insanların sesleri ve iradesiyle mümkün olduğuydu. Şimdiye kadar siyasi değişimin mümkün olmadığını ve tek yolun var olan siyasi koşulları kabullenmek olduğunu söyleyenler de vardı; fakat sokaktaki insanlar ise bu duruma siyasi değişimin mümkün olduğunu haykırarak cevap verdiler. Şimdiye dek farklı Arap ülkelerinde duyduğumuz ve duymaya alıştığımız slogan “İnsanlar isterse” idi ve bu slogan  “Eğer insanlar yaşamak isterse, kaderleri kendi ellerinde” diyen Tunuslu bir şairden doğmuştur. Bu sözler Tunus sokaklarında, Kahire’de, Libya ve Suriye’nin farklı şehirlerinde ve diğer her yerde şiirsel bir söylemden siyasi bir slogana dönüştü.[2]

Özetlersek; Tunus’un verdiği mesaj değişimin mümkün olduğu ve bu değişimin yalnızca insanların iradesi ile ve istekli olmasıyla mümkün olduğuydu. Tunus devriminin gösterdiği şey “Güçsüzün gücü” idi. İnsanlar irade sahibi olmayan, isteksiz, sesleri ve hakları olmayan kişiler olarak görüldü. Fakat sonunda o insanlar sokaklara döküldü, seslerini duyurdu ve siyasi, ekonomik ve sosyal değişimi mümkün kıldı. Tunus devrimi, Mısır devrimi ve sonrasında Libya devrimi, medyadan ve düşünce kuruluşlarından duymaya ve okumaya alıştığımız Arapları istisna tutma politikası olarak adlandırılan,  demokrasinin Arap bölgesi hariç her yerde geçerli olduğu düşüncesini yerle bir etti. Bu çok yaygın bir görüştür hatta İslamı istisna tutma politikası, yani Müslümanların demokrat olamayacağı, İslam ve demokrasi arasında hiçbir uzlaşmanın sağlanamayacağı her zaman söylenmiştir. Türkiye’nin Tunus’tan önce de İslam ve demokrasinin bir arada olabileceği düşüncesini savunduğunu ve İslam ve demokrasi arasında uzlaşma ve bağlantı sağlanabileceğini gösterdiğini düşünüyorum. Tunus devrimi de İslam ve demokrasinin bir arada olabileceğini doğrulamıştır. Aynı anda Arap, Müslüman ve demokrat olmak mümkündür.

Şimdi, elbette bu devrimlerden sonra bir sürü zorluk ve problem yaşanıyor; fakat bence bunlar oldukça normal. Bu bir geçiş dönemi, her demokrasi de olduğu gibi bazı zorluklar, sıkıntılar olacaktır; fakat sonuç olarak başarılı olabilmek daha doğrusu sonunu getirebilmek çok önemlidir. Bölgedeki diğer devrimlere kıyasla Tunus devrimi barışçıl olması yönüyle istisnaydı. Kayıplar verildi ama bu kayıplar olması bu sürecin getirdiği sancılı dönemden kaynaklanmıştır; fakat sonunda elde edilen başarı bu devrimdeki kurbanlardan çok daha büyüktü. Aslında şu da vardır; Tunus siyasi bir değişimi barışçıl bir şekilde daha doğrusu diğer Arap ülkelerindeki gibi ağır bedeller ödememiştir. 23 Ekim’den sonra ilk defa serbest bir seçim yapıldı; Tunus’ta ilk defa oy sandığının gücü vardı ve ilk defa insanlar parlamentoda kendilerini temsil edecek kişileri seçti. Tunus tarihinde ilk defa demokratik yollarla seçilmiş bir hükümet kuruldu. Seçimle kurulan ilk hükümetle Tunus tarihindeki ve belki de Arap tarihindeki ilk demokratik seçim yapılmıştır. Daha önce de söylediğim üzere birçok zorluk ve sorunla elbette karşılaşılmıştır; fakat devrim sonrasındaki zorlu zamanların üstesinden gelinmesi için de çaba harcanmıştır. Örneğin; devrimden sonra insanların günlük yaşantısı ve devletin işleri devam ediyordu; devletin işleyişi devam ediyordu, eskiden olduğu gibi değildi fakat nihayetinde siyasi istikrarı korumayı başarmaya çalışmışlardı, demokratik kurumlar kurulmuştu. Modern Tunus tarihinde ilk kez seçimle oluşturulmuş bir parlamento ve hükümet var ve tabi bir de koalisyon hükümeti var.  Elbette koalisyon hükümeti kendini mükemmel bir şekilde ifade edemiyor ve bazen siyasi kutuplaşmalarla dolup taşıyor. 1956’da ülke bağımsızlığını kazandığından bu yana Tunus’ta siyasi yaşam iktidardaki tek bir parti tarafından tekelleştirilmişti. Önce Burgiba devri ardından Bin Ali devri geldi. Şimdi koalisyon hükümeti var ve herhalde bu, yani bir uzlaşma sanatının varlığı, demokrasinin varlığını kanıtlıyor.

Öte yandan Tunus’ta yaşananlar bölgenin jeopolitik durumunun birbiriyle iç içe olduğunu gösteriyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi Tunus’ta olanların benzerlerini farklı Arap başkentleri de yaşıyor. En basitinden insanların beklentileri ve talepleri hemen hemen aynı yöndedir. Tunus halkıyla Mısır, Libya, Suriye halklarının ya da bölgedeki diğer hakların istekleri arasında hiçbir fark yok. Özgür olmak, temsil edilmek istiyorlar. Siyasi süreçte söz sahibi olmak, uzun süredir Tunus’ta ve bölgenin tümünde olduğu gibi ülkeyi yönetenin veya ailesinin isteklerinin değil kendi isteklerinin temsil edileceği siyasi kurumlar istiyorlar. Tunus’ta yaşanan her şey bütün bölgeyi farklı şekillerde etkiliyor. Tabii ki Tunus küçük bir ülke; fakat bölgedeki farklı ülkelerle olan veya onları etkileyen derin bağlarından dolayı Tunus örneğinin başarısı bütün bölgeyi olumlu şekilde etkileyeceği düşünülmüştü. Çoğu insan barışçıl bir siyasi değişim ve barışçıl bir demokratikleşme süreci için Tunus’u model olarak alıyor.


Sonuç olarak; Tunus İslam tarihi içinde büyük anlam ifade ediyor. Tunus, gerek ekonomik gerekse politik yönden toparlanma sürecine girmeye başlamıştır. Örneğin; bilindiği üzere Tunus ekonomisi devrimden sonra gerilemişti. Ancak şimdilerde Tunus’un ekonomisini iyileştirmek için kayda değer bir çaba sarf ettiğini görmekteyiz. Tunus politik olarak da gerek Akdeniz ve Kuzey Afrika hâkimiyeti ve gerekse Avrupa’nın Afrika ile olan ilişkileri bakımından büyük bir stratejik öneme sahiptir. Elbette Tunus devriminden sonra bölgesel ortam sarsıldı. Tunus, Tunus devrimi sonrasında elbette birçok sorunla karşı karşıya kalmıştır. Modern tarihte ilk defa, modern bir devletin- sömürge sonrası bir devletin- kurulmasından sonra derin ve uzun bir siyasi değişim ve demokratikleşme süreciyle karşı karşıya kalındı; ancak bilindiği gibi demokratik süreçler riskli süreçlerdir; hiçbir zaman yüzde yüz garanti edilen süreçler değildirler. Sonuç itibariyle Tunus’taki yerel ortamdan bahsedecek olursak ortada bir başarı vardır. En azından barışçı bir devrim gerçekleştirildi; ama Tunus, henüz bu önemli sürecin başındadır. Tunus demokratikleşme yönünde adımlar atmaktan çekinmemektedir bununla beraber politik olarak da gelinecek son nokta merakla bekleniyor.


KAYNAKÇA

http://www.africaneconomicoutlook.org/en/countries/north-africa/tunisia/
http://www.afdb.org/fileadmin/uploads/afdb/Documents/Publications/North%20Africa%20Quaterly%20Analytical%20Anglais%20ok_North%20Africa%20Quaterly%20Analytical.pdf
http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-16230190


[1] http://www.infoplease.com/ipa/A0108050.html
[2] http://www.bbc.co.uk/news/world/africa/



TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
14.05.2012



Tunus’ta seçimler yaklaşıyor, önümüzdeki yıl yeni seçimler olacak. Ancak tam tarih henüz belli değil. Tunus devlet başkanı geçtiğimiz günlerde bununla ilgili açıklama yaptı.
Devlet başkanı Moncef Marzouki genel yasama seçimlerinin kesin tarihini iki hafta içinde açıklayacağını bildirdi. Marzouki, Hamadi Jebali ile birlikte yeni seçimlerin 2013 yılı Nisan ve Haziran ayları arasında yapılmasını planladıklarını açıkladı. Tahmini tarihin Haziran ayının son haftası olabileceğini söyledi ancak kesin tarih 15 gün içinde bildirilecektir diye ekledi.
Arap Baharı hareketi sonucunda Zine el-Abidine Ben Ali’nin ülkeden ayrılması sonucunda yapılan ilk parlamento seçimlerini ılımlı İslamcı parti olan Ennahda partisi kazanmıştı. Ennahda, seküler bir devlet olan ve çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu Türkiye’de iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisini örnek aldığını söyledi. Ayrıca Marzouki İslamcıların ve seküler partilerin geçen yıl anayasal meclis boyunca birlikte çalışarak iyi ve pozitif bir deneyim elde ettiklerine değindi. Aynı zamanda görüşünü şu kelimelerle anlattı: “Bence ılımlılar ve muhafazakârlar arasındaki bu itirafçı savaş çoğulcu toplum içinde ilerlemek için doğru bir yol. Ortak bir zemin bulmak istiyorum.”  [1]
Hatırlanacağı gibi Ocak 2011’de Ali’nin devrilmesinin ardından ülke ilişkilerini yönetmek ve yeni bir anayasa hazırlamak için Tunuslular Ekim ayında bir meclis seçti. Meclisin göreve başlamasının hemen ardından yeni yasa çalışmalarına başlandı. İlerleyen dönemde yasa taslağı oylamaya sunulacak.
Diğer bir gündem konusu ise Tunus’un ekonomik gelişimi ile ilgili. Biliyoruz ki devrimden sonra Tunus’un ekonomisi gerileme kaydetmişti. Aradan geçen bir yılda Tunus ekonomisini toparlamaya başladı.
Tunus başbakanı Hamadi Jebali Perşembe günü yaptığı açıklamada bir yıl önce ekonomide yaşanan bir gerilemeden sonra bu yılın ilk çeyreğinde ekonomide % 2’lik bir büyüme yaşandığını belirtti. Jebali Beyrut’ta yaptığı bir ekonomi toplantısında şunları söyledi: Ülkenin geçirdiği zorlu şartlara rağmen bu kısa süre zarfında iyi rakamlar elde ettik. Geçtiğimiz yıl büyüme ortalaması %1,8 iken bu yıl bu ortalama ilk çeyrek için %2’lere yükseldi.
Ayaklanma sonucu Zine El Abidine Ben Ali’nin Ocak 2011’de 23 yıllık iktidarlığı son buldu. O günden bu yana iktidarda ılımlı İslamcı parti Ennahda ve bir koalisyon hükümeti var. Parti lideri yatırımcılara ve turistlere güven vermeye çalışırken iş dostu projelere destek sözü verdi.
Ayrıca Jebali yaptığı açıklamada 2012’nin ilk çeyreğinde yapılan yabancı yatırımların yükselmekte olduğunu belirtti. Sanayi ve özel yatırımlar %42 büyürken 2012’nin ilk çeyreğinde yabancı yatırımların %35 oranında arttığını ekledi.[2]
Tunus’u ilgilendiren bir diğer olumlu gelişme de Tunus’ta ilk özel petrol rafinerisi kurma planlarıdır. Tunus’ta ilk özel petrol rafinerisi inşa edilmesi planlanıyor. Sanayi bakanı Mohamed Lamine Chakhari Perşembe günü yaptığı açıklamada petrol rafinerisi inşası için çalışmalara başladıklarını ve projenin 2012 yılının sonlarına doğru uygulamaya konulacağını planladıklarını açıkladı.
Bu rafineri devlete ait olan Bizerte rafinerisinden sonra ikinci rafineri olacak. Yapılması planlanan bu rafineri Sfax’a 60 km olan Skhira bölgesine inşa edilecek. Rafinerinin günlük kapasitesi 120 bin varil olacak ancak gerekli durumlarda 250 bin varile çıkarılabilecek. Arıtma ünitesi aynı kaynağa göre yaklaşık 1,200 iş üretme kapasitesine sahip olacak.
Bu projenin Tunus ve Katar işbirliği il gerçekleştirilmesi planlanıyor. Skhira rafinerisi ilk başta içi Pazar için tasarlanmıştı. Ancak bu rafineri şimdi ihracat odaklı yapılacak. Arıtma ünitesinin maliyeti ilk olarak 2 milyar dinar olarak planlanmıştı. Ancak şimdi 3 milyar dinarı bulması tahmin ediliyor.
Bu proje ülkenin artan ihtiyaçları için tasarlanmıştır. Ayrıca Tunuslu petrol endüstrisi uluslar arası pazarlara petrol ihraç etmek istemektedir. Bu açıdan bu proje yerinde bir proje olmuştur.[3]


[1] “Tunisia: President says election date will be decided in ‘two weeks’”, 10.05.2012, http://www.chicagotribune.com/business/sns-mct-tunisia-president-says-election-date-will-be-20120510,0,3991617.story
[2] “Tunisia economy grew 2 pct in first quarter-PM”, 10.05.2012, http://af.reuters.com/article/tunisiaNews/idAFL5E8GA9N320120510
[3] “Tunisia to build first private oil refinery”, 12.05.2012, http://www.tunisia-live.net/2012/05/12/tunisia-to-build-first-private-oil-refinery/



TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
07.05.2012



TUNUS’TA ENFLASYON YÜKSELDİ

Tunus devrimden sonra birçok açıdan zor günler yaşamaya başladı. Bu nedenle de dış yardımlar arama yoluna gitti. Aynı zamanda bu zor günlere son vermek için devrimden sonra kendini toparlama çalışmalarına başladı.
Birçok açıdan gelişme gösterdi. Bunları takip edebiliyoruz. Siyasi açıdan da gelişme göstermeyi hedefledi. Bu açıdan yeni bir anayasa oluşturmaya karar verdi. Süreç karşıt grupların protestoları nedeniyle biraz sıkıntılı geçse de Tunus çok yakın bir tarihte yeni anayasasını ilan edecek.
Bununla beraber toplumsal açıdan da ilerleme kaydetmeye çalışıyor. Eylemlerin sokaklarda yapılması yasağı kaldırıldı. Medya üzerindeki baskılar azaltıldı. Böylece halk ve seçkin kesim kendisini daha açık ifade edebilecek.
 Mali olarak da kendisini geliştirmek için uğraşıyor. Bu anlamda Amerika’dan, Katar’dan mali destek aldı. Yine bunun gibi programlarla maliyesini düzeltmeye ve borçlarını ödemeye çalışıyor. Yine aynı şekilde bölge yatırımların artırılması için teşvikte bulunuyor. Ayrıca devrimle birlikte turizm gelirlerinin de düşmesi buradan gelen gelirlerin azalmasına neden oldu. Ancak aradan geçen zaman Tunus’ta turizmin tekrar canlanmasını sağlıyor. Aynı zamanda hükümette bu amaç için çalışıyor. Ülkelere turizm için çağrıda bulunuyor.
Ancak tüm bunlarla beraber ekonomi düz olumlu bir çizgide devam etmiyor. Enflasyon oranları zaman zaman değişiklik gösteriyor. Son zamanlarda gıda ve giyim fiyatlarında meydana gelen artış enflasyonun artmasına sebep oldu. Geçen yıl enflasyon oranı 3,3 iken bu yılın ilk çeyreğinde 5,5 e yükseldi. Ekonomi ilk dönemde genel anlamda 2,2 küçülmüştü. Hükümet bu yıl için ise 3,5 lik bir büyüme öngörüyor.[1]
Görüldüğü gibi zaman içinde devrik iktidarın bıraktığı borçlar ve bu süreç ile başlayan sıkıntılar bitecek. Hükümet bu konuda kendi çalışma gösterdiği gibi dış yardımlara da açık olduğunu belirtmiştir. Gelen yardımlar hem yeni yatırımlara hem de açık yaraların çabuk kapanmasını sağlayacak.


[1] “Tunisia inflation rises to 5,5 pct by end Apr y/y”, 08.05.2012, http://af.reuters.com/article/tunisiaNews/idAFL5E8G8E5U20120508





TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
07.05.2012



“Etrafımdaki dekordan başka hiçbir şey değişmedi. Ben değişmedim. Ben hala aynı kişiyim. Ne inançlarımı değiştirdim, ne alışkanlıklarımı, ne de geleneklerimi. O zamanlar bir muhalif olarak muhalefet sorunlarını görüyordum, bugün iktidarın sorunlarını çözmeye çalışıyorum. Tıpkı dekor gibi sadece sorunun niteliği değişti. Bunun dışında hiçbir şey değişmedi.”

İlk olarak Tunus Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki’nin Euronews’e vermiş olduğu röportajından bahsetmek istiyorum. Tunus Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki göreve gelmesinden bu yana başta ekonomik ve sosyal konular olmak üzere önemli sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Ülkede güvenliği yeniden tesis etmenin yanı sıra ekonomik ve sosyal sorunları çözmek de Tunus’un öncelikleri arasında yer alıyor. Marzuki açıklamasında şu ifadelere yer vermiştir: “İnsanların şunu anlaması gerekiyor hükümet sadece iki aydır görevde. Ülkedeki ekonomik refah için iki ya da üç yıla gerek var. Bunun zeminini sağlamlaştırabilmemiz gerekiyor. Köşe taşlarını yerleştireceğimiz yeni sistemin sonuçlarını 5 yılda göreceğiz. İnsan hakları savunucusu Monsef marzuki uzun yıllar sürgünde yaşadı. Şimdi Suriye rejiminin baskısı sürerken cevabı aranan soru şudur: Tunus onurunu düşünerek mi yoksa çıkarlarına göre mi karar verecek? Marzuki, Tunus’un Suriye büyükelçisini rejimin siviller üzerindeki baskısını protesto etmek için sınır dışı etme hususunda ise şunları söylemiştir: “Devrimi başaran ilk ülke biziz. Örnek alındık ulusal onurumuzun yanında bu ülkenin halkı da çok önemli. Askeri bir operasyona karşıyız ancak en azından sembolik olarak Baas rejimi bayrağının ülkemizde dalgalanmasını istemediğimiz için bu kararı aldık. “ demiştir. Cumhurbaşkanı Marzuki’nin ifadelerinden de anlaşılacağı üzere sağlam bir zemine dayanarak geleceğe yönelik adımlar atılması çok daha doğru olacaktır.

Öte yandan bir başka haber ise, Tunus’ta ilk ‘devrim cezası’ kesildi. Tunus’ta 2011 yılının Ocak ayında gerçekleştirilen devrimde sivilleri öldürenler cezaya çarptırılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda iki polise 20 yıl hapis ve tazminat cezası verilmiş bulumaktadır. Tunus Askeri Mahkemesi, Tunus’un Sfax İli’ndeki Kerkennah Adası’nda Tunus Devrimi sırasında bir genci kurşun sıkarak öldüren iki polise 20 yıl hapis cezası verdi. Böylece ülkede devrimde halka karşı işlenen suçlardan ötürü ilk ceza verilmiş oldu.  Diğer yandan Kurucu Meclis’teki muhalifler yeni mali yasayı onaylamayacaklarını açıkladı.

Bir diğer gelişme ise; Tunus’ta Sokak gösterilerinin ardından başlatılan olağanüstü hal uygulaması altıncı kez uzatıldı. Tunus Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, olağanüstü halin Temmuz sonuna kadar devam edeceğini belirtti. İlk kez geçen yılın Ocak ayında dönemin cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Ali'nin devrilmesinin ardından yürürlüğe giren uygulamayla ilgili olarak açıklama yapan Marzuki, son haftalarda asayişte ilerleme kaydedilmesine rağmen, bazı bölgelerde kamu düzeninin risk altında olma durumunun devam ettiğini kaydetti. Tunus'ta olağanüstü hal, asker ve polise durma emrine uymayanlara ateş açma izni tanıyor.

KAYNAKLAR






TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
30.04.2012


TUNUS’TAKİ SON GELİŞMELER

Geçtiğimiz günlerde ABD, Tunus’a 32 milyon dolar demokrasi yardımı yapacağını beyan etmiştir. Tunus’a ziyarette bulunan AFRICOM komutanı, 16 ay önceki halk ayaklanması ile Arap dünyasında ayaklanmaların yolunu açan Tunus’a 32 milyon dolar askeri yardım vereceğini kamuoyuna duyurmuştur.

ABD Afrika Komutanlığı olarak bilinen AFRICOM’un komutanı olan F. Ham tarafından açıklanan yardımın dışında, 35 Tunuslu askerin de ABD’de eğitim gördüğü kaydediliyor. Son 10 yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim gören Tunuslu asker sayısı ise 4 bin olarak açıklandı.

Peki, ABD Tunus’a neden askeri yardımda bulunma gereğini duymuştur?

Bu sorunun cevabını bu şekilde açıklayabiliriz: Tunus’a demokrasiye geçişte yardımda bulunmak nitekim geçtiğimiz günlerde Tunus Cumhurbaşkanı Marzuki, uluslar arası desteğe ihtiyaçları olduğunu da belirtmişti. Öte yandan, General Carter, Tunus’u “Afrika’daki terör gruplarının tehdidi ve kıtadaki yasadışı silahların artışı” konusunda uyardı. Özetle, askeri işbirliğinin dışında, ABD, demokrasiye geçiş döneminde borçlarını ödeyebilmesi ve ekonomisini canlandırmaya yardımcı olmak için Tunus’a 100 milyon dolar verme niyetinde.

Daha önce de Tunus kara, hava ve deniz kuvvetlerine mensup 4 bin askeri Amerikan askeri akademisinde eğittiklerini belirten General Carter Ham, Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Afrika’da silah kaçakçılığında ve başta el-Kaide olmak üzere terörist grupların etkinliğinde artış olduğunu söyledi. General Carter Ham, “Libya’dan Tunus’a silah kaçakçılığı son derece tehlikeli boyutlara ulaştı. Bu mesele dünya ve bölge ülkelerinin terörist grupların bu silahlara ulaşmasını önlemek için adım atmasını gerektiriyor” dedi.

Tunus’taki bir diğer önemli gelişme de Tunus'ta televizyon baskınıdır. Bu baskının sonucunda 5 kişi yaralandı.

Tunus'ta aşırı dincilerin, önünde gösteri yaptıkları devlet televizyonunun çalışanlarıyla çatışması sonucu 5 kişi yaralandı. Resmi haber ajansı, çatışmalarda yaralanan 2'si polis 5 kişiden birinin durumunun ağır olduğunu duyurdu.

Tunus'ta aşırı dinci göstericiler son 50 gündür Vataniye televizyonu önünde oturma eylemi yapıyordu. Göstericiler, kanalda eski rejimden çalışanların bulunmasını protesto ettiklerini savunuyordu.

Tunuslu muhalif milletvekilleri televizyon çalışanlarını desteklerken, liberal İlerici Demokrasi Partisi'nin kurucusu Necib Çebbi, hükümeti bu eyleme destek vermekle suçladı ve Adalet ile İçişleri bakanlıklarına, soruna çare bulmaları çağrısında bulundu.

Bu arada, Mozaik FM adlı radyo kanalı, başsavcılığın, oturma eyleminin sona erdirilmesi için 48 saat süre tanıdığını duyurdu.



KAYNAK

tvarsivi.com/tunusda-oturma-eylemi-gerginlige-donustu-25-04-2012



TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
30.04.2012

Bu hafta boyunca Tunus’ta iki önemli açıklama dikkatleri çekti. İlki, Ennahda partisi kurucu üyesinin Suriye ile ilgili yaptığı yorum; ikincisi, Tunus Cumhurbaşkanının İran nükleer enerjisi ile ilgili yorumu. Bunlara şimdi kısaca değineceğim. 

Suriye’de yaşananlar konusunda herkes bir şeyler biliyor. Bu günlerde orada zor günler yaşanıyor. Esad koltuğunu bırakmamak için birçok cana kıydı. Ancak halk onu istemiyor. Bu yaşanan büyük gerginlik çevre ülkeler de etkiliyor. Esad’ın rejimi şuan uluslararası gündeme oturan önemli bir sorundur. Birçok ülke bu konuda çalışma yürütüyor. Ennahda kurucu üyesi de konferansa gittiği Türkiye’de bu konuda konuştu. Ennahda Parti kurucusu üyesi Abdelfettah Mourou Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi tarafından düzenlenen Arap Baharı Konferansı’na (28.04.2012) katıldı. Arap Dünyasının ve Türkiye’nin birçok açıdan benzer olduğunu ve Tunus’un gelişim açısından attığı adımlarda Türkiye’yi örnek aldığını belirtti. Bunun yanı sıra Suriye için de Esad’ın artık gitmesi gerektiğini yoksa sonunun Kaddafi gibi olacağını belitti. Ayrıca Arap Dünyasındaki tüm diktatör rejimlerin gideceğini de belirtti. Esad’ın gitmemesinin nedenini de diktatör bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklandığını belirtti. Tunus, Türkiye gibi birçok ülke ve BM bu konuda birçok görüş bildirdi. Bu konunun artık çözüme kavuşmasını istiyorlar. Bu katliamın durdurulması için çalışıyorlar. Ancak olay hala sıcaklığını korumakta. Yakın gelecek bize bu konu hakkında kesin çözümler getirecektir. 

Bunun yanı sıra Tunus Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki İran enerjisi ile ilgili görüşlerini dile getirdi. Biliyoruz ki İran nükleer enerjisi tartışmalı bir konudur. İran’ın nükleer enerji sahibi olması bile istenmiyor çünkü İran’a güvenilmiyor. Başta Amerika olmak üzere Batılı devletler İran’ın enerji çubuklarını daha fazla zenginleştirmesi sonucu silah elde edebilme ihtimalini göz önüne alarak İran’da nükleerin her türlü varlığına karşılar. 24 Nisan Salı günü İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salehi ve Tunus Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki Tunus’ta görüşme yaptılar. Tunus Cumhurbaşkanı İran’ın nükleer enerjisini barışçıl kullanması yönünü desteklediğini belirtti. Ayrıca Marzouki bölgede v dünyada ikili ilişkilerin güçlendirilmesinde İran’ın rolüne dikkat çekti. Ayrıca Tunus devrimini destekledikleri için Ekber Salehi’ye teşekkür etti. Salehi de İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın selamlarını iletti ve devrimin zaferi üzerine Tunuslu halkı ve hükümeti tebrik ettiğini dile getirdi. İki ülke arasındaki işbirliğinin devam etmesi için çalışacağını belirtti. Bunun yanı sıra Tahran ve Tunus birbirine yakın bölgelerdir ve her alanda işbirliği için büyük potansiyele sahiptir diye ekledi. Ayrıca Salehi Marzouki’yi Ağustos sonlarında Tahran’da yapılması planlanan Bağlantısızlar Hareketinin toplantısına davet etti. Ek olarak bu kritik süreçte Tunus halkının yanında olmaktan mutlu olduklarını belirtti. Ayrıca ülkelerini sahip oldukları zengin kültürel ve dini mirasa dayanarak yeniden inşa etmeleri gerektiğini söyledi. 




TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
23.04.2012


Daha önce de değindiğim gibi Tunus’ta yaşanan devrim Tunus’un siyasetinin yanı sıra ekonomisini de zor duruma sokmuştu. Bununla birlikte Tunus yöneticileri bunun için yardımlara açık olduğunu belirtmişti.
                Bu anlamda Katar 19 Nisan’da Tunus’a 500 milyon dolar ödünç vermek istediğini açıkladı. Bu yardımı Katar Tunus’un merkez bankasının kamu finansmanı için vereceğini belirtti. Kredinin ödemesi beş yıl vadeli olarak %2,5 faiz oranı şeklinde olacak.
                Devrinden sonra Tunus lideri Zine Abidine Ben Ali devrildi ancak bununla birlikte huzursuz geçen zamanlar, grevler, protestolar sürdü. Aynı zamanda turizm gelirleri düştü ve ekonomi %1,8 oranında küçüldü. Şimdi ise ekonomiyi büyütmek için Tunus’un yeni seçilen hükümeti dış destek bekliyor. Ayrıca turizmi artırıcı önlemler almaya çalışıyor.
                Böylece gelen yardımlarla ve geçen zamanla Tunus’un toparlanması söz konusu olabilir. Ancak hükümetin de bu gelen yardımları gerekli ve dengeli şekillerde kullanarak, gelişim için gerekli önlemleri almalıdır.[1]
               
Bununla birlikte Tunus’u ilgilendiren bir başka gelişme İran’ın çağrısıydı. İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber  Salehi Tunus ve İran arasındaki ekonomik, siyasal ve kültürel işbirliğini geliştirmeyi istediğini belirtti.
                Bu işbirliğinin özellikle sanayi ve turizm alanında olması için gerekli zemini oluşturmak için çalıştığını belirtti. Aynı zamanda belirtmek gerekir ki bu ziyaret devrimden sonra Tunus’a İran’dan gerçekleşen ilk üst düzey ziyarettir. Salehi Tunus’un devrimden sonra Arap dünyasında çok etkili bir statü elde etmiş olduğunu da belirtti. Yine Salehi İran ile Tunus arasındaki ilişkinin tarihe dayandığını ve bu ilişkilerin artırılması konusunda çağrıda bulundu. Salehi İki ülke arasındaki mevcut ticaret hacminin 300 milyon dolar civarında olduğunu belirterek bunun daha da yükseltilmesi gerektiğini vurguladı.
                Ziyaret Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdessalem’in daveti üzerine gerçekleşti. Böylece iki ülke arasındaki bağlar kuvvetlendirilerek daha da gelişmesi için çaba harcandığı görüldü.[2]


[1]“ Qatar Lends Tunisia $500 mln”, 19.04.2012, http://af.reuters.com/article/investingNews/idAFJOE83I00R20120419
[2] “Iran Urges Enhance Political, Economic Ties with Tunisia”, 23.04.2012, http://www.irna.ir/News/Politic/Iran-urges-enhanced-political,-economic-ties-with-Tunisia/80093586

TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
23.04.2012

TUNUS-İRAN İLİŞKİLERİ

Geçtiğimiz günlerde Tunus Cumhurbaşkanı Munsef Marzuki, Doha’da yapılan BM toplantısı sırasında BM televizyonuna konuştu. Açıklamasında Tunus’un başarısız olmaması gerektiğine ısrarla değinen Marzuki, uluslar arası toplumdan ülkesinin demokrasiye geçişi için destek istediğini  belirtti. Ülkedeki mevcut durumun çok kırılgan olduğunu, Tunusluların gitgide daha da sabırsızlaştığını ve artık devrimin insanlara bir şeyler getirmesi gerektiğini canlı bir şekilde görmek istediklerini bunun için de özel sektörün Tunus’ta yatırım yapabileceğini de sözlerine eklemiştir. Yaşanan gelişmeler de, Tunus halkının sabırsızlaşmaya ve bu kırılgan durumdan iyice rahatsızlanmaya başladığını göstermektedir. Sonuç olarak, demokratikleşme dalgasının başlatıcısı olarak Tunus, uluslar arası toplumun desteğine ihtiyacı olduğunu açık bir şekilde duyurmuştur. Tunus’taki mevcut durum budur.

 Buna ek olarak İran Dışişleri Bakanı’nın Tunus’a ziyareti de önemli niteliktedir. Tunus-İran ilişkilerindeki gelişmeler nelerdir? Bilindiği üzere iki gün önce, İran Dışişleri Bakanı Salihi, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Tunus’a gitmişti. Devlet televizyonu, resmi davet üzerine Tunus'a giden Salihi'ye siyasi ve ticari heyetin de eşlik ettiğini bildirdi. Salihi'nin iki günlük ziyaretinde öncelikli olarak ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi konularının ele alınacağı belirtilenler arasındadır. Görüşmelerde bölgesel ve uluslararası konularda da fikir alışverişinde bulunulacağı da belirtilmiştir.

Başka bir boyuta geçersek, İran ve Tunus ilişkileri yakın geçmişte ne düzeydeydi? Örneğin; Geçmişte İran ‘Arap Baharına’ ne gibi bir tepki vermişti?

Şimdi ‘Arap Baharı’nın başlangıcına dönerek şunu irdelemeye çalışalım.
İran için ‘Arap Baharı’ ne anlama geliyor, İranlılar Arap Baharını nasıl tanımlıyor?

İran’da o dönemde şu tartışmalar olmuştu: İran için Tunus’ta başlayan dalga Arap baharı mı yoksa ‘İslami Uyanış’ mı?
Arap Baharı ya da İran’da resmi makamların tercih ettiği tabirle “İslami Uyanış”, tüm dünyanın ilgisini çektiği gibi İran’da da yoğun olarak tartışılmıştı. İran yönetimi, Tunus ve Mısır’daki gelişmelerden büyük memnuniyet duyduğunu gizlememişti.

İran’daki resmi söyleme göre bölgede yaşananlar “İslami bir uyanıştır” ve özü itibariyle Batı yanlısı “laik diktatörlükleri” hedef almaktadır. İran yönetici kesimi böyle düşünürken, hemen her dış politika konusunda olduğu gibi Arap Baharı hususunda da İran’da kamuoyu kabaca ikiye bölünmüş durumdadır. Çeşitli yetkililerin ve muhafazakâr basının, yaşananları “Batı ve İsrail karşıtı İslami bir uyanış olarak görmesine” ve İran Devrimi’nden etkilenildiğini savunmasına karşı özellikle reformcu kesimler yaşananları demokrasi ve insan hakları eksenli taleplerin sonucu olarak değerlendirmektedir.

Belki de en dikkat çekici nokta; İran yönetimi Arap Baharının İran İslam Devriminden etkilendiğini ileri sürmektedir. Daha çok iç kamuoyuna yönelik olarak dile getirilen bu söyleme göre devrilen yönetimler Batıcı ve İsrail yanlısıdır.
        
Günümüze bakacak olursak; Tunus'taki yönetim değişikliğinden sonra İran'dan bu ülkeye yapılan ilk üst düzey ziyaretle iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılması hedefleniyor. Belirtildiği gibi bu ziyaretin Tunus’taki yönetim değişikliğinden sonra yapılan ilk ziyaret olması kayda değer bir gelişmedir. Tahran yönetimi, Tunus'taki devrim sürecinde halkın meşru taleplerini desteklemiş, halkın bağımsız iradesinin yönetimde hâkim olmasını savunduğunu açıklamıştı. Dışişleri Bakanı Salihi ise açıklamasında şunlara da yer vermiştir: "Bağdat'ta yapılacak müzakerelerden ümitliyim" İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, ülkesinin nükleer programıyla ilgili "5 1" ülkeleriyle Bağdat'ta yapılacak müzakerelerden ümitli olduğunu söyledi. Çalışma ziyareti için Tunus'a gelen Salihi, "İstanbul'daki toplantının sonuçlarının tatmin edici olduğunu" belirtti. Salihi, Bağdat'taki toplantıdan da ümitli olduğunu vurguladı.

İran ve Tunus arasında ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi için iki ülkede güçlü bir irade olduğunun altı çizilen bu görüşmede İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Tunus, inkılâptan sonra, Arap ülkeleri içerisinde özel bir konuma sahip oldu. Bu ülkede yaşananlar inkılâplar patlamasına yol açtı" diye konuştu. İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi Tunus'ta yaşanan inkılâptan bu yana geçen bir yıllık süreye temasla, Tunus halkı, kurucu meclisini başarıyla kurdu. Ve halka dayalı bir hükümet oluşturdu. Şimdi de, yeni anayasa hazırlığı içerisindedir" dedi. Ayrıca İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi Tunus ve İran ilişkilerinin sürekli olarak, memnuniyet verici bir seyir izlediğini ve iki ülke ticaret hacminin 300 milyon dolara ulaştığını şimdi bu hacmin arttırılması için, iki ülke arasında potansiyelin bulunduğunu belirtmiştir. Tunus'un, ekonomik yapılanmaya ihtiyacı olduğunu hatırlatarak Tunus yetkilileriyle ticaret ve ekonomik ilişkiler konusunu değerlendirdiklerini de söyledi.

Ali Ekber Salihi, İran’da ekonomik ve sanayi dâhil birçok alanda çok iyi bir seviyenin yakalandığını hatırlatarak, İran İslam cumhuriyeti, “Tunus'a bu tecrübelerini aktarmaya hazırdır" dedi. Öte yandan, Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam da, İran dışişleri bakanının ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu ziyaret iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin açılmasına katkı sağlayacağını ve iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesine hazır olduklarını söyledi.

Tunus-Türkiye boyutuna da bakacak olursak,
Bir diğer önemli gelişme, Türkiye ile Tunus arasında turizm işbirliği çerçevesi çizilmesidir.

Tunus’a ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ''Türkiye olarak Tunus'un demokratikleşmesi, insan hakları ve özgürlüklerine dayalı yeni bir yaşama ve yönetme biçimini başarıyla uygulaması konusunda üzerimize düşeni yapmaya çalışacağız'' ifadelerini kullanmıştır. Bakan Günay, Tunus Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki'yi ziyaret etti. Daha sonra Tunus Kültür Bakanı Mehdi Mabrouk'u ziyaret eden Günay, Mabrouk ile Türkiye-Tunus Arasında 2012-2014 Kültür Anlaşması Değişim Programı protokolünü imzaladı. Bakan Günay, protokol töreninde, iki gündür Tunus Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Turizm Bakanı ve Kültür Bakanı ile çok faydalı görüşmeler yaptıklarını söyledi. Bu gelişmeler de gösteriyor ki Tunus Türkiye ilişkileri gün geçtikçe daha da iyi bir konuma gelmektedir. Bu dikkat çekicidir.

Türkiye ve Tunus için kültür ve turizm konusunda son derece yararlı bir çalışma programı oluşturduklarını ifade eden Günay, gelecek günlerde somut bir çalışma programını başlatacaklarını bildirdi. Sonuç olarak Günay, kâğıt üzerindekileri uygulamaya sokabilmek için de bütün güçleriyle çalışacaklarını bildirdi.

Neticede Türkiye Tunus gibi ülkelerde bir takım demokratik sonuçların ortaya çıkması için büyük bir uğraş vermektedir. İran’ın buradaki durumu ise biraz daha farklı bir boyuttadır. Demokratik olmayan İslami iktidar önerisi sunan İran bu bakımdan Türkiye kadar uğraş içerisinde değildir.

İran'ın, Arap Baharı'nın yol açtığı değişimlerin 1979 yılındaki İran İslam Devrimi'nden modelini alan bir ''İslami uyanış'' olduğu iddia edilirken, bu görüşlerin, İran'ın Arap dünyasındaki görünümüne zarar verdiği, Türkiye'nin ise ''laik ve demokratik iktidar ile İslamiyet harmanlayan bir model'' olarak cazibesini artırdığı ifade edilmektedir.  Gerçekten, Arap ülkeleri nezdinde Türkiye’nin cazibesi artmış mı bulunmaktadır? Arap Baharı’yla birlikte Türkiye’nin hesabı değişti mi? İran’ın popülerliği azalmış mıdır? Aslında Türkiye Mısır, Libya ve Tunus’taki yeni yönetimlerle bağları güçlendirmek için bu ülkeye ziyaretler düzenlerken İran’ın böyle bir hareketlilik içinde olmadığı da gözlenmektedir.


KAYNAK



TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
16.04.2012

TUNUS’TA PROTESTOLAR VE BOYUTLARI

Ortadoğu ülkeleri denildiğinde ilk olarak baskıcı rejimlerden oluşan ve halkın da bu baskıcı rejimlere boyun eğdiği halklardan oluşan ülkeler akla gelmektedir. Ancak Tunus bu ülke tanımına girmediğini somut olarak göstermiş bulunmaktadır. Bir kere Tunus, bir üniversiteli gencin kendini yakmasıyla başlayan Arap baharı süreciyle birlikte bu tabuyu yıkmıştır. Sonucunda, “Demokratikleşme “sloganları atılmasıyla birlikte bu dalga hızla yayılmaya başlamıştır. Öte yandan ortada bir gerçek de vardır; birtakım ülkeler bu süreci sancılı atlatmıştır. Günümüze bakacak olursak, Tunus bu aralar birçok protesto ve gösterilerle karşı karşıya kalmaktadır. Hatırlanacağı üzere daha geçenlerde, Tunus’ta on binlerce insan İslam şeriatının uygulanması talebi nedeniyle sokaklara dökülmüştü. Diğer cephede, sivil toplum örgütlerinden yaklaşık 2 bin kişi Şehitler Günü nedeniyle yürümeye çalışırken polis engeliyle karşı karşıya kalmışlardır ve sonucunda bilanço şudur: 15 gösterici yaşamını yitirmiş ve 8 polis de yaralanmıştır. Sonrasında Başbakan Gannuşi açıklamalarında şunlara yer vermiştir: “Tunus’taki karmaşa Tunus’u tehdit ediyor ve bu tehdidin de diktatörlükle ilgisi yoktur.” Gannuşi, bu görüşünü ısrarla dile getirmektedir. Tunus Devlet Başkanı Monsef Marzuki ise, başkent Tunus'ta Şehitler Günü'nde düzenlenen gösteriyle ilgili olarak, ''şiddetin kabul edilemez düzeye çıktığını'' söyledi.


Peki, şehitler gününün anlamı nedir?
Fransız askerlerinin 9 Nisan 1938'de Tunus'ta bir parti liderini tutuklamasını protesto eden göstericilere ateş açması Tunus’ta Şehitler Günü olarak anılıyor.

Bu arada bu gelişmelere ek olarak, Tunus'un sol partisi Ettakatol, bu gösterilerin şiddet kullanılarak bastırılmasıyla ilgili soruşturma talebinde bulunduğunu da belirtmemiz gerekir.

Bunların hemen öncesinde ise şu gelişmeler meydana gelmiştir: Burgiba bulvarında gösteri yasağı kalktığı Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklanmıştır. Tunus İçişleri Bakanı Ali Larayed, başkent Tunus'un merkezindeki simgesel önemi bulunan Burgiba bulvarında gösteri yasağının kaldırıldığını bildirmiştir. Ayrıca, Larayed, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, bulvarın gösteri yapmak, gezinmek veya çalışmak isteyen tüm Tunuslulara açık olduğunu da belirtmiştir.

Başkent Tunus'ta önceki günlerde aşırı dinci göstericilerin sanatçılara saldırmasının ardından çıkan olaylardan sonra bu karar alınmıştır. Neticede Bakanlık, bulvarda ve civarındaki esnaf ile turistik kuruluşların temsilcilerini dinledikten sonra gösteri yasağını kaldırmaya karar vermiştir.

Bakanlar kurulunda ayrıca 9 Nisan'da meydana gelen olaylarla ilgili bağımsız bir komisyon kurulması kararlaştırılmıştır. Burgiba bulvarındaki gösteri yasağını geçen pazartesi protesto etmek isteyen yüzlerce kişi polisin sert müdahalesiyle karşılaşmış, bu, ülke genelinde tepki yaratmıştı.

Öte yandan, Tunus devrimi ve Arap baharının simge kenti ülkenin orta kesimlerindeki Sidi Buzid'de, eğitimciler ve kamu çalışanlarının, "bölgenin yoksulluğunun giderilmesine karşı verilen sözlerin tutulmadığı" gerekçesiyle greve gitmeleri dolayısıyla, okullar ve idari kuruluşlar açılmamıştı.

Ülkenin en büyük işçi konfederasyonunun çağrısıyla, yüzlerce kişi kent merkezinde gösteri yaptı ve yetkilileri sözlerine sadık kalmamakla suçlayarak hükümet karşıtı sloganlar attı. Dolayısıyla, göstericiler, başkent Tunus'taki gösteri yasağını da protesto etti.

Sonuç olarak; Tunus’ta iktidardaki En Nahda Partisi, İslam kanunlarını anayasaya koymayı reddederek laiklere teminat vermiş oldu; ancak öte yandan En Nahda din alanını Selefilere bırakmaya da hiç niyetli olmadığını göstermiştir.
İlerleme yanlısı olanlar, En Nahda’nın şeriat kurallarını anayasaya almamasını belki bir zafer coşkusuyla değil ama memnuniyetle karşılıyor. İşte bu gelişme, En Nahda’nın artık dini siyaset yapmayan bir ülke olduğunu kanıtlamaktadır. Neticede geçmişte şeriata bağlı olduğunu hep söyleyen En Nahda için bu önemli bir adımdır.  Ancak bu gelişmeden memnun olmayan radikal İslamcılarIN yeniden seçimlere katılarak En Nahda’nın bu dönüşümüyle hayal kırıklığına uğrayanların oylarını çekebilmeyi düşündüğü de gerçektir.

Tunus'ta Selefi hareketler İslam Şeriatı'nın uygulanmasını isterken, uzun yıllar İslam dünyasında bazı gruplar tarafından İslamcı entelektüel olarak kabul edilen Raşid El Gannuşi'nin anayasanın İslami olmasına karşı olduğu gözleniyor. Tunus'ta yeni dönemin anayasası üzerinde çalışmalar sürerken, iktidar partisi İslamcı Ennahda'nın üst düzey siyasetçilerinin, Selefiler'i "Şeri Anayasa" konusundaki ısrarlarından vazgeçirmeye çalıştığı iddia edilmişti. Ennahda lideri Raşid el-Gannuşi, yeni anayasanın Şer’i hükümler üzerine inşa edilmesine karşı olduğunu, ama siyasi barışı koruma konusunda da endişeli olduğunu söylemişti.

"Biz Selefiler ile görüşmelere başladık. Başlangıç özellikle bu tür hassas konularda her zaman zordur" diyen Gannuşi, Selefiler'i "dernekler veya siyasi partiler gibi bir yasal çerçeve içinde çalışmaya teşvik ettiğini" söylemişti. Fransız Le Figaro gazetesine konuşan Gannuşi, Şeri anayasayı desteklemenin "meşru bir hak" olduğunu da sözlerine ekledi.

Selefiler'in şiddete başvuracaklarına inanmadığını kaydeden Ennahda lideri "Çoğu şiddeti reddediyor, onlarla diyalog mümkün" dedi. Ancak bugün gelinen durum da ortadadır. Aslında Ennahda Partisi belki de şunu uygulamaya koymak istiyor: önce halkın güveni kazanmak ve sonra da bunu herkesçe kabul görebilecek bir duruma getirmek. Aksi halde bir topluma bazı şeyleri kolayca dayatamazsınız.

KAYNAKLAR

La Presse de Tunusie
www.timetürk.com
http://www.gazete5.com/haber/tunuslu-lider-gannusinin-internet-sitesi-hacklendi-haberleri-210590.htm


TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
16.04.2012


Geçtiğimiz yıl Arap Baharı ile başlayan yenileşme ve modernleşme hareketleri başladığı noktayı da aşarak çevre ülkelere de yayıldı. Bununla birlikte bildiğimiz gibi bu süreç ülkeleri ekonomik yönden de etkiledi. Hatırlarsak geçtiğimiz haftalarda Amerika Birleşik Devletleri yönetimi Tunus’a mali yardım yapacağını açıklamıştı. Şimdi ise Tunus ve çevre ülkeler yeni bir girişim dönemi içine girmiş bulunmaktadır.
Mısır, Tunus, Fas, Ürdün ve Birleşik Devletlerin hükümetleri bir araya gelerek artan istihdam ve ekonomik büyümeyi desteklemek için gerekli girişimleri sağlamak amacıyla çalıştıklarını ve bu yatırımlar için hazır olduklarını belirttiler. Bu anlamda Amerika Birleşik Devletleri, Arap ülkeleriyle Çarşamba ve Perşembe günü Ürdün’deki Ölü Deniz’de görüşme yaptı. İki günlük görüşme sonunda Amerika Dışişleri Bakanlığı ortak ülkelerle aralarında ticaret ve yatırımı artırmak için çabalama ve aynı zamanda bölgesel rekabet gücünün arttırılması için yeni fırsatları değerlendirme sözü verdi. Hem kısa vadede hem de uzun vadede ticaret ve yatırımı geliştirmek ve aynı zamanda ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamak amaçlanmıştır. Bu anlaşma diğer ikili ticaret ve yatırım anlaşmaları üzerine inşa edilecektir. Aynı zamanda Amerika ve onun ötesinde olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde de ticaret ve yatırımı artırmak için ortak bir yaklaşım amaçlanmıştır.[1]
Böylece yapılan bu anlaşmalar ve görüşmeler çerçevesinde bu ülkelerin ekonomilerinde ve bununla bağlantılı olarak siyasetinde olumlu yönde gelişme sağlanacaktır.
Gündemi kurcalayan bu olayın yanı sıra Tunus’ta pazartesi günü başkentin Burgiba caddesinde şehitler günü dolayısıyla iki bine yakın kişi toplandı ve yürüyüş yaptı.
Zine El Abidine Ben Ali’nin devrilmesinden bu yana Tunus en kötü şiddet gününü yaşadı. Geçtiğimiz pazartesi günü binlerce kişinin sokağa döküldüğü protestoda en az 15 sivil ve 8 polis yaralandı. Kara pazartesi olarak anılan ve faşist davranışlar sergilenen protesto, yasağa rağmen başkentin Burgiba caddesinde yapıldı. Protestocular Ennahda ofislerine saldırdılar ve çatıya çıkarak pankart açtılar. Bunun üzerine güvenlik güçleri 6 kişiyi tutukladı.
Tunus İçişleri Bakanı kara pazartesi olarak anılan protestodan sonra şehirde yapılan gösterilerin yasağını kaldırdığını duyurdu. Çarşamba günü ise bu protesto için araştırma yapmak amacıyla bir komisyon kurulacağını açıkladı. İktidar koalisyonu ve muhalefet partilerin milletvekilleri şehitler günü münasebetiyle sivil toplum örgütleri ve sendikaların gösterilerini dağıtmak için kullanılan şiddeti kınadı. Aynı zamanda Ennahda parti başkanı da şiddet olaylarını kınadı ve ülkenin tekrar otoriter yönetime gittiği yönündeki iddiaları reddetti.[2]


[1] US, Egypt, Jordon, Morocco, Tunisia to Build New Trade Investment Partnership, 12.04.2012, http://www.rttnews.com/1859459/us-egypt-jordan-morocco-tunisia-to-build-new-trade-investment-partnership.aspx?type=gn&Node=B1


TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
09.04.2012
TUNUS, ETNİK YAPISI VE ŞERİAT

Öncelikli olarak; Tunus’taki İslami mezheplerini incelemeye başlarsak, şöyle bir durumla karşı karşıya kalmaktayız: Tunus’u yönetenlerin tarih boyunca izledikleri siyasetleri; bu ülkede “Maliki” mezhebinden başka bir mezhebin yayılmamasına yönelik olmuştur. Bundan dolayıdır ki Tunus halkının mezhebinin çoğunluğunu Malikiler oluşturur; ancak bunun haricinde başka mezhepler de yer almaktadır. Örneğin;  ülkede Maliki mezhebinin haricinde “Şia”, “Hanefi” ve “Abazi” (havaricin kalıntıları olan mezhep) mezhepleri de bulunmaktadır.

Bu ülkedeki lâik rejim yönetimlerinin getirisi belki de şu olmuştur; ülkedeki bazı Müslümanların – Din ve Kuran’a oldukça bağlı olmalarına rağmen- dine bakış açıları özünde seküler bir yapıya sahiptir. Örneğin; başörtüsünün ve hicabın Müslümanlığın bir cüzü olmaması seküler bir yapıya önektir ve buna göre onlar için hicapsız olarak açık bir şekilde dolaşmak gayet normal bir durumdur; ama şimdi öyle bir durum oluştu ki tarihin yeniden canlandırılması ve Fatımiler gibi bir konuma gelmeyi arzulamaktadırlar.

Öte yandan, Tunus’un etnik yapısına genel olarak göz atacak olursak; Tunus nüfusunun % 96,5’ini Araplar oluşturmaktadır. Arapların tamamına yakını Müslüman’dır. Bunun yani sıra % 3 oranında Berberiler vardır. Berberilerin tamamı Müslüman’dır. Ayrıca az sayıda Yahudi ve Avrupa kökenli Hıristiyan bulunmaktadır.[1] Bununla bağlantılı olarak, geçtiğimiz günlerde Tunus’ta anayasanın İslamı temel alıp almayacağı tartışmaları yapılmaktaydı. Öyle ki Ennahda partisinin şeriatla arasına mesafe koyduğu da belirtilmişti. Tunus’un etnik yapısında şaşırtıcı olmayan bir şekilde çoğunluğu Araplar oluşturmaktadır; ancak öte yandan kendisini “ılımlı İslamcı” olarak tanımlayan Tunus’un iktidar partisi Ennahda partisi ise açıklamasında anayasanın İslamı temel almayacağına yer vermişti. Son olarak gelen haberler arasında şu vardır: Tunus’taki İslam yanlıları bugünlerde ilk elektronik gazetelerini çıkarmışlardır, bu gazeteyle birlikte amaçlanan ise şudur: Müslümanların tek hedef üzerinde birleşmesinin sağlanmasıdır. Tunus El Dareyn ismi ile yayına başlayan gazetenin ilk sayısında şu ifadelere yer verilmiştir: ‘Bu yeni doğmuş gazete hakkın ve gerçeğin yanında olacak, Müslümanları savunacaktır. Bunu yaparken izleyeceği yol da objektiflik ve ifade, haberi nakletmede İslami ahlak anlayışı standartlarına bağlılık olacak.’ Gazetenin ilk sayısında çeşitli makaleler de yer alıyor. Bu makaleler arasında da ‘Anayasada şeriat kavgasının bittiğini kim demiş?’, ‘Bazı dindarlar muameleleriyle Müslümanların imajlarını ve itibarlarını gerçekten sarsıyor mu?’ gibi başlıklar dikkat çekiyor.

Sonuç olarak, Tunus iktidarındaki Nahda Hareketi geçen Pazartesi günü İslam’ın yasa koymada temel kaynak olmayacağını açıklayarak ülkede eski başkan Zeynel abidin Bin Ali’nin devrilmesinden bu yana devletin kimliği hususunda ortaya çıkan tartışmalara son noktayı koymuş bulunmaktadır. Nahda Hareketi’nden yetkili Amir El Arid şöyle konuştu: ‘Hareket, eski anayasanın ilk bölümünü; hiç değişiklik yapmadan olduğu gibi korumaya karar vermiştir.’ Tunus eski anayasasının ilk bölümünde ‘Tunus; dili Arapça, dini İslam olan özgür bir devlettir’ ibareleri yer almakta olup İslam’ın yasa koymada temel kaynak kabul edileceğine dair bir ifade içermemektedir. Bununla alakalı olarak Gannuşi’nin de açıklamalarına göz atacak olursak eğer; Tunus'ta seçimlerden birinci çıkan Nahda Partisi lideri Raşit El-Gannuşi, Nahda'nın demokratik bir devlet oluşturmada başarılı olduğunu ifade etmiştir. Kudus Press'in haberine göre, Raşit El-Gannuşi, yeni anayasa oluşumuyla ilgili şunları söyledi:

"Partimiz 1959 Anayasası'nın birinci bölümünün değiştirilmemesi yönünde kararlıdır. Birinci bölümde, din ile ilgili maddede hiç bir değişikliği, geri adımı ve yeni bir yorumu kabul etmiyoruz. Parti olarak hassasiyetimiz ve kararlılığımız, Tunus'un demokratik bir İslam devleti olarak başarıyla kurulmasıdır. Dolayısıyla kamuoyunda El-Nahda'nın bu konuda geri adım atmaya yöneldiği yönündeki haberler, tamamen asılsızdır."

El-Gannuşi ayrıca, "Anayasalar çok önemlidir. İhtilaflar üzerine değil, müşterekler üzerine yapılır. Her kesimin hukuku korunur" diyerek, toplumun değişik kesimleri arasındaki uzlaşıya verdikleri önemi vurguladı.[2]

Özetleyecek olursak, görüldüğü üzere Ennahda partisi son noktayı koymuş ve kararını vermiştir. Bu kararın, laik ve liberal kesime rahat bir nefes aldırdığı söylenebilirken, öte yandan da Selefileri kızdıracağını söyleyebiliriz. Hatırlanacağı üzere, selefiler yeni anayasada şeriatın yer almasını istemişler ve bunun için gösteriler düzenlemişti. Sonuç olarak; selefilerin tepkili olduğunu da rahatlıkla ifade edebiliriz.


TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
09.04.2012



TUNUS’UN EKONOMİSİ
2010 yılı sonlarında başlayan Arap Baharı süreci Tunus’u birçok açıdan olumlu ve olumsuz bir şekilde etkiledi. Eylemler sonucunda Zeynel Abidin Bin Ali’nin diktatör rejimi devrildi. Ancak bunun yanı sıra yaşananlar nedeniyle hem turizm konusunda hem yatırımlar ve ticaret konusunda gelirler büyük oranda azaldı.                                                                                                                                                                Arap Baharı’yla yeni bir sürece giren Tunus’un bu anlamda ekonomik ve siyasi açılımlara da ihtiyacı var. Yaşanan bu süreç ile birlikte turizm gelirleri azalmış, yatırımlar azalmış, ticaret hacminde küçülme yaşanmış ve bununla birlikte ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası da düşmüştür. Bu anlamda ülke bu süreci olumlu bir şekilde tamamlamak için bu sorunların çözülmesi için uğraşmalıdır. Tunus kendisinin yaptığı çabaların yanı sıra gelişmiş ülkelerden de yardım beklemektedir. Bununla birlikte turizm için yine tercih edilen bir ülke olmak istemektedir.                                                                          Ülkenin Arap Baharını başlatması ve diktatör rejimi devirmesi ile amaç tamamlanmış olmamaktadır. Ülkenin gelişmesi ve kalkınması için çaba sarf edilmeli eylemlerin başladığı dönemki noktadan çok daha ileriye gidilmelidir. Bu sadece ekonomik kalkınmayla değil hem insan hakları hem sosyal düzen bağlamında yaşanmalıdır.                                                                                                                                              Bununla birlikte geçen süre ile ülke daha iyi bir konuma doğru gitmektedir. Ekonomisi ilk güne oranla daha da artar hale gelmiştir. Turizm konusunda da canlanmalar vardır. Gelişmiş ülkeler Tunus’a kalkınması için mali destek vermektedir. Bunun yanı sıra hükümet de 2015 yılına kadar %7 oranında bir büyüme beklemektedir. Ayrıca yatırımların artmasını sağlamak için GSMH’nın da %26 oranında artmasını sağlayarak bu günkü oranından (%6,4) daha yüksek hale gelmesini amaçlamaktadır. 2011 yılında %-2,2 oranında negatif bir büyüme gerçekleşirken bu oran 2012 de değişmiştir ve bu oranının %3,5’e çıkarılması hedeflenmektedir. Bununla birlikte Tunus Asya, Afrika, Amerika kıtasıyla işbirliği gerçekleştirirken Avrupa Birliği ile imtiyazlı ortaklık gerçekleştirmek amacındadır. Böylece ekonomisini, kalkınmasını daha ileri bir noktaya taşıyacak pozisyonlara sahip olabilecektir.                                                                                                                                                                   Görülüyor ki Tunus eğer gayret gösterirse içinde olduğu darlıktan çıkarak daha ferah bir yapı oluşturabilecek. Bunun için hem diğer ülkelerle işbirliğini geliştirme yoluna gitmiş hem de kendi içinde bazı önlemler almıştır. İlerleyen yıllarda gösterilen çabalarla Tunus’u başladığı noktadan çok daha ileride görmek mümkün olacaktır.



TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
02.04.2012




Geçtiğimiz yıl Bin Ali rejiminin devrilmesinden sonra kurucu meclis seçilmişti. Bu kurucu meclis Tunus için geçiş döneminin en önemli ayağı olan yeni anayasayı oluşturmaya çalışıyor. Ülkedeki bazı gruplar oluşturulacak bu yeni anayasanın mevzuatının temel kaynağının İslam hukuku olmasını talep ederken Tunus’taki laik kesim yeni oluşturulacak anayasanın laiklik ilkelerine dayalı olmasını istiyor. Bu gruplar taleplerini gösteriler yaparak duyurmaya çalıştılar. Daha önce değinmiş olduğumuz gibi laik gruplar gösterilerde bulunmuştu. Bunun yanı sıra geçtiğimiz Pazar günü Müslümanların kitabının Tunuslu laikler tarafından tehdit altında olduğunu savunan 8000 den fazla katı İslamcı grup Tunus’un merkezinde toplandı. Halkımız hilafet istiyor diyerek Tunus saat kulesinin üzerinde çıkıp siyah hilafet bayrakları salladılar.[1]

Pazartesi günü iktidarda olan Ennahda partisi bir açıklama yaptı ve önceki anayasanın(1959 Anayasası) birinci fıkrasını değiştirmeden korumaya karar verdiklerini ve devletin laik yapısını koruyacaklarını belirtti.  Ayrıca biz halkımızın bölünmeler yaşamasını değil birlik olmasını istiyoruz şeklinde söylemlerde bulundu. Aynı zamanda Ennahda lideri Reşid El Gannuşi demokratik ve laik devlet ilkelerini garanti ederken Tunus’un Arap-Müslüman kimliğini de korumayı amaç edindiğini belirtti. Ennahdanın bu tutumu merkez sol muhalefe partileri tarafından memnuniyetle karşılanırken Selefileri kızdırdı [2]                                                                                                                                           

Kurucu Meclisin anayasayla ilgili geçen hafta yayınladığı mektubu da hatırlarsak: Anayasanın on sekiz ay içinde tamamlanmasını beklediklerini açıkladılar. Ayrıca anayasa mecliste basit çoğunluk ile kabul edilecek. Eğer basit çoğunluk sağlanmazsa anayasa referanduma sunulacak. Hazırlanmış olan anayasa taslağında geçen haftada değinmiş olduğumuz üzere temel hak ve özgürlüklere genişçe yer verilmiştir. Ancak bu bilgiler hala taslak aşamasında. 

Sonuç itibariyle yeni hazırlanan anayasa üzerinde iki talep var: Anayasanın kaynağının şeriat olmasını isteyenler ve yine anayasanın kaynağının laik esaslara dayalı olmasını isteyenler. Bu anlamda anayasa üzerinde Ennahda yönetiminin tutumu önemli olacak. Ennahda lideri Gannuşi devletin laik yapısını koruyacağını belirtse de anayasanın içeriği hakkında kesin tutumunu şimdilik belirtmedi. İlerleyen günlerde yaşanan gelişmeler bu konu hakkında bize daha fazla bilgi verecektir.

Bu gelişmenin yanı sıra ekonomik anlamda da önemli bir gelişme yaşandı. Tunus da geçen yıl ocak ayında Bin Ali’nin devrilmesi ile başlayan Arap Baharı süreci bu ülkeyle kalmayıp diğer Arap ülkelerine de yayıldı. Mısır, Libya, Yemen’de bu süreci aşarak otoriter liderlerini devirdi. Suriye de ise Beşar Esad’a karşı hala devam eden bir muhalefet var. Bununla bağlantılı olarak Amerika başkanı Barack Obama yönetimi Arap Dünyasında olan bu yeni değişiklikleri yakından takip ettiğini ve yeni demokratik ilişkiler kurulması için bu bölgeye öncelik verdiğini belirtti.Tunus devrimden sonra ekonomik, siyasal ve sosyal olarak bir geçiş aşaması yaşıyor. Ekonomide yaşadığı sıkıntılara geçen haftalarda değinmiştik. Bununla birlikte turizminde eski canlılığını kaybetmesi ekonomiyi daha kötü duruma getirmişti. Bin Ali rejiminin devrilmesiyle birlikte bu otoriter liderden Dünya Bankası ve Batı Afrika Kalkınma Bankalarına olan borçlar kalmasıyla durum daha sıkıntılı bir pozisyon almıştı. Tunus bu sıkıntıları aşmak için geçtiğimiz haftalarda yeni bir Marshall programı istediğini belirtmişti. Bununla birlikte bu hafta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Tunus’a $100 milyon hibe yapacağını açıkladı. Clinton bu yardım ile ekonomide bir nebze olsun ilerleme kaydedilmesini umuyor. Ayrıca Amerikan yönetimi Tunus’a yatırımları artırma sözü verdi.[3]
Tunus gelecek olan bu yardımlarla ve devrimin üzerinden belli bir süre geçmiş olmasıyla artık toparlanma sürecine girecektir. Bu yıl turizm gelirlerinin de artmasını beklediği gibi ekonomisinde de gözle görünür bir canlanma yaşayacaktır.


[1] “Several Thousand Salafists Demonstrate for Islamic Law Attack Dramists in Tunis”, 25.03.0212, www.tunisia-live.net/2012/03/25/several-thousand-salafists-demonstrate-for-islamic-law-attack-dramatists-in-tunis/
[3] “US will Provide $US100 Mil to Tunisia”, 30.03.2012, bigpondnews.com/articles/World/2012/03/30/US-will-provide-US100-mill-to-Tunisia-734463.html 


TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
02.04.2012


TUNUS’’TA NELER OLUYOR?


MART 26, 2012: Tunus’ta düzenlenen yeni anayasa İslam’ı temel almayacak ilk gelen haberler arasındadır. Geçtiğimiz günlerde, Tunus’un iktidar partisi olan Ennahda Partisi, yeni anayasanın İslam’ı esas almayacağını açıklamıştır. Buna ek olarak; partinin üst düzey yetkilisi Ziat Dulatli açıklamasında şu ifadelere yer vermiştir: “Anayasanın ilk maddesi aynı kalacak ve yeni anayasa oluşturulurken İslam temel alınmayacak “

Tunus, bu aralar anayasada İslam’ın ne rol oynayacağı konusunda İslami kesim ile laik protestoların arasında kalmış gözükmektedir. Protestolarla karşılaşması da bunu destekler niteliktedir. Öte yandan İslami kesim, yeni anayasanın şeriatı temel almasını isterken, ülkedeki solcularla liberaller, bunun hayata geçmesinden endişe duyuyor. Bu gelişmeler, ‘En Nahda, şeriatla arasına mesafe koydu’ tarzında açıklamalarla basında yer almıştır.

Tunus'ta iktidardaki koalisyonun en büyük ortağı olan En Nahda partisi yetkilileri, yeni anayasada şeriata yer verilmesi yönündeki girişimleri desteklemeyeceklerini bildirdiler. 'Ilımlı İslamcı' diye tanımlanan En Nahda partisinin önde gelen isimlerinin ifadeleri arasında, eski anayasada yer alan "Devletin dini İslamiyet’tir" ifadesinin değiştirilmeyeceği gibi açıklamalar da yer almaktadır. Tunus’un anayasasındaki ilk maddesi durumu az veya çok özetlemektedir aslında. Tunus'un 1959 yılından beri yürürlükte olan anayasasının ilk maddesinde, "Tunus, dini İslam, dili Arapça olan özgür, egemen ve bağımsız bir devlettir ve Cumhuriyetle yönetilmektedir." deniyor.

En Nahda partisinin üst düzey isimlerinden Ameur Larayed, yerel basına açıklama yapmış ve açıklamasında şu ifadelere yer vermiştir: "Parti, eski anayasanın ilk maddesinin aynen korunmasını kararlaştırdı. Biz, halkın birlik içinde olmasını istiyoruz, toplumda bölünmeler istemiyoruz." dedi.

Buradan kayda değer bir başka gelişmeye geçecek olursak;
Perşembe, Mart 29, 2012: ABD, Tunus’a yardım etmek için 100 milyon dolar borç vermiş bulunmaktadır. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Tunus’a borçlarını ödemesi için ABD tarafından 100.000.000 $ verilecektir” dedi. Bu sıcak gelişme de Tunus’tan gelen önemli haberler arasındadır. 

ABD’nin Tunus’a borç vermesinin nedeni ise; Tunus’ta geçen yıl yönetim değişikliği yapıldığı bilinmektedir. ABD’nin bu yardımı sağlamasındaki amaç ise bu yönetim değişikliğinden sonra ekonomisini iyileştirmeye çalışan Tunus’un borçlarını ödemesi için yardımda bulunmaktır. Bu sebeple de ABD Tunus’a 100 milyon dolar yardım yapılacağını Hilary Clinton aracılığıyla açıklamış bulunmaktadır. Bu yardım için Kongreden onay alınması gerektiğini de belirtmem gerekecektir. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, paranın Tunus'un Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası'na borçlarının ödenmesi için kullanılacağını da ifadelerine eklemiş bulunmaktadır.



Son olarak bunun yanı sıra, ABD ve Tunus yönetimlerinin, hâlihazırda kredi garantisi anlaşması görüşmeleri yaptığı da gelen haberler arasında bulunmaktadır.

MART 30, 2012:  Bir diğer gelişme ise Tunuslu Yahudilerin selefileri şikâyet ettiğinin bildirilmesidir. Yapılan gösterilerde Yahudi karşıtı sloganlar atılması üzerine Tunus'un Yahudi cemaati, hükümete resmen şikâyette bulundu. Tunus'un 1,500 civarında nüfuslu Yahudi azınlığı, geçen yıl Devlet Başkanı Bin Ali'nin devrilmesini izleyen seçimlerde İslamcı partilerin yükselişinden huzursuz durumdadır. Başka bir boyutu ise; Geçen Pazar günü başkentin merkezinde yapılan Selefi mitinginde konuşan bir imam Yahudi düşmanı sloganlar atmış, Tunusluları "ayaklanıp Yahudilere savaş açmaya" çağırmıştı.

Bu gelişmeler, ülkenin yeni anayasasının hazırlandığı şu günlerde hukukun şeriata göre şekillenmesi talepleriyle de eş zamanlı gelişmelerdir. Bu sebeple, 10 milyon nüfuslu Tunus'un küçük ama köklü Yahudi cemaati gelişmeleri kaygıyla izliyor. Yahudi cemaatinin lideri Roger Bismuth "Polisin verdiği bilgiye göre gösteride yaklaşık 7 bin kişi vardı. Birisi 'Yahudilerin kökünü kazıyın, öldürün tamamen yok edin' diye bağırıyor, kalabalık da tekrar ediyordu" diye anlatıyor.

Selefiler İslam’ın daha katı bir yorumunu benimsemektedirler ve şu anda Tunus hükümetinde çoğunluk değildirler. Öte yandan ülkeyi yöneten koalisyonun büyük ortağı Ennahda partisi ise daha kapsayıcı bir İslami çizgiyi savunuyor. 

NİSAN 1, 2012:  Tunus'ta 23 Ekim'de yapılan seçimleri kazanan Ennahda partisinin lideri Raşid Gannuşi, ülkesinin İsrail ile ilişkileri normalleştiremeyeceğini ifade etmiştir. 


Resmi TAP ajansının bildirdiğine göre, Ennahda partisinin başkanı Gannuşi, Tunus’un kuzeybatısındaki Beca'da, "Filistin Toprak Günü" dolayısıyla düzenlenen törende, ülkesinin İsrail'le ilişkileri normalleştiremeyeceğini belirterek, "Tunusluların sorunu Yahudilikle değil, Siyonizmle" ifadelerini kullanmıştır.

Ve son olarak; Tunus hükümeti ekonomik ve sosyal planı sunacağından da kısaca bahsetmek isterim. Tunus hükümeti 2012'de yüzde 3,5 büyüme öngören ekonomik ve sosyal programını gelecek hafta Kurucu Meclis'e sunacak.

Tunus Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki de devrik devlet başkanı Bin Ali'nin kaçışından beri yürürlükte olan olağanüstü hal durumunu, ülkenin bazı bölgelerindeki ve başkentin merkezindeki istikrarsızlıktan ötürü bu ayın sonuna dek uzatma kararı aldı.


KAYNAKLAR

http://www.haberler.com/suriye-nin-dostlari-nin-istanbul-konferansi-3490750-haberi/
http://www.gercekgundem.com/?p=448582
http://www.lapresse.tn/



Seda UĞURLU
27.03.2012 Tarihli makalesi

TUNUS VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

        Arap baharı gibi önemli bir sürecin başlamasına kaynaklık eden bir ülke olarak Tunus, tarihinde 1574 yılından 1830 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu hükümranlığı altında bulunmuş bir ülkedir. Bir süre de Fransız hegemonyası altında bulunmuştur.  Bilindiği üzere, burada ilk kez özgür seçimler yapıldı ki bu seçimler halkın iradesini yansıtması açısından kayda değer bir gelişmedir. Öte yandan Arap baharının Tunus’a yaramadığını düşünenler de mevcuttur. Tunus'ta halk ayaklanmasından bir yıl sonra rejim karşıtı gösterilere katılanların "hayal kırıklığı" yaşadığı da gelen haberler arasındadır.

        Tunus ile Türkiye arasındaki gelişmelerle ilgili ise şunlara rastlanılmaktadır; ilk olarak Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Tunus ziyareti sonrasında yaptığı açıklamalara da bakarsak eğer; “Tunus ile Türkiye’nin yaklaşık 400 yıllık bir tarihi bağı vardır. Bu bağların izleri halen canlıdır. Üstelik Tunuslular bununla övünmektedir. Tunus’ta ilk reformları gerçekleştiren Hayrettin Paşa da, sadrazam olmuştur.” Gerçekten de Türkiye bugün çoğu Arap ülkeleri tarafından örnek alınmaktadır. Nitekim Tunus’un da bugün kendisine örnek aldığı ülke Türkiye’dir.  Türkiye ile Tunus ilişkileri günümüze kadar olumlu bir şekilde ilerlemiştir. Bunun belki de en önemli sebeplerinden biri Tunus’un gerek ekonomik gerek siyasal gerekse de toplumsal olarak pek çok yönden Türkiye’yi kendine örnek almasıdır. İki ülke arasında yapılan işbirliği antlaşmaları da bunu destekler niteliktedir.  Örneğin; 1854-1856 tarihli Kırım Savaşı sırasında Tunus'tan gelen 14 bin askerin Osmanlı saflarında yer aldığı ve bunlardan sağ kalanların Kastamonu’nun Ağlı ilçesindeki Tunuslular Köyü’ne yerleştirildikleri Tunus kaynaklarınca sık sık dile getirilen tarihi bir olay teşkil etmektedir. Türkiye ile Tunus arasındaki kültürel ilişkiler ise 25 Şubat 1964 tarihli Kültür Anlaşması temelinde yürütülmektedir.

      Günümüze bakacak olursak; Başbakanımızın 14-16 Eylül 2011 tarihlerinde Tunus’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında “Türkiye ile Tunus arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. Suriye ile ilgili Tunus kısa süre önce, kendi topraklarında Suriye’deki mevcut duruma ilişkin bir konferans düzenleme girişiminde bulundu. Türkiye’de bu konferansta baskın bir şekilde yer almıştır.

      Sonuç olarak; Türkiye’nin, Arap baharı hususunda demokratik rejimler bakımından ve toplumun refahı açısından bu ülkeleri desteklediğini ve bu ülkelerle ilişkilerinin iyi düzeyde olduğunu bilmekteyiz. Türkiye gerek ekonomisiyle gerek dış politikadaki duruşuyla bu ülkeler için iyi bir örnek teşkil etmektedir. Nitekim tarihi bağları da göz önüne alacak olursak Tunus da bu ülkelerden biri konumundadır.


Kaynaklar
Ortadoğu Etütleri Cilt 3, Sayı 2, Ocak 2012 “ Tunus İsyanı: Arapların Devrim Ateşini Yakması”
Ortadoğu Analiz Dergisi, Ocak 2012 Cilt 4, Sayı 37 “Tunus Ekonomisinin Genel Özellikleri”
The News of La Presse De Tunusie
http://www.ntvmsnbc.com/id/24927416/
http://www.mfa.gov.tr/default.tr.mfa
http://www.tccb.gov.tr/haberler/170/82310/turkiyeden-tunusa-guclu-destek.html
http://www.timeturk.com/tr/2012/03/20/tunus-ta-camiye-saldiri.html




TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
26.03.2012


Ulusal kurucu meclis yeni anayasa ile ilgili olarak 19 Mart’ta bir mektup yayınladı. Ulusal kurucu meclisin yayınladığı mektupta kısaca şu konulara yer vermiştir: Ulusal kurucu meclis yeni bir anayasa yazmaya yönelik 23 Ekim 2011 tarihinde ilk adımını atmıştır. Bu anlamda Tunuslu vatandaşlar eski rejimin kötü niyetli uygulamalarını önleyecek yeni bir anayasa için taleplerini belirttiler. Vatandaşlar yeni anayasaya hazırlanırken ulusal kurucu meclisin bu taleplere duyarlı davranmaları konusunda çağrıda bulundular. Yeni anayasa metninin kesin bir tarih verilmemekle birlikte on sekiz aylık bir süre içinde sonuçlandırılması bekleniyor. Anayasanın onayı bir oy hakkını içeriyor. Bu anayasa basit çoğunlukla kabul edilecek. Eğer basit çoğunluk sağlanamazsa referanduma gidilecek ve yeni anayasanın kabulünden sonra başkanlık ve parlamento seçimleri yapılacak. Anayasa taslağında; kanun önünde tüm vatandaşlarını eşit olması, işkencenin yasaklanması, yargı sürecinde savunma hakkı, yargının bağımsızlığı, seçimlere özgür ve adil katılma hakkı, örgütlenme ve toplanma hakkı, siyasi parti kurma hakkı, basın yayın özgürlüğü gibi siyasi haklar yer almaktadır. Ayrıca din, düşünce ve vicdan özgürlüğü ve ibadet özgürlüğünü de kapsamaktadır. Her türlü ırk ayrımcılığı, renk ve cinsiyet ayrımcılığı yasaklanmıştır. Anayasa taslağında, Tunus tarafından imzalanan tüm uluslararası insan hakları antlaşmalarının iç hukuk üzerinde bir üstünlüğe sahip olacağı da belirtiliyor. Anayasa tüm mahkemeler ve tüm devlet kurumları ile uyumlu olacaktır. Buna ek olarak kişi, aile, ev, kişisel veri ve iletişimin korunması için haksız olarak uygulanan devlet saldırıları ve sosyal saldırılara karşı da koruma içermektedir.[1] 

                                                                   
Bunun dışında binlerce laik Tunuslu, muhafazakâr selefiler tarafından büyüyen çağrıyı reddettiklerini göstermek için ülkenin bağımsızlık günü olarak kutlanan 20 Mart günü başkente yürüdüler. Tunus’un Müslüman bir ülke olmasıyla birlikte laik bir geçmişe de sahip olduğunu belirttiler. Kırmızı beyaz bayraklarla yürüyen grup biz sivil devlet getirmek için buradayız diyerek dini yasaları olmayan bir duruma göndermede bulundular. Ilımlı İslamcı Ennahda partisi yönetime geldiğinde laiklerin başlangıçta korktuğu gibi peçe dayatmak ya da alkolü yasaklamak şeklinde dini simgeleri uygulamayacağına dair söz vermişti. Ama laikler Ulusal Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni anayasanın kaynağının şeriata dayalı olmasına karşı çıkıyor. Buna karşın selefiler oluşturulacak yeni anayasanın kaynağının şeriat olmasını istiyorlar. Laiklerin karşı çıktığı ve uzlaşmak istemediği nokta burada yatıyor. [2]


 Gündemde olan diğer bir önemli olay ise Arap Ligi Zirvesiydi. Tunus bu yıl Irak’ta yapılacak olan Arap Birliği Zirvesine katılacağını duyurdu. Arap Birliği ekonomik, ticari, kültürel ve siyasi konularda Arap işbirliğini teşvik etmek için 22 Mart 1945’te kuruldu. 22 Arap ülkesi bu birliğe üye olmakla birlikte bu ülkelerden bazıları; Irak, Umman, Yemen, Lübnan, Mısır, Kuveyt, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan’dır. Bu yıl 67. yıl dönümünü kutlamaktadır. Bu yıla kadar 33 defa zirve yapıldı ve Tunus 1979 ve 2004 yıllarında yapılan zirvelere ev sahipliği yaptı. Bu sene yapılacak olan zirveye de Irak ev sahipliği yapacak. Toplantı 29 Mart’ta gerçekleşecek. Bu sıralar Irak’ta şiddet tırmanmakta olsa da Irak hükümeti güvenlik güçleri ile birlikte zirveye katılan heyetlerin güvenliği için gerekli tedbirleri aldığını belirtti. Tunus kabine başkanlığı yöneticisi Imed Deymi zirvenin yapılacağı ülke dolayısıyla toplantının tehdit unsurları içermesine rağmen Irak’ın güvenlik çabalarını güvendiğini belirterek zirveye katılacağını duyurdu. Aynı zamanda Deymi Tunus heyetinin zirvede ikili ve çok taraflı işbirliğini güçlendirmek için çaba göstereceğini belirtti ve Suriye sorununun çözüme kavuşması ve Suriye halkının acılarının dindirilmesi amacıyla da çalıştıklarını dile getirdi[3] 
                                                  
Bir yandan bu olaylar gelişirken diğer yandan da yeni İran Büyükelçisi Tunus Dışişleri Bakanı ile görüşme yaptı. Tunus’taki yeni İran Büyükelçisi Peyman Jebeli Cuma günü (23.03.2012) Tunus Dışişleri Bakanı Rafik Abdessalem ile bir araya geldi. Yapılan toplantı sırasında Abdessalem İran ile tüm alanlarda işbirliğini artırmayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca Abdessalem İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin yakın gelecekteki Tunus ziyaretinin iki ülke açısından yeni ufuklar açacağını belirterek kendisinin de İran İslam Cumhuriyeti’ne iadeyi ziyarette bulunmayı umut ettiğini ekledi. Abdessalem ayrıca İran’ın nükleer enerji programını değerlendirdi ve Tahran’ın barışçıl amaçlı nükleer enerji kullanma hakkına sahip olduğunu söyledi. İran Büyükelçisi Jebeli de Tunus Devriminin Tahran ile Tunus arasındaki ilişkilere geliştirici etki yaptığını dile getirdi. Ayrıca Jebeli İran İslam Cumhuriyeti’nin Tunus halkının yanında olduğunu belirtti [4]



[1] “Latter to the National Constituent Assembly Regarding the New Constitution”, 19.03.2012, allafrica.com/stories/201203200554.html 
[2] “Tunisian Protesters Reject Calls for Islamic State”, 20.03.2012, english.alarabiya.net/articles/2012/03/20/202016.html
[3] “Tunisia toAttend Arab League Summit in Iraq”, 22.03.2012, www.tunisia-live.net/2012/03/22/tunisia-tı-attend-arab-league-summit-in-iraq/
[4] “Iran’s New Ambassador to Tunis Meets Tunisian FM”, 24.03.2012, www.tehrantimes.com/component/content/article/96458



TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
26.03.2012






19 Mart 2012: “ Kopenhag'da 2013 yılında Medeniyetler Arasında Diyalog Konferansı”
Kopenhag'da 2013 yılında Al-Babtine tarafından organize edilecek birlikte yaşayan dinler ve medeniyetler arasında diyalog üzerine düzenlenecek konferansa katılmak için Marzuki’ye davetiye gönderilmiş olduğu belirtildi. Toplantıda aynı zamanda ekonomik ve diğer kültürel konular üzerinde duruldu.

20 Mart 2012: “Tunus’ta Camiye Saldırı”

İslam ülkelerinde camilere ve Müslümanların mukaddesatına saldırılar sürüyor. Geçen hafta Tunus’ta kimliği belirsiz kimseler camilerin altını üstüne getirip Mushafları yaktı.

23 Mart 2012:  “Kurucu Mutabakatı”

Bir yıl içinde yasama ve başkanlık seçimleri 
Türklerle ''Love Story'' yaşıyoruz
Tunus Cumhurbaşkanı Marzuki, “Türklerle Arapların durumunu yeni bir 'love story' (Aşk Hikâyesi) olarak tanımlıyor ve ekliyor: Hep çok iyi ilişkilerimiz oldu, yeni bir çağın başlamasını diliyorum.” 

Kaynaklar
La Presse De Tunusie http://www.lapresse.tn/
http://www.timeturk.com/tr/
http://www.ntvmsnbc.com/id/24927416/




TUNUS GÜNDEMİ
Seda UĞURLU
19.03.2012





26 Şubat 2012: “Davutoğlu, Suriye’nin Dostları Grubu toplantısı sonrası Tunus’tan dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalar yaptı.”
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin Ortadoğu barışı açısından jeopolitik bağlamda en önemli ülke olduğunu belirterek, "Suriye'nin bölgesel barış için bir an önce halkın talepleri doğrultusunda yeni bir yapıya kavuşması lazım" dedi.



27 Şubat 2012: “Şam, Tunus toplantısı kararlarını reddetti.”
Şam yönetimi, Tunus’ta gerçekleştirilen ve “Suriye’nin Düşmanları” şeklinde tanımladığı toplantı kararlarını reddetti. Suriye resmi haber ajansı SANA’da yer alan habere göre, Suriyeli kaynak Tunus’ta yapılan konferansın, Arap Birliği tarafından düzenlenen bakanlar toplantısı ve uluslar arası platformlarda yapılan toplantılarda Suriye ve halkına karşı yapılan tüm planların başarısız kalmasının ardından yapıldığını söyledi. Yetkili, silahlı gruplara finans ve desteğin sağlanmasına yönelik tüm çağrıları kınadıklarını ifade ederek, bu girişimi ‘teröre destek ve istikrarını sağlamaya çalışan Suriye halkının çıkarlarına direkt zarar verme’ olarak nitelendirdi.

28 Şubat 2012: “Tunus cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, ülkesinin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a sığınma hakkı vermeye hazır olduğunu bildirdi. Marzuki, Tunus’ta Fransızca basılan La Presse gazetesine verdiği ve yayımlanacak bir demeçte Suriye’deki anlaşmazlığın müzakere edilerek sona erdirilmesi çerçevesinde Esad ve yakınlarına sığınma hakkı tanımaya hazır diye konuştu.

1 Mart 2012: “Tunus, Esad’a kapılarını açtı. Tunus cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, ülkesinin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a sığınma hakkı vermeye hazır olduğunu bildirdi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz şimdilerde Tunus’un yeni devrimlere ihtiyacı olduğunu söyledi.

8 Mart 2012: “Gül, Tunus Meclisi’ne hitap etti: Arap istikbaline ışık tutacak fenersiniz.”

9 Mart 2012: “Tunus'ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk gazetecilerle yaptığı sohbette, Tunus'un ikinci bir Türkiye, ikinci bir iyi örnek olabileceğini söyledi.”
Cumhurbaşkanı Gül, Tunus'un şu an geldiği noktayı, "Burası baktığımızda ikinci bir Türkiye, ikinci bir iyi örnek olabilir. Dışarıda baktığınızda rahatlığı görüyorsunuz. Bir zamanlar bu ülkeden kaçtılar. Eşleri başörtülü olan insanlar sokağa çıkamıyor, otobüse binemiyordu. Önce buralarda başladı. Bizimkiler de buraları örnek aldı. O hastalıklı fikirler buralardan başladı. O bakımdan şu an olağanüstü. İkinci olağanüstü olan şey ise ülkeyi yıpratmadan, kurumları darmadağın etmeden, kapanmaz yaralar açmadan bu işin gerçekleşmesi" diye anlattı.

9 Mart 2012: TUNUS – “Tunus’ta Türkçe seçmeli ders olacak” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tarihi Tunus ziyaretinin son gününde, Tunus milli eğitim bakanlığından "Türkçe açılımı" geldi. Bakan Abdultifa Biyd, Tunus'ta Türkçenin seçmeli ders olarak okutulacağını açıkladı. Uygulama, önümüzdeki yıldan itibaren liselerde başlatılacak.


12 Mart 2012 Pazartesi, 16:47:11 “Tunus, İsrail ile diplomatik ilişki kurmayacak.” Çünkü Filistin halkının meşru haklarına saygı göstermiyor.
Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdüsselam katıldığı bir televizyon programında, ''Tunus hükümeti İsrail ile herhangi bir alanda ilişki kurmayacaktır. Çünkü İsrail devleti uluslararası kararlara uymuyor ve Filistin halkının meşru haklarına saygı göstermiyor'' dedi.

Refik Abdüsselam, Fransa ve Tunus arasındaki ilişkilerle ilgili soru üzerine de,''Fransa ile Tunus arasındaki ticari, diplomatik ilişkilerde bir durgunluk yaşandığını kabul ediyoruz. Bunun sebebi de Fransız hükümetinin devrik lider Zeynel Abidin bin Ali yönetimine geçmişte destek olmasından kaynaklanmaktadır'' diye konuştu.

14 Mart 2012: Tunus / Başkanlık gençleştirir ve bütçeyi kendi ekibine keser
Cumhurbaşkanı sözcüsü Adnen Manser Çarşamba günü konferansın başında görüntülenen, hükümet ve UGTT(Tunus İşçi Sendikası) arasındaki son durumu da göz önüne alarak bu dönemde yabancı yatırımcıların oynadığı önemli rolü vurgulayan Manser bunun anlamının Tunus yönetimi içinde bir devrim yapmanın zamanı olduğunu itiraf etti.

15 Mart 2012: “Tunus yönetimi; devrim aciliyet” Cumhurbaşkanı kabine sözcüsü ve yönetmeni tarafından yapılan basın brifingi sırasında başkanlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması süreci başladığı açıklanmıştır. Nitekim, Cumhurbaşkanı, asgari usul ile sınırlı bu hizmetleri güçlendirmek için idari bir devrim olması gerektiğine inanıyor ve ekonomik yatırım projelerinin uygulanmasını hızlandırmak gerektiğine inanıyor. O, bu yönde gerekli adımları atma amacıyla devlet hizmetlilerini çağırmıştı.


16 Mart 2012: “Tunus İçişleri Bakanı Arayiz Açıklaması”
Tunus İçişleri Bakanı Ali Arayiz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Tunus ziyaretinin kendilerini gayet memnun ettiğini belirterek, Türkiye ile ilişkileri daha da ileri seviyelere götürmek için bu tür ziyaretlerin önemli olduğunu söyledi.


18 Mart 2012: “Tunus’ta İslam hükümeti için halk gösterisi”                                                                                                                                                  

Tunus’ta dün düzenlenen ve binlerce insanın katıldığı laik rejim sisteminin getirilmesi için sloganlar atıldı.






TUNUS GÜNDEMİ
Sevda DEMİRDELEN
19.03.2012


                                                                                                            
      Tunus Başbakanı Hamadi Jebali ile Alman başbakanı Angela Merkel Çarşamba günü Berlin de basın toplantısı yaptı. Toplantıda Jebali geçen yıl Zeynel Abidin Bin Ali rejiminin devrilmesinden sonra ülkesinin bir dönüm noktasında olduğunu söyledi ve eski rejimin henüz tamamen yıkılmadığını belirtti. Ayrıca konuşmada Tunus için en büyük tehlikenin gericiler ve modernistler arasındaki çatışma olduğunu söyleyerek köktenci Selefilere göndermede bulundu. Ve Jebali “en kötüsü demokrasi ve özgürlüklerin İslamiyet ile bağdaşmayacağına inanmaktır’’ dedi. Bununla beraber Jebali ülkesinde değişen ekonomiyi karşılamak için ve altyapı tesislerini onarmak için yeni bir Marshall planına ihtiyaçları olduğunu belirtti. Bu anlamda Jebali “Biz dilenmek istemiyoruz.”cümlesini kullandı. Sermaye yatırımlarının eğitim sektörü yönetim ve yenilenebilir enerjilere yönelik olmasına istiyor ve bunun için de batılı yardıma açığız ifadesini kullandı. Devrimden sonra turizm sektörünün gelirlerinde de düşme olduğunu ve birçok kişinin işini kaybettiğini belirtti. Bunu için de turistlerin Tunus’a gelmeye devam etmeleri için çağrıda bulundu. Aynı zamanda 2011 devriminden sonra zarar gören sanayiyi kurtarmak için mücadele ettiklerini belirtti.[1]                                                   Tunus başbakanı Hamadi Jebali’nin Çarşamba günkü Berlin toplantısının dışında Cuma günü de Mısır Dışişleri Bakanı Muhamed Amr, Libya Dışişleri Bakanı Ashur Bin Khayyal ve Tunus Dış İşleri Bakanı Refik Abdessalem Tunus’ta bir toplantı yaptı. Toplantının ana gündemi Suriye kriziydi. Başkanlar Suriye krizinin Arap dünyası çerçevesinde çözülmesi gerektiğini söylediler. Bunun için de ülkede yabancı askeri müdahalelere karşı olduklarını belirttiler. Bu anlamda Tunus Dışişleri Baklanı Abdessalem şunları söyledi: “Suriye de askeri müdahaleye karşıyız ve biz bu problemleri Arap dünyası içerisinde çözmek istiyoruz.’’ Geçtiğimiz Cuma milyonlarca Suriyeli yaptıkları gösterilerde Arap ve Müslüman ülkelerinden acil askeri müdahale istediklerini söylediler ve bir yılı aşkındır süren bu vahşi saldırının sona ermesini talep ettiklerini dile getirdiler. Bu olaya değinen Tunus Dışişleri Bakanı Abdessalem Suriye’deki katliamın durdurulmak zorunda olduğunu söyledi. Toplantıda aynı zamanda Arap baharı sonucu diktatörlükleri devrilen ülkelerin güvenlik ve adalet konuları da ele alındı buna ek olarak organize suçlar uyuşturucu kaçakçılığı ve teröre karşı müdahaleyi hızlandırmak için söz verdiler. [2]                                      
Bu toplantı ve görüşmelerin dışında cuma günü binlerce protestocu kurucu meclis genel merkezinin önünde toplandı ve şeriatın, yasaların temel ve tek kaynağı olması yönünde talepte bulundular. Protesto Tunuslu İslam Cephesi dernekleri tarafından organize edildi ve 112 dernek bir araya getirildi. Göstericiler ulusal bayrak ve Selefiler tarafından kullanılan siyah bayrakları sallayarak ‘’laikliği durdurun; insanlar şeriat istiyor, halifelik istiyor’’ şeklinde çeşitli sloganlar attılar. Göstericiler Tunus’un Müslüman bir devlet olduğunu ifade ederek yeni anayasanın mevzuatının başlıca kaynağının şeriat olması gerektiği çağrısında bulundular ve Kurucu Meclis ofisine beş noktadan oluşan bir belge ilettiler. Belge açıkça ve doğrudan Tunus’ta İslam dininin uygulanmasını sağlamak amacını taşıyordu. Ayrıca şeriatın, anayasanın metni içerisine girmesini talep ediyordu. [3]







[1] “Tunisia revolution 'at a crossroads': PM”, 15/03/2012, http://english.ahram.org.eg/News/36844.aspx
[2]  “Tunisia, Egypt, Libya urge Arab solution to Syria crisis”, 16/03/2012, http://english.ahram.org.eg/News/36914.aspx
[3] “Des milliers de manifestants appellent à faire de la charia l’unique source de la législation”,  17/03/2012, http://www.lapresse.tn/17032012/46984/des-milliers-de-manifestants-appellent-a-faire-de-la-charia-lunique-source-de-la-legislation.html