Hakkımızda

Sitemizde Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmeler ülke Koordinatörlerimiz tarafından düzenli olarak takip edilmekte ve Genel Koordinatörümüz Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Veysel AYHAN'ın katkılarıyla yayınlanmaktadır.

LİBYA


LİBYA GÜNDEMİ SON ÜÇ AYIN ÖZETİ
Başak KAYA
08.06.2012



Giriş
Arap Baharı, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen'de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap Dünyasında başgösteren mitingler, protestolar ve halk ayaklanmalarıdır.
Bir Kuzey Afrika ülkesi olan Libya'da hükümet ve Muammer Kaddafi karşıtı gösterilerle başlamış ve daha sonrasında gerçek anlamıyla bir iç savaşa dönüşmüş ayaklanmalar bütünüdür. Protestolar 15 Şubat 2011 tarihinde başlamış, iç savaş Sirte'nin düşmesi ve Muammer Kaddafi'nin öldürülmesiyle 20 Ekim 2011 tarihinde sona ermiştir. Medyaya göre olaylar halkın 2010-2011 yılı boyunca Arap dünyasını saran protestoların bir ayağı olan 2011 Mısır Devrimi'nden esinlenmesi sonucu başlamıştır.
18 Şubat 2011 tarihinde göstericiler Libya’nın ikinci büyük şehri Bingazi'nin kontrolünü bazı polis ve askerlerin de desteğiyle ele geçirmişlerdir. Bunun üzerine hükümet Bingazi'de yaşayan ve rejimin destekçisi seçilmiş askeri birlikleri yollamıştır. Ülke, Ulusal Geçici Konsey (UGK) ve Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi olarak ikiye ayrılmıştır. 20-28 Ağustos tarihlerinde Trablus Muharebesi sonucu başkent Trablus UGK kontrolüne geçmiş, UGK yüzden fazla ülke tarafından tanınmıştır. 20 Ekim 2011 günü Muammer Kaddafi'nin memleketi Sirte'nin düşmesiyle Muammer Kaddafi öldürülmüş, iç savaş kesin UGK zaferiyle sona ermiştir.[i]
Libya’da Arap Baharı  Sonrası Son Durum
Libya toplumu bütünüyle kabilecilik temeli üzerine oturmaktadır. Libya toplumunun yelpazesine derinlemesine bakan orada Libya toplumunu oluşturan birkaç sınıf olduğunu görür. Bunların en önemlisi Arap kökenlilerdir. Yani Beni Süleym ve Hilal oğulları, Fezare ve diğer halefleri. Böyle bir kabilecilik sistemine dayalı bir devletin uzun süre parçalanmadan bütünlüğünü korumasında elbette otoriter bir rejim vardır. Ancak bu otoriterlik yıkıldığı zaman  rejim içinde rejim karşıtı ayaklanmalar ve rejim yanlısı gösteriler devam edecektir zira Libya’da da bunun örneklerini görmekteyiz. Libya’nın toplumsal tabanını göz önüne alarak Arap Baharı sonrası Libya ortamında yer alan gelişmeleri değerlendirip bu süreçte Libya’nın hukuki, siyasi ve toplumsal mekanizmasının ne yöne doğru gittiği ve geleceğinin nasıl şekilleneceği hakkında bilgi sahibi olabiliriz. İşte,şimdi  Libya’daki ortamın olumlu ve olumsuz yansımalarını ele alalım.
Libya’da ortaya çıkan en çarpıcı gelişmelerden ilki; Lockerbie Bombacısı Abdelbaset El Megrahi’nin ölümü olayıdır.Bilindiği gibi, Lockerbie skandalı, 21 Aralık 1988’de saat 19.00’da 103 uçuş numaralı Pan Amerikan uçağının İskoçya’da Lockerbieşehri üzerinde havada parçalanması ve yere ateş, ceset ile uçak parçaları saçılması sonucu birçok insanın ölümüyle meydana gelen bir olaydır. Uçakta ölen 270 kişinin dışında uçaktan düşenlerle ölen sivil sayısı da 11 kişiydi.12 yıl sonra bu olayın suçlusu olarak yargılanmak üzere mahkemeye çıkan  Abdelbaset al Megrahi ‘nin davasına ilk olarak Hollanda Mahkemesi baktı. Libya sanıkları senelerce vermedi ancak BM’nin araya girmesiyle Hollanda Utrecht şehrinde CampZeust adlı eski  bir NATO hava üssünde İskoç yargılama usulüne göre  yargılama yapıldı. Savcılık olayın Libya Havayolları Güvenlik başı Megrahi ile havayolunun Malta’daki istasyon müdürü Fhimah tarafından tertiplendiğini savunmaktaydı. Olay, elektronik zaman aletinin plastik patlayıcılara bağlanarak Toshiba kasetçaların içine yerleştirilmesiyle Malta’da alınan giysilerle birlikte giysi bavulunun içine yerleştirilerek sahte bir uçak etiketi ile geçiş yapılarak Malta havayolları uçağına konulması ve bavulun  buradan  Frankfurt-Londra-Newyork istikametinde uçuş yapacak uçağa transfer edilmesi sonucu bombalama eyleminin gerçekleştirilmesiyle ortaya çıkmıştı.Ayrıca uçaktaki yolcuların üçte ikisi Amerikalılardan oluşmaktaydı.Megrahi 2001 yılında Hollanda’da özel bir mahkemede mahkum edildi ve sonra kanser teşhisi konulduktan sonra 3 aylık ömrü kaldığı gerekçesiyle 2009’da serbest bırakıldı. Libya’ya döndüğünde Trablus havaalanında binlerce kişi toplanarak onu selamladı ve bir kahraman olarak niteledikleri Megrahi  uçağın merdivenlerinde eski Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Saif-Al İslam’la kucaklaşmışlardı.
Lockerbie bombalama olayından sorumlu  tek kişi olan Abdelbaset al Megrahi  İskoçya’dan Libya’ya dönüşünde sevgi gösterileriyle karşılanmasının aksine Cuma günü basit bir cenaze töreniyle toprağa verildi.  Trablus’un en batısındaki Jansour’daZarwani mezarlığında bir mezarlığa yerleştirilen Megrahi’nin cenaze törenine eski yönetimden veya mevcut yönetimden hiçbir yetkili katılmadı. Libya’da geleneksel olarak kalabalık bir şekilde olan cenaze törenlerinin aksine Megrahi’nin cenaze törenin de 4 oğlu da dahil olmak üzere yas tutan kişi sayısı 100’den daha azdı.[ii]
Diğer bir gelişme ise Libya, Fransa ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, Kaddafi ‘nin akrabası ve sadık bir çalışanı olanSennusi’nin iadesini istemesidir. Libya’nın eski rejiminin çökmesinden sonra ülkeyi terkedenSennusi  Moritanya’da yakalanıp cezaevine konmuştu ve hakkında dava açılmıştı.
Sennusi Kaddafi yönetiminin hala firarda olan en önemli isimlerinden biriydi ve daha önce de birtakım suçlar işlemiş ve cazalandırılmıştı. Senussi, 1980 ve 1990'larda yönetim içindeki muhaliflerin temizlenmesinden ve 1996 yılında Trablus'daki Ebu Selim cezaevinde 1200 siyasi tutuklunun öldürülmesinden sorumlu tutuluyor. Senussi, geçen yılki ayaklanma sırasında fazla öne çıkmamıştı, ancak 2011 Şubat'ında Bingazi'de başlayan isyanın bastırılması çabalarında önemli rol oynadığı düşünülüyor.Fransız uçağı Batı Afrika ülkesi Nijer üzerinde havaya uçurulmuş ve 170 yolcu ölmüştü.
Libya'da başbakan yardımcısı Mustafa Ebu Şagur, Moritanya'yla Kaddafi dönemindeki istihbarat şefi Abdullah Senussi'yi iade etme konusunda anlaşmaya varıldığını açıklamıştı. Kaddafi yandaşlarının yargılanma süreci Libya’daki altyapı yetersizliği ve yargı eksikliği nedeniyle tamamlanamamıştı. Ancak Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Fethi BaajaSennusi’nin geri verilmesi halinde genel seçimlerden önce bu olayın yargı işlerliğini hızlandıracaklarını belirtmişti.[iii]
Libya’da meydana gelen bir gelişmede,Libya’da özellikle Bingazi’de karşıt gruplar arasındaki çatışmaların artmasıdır. Buna yönelik olarak, Bilinmeyen terörist gruplar tarafından Salı sabahı Bingazi’de iki saldırı başlatıldı. Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin Bingazi’deki ofisi ilk saldırıya uğrayan yerdi. Saldırı 3.00 civarında başladı ve binayı dış duvarlarından sadece birisi zarar görürken binanın boş olmasından dolayı herhangi bir can kaybı olmadı. Bina Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün Libya’daki bir elçiliği gibidir ve yaklaşık 35 yerli ve yabancı personeliyle normal bir ev gibidir. Bilindiği gibi Uluslar arası Kızılhaç Örgütü’nün görevi dini inanç, dil, ırk, toplumsal sınıf veya politik görüş farkı gözetmeksizin insan hayatı ve sağlığını korumak, insan varoluşunun saygı görmesini sağlamak, insanların acı çekmesini önlemek ve acılarını dindirmek olan uluslararası bir insani harekettir ve 1863’te Cenevre’de kurulmuştur.İkinci  saldırı ise 05.30 civarında Sahara Bank’a yapıldı. Bingazi’de çatışmalar durmak bilmiyor. Daha önce de 6 Nisan’da  Libya’daki Türk Konsolosluğu’na  muhalifler tarafından saldırı düzenlenmişti ve Türkiye aleyhine sloganlar atılmıştı.Yine 1 Mayıs’ta Bingazi kentinin güneyinde yer alan Jalo kasabasında Kaddafi’ye bağlı güçler 6’sı sivil 4’ü muhalif olmak üzere 10 kişiyi öldürmüşlerdi. Ayrıca 1 hafta önce Bingazi Askeri Binasına el bombası atılmıştı.27 Nisan’da Bingazi Geçici Yüksek Mahkemesi Binası’nda 3 bomba patladı ve 10 Nisan’da BM Misyonunun Başkanı’nı taşıyan bir konvoya küçük bir el bombası atıldı. Saldırıların ise rejim karşıtı Kaddafi yanlısı gruplar aşırı İslamcılar tarafından yapıldığı düşünülüyor.[iv]
Libya’da ortaya çıkan olumlu bir gelişme ise, Tunus’la imzaladığı ticaret anlaşmasıdır.Libya Ekonomi Bakanı Ahmet Koushly, ekonomi, ticaret, ortak proje gibi alanlarda Tunuslu meslektaşıyla Mutabakat Zaptı imzaladı. Anlaşmanın içeriğinde yer alan amaçlar arasında  ortak sınır bölgelerindeki  kaçakçılık gibi olumsuz faaliyetleri azaltmak yeni iş imkanları oluşturmak gibi düşünceler vardır. Aynı zamanda iki ülkenin ekonomik kalkınma ve yatırımda iş çevrelerinin rolünü arttırmak kadar iki ülke arasındaki  ticareti arttırmak gibi çabaların da olduğu kabul edilmiştir. Her iki ülke arasında ticari aktivasyonun, iletişimin ve bağlantıların arttırılması için yeniliğe ihtiyaç duyuldu. İlgili taraflara her iki yönde de mal akışını engelleyebilecek problemlerin çözümünü  koordine etmek için yetki verilmesi amaçlandı.İki ülke arasındaki mal akışını hızlandırmak için kalite kontrol standartları ve sertifikalarının belirlenmesi amaçlandı.[v]
Libya’nın demokrasi yolunda ilerleme çabası daha hızlı bir şekilde kendini göstermektedir.Libya Merkezi Yönetim Ulusal Seçim Komisyonu, ENEC, Dr. Ali  Askar 21 günlük seçmen kaydı sonucunda, 19 Haziran seçimlerinde oy kullanacak olan 3.4 milyon seçmenin %80’ini temsil eden 2.977.712 seçmene ulaşıldığını söyledi. Ayrıca seçmen aday sayısının 4.013’e yükseldiğini söyledi. Onların 2.639’unu bağımsız adaylar içeriyor. YUSK, 23-25 Mayıs tarihleri arasında yayınlanmış olan aday listesine itiraz için 48 saat verdi.YUSK,23 Mayısla 27 Mayıs arasındaki tarihlerde verilerin doğruluğundan emin olmak için seçmenlerin isimlerini kayıt merkezlerinde yayınlayacak olması dikkat çekici bir gelişmedir. Libya BM Destek Misyonu Başkanı  ve  Libya Genel Sekreterinin Özel Temsilcisi   Martin Libya’da yaklaşan seçimler için 21 Mayıs’ta oluşturulan seçmen kaydı sürecinin başarılı bir sonuç vermesinden memnun olduğunu dile getirmiştir. Ayrıca bu sürecin politik haklardan dışlanmaya 42 yıl dayanan  Libya halkının özgürlük ve demokrasi yolundaki çabalarının önemli bir taahhüdü olduğunu dile getirdi. Martin Libya’da çoğulculuğa dayalı yeni bir siyasi ortam ve kültür oluşturmanın Libyalıların arzusu olduğunu ve bu yüzden seçim sürecine ilgi olduğunu vurguladı.[vi]
Libya gündeminde yer alan bir  durum da,Tunus Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Adnan Mancer’ınLibya Eski Başkanı Al-Baghdadi Al-Mahmudi’nin  hayatının tehlikede olmadığını ve ülkesine iade edilmesi için adil yargılanmasının garanti edilmesi gerektiğini bildirmesidir. Al MahmudiKaddafi ailesinin üyelerinin bulunduğu Cezayir’e kaçmaya çalışırken Tunus sınırlarından yasadışı geçiş yaptığı gerekçesiyle Eylül ayında tutuklanmıştı.Mancer, Libya adalet sisteminin işleyişini ve eski Başbakanın güvenliğinden emin olmak için buraya gönderilmek üzere Tunuslu bir komisyon oluşturulacağının iki ülke tarafından kabul edildiğini söyledi.Libya ise Kaddafi  rejimi boyunca ülkede çıkan iç çatışmalarda özgürlük için rejimi devirmeye çalışan  muhaliflerin ve sivil halkın ölümüne yol açtığı gerekçesiyle yargılanması için Al-Mahmudi’yi geri istiyor.Tunus’ta tutuklu bulunan 67 yaşındaki Al-Mahmudi ülkesine iade edileceğini öğrenmesinden sonra açlık grevine başlamıştı. Bu olay bir nevi Libya’daki demokrasi temelinin oluşup oluşmadığı  ve bu yöndeki çabaların sürekliliği konusunda kamuoyuna yardımcı olacak bir gelişme niteliğindedir.[vii]
Öte yandan, Libya’nın eski  diktatör  rejiminde dış istihbarat müdürü  68 yaşındaki  Dr. Abuzeid Ömer  Dorda, Kaddafi’yi deviren 17 Şubat devrimi sırasında eski rejim adına işlediği suçlardan dolayı mahkemede yargılanması Libya  Hukuk Sistemi’ndeki ilerlemeye kanıt olarak gösterilebilecek bir durumdur. Mavi mahkum elbisesi  giyerek mahkemeye gelen  Dorda,  hakimin karşısına koltuk değnekleriyle çıktı. O hakkındaki 6 suçlamayı reddetti. Metal bir kafes içinde Trablus’taki mahkemeye gelen Dorda geçen yılki çatışmaların ardından suçlanmış olan eski Libya rejiminin ilk üst düzey yetkilisidir. Avukatı  Daw al-Mansouri  suçlamaları yeniden gözden geçirmek için biraz daha zaman istedi ve sonra dava 26 Haziran’a kadar ertelendi. Mansouri  ayrıca  müvekkiline  adil yargılanma yapılacağına dair inancı olduğunu söyledi. Dorda ayrıca Kaddafi rejiminin Libya Halk Komitesi eski genel sekreteri’dir.1990 yılından 1994’e kadar 4 yıl bu alanda hizmet etti.6 yıldır, 1997 ve 2003 arasında  O, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Libya daimi temsilcisi olmuştu. O Musa Koussa’dan 2009’da dış istihbarat şefliği görevini devraldı. Kaddafi’nin en sadık destekçilerinden biri olarak bilinen Dorda, geçen yıl Eylül ayında tutuklandı. Davaya İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslar arası Af Örgütü  gözlemci  olarak katılmaktadır. Onlar adaletli bir yargılama olmasını sağlamak  için süreci takip edecektir. Libya’daki bu dava daha yüksek profilli davalarla uğraşmak ve Libya’daki adalet ve yargı kapasitesini arttırmak için bir deneme olarak görülüyor. O geçen yıl Libya’daki isyan boyunca  sivil kargaşayı başlatma amacıyla etnik grupları silahlandırma ve zor kullanarak barışçıl protestoları engellemek, güvenlik güçlerine sivillerin kafasına ve göğsüne ateş etmesi için emir verme, gibi suçlardan dolayı suçlandı. Dorda’nın kardeşi Abdullah, kardeşinin masum olduğunu  ve masumiyetinin kanıtlanacağını söyledi.
Libya’da huzursuzluk ortamı devam etmektedir ve bunun bir yansıması da Libya  İçişleri Bakanı yardımcısının, havaalanına silahlı araçlarla girerek uçuşları engelleyen El-Awfia birliği militanlarının yakalandığını açıklamasıyla ortaya çıkmıştır. El-Afwia Birliği örgüt liderleri  Ebuecile El Habci'nin       kaybolması üzerine havaalanını işgal etmişlerdi ve istekleri yerine getirilene kadar buradan çıkmayacaklarını bildirmeleri üzerine askeri birliklerin de havaalanına girmesiyle iki grup arasında çatışmalar başladı. Libya İçişleri Bakanı yardımcısı Ömer  Kadravi yetkililerin havaalanında kontrolü ele geçirdiklerini bildirdi. Batı Libya’da Tahruna şehrinden gelen silahlı grubun komutanlarından birinin kaybolması üzerine işgal eylemi gerçekleştirildi. Kaybolan komutanın nerde olduğu ve kimler tarafından kaçırıldığı bilinememektedir. Silahlı grup, asfaltta bulunan 6 uçağın her birinin altına, uçaksavar taşıyan pikaplar yerleştirdiği belirtilmişti. Çatışmalar boyunca uçuşlar iptal edilmişken, kontrolün sağlanmasından sonra tekrar uçuşlar başlatıldı.
Sonuç olarak diyebiliriz ki Libya’daki bazı kabileler, gruplar, liderler ve halkın içinden gelen rejime dair  bloklaşmalar devam etmekte ve durulacak gibi de gözükmemektedir. Bu blokları hoşgörü ve adaletli bir ortamda  tek bir bünyede toplayabilecek etkin ve  güçlü bir devlet mekanizmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Libya’da ise eskiden beri bir devlet geleneğinin ve deneyimlerinin olmaması ile halkın demokrasi isteğinin güçsüz olması ve onları galeyana getirecek bir ortamın var olmamasından kaynaklanan sorunları giderecek bir demokrasinin inşa edilmesi gerekmektedir. Bu demokrasinin ortaya çıkması durumunda halkın devletle bütünleşmesi sağlanacak ve toplumda hoşgörülü bir ortam oluşacaktır. Ancak demokrasiye geçiş sancılı olabilir ve inşa edilmesi uğruna birtakım sorunlar baş gösterebilirse de bunu var olacak bir yapının kaynakları olarak görmek ve insanları yeise düşürmemek gerekir. Küreselleşen dünyada zaman ve mekan daralmasının ortaya çıkması ve facebook, twetter, msn gibi internet araçlarının da hız kazanmasıyla insanların içlerinde varolan özgürlük ateşi alevlenmiş ve bunun sonucunda insanlar ayaklanarak bağımsızlık  naralarıatmış bununla birlikte otoriter yönetimler yıkılarak insanlar hayal ettikleri yaşamı gerçekleştirmek istemişlerdir. Libya’da seçimler sonucu oluşacak  ortamın gidişatı ve demokrasiyi yerleştirebilecek kapasite ile halkın bunu hazmetme yetisi bize bu Arap Baharı’nın Libya’da nasıl bir sonuç doğuracağını gösterecektir. Umarım bu devrimlerde kazanan bağımsız, özgür, demokratik  bir Libya ve  halkı olur.



LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
14.05.2012



Libya iç savaşı boyunca  Libya’nın Ghadames  kasabasında, 24-26 Eylül 2011 tarihleri arasında Kaddafi yanlısı güçler tarafından Ulusal Geçiş Konseyi hükümetine karşı  Khamis Tugayı’nın kuvvetlerini de içerdiği iddia edilen  bir dizi saldırı meydana geldi. Bilindiği gibi Khamis  Kaddafi, Libya  eski lideri Muammer  Kaddafi’ye sadık olan Libya Silahlı Kuvvetleri’nin rejim güvenlik tugayıdır. Kaddafi’nin  29 Ağustos 2011’de ölen en genç oğlu Khamis Kaddafi tarafından komuta edilen  32.Tugay Libya orduları içinde en iyi eğitime sahip ve en donanımlı orduydu. Bu ordunun ise Ulusal Geçiş Konseyi’ne karşı girişilen çatışmalara katkısı büyüktü. 24 Eylül’de başlatılan  Ghadames’teki  hükümet karşıtı  çatışmalar  Libya-Cezayir sınırındaki geçişlere ait bilgilerin toplanması sonrasında ortaya çıkmıştır. Baskın Tuareg kabilesi üyeleri  ve Cezayir’li paralı askerleri  içeren 100 müdavimden oluşan bir grup tarafından sabah 5.30 civarında başlatıldı. Baskından sonra kasabada Kaddafi yanlılarının gerçekleştirdiği saldırılar ara sıra devam etti ve Kaddafi karşıtı güçler onları şehirden atmak için mücadele ettiler. Çatışmanın ertesi günü ise kasaba tekrar eski haline döndü ve Ulusal Geçiş Konseyi  şehrin kontrol noktalarını ele geçirerek güvenlik önlemlerini arttırdı. Olayda Kaddafi karşıtı güçler 8 savaşçısını kaybetti ve 60’dan fazla kişi yaralandı.
Cezayir sınırına yakın bir çöl kasabası olan Ghadames’te Çarşamba  sabahı Tuareg kabilesinden  bir grup tarafından  ortaya çıkarılan yedi saatten fazla süren  çatışmalarda Tuareg Lideri Easa Talaly ve 8 kişi öldü. Çatışmada, Ghadames tugayından bir adam öldü ve 20’den fazla kişi yaralandı ve  Ghadames’te öldürülen adamın isminin Hadi Abu Zmala’dır. Ghadames  Tugayından bir güvenlik görevlisi Yakup Davi’ye göre Tuareg,  Ghadames’ten 70 km uzaklıkta bulunan yerde günlerce kuvvet topladı. Yakup onların 3 gün önce Ulusal ordunun kontrolü altında bulunan bölgeye 50 km uzaklıkta bulunan kontrol noktasına saldırdıklarını söyledi. Onlar kendilerini koruyamayacak kapasite bulunan hafif  silahlara sahiptiler. Yakup, Ulusal ordunun kontrolünde bulunan Ghadames’teki olayda kendilerinin Genelkurmay Başkanından emir almadan misilleme yapamayacaklarını söyledi. Yakup yerel konsey başkanının Tripoli’ye  General  Yousef Mangoush  ile görüşmek için gittiğini ve Bingazi’den özel kuvvetleri göndereceğine söz verdiğini ancak onların gelmediğini ekledi  ve Tuareg’den böyle bir saldırıyı beklediklerini ve kendilerine havan topu mermileri ve 106 mm’lik  tanksavar silahlarıyla saldırdıklarını söyledi. Ayrıca rastgele atılan bombalar sonucu evler ve hastanelerin zarar gördüğünü  ve Ghademes’te yaşayan  Tuareg halkının  üzücü bir durumla karşılaşmamak için evlerinde kalmalarını söylediğini  ve bu sayede olumsuz bir durumla karşılaşmadıklarını belirtti.7 saatten fazla süren  çatışmalar şehrin kontrol noktasına kurulan havaalanına Ghadames tugayının geri dönüşüyle noktalandı. Ayrıca Yakup saldırıya başladıktan sonra onların geri çekildiğini ve kısa zamanda havaalanının kontrolünü ele geçirdiklerini bununla birlikte Tuareg lider İsa Talaly ile birlikte 9 kişinin öldüğünü bildirdi. Ancak yaralıların bilinmeyen yerlere götürüldüklerini ve onlar hakkında kesin bir bilgiye sahip olamadıklarını söyledi.
Yakup’a  Ghadames’te yaşayan Tuareg’liler sorulduğunda onların diğer Araplardan bir farkının olmadığını belirtti ve asırlardır beraber yaşadıkları bu insanlarla kardeş olduklarının söyledi. Kaddafi için savaşanlarla Ghadames’e saldıran insanların aynı gruptan olduğunu söyledi. Onlar Trablus’un özgürlüğünü kazanmasından sonra şehirden kaçan  ve Ghadames’in istikrarını bozmaya çalışan insanlar olarak nitelendirildi. Ghadames’te  Trablus’un özgürlüğünü kazanmasından beri bir sürü çatışma görüldü. Tuareg halkının büyük çoğunluğu Kaddafi rejimi düştükten sonra misilleme yapılacağı korkusuyla Eylül ayında şehre kaçtılar. Üstelik, ondan fazla Ghadames yerel sakininin Tuareg tarafından kaçırılması ve  3 hafta sonra yetkililerin müdahalesiyle serbest bırakılması olayı en önemli  olaylardan biridir.[i]
Diğer çatışma haberi ise,Libya iç savaşı sırasında 20 Haziran’da  Trablus’un 70 km batısındaki Sorman’da  Nato’nun sivilleri bombaladığı haberi gündeme gelmişti. Nato’nun  Kaddafi’nin eski bir arkadaşının evini hedef almak için 8 roket atarak başlattığı saldırıda 3’ü çocuk 15 kişi ölmüştü.  Sorman’ın kuzeybatısındaki çatışmalarda 3 kişi yaralandı ve en az iki kişi öldürüldü. Kasabanın tatil beldesinde kurulu olan Elektrik Enstitüsünde Salı günü öğleden sonra meydana gelen olayın, biri Sorman diğeri Mutrud  bölgesinden olan iki adam arasındaki tartışmadan kaynaklandığı ortaya çıktı. Mutrud sakinleri tarafından Sorman’da bir silah deposunun tahrip edildikten sonra Mutrud’dan bir adamın öldüğü belirtildi. Olayın büyümesini engellemek ve daha fazla şiddet ortamının oluşmaması için Zawiye ve Sabratha’dan olay yerine bir ekip gönderildi.[ii]



LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
07.05.2012


Libya’da haftanın en önemli gelişmelerinden birisi, Salı sabahı Hükümet Binası içine girmeye çalışan  silahlı protestocuların eylemleri sonucu 4 kişinin yaralanması ve 1 kişinin ölmesi olayıdır. Öldürülen yetkili İçişleri Bakanlığı Yüksek Güvenlik Komitesi üyesi Ali Meilood Al-Gaoud, protestolar bildirildikten sonra orayı korumak ve isyancıları yakalamak için oraya İçişleri tarafından gönderilen koruyucu güçlerin bir elemanıydı ve yaralılardan üçü SSC güçlerinin üyeleriydi. Olay akşamı Başbakan Abdurrahim Al-Keeb  saldırganlara ‘’haydutlar’’ diyerek kınamak için televizyona çıktı ve ‘’Onlar geçen yıl Kaddafi’yi devirmek için savaşmış devrimcilerden değildi  ve esasında devrimcilere yapılan nakit ödemeyi almak için uğraşan dolandırıcılardır’’ dedi. Buna ilaveten Hükümetin bu tür insanlar tarafından yapılan tehditlere boyun eğmeyeceğini söyledi. Ayrıca bu kanun kaçaklarının şantajı ve kuvvet tehdidi altında müzakere olmayacağını söyledi. Üstelik, Yefren ve Kikla’dan gelen bir grup hükümetin kendilerine söz verdiği nakit parayı vermedikleri için çatışmaya başladığını söyledi. Görgü tanıklarına göre onlar geçen hafta hükümet binasını kuşatmış olan insanlara benziyordu. Hükümet Perşembe günü  paralarının ödenmiş olacağına söz vermesine rağmen 26 Mayıs’ta paralarının ödenmiş olacağını ayrıca nakit değil banka hesaplarına yatırılacağını bildirdi. Bu insanların Kaddafi zamanından kalma mahkumların serbest bırakılması, kayıp kişiler hakkında soruşturma yapılması, yaralıların tedavi olanaklarının arttırılması gibi talepleri de vardır. Görgü tanıklarına göre aslında iki gösteri olmuştu. İlki Kaddafi rejiminin eski mahkumları tarafından yapılan ve saat 9 civarında başlayan gösteri ve ondan sonraki ise Yefren ve Kikla’da yolun kapatılmasına varan gösterileridir. Hükümet sözcüsü Nasir Al-Mana ateş başladığı sırada binada bir basın toplantısı yapıldığını söyledi. Hafif ve ağır silahlarla silahlandırılmış protestocuların binayı yağmaladığını ve güvenlik görevlisini de görevindeyken öldürüldüğünü belirtti.Ayrıca, Mana  50 aracın içinde yaklaşık 200 silahlı protestocunun olduğunu ve 14 ünün tutuklandığını bildirdi. Öldürülen güvenlik görevlisi Ali Meilood ise silahlı protestocuların hükümet binasına girmesini engellemeye çalışırken protestocular tarafından vurulmuştu.[i]
Libya Ulusal Geçiş Konseyi Haziran seçimlerinde dini, etnik, kabilesel, bölgesel  olarak seçimlere katılma yasağını ortadan kaldırdı. Seçim yasağı 24 Nisan’da Ulusal Geçiş Konseyi tarafından ülkedeki aşırılıkların önlenmesi ve rejime karşı ortaya çıkan tehlikeleri pasifize etmek için çıkarılmıştı. UGK aynı zamanda bunun ülkenin eski lideri Muammer Kaddafi yandaşları için bir önlem olduğunu ifade etti. Ülkede artık Kaddafi ve onun rejimine övgü bir suç olacağı belirtildi. Kayıt merkezleri 1 Mayıs’ta ülke geneline açıldı ve seçmenlerin kayıt olabilmek için 2 hafta sürelerinin olduğu bildirildi. Ayrıca UGK, bu seçimin ülkenin  ulusal birliğini korumak için tasarlanmış olduğunu söyledi. Fakat tartışmalı olan konulardan bahsedilmeyen yasanın 2 Mayıs’ta yasanın yeni bir sürümü yayınlandı. Libya’da bölgesel otonominin derecesini arttırmak için kampanya başlatan İslamcı gruplar ve onların partilerine seçim yolu açılmış oldu. UGK, Haziran ayı sonuna kadar seçimlerin yapılacağına söz verdi fakat Batılı diplomatlar yazdan sonraya kayabileceğini düşünüyorlar. UGK, getirilen önlemlere ek olarak Muammer Kaddafi’yi ortadan kaldırmak için savaşan eski isyancılara bağışıklık verilmişti. Ayrıca 17 Şubat devriminin gerekli kıldığı eylemler için hiçbir cezanın verilmeyeceği bildirildi. Dikkat edileceği gibi bu tarih, Albay Kaddafi’nin devrilmesiyle 2011 ayaklanmasının başlangıç tarihidir. Bağışıklığın, devrimcilerin başarısını sağlamak amacıyla devrimciler tarafından yürütülen sivil, askeri ve güvenlik hareketlerini kapsadığı ifade edildi. [ii]
BM Mülteci Ajansı yedi Somalili sığınmacının botla Libya’dan Malta’ya ulaşmaya çalışırken öldüğünü bildirdi. Bir hafta süren yolculuk sonrası tekne Cumartesi günü Riviera Koyu’nda karaya çıktı. Akşam sahilde eğlenen insanlar  yorgun düşmüş 90 Somali’ye ulaştıktan sonra  acil servise haber verdiler. BMMYK sözcüsü Adrian Edwards, her üç günde bir iki insan öldüğünü ve bu yıl Libya’dan Avrupa’ya ulaşma girişiminde bulunurken hayatını yitiren 81 kişinin olduğunu doğruladı. Ayrıca, bu yıl Malta’ya ulaşan botların dördüncüsünde toplam 210 kişiden fazla insan olduğunu ve İtalya’ya varmak için göçmenler ve mültecileri taşıyan 45 geminin olduğunu bildirdi. Geçen yıl ise yaklaşık 1500 kişinin Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken öldüğü bildirildi. [iii]





LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
30.04.2012



Libya’da son duruma bakacak olursak, bu hafta başlarında İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague  tarafından başlatılan ve  Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı tarafından  yayımlanan İnsan Hakları ve Demokrasi başlıklı 2011 Raporunda Libya endişe verici bir ülke olarak listelendi. Hague, insan haklarının arttırılması için bunun hoşgörü üzerine inşa edilmesi gerektiğini  ve Ulusal Geçiş Konseyi’nin yeni bir Libya’nın inşasında köşe taşı olacağını  ifade ederek Libya’dan beklentilerini  dile getirdi. Hague, stratejisinin temel hak ve özgürlükleri geliştirmek  için demokratik bir çerçeve oluşturmak, devam eden insan hakları sorunlarını gözlemlemek, eski Lider Kaddafi destekçileriyle başa çıkabilmek için adil bir yargılama oluşturmak için yargı gücünün merkezi kontrolünü sağlamak üzere  Geçici Hükümeti desteklemek olduğunu söyledi. Bu rapordaki devletlerde  fırsatlar ve zorluklar ortaya çıkacak ancak gelecek yıllarda Libya’nın  şekillenmesini daha iyi tamamlayabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca raporda 2012 için ana hedefin oluşum sürecindeki Libya’da kadın haklarını savunacaklarını etnik ve dini azınlıklarını desteklemeye devam edeceklerini, gençlik ve kadın grupları için uzun vadeli yapılar inşa edeceklerin ve onların demokratik süreçte temsil edilmelerini sağlayacaklarını ifade etti. Libya’da ifade ve toplanma özgürlüğünün gelişmesinin kanıtı olarak,2011 sonlarına doğru Libya sokaklarında Geçici Hükümetin kendilerine karşı protesto gösterileri yapılmasına  izin vermesi  ve yüzlerce medya kuruluşuyla sosyal medyanın ve internet kullanımının artması gösteriliyor. Ancak buna rağmen endişe verici olan eksiklikler  medyayı yönetebilecek kararların alınamaması, yayın lisanslarını düzenlemek için resmi bir sistemin olmaması, kararların ad hoc nitelikte ve resmi olmayan yerel  kasabalar ve militan konseyleri tarafından verilmesi  olarak sayılmıştır. Ayrıca yargı sistemi henüz tam olarak Geçiş Konseyi’nin kontrolü altında değil hala mahkumlar bazı militanların elinde ancak Adalet Bakanlığı onları kendi komutasına çekmek için girişime başlamıştır.13 Ekim’de yayınlanan Uluslar arası Af Örgütü raporuna göre Libya cezaevlerinde tutukluların tedavisiyle ilgili endişelerin sürdüğünü ve fiziksel istismara uğradıkları ayrıca çoğu  Afrikalı göçmen 7 bin civarındaki tutuklunun yargı süreci olmaksızın tutulduğunu belirtmiştir. Hague Libya’daki yargı sürecini işler hale getirmek için Adalet Bakanlığına teknik yardım sağlamak için BM ile birlikte çalışarak yeni bir cezaevi reform programı oluşturacaklarını belirtti. Tuareg, Amazigh ve Tebu azınlıklarının haklarına saygılı olmak gerektiğini vurguladı. Ulusal Geçiş Konseyi  Sivil Özgürlükler ve İnsan Hakları Ulusal Konseyi ve  insan hakları ihlallerini araştıracak Ulusal Bilgi Bulma ve Uzlaşma Komisyonu kurması  Libya’nın insan hakları konusunda ilerleme kaydettiğini gösterir.[i]
Ayrıca,Libya Genel Sekreteri  Özel Temsilcisi  Sayın Martin geçen hafta sivil ve askeri konsey ile sivil toplum üyeleriyle birlikte Regdalin EL-Cumail ve ve Zuwara’yı ziyaret etti. Görüşmeler sonucu  ateşkesi sağlamak ve düzeni  sağlamak için Libya otoriteleri tarafından alınması gereken önlemler kadar  çatışmalarda hayatlarını kaybedenler üzerinde de duruldu. Martin  Ulusal Geçiş Konseyi’nin uzlaşma çabalarına  tam destek vermek için çeşitli partileri çağırdı. Tüm partiler bu ayın başlarındaki çatışmanın patlak vermesini sağlayan gerilimi çözmedeki sorumluluklarını üstlenerek ulusal makamların önemini vurguladı.[ii]
Diğer çarpıcı bir gelişme olara, Fransız Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin 2006’da Kaddafi’den para almış olabileceğini ortaya koyan bir gizli belge su yüzeyine çıktı. Libya İstihbarat Servisi Başkanı Musa Kussaf, Libya Eski Lideri Muammer Kaddafi’nin, Sarkozy’nin 2006 seçim kampanyasını desteklemek için 50 milyon dolar transfer edip etmediğini Kaddafi’nin yabancı yatırım şirketlerinden birine sordu. Kussa, o mektubun belirtilmeyen bir yerde düzenlenen toplantı sırasında, Sarkozy’nin temsilcileri tarafından görüşüldüğünün ve orda görüşülenlerin  farkında olduğunu belirtti. Ancak Sarkozy iddialara sert tepki göstererek yalanladı ve dava açacağını söyledi. [iii]
Bunun yanı sıra, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başbakanı Abdurrahim El-Keeb hükümetin yönetimde başarısız olduğu iddialarına rağmen hükümeti bu zor durumdan kurtarmak için Pazar günü karar verdi. Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı  Mustafa Abdül-Celil ,Haziran seçimlerinin zamanında yapılmasını sağlamak için kabinede kalacağını bildirdi. Zamanın  çok kısa olduğunu ve Libyalılar için kritik bir durum olan ve hem Libya hem de uluslar arası toplum için önemli olabilecek bir tarih olan ulusal konseyin  seçimlerini engelleyebilecek yeni ve değişik önlemlerin alınmaması gerektiğini söyledi. Çarşamba günkü toplantı boyunca hükümete karşı  güven oyunun  sağlanıp sağlanmadığına dair çelişkili raporlar geldi fakat konsey sözcüsü Muhammed Al-Hareizi Ulusal Geçiş Konseyi’nin görevden alındığını inkar etti.Bu kafa karıştırıcı raporlar Ulusal Geçiş Konseyi’nin Kaddafi’nin devrildiği 12  Şubat’tan beri şeffaflığın eksik olduğunun altını çiziyor. [iv]
Bunlara ek olarak kaydedilen diğer gelişme ise, Rusya’nın, Lübnan donanmasının ‘’Lütfullah 2’’olarak isimlendirilen,11 kişilik mürettabatı olan, silah ve mühimmat taşıyan Sierra-Leone bandıralı bir gemiyi alıkoymasından sonra Suriyeli isyancılara silahla katkı sağlayan ve destekleyen Libya’yı suçlamasıdır. Libya’dan yolculuğa başlayan ve Mısır’ın İskenderiye limanında duran hafif, orta ve ağır silah taşıyan gemi daha sonra  Lübnan’ın kuzeyindeki Trablus limanına yöneldi. Geminin kaptanı gemide motor yağının bulunduğunu gemiye bakmasının yasak olduğu için cephanelerden haberi olmadığını bildirdi. Ayrıca Libya’dan Lübnan’a 12 konteyner yük taşınmasının istendiğini  ancak 3 gün geciktiğinden dolayı bu sayının üçe düştüğünü  belirtti.[v]
Üstelik, Cuma günü 17 Şubat Devriminin beşiği ve Libya’nın doğusunda bulunan Bingazi’de Adliye binasında bir bomba patladı. Yakındaki bir hastanede dahil olmak üzere çevresindeki yapılar zarar gördü ve 1 insan yaralandı. Güvenlik güçleri mahkeme duvarının yanına bilinmeyen şahıslar tarafından 3 paket patlayıcı bırakıldığını bildirdi. Libya’da öldürülen devrik lideri diktatör Kaddafi  egemenliğinden kurtuluşundan beri memnuniyetsizlik sürüyor. Bingazi sakinleri  Trablus’un yeni lideri tarafından unutulduklarından şikayet ettiler.10 Nisan’da Libya’da BM heyetinin başkanını taşıyan bir konvoyda el yapımı bomba atılmıştı fakat kimse yaralanmamıştı. Yani bu bomba eylemleri  uzun zamandır süregeliyor ve durulacağa da benzemiyor.[vi]
Ayrıca, Ashoura ilçesinde bir adamın marketten eve yürürken vurularak öldürülmesinden sonra  Kufra’da gerilimin yükselmesi sonucu ortaya çıktı. Kim olduğu bilinmeyen ölü adam akşam 8 sularında faili meçhul kişiler tarafından vuruldu. Ashoura alanı büyük ölçüde bir Tebu alanı olarak görülmektedir. Geçen ay meydana gelen Tebu kabilesine mensup kişiler ve hükümet güçleri arasındaki çatışmada 11 kişi ölmüştü. Bu olay 100 kişinin öldüğü Zuwai kabilesi ve Tebu kabilesi arasında meydana gelen acı çatışmanın devamı olarak görülmüştü. Kufra’da silah stoklarının sahipleri tarafından sık sık yoğunlaşan kaçakçılık ve farklı gruplar arasındaki çatışmalar farklı görünümlerde süregelmektedir.[vii]
Diğer bir çatıma haberiyse, Tripoli’de Salı akşamı Şara Ennasser ve 24 Aralık Caddesi’nin kesiştiği şehir merkezinde, Hadba  Al-Kadhra ve  Suq Al-Jouma‘da silahlı çatışmaların meydana gelmesiyle baş gösterdi. Kentin ana karayolu çatışmalar sonucu kapatıldı ve 24 Aralık caddesinde meydana gelen olaylar hakkında daha sonra konuşan İçişleri Bakanlığından ayrı olarak konuşan kentin Yüksek Güvenlik Komitesi  Başkanı   El-Fituri Agrabil Bakanlık binasını hedef alarak konut  yapılarını gelişigüzel ateşleyen militan grupları  ‘’suçlu’’ olarak tanımladı. Şuan da ortalığın sakin olduğunu ve 2 kişinin tutuklandığını söyledi. O, Suc Al-Jouma’da Dışişleri Bakanlığı binasına saldıranların Tugay Güçleri olduğunu söyledi. Onlardan bir kısma tutuklanırken diğerleri kaçtı. Agribil, Hadba El-Kadra’da Trablus Devrim Tugayı ve Şara Ajdabiya Devrim Tugay arasında hükümet binası üzerinde bir kavga yaşandığını söyledi. O denetimindeki güvenlik güçlerini bölgeye gönderdi.1 kişi yaralanmasına rağmen çatışmalarda ölen olmadı. Hawmat EL-Vatan üyeleri Yüksek Güvenlik Komitesi’ne katıldılar. Çatışmalar şehirdeki insanları sinirlendirmesi üzerine, Hükümet Görevlileri güven ve huzur ortamı oluşturacaklarına dair halka söz verdiler ancak kalıcı bir hükümet geleneği kurulmadan karışıklıklar giderileceğe benzemiyor.[viii]



LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
23.04.2012



Kaide 1988 yılında SSCB birlikleriyle savaşmak üzere Afganistan’ın korunması amacıyla kurulan ve amacı İsrail’in yok olması ve tüm İslam devletlerini Halifelik inancı altında birleştireceğine inanan ve bu doğrultuda saldırılar düzenleyen özellikle 11 Eylül 2001’de ABD’deki Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırıdan sorumlu tutulan ve bu olay sonrası dünya çapında terörist olarak adlandırılan radikal bir örgüttür.Her ülkeye farklı şekilde sızmaya çalışan El-Kaide Libya’nın doğusunda yer alan Derna’da emirlik kurarak amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmıştı ve bu da bazı ülkeleri gerek sınırlar bakımından gerekse siyasi bakımdan endişelendirmişti.Ayrıca Libya’daki iç çatışmalarda da etkisini iyice gösteren örgüt militanları Misrata gibi yoğun çatışmaların yaşandığı yerlerde muhaliflerin yanında yer alarak ve  buralarda kamplar kurarak  amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla köktendincilere askeri eğitim vermektedirler.
                Bu yönde gelişen olaylarla ilgili olarak ortaya çıkan durumlardan biri,Kaddafi’nin Libya İstihbarat Servisi ve M16 El-Kaide teröristlerine tuzak kurmak için Batı Avrupa’da radikal bir cami kurmasıydı..İngiltere’nin Kaddafi’yle diplomatik ilişkilerini yeniden başlatmasıyla ilgili olarak güvenliği sağlamak için girişilen bu ortak operasyon gösteriyor ki İngiliz İstihbarat Servisi ,insan hakları ihlallerinin yaygın olduğu görüşüne rağmen Kaddafi rejiminin casuslarıyla çalışmaya hazırlandı. Zamanında İngiltere,Kaddafi’yi kitle imha silahları planlarından  vazgeçmesi konusunda cesaretlendirmişti.4 ay sonra diktatör ve Tony Blair Libya’nın patriyal statüsünü sona erdiren ‘’çölde antlaşma’’yı 2004 te imzalamışlardı.Bu işbirliği güvenlik nedenlerinden dolayı adlandırılamayan Batı Avrupa ülkeleri’nde El-Kaide terörist barınaklarına sızmak için yetiştirilen bir ajana kadar uzanır.Çift taraflı ajan Tripoli’yi ziyaretinde Libya dış istihbarat servisi  ESO tarafından casus olarak adlandırılan Irak’ta El-Kaide komutanlarıyla yakın bağlantısı olan Joseph kod adlı kişidir.M16 nerede yaşadığını Batılı müttefiklerine bildirmediği ajanı yetiştirmeye başlamıştı.Bu ajan operasyonun nasıl ve ne zaman başlatılacağı ve nasıl ajan olarak yetiştirileceği hakkında Avrupalı müttefiklerine bilgi vermeden plan yapan M16 ajanın kimseye bilgi vermemesi gerektiğini dile getirmiştir.Libya İstihbarat Şefi Moussa Kousaf’a Londra’da M16 servisinden  gönderilen ve Sundays Time’dan alınan belgeler,operasyon için yapılan planlar ve ajanın yetiştirilmesi hakkkında ayrıntılı bilgiler veriyor.Bu plan Libya hükümetinin kararlarında M16’nın rolü olup olmadığını ve Libya rejimiyle yakın bağlantıları olup olmadığı hakkındaki sorunları arttırmaktadır.
Geçen hafta,2004’te,dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı olan Jack Straw’in Libya’nın terörist lider olarak iddia ettiği Usame Bin Ladin ile yakından bağlantılı olduğu gerekçesiyle hakkında yasal işlem yapılması durumuyla karı karıya gelmiş ancak iddiaları Parlamentado inkar etmişti.Ancak şimdi İngiltere’de 4 ay önce bir dizi toplantıyla başlayan Libya ve M16 istihbaratının gizlice planladığı terörist karşıtı operasyonlar açığa çıkmış olabilir.2003 Aralığında Libya İstihbarat Müdürleri ve Joseph British Hotel’de Kuzey Afrika İslami aşırı güçlere karşı bir cami kurma planını tartışmışlardı.Heatrow’a yolculuğu boyunca rahatlığı sağlanan ve beş yıldızı Londra otelinde kalan ve İngiltere’de diplomatik misyon altında görev yapan Libya İstihbarat Subayı için M16’nın para ödemesinin nedeni teröristler üzerindeki planları hakkında bilgi elde etmeyi ummasıydı.Operasyon seçilen şehirde Batılı Müttefiklere haber verilmeden uygulamaya konulmuştu.Ayrıca caminin teröristlere karşı düzenlenen bir saldırı için aracı konumuna getirilmesi de eleştirilmeye açık bir konu olarak gündeme geldi.Belgelerde İngiltere Hükümeti’ne dava açan ve İngiltere Hükümeti tarafından yasadışı yollarla Kaddafi rejimine verilen Libyalı Komutan Abdülhekim Belhac’ın röportajlarına da yer verilmiştir.Belhac  Jack Straw’ı insan hakları ihlallerine,işkence,yasadışı suçlara ortak olmakla suçluyor.Belhac CIA ajanlarının kendisini ve hamile eşini kaçırdığını,işkence gördüklerini ve insanlık dışı muamelelere maruz kaldıklarını söyledi. [i]
2012’de Libya iç savaşı sonrası ortaya çıkan çatışmalardan biri de Libya’nın güneyinde yer alan Sirenayka bölgesindeki Kufra’da,Tobu ve Zuwayya kabileleri arasındaki çatışmaların silahlı gösteriler şeklinde patlak vermesiydi. 12 ve 13 Şubat’ta 17 insanın öldüğü ve 22 kişinin de yaralandığı çatışmalar ilk olarak küçük silahlarla ateş açmalar şeklindeyken,ikinci gün RPG ve uçaksavar silahların kullanılmasıyla gerilim tırmanmıştı.Zuwayya kabilesine göre çatışmaların nedeni 3 Tobu üyesinin kabilelerindeki genç insanları öldürmesiyle başlamıştı.Tobu kabilesi,Ulusal Geçiş Konseyi tarafından desteklenen Zuwayya tarafından saldırıların başlatıldığını iddia etti.Ayrıca Tobu kabilesi,Kaddafi Dönemi’nden beri koyu tenli olduklarından dolayı Zuwayya kabilesi tarafından ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirttiler.Yerel Kufra Hükümeti Sosyal İlişkiler Koordinatörü Ferhat Abdal Kerim,Ulusal Geçiş Konseyi’nin paralı askerlerin yaptığı saldırılara karşı hareket etmezse bölgesel bağımsızlığa gideceklerini belirtmişti.14 Şubat’ta çatışmalar UGK’nin Zuwaya kabilesine yardım amacıyla gönderdiği takviye birliklerle Tobu kabilesinin kuşatılmasıyla devam etmişti.Son olarak 20 Nisan’da meydana gelen çatışmalarla olaylar gitgide içinden çıkılmaz hal almıştı.
En son meydana gelen 20 Nisan’daki Libya’nın güney kasabası Kufra’daki son çatışmada, Libya ordusu ile Kufra’nın yerel kabileleri arasındaki mücadelede iki kişi öldü ve 17 kişi yaralandı.Şubat ayında Tripoli’nin güneyine 1.100 km uzaklıkta bulunan  Çad ve Sudanla sınır olan Kufra’ya  Tobu ve Zuwaya kabileleri arasında uzun süreden beri devam eden ve Tobu kabilesinden en az 113 ve Zuwaya kabilesinden de en az 23 kişinin öldüğü çatışmaları bastırmak için silahlı kuvvetler gönderildi.Libya Tugay Komutanı Wissam Ben Hamid’e göre Perşembe günü caddelerden birinde  Zuwaya kabilesinden bir adam Tobu kabilesinden birini öldürmesiyle çatışmalar patlak verdi.Cuma günü bir barış tugayı  Savunma Bakanlığının emri altında çatışmalara son vermek amacıyla bölgeye  gönderildi.Tobu kabilesi ulusal orduyu ve onların üslerinden birine saldıranları suçladı.Askerler Tobu kabilesini Kufrada çevrelemiş ve insanların okullara ve bankalara girmesine izin vermemişti.Albay Fradj Bushaala, iki kabile arasında yapılacak olan barışı koruma müzakerelerinin başladığını söyledi. Yeni Libya otoritesinin çabalarına rağmen bazı bölgelerde uzun süredir devam eden rekabet, bölünmüş topluluklar ve ülke genelindeki silahlanma hala geçici hükümetin otoritesini sağlama ve ülkedeki etnik gruplar arasındaki barış ve güvenliği sağlama mücadelesinde başına bela oluyor.
Libya’daki demokrasiye sancılı geçişin yaşanması ve merkezi otoritenin sağlanamaması dolayısıyla yerel çatışmaların kontrolden çıkmasına yol açması sonucu çatışmalar uzun bir süre daha devam edeceğe benziyor.[ii]

LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
16.04.2012




Libya ve Cezayir arasında güvenlik alanında işbirliğini yeniden başlatmak için 16 Nisan Pazartesi günü antlaşma imzalandı.Antlaşma Libya Dışişleri Bakanı Müsteşarı,Muhammed Abdulaziz tarafından Mağrif ve Afrika’dan sorumlu Cezayir Bakanı Abdülkadir Messahel tarafından Cezayir’de imzalandı.
Messahal’e göre antlaşma 1969’dan beri  iki ülke arasında başlayan ilişkileri yenilemeyi amaçlıyor.İki ülke arasında politik dayanışma komitesi kurulması iki ülke arasındaki güvenlik sorunlarının ve komşuluk ilişkilerinden kaynaklanan sorunların çözülmesi ve devam eden işbirliğinin uluslar arası kuruluşlar tarafından koordinasyonunu  sağlayacak.
Üstelik her iki ülke işadamları için Temmuz ayında Ghadames’te(Libya ‘nın sınır kasabası)düzenlenecek olan ve enerji ile yatırım gibi alanları kapsayan bir görüşmenin organize edildiğini doğruladı ve bununla birlikte antlaşmanın iki ülke arasındaki yeni bir yaklaşım ve pozitif yönlü hareket olduğu üzerinde duruldu.
Bunun üzerine Abdülaziz antlaşmanın uygulanması için bir zaman çerçevesinin oluşturulduğunu söyleyerek ve antlaşmanın Cezayir’in bölgesel karar vermesinde önemli bir rolünün olduğunu dile getirdi.
Libya ve Cezayir arasındaki bu antlaşmanın temeli geçen yıl Libya’da çıkan ayaklanmalara kadar götürülebilir.Cezayir’in Libya’nın geçici meclisini tanımaması ve Nato’nun Libya’ya müdahalesini eleştirmesinden dolayı  iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmişti.Ayrıca devrimciler bu olaya Cezayir Büyükelçiliğine saldırılarda bulunarak karşılık vermişti.Gerilim Cezayir’in Kaddafi ailesinin üyelerini kabul etmesiyle tırmanmıştı.Ancak bu antlaşma birbirine ihtiyacı olan iki komşunun güvenlikleri için ve aralarındaki işbirliğinin sürekliliği için gerekli olmasından dolayı ilişkilere yeni bir soluk getirmiştir.
Öte yandan,Libya’nın güneydoğusunda Trablusgarp’ta bulunan Murgup ilçesine bağlı Tarhouna kasabası  Kaddafi’yi destekleyen berberi kabilelerinden oluşmaktadır ki bu yönüyle  Tarhouna Askeri Şura Başkan Yardımcısı Albay Abdullah Hüseyin ve onun meslektaşı Albay  Salim Souissi Pazar günü Misrata’da bir görüşmeden dönerken şehrin yakınlarında suikaste maruz kaldılar.Saldırı bilinmeyen kişiler tarafından gerçekleştirildi ancak durumlarının iyi olduğu söylendi.
Diğer yandan eski Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam uzun süredir hapis yattığı Zintan hapishanesinden Trablus’taki hapishaneye nakledildi.Zintan Yerel Konseyi Sözcüsü Khaled Al-Zintaniye göre Seyfülislamın Trablus’taki hapishaneye gitmesi onun kaçmasına yardımcı olacağının kanıtıydı ve bu yüzden Zintan’da kalmalıydı.
Zintani ayrıca Seyfülislamın  Başkent’teki destekçilerinden büyük para kaynağına sahip olduğunu ve Libya’nın zayıf merkezi hükümetinin onu güvenli bir şekilde gözaltında tutacağına inanmadığını ekledi.
Ulusal Geçiş Konseyi Sözcüsü Muhammed Al Harazi Seyfülislamın 10 gün içinde  başkente transfer edileceğini onun cinsiyet,rüşvet,tecavüz suçlarından yargılanacağını ve Haziran ortalarında gerçekleştirilecek seçimlerden önce onun hakkında bir hükme varılması gerektiğini bildirdi.
Böyle bir ortamda,Trablus’ta gerçekleştirilecek başarılı bir yargılama geçen yıl Kaddafi’nin yakalanıp öldürülmesinden beri Ulusal Geçiş Konseyi’nin Kaddafi’nin ölümünden beri sağlayamadıkları otoriteyi kurmak için bir adım olacaktır.
Ayrıca Seyfülislamın Avukatı,Seyfülislamın geçen Kasım ayında Zintanlı militanlar tarafından fiziksel saldırıya uğradığını iddia etti ve Libya Hükümeti ise bu tür suçlamaları defalarca reddetti.
Üstelik Uluslar arası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Louis Moreno Ocampo Libya yargılanmasının Uluslar arası Ceza Mahkemesinin standartlarına uygun olmasını istiyor ancak onun Uluslar arası Ceza Mahkemesi’ne iadesinin istiyordu.
İktidardaki Ulusal Geçiş Konseyi’nin Salı günü yaptığı açıklamada batı Libya’da 14 kişinin ölmesi ve 80 kişinin yaralanmasına neden olan rakip milisler arasındaki çatışmaların 3. gününde devam edildiği bildirildi.Geçici otoritenin internetten  yaptığı açıklamaya göre Zuwarah’ta 4 kişinin öldüğü ve 35 kişinin yaralandığı  belirtildi ancak Zuwarah’taki bir doktor Tunus sınırı yakınlarındaki Batı kasabalarında daha çok kişinin öldüğünü belirtti.Ulusal Geçiş Konseyi Regdalin ve Jamil kasabalarının yakınlarında 10 kişinin öldüğünü ve 45 kişinin yaralandığını söyledi.
Çatışmalar Zuwarah’tan eski isyancıların Jamil kasabasını geçme girişimleri sırasında yakalanmaları üzerine çıktı.Otoriteler milisleri serbest bıraktıklarını açıklayarak gitmelerine izin verdikten sonra Zuwarah’tan silahlı adamlar saldırıya başlamışlardır.
Hükümet devam eden çatışmaları sona erdirmeye çalışıyor.Bu durumu sakinleştirmek ve sorunları çözmek için Batı bölgesine bir heyet göndermiştir.Güney şehri Sebha’daki kabile çatışmalarında da Hükümet ateşkes için aracılık etmeden önce 147 kişinin öldüğü 395 kişinin yaralı olduğu belirtildi.Libya’da istikrarsızlık ve çatışmalar bir süre daha en azından seçimlere kadar merkezi otorite sağlanana kadar devam edeceğe benziyor.
Zuwarah’ta ve çevresinde Muammer Kaddafi Rejimi geçen yıl Ekim ayında devrildiğinden beri şiddet olayları görülmektedir.Kaddafi Rejimi devrildiğinden beri hükümet eski isyancılar üzerinde hakimiyet kurmak için mücadele ediyor ancak isyancı milisler hala özerk hareket ediyorlar.
Diğer gelişme ise Kaddafi karşıtı hareketin bir parçası olan 2 Libyalı’nın  Birleşik Krallık tarafından Libya’ya gönderilmesi ve burada işkenceye maruz kaldıkları iddiasıyla Birleşik Krallığa dava açmasıyla gündeme geldi.İddialar Birleşik Krallık polisi tarafından inceleniyor ve iddiaların ortaya çıkma nedeniyse Libya’daki isyancı güçlerin bir komutanı Abdel Hakim Belhac’ın  2004’te yakalandıktan sonra işkence gördüğünü söylemesiyle ortaya çıkmıştır.O M16(İngiliz gizli servisi) ve CIA(Amerikan gizli servisi)’in birlikte yürüttüğü operasyonla onun Bangkok’tan alınıp Libya’ya,Kaddafi’nin düşmanlarının bir araya toplanmasına yardım etmek için getirildiğini söyledi.
Öte yandan,üç şehrin birleştiği yerde bulunan(Libya,Cezayir,Tunus) Ghadames’te hayat  bir göçmen için çok ağır koşullar içermektedir fakat bu çöl ülkeye yasadışı yollarla gelen göçmenler için bulunmaz bir cazibe merkezi olmuştur.Bu kasabaya  yapılan son ziyaretler sorunun devam ettiğini göstermiştir.Bu yasadışı göçler boyunca insan hakları ihlalleri gündeme geliyor.Alçak bir duvar boyunca sıralanarak güneşten korunmaya çalışan göçmenlere polis tarafından sınırı terketmeleri söylendi.Fakat Cezayir sınır muhafızları onların Cezayir’e girmesine izin vermedi ve onlar da öğlen güneşinin çöl sıcağında coğrafi ve yasal belirsizlik içinde beklediler.
Amerikan Hükümeti ise İslami Mağrip’te El-Kaideyle bağlantılı İslamcı grup Ensar Dine’nin artan gücüyle bütünlük gösteren çatışmaların körüklendiği Libya’daki silahlanan grupların bazılarından korktu ve Tuareg isyanları hakkında endişelendi.
Bilindiği gibi 2012 Tuareg isyanı, Mali'nin kuzey kesimini oluşturan Sahra Çölü'ndeki Azavad bölgesinde Mali hükümetine karşı Tuaregler ve bölgenin diğer halkları tarafından Ocak 2012'de başlatılan ayrılıkçı bir ayaklanmadır. Ulusal Azavad Kurtuluş Hareketi'nin (MNLA) en önemli isyancı grubu oluşturduğu ayaklanma, 1916'dan beridir Tuaregler tarafından gerçekleştirilen ayaklanmalar dizisinin bir parçasıdır. MNLA önceki ayaklanmalarda yer alan isyancılarla 2011 Libya İç Savaşı'nda Ulusal Geçiş Konseyi veya Libya Ordusu için savaşıp geri dönen ve silahlı olan Tuaregler tarafından kurulmuştur.
Yasadışı göçlerle ilgilenen İngilizler özellikle Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenler için bir yol istasyonu olarak Libya’nın statüsünü araştırıyorlar.Avrupa Birliği ve ona üye ülkeler ile birlikte bu ülkeler Libya sınırlarında devriye gezmekle etkili bir çıkara sahip.Ancak şuanda yüzlerce belki de binlerce göçmen daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak için Libya’’ya geçmeye devam ediyor.
Göze çarpan bir gelişme de,1988’de ABD uçağına bomba yerleştirerek İskoçya’da düşmesine ve 270 kişinin ölmesine neden olmakla suçlanan Lockarbie bombacısı Abdülbasit El-Megrahi’nin durumunun ağırlaştığının ve komada olduğunun belirtilmesidir.
Al-Megrahi’nin yakın akrabası 11 Nisan Çarşamba günü bilincini kaybettiğini ve Trablus Tıp Merkezi Hastanesi’ne kaldırıldığını belirtti.20 Ağustos 2009’da Prostat kanseri olduğu gerekçesiyle İskoçya Hükümeti hapishanesinden salıverilmişti.ABD Hükümeti Megrahi’nin iadesini isterken Ulusal Geçiş Konseyi  bir kez yargılandığını ve bir daha yargılanmayacağını, Libya’da kalacağını geri vermenin söz konusu olmadığını belirtti.
http://www.libyaherald.com/abdelbaset-al-megrahi-on-the-verge-of-death/


LİBYA GÜNDEMİ
Hatice İBİŞ

Libya’daki Son Gelişmeler  ( 1-15 Nisan 2012)

     Libya’da Nisan ayının ilk günlerine damgasını vuran olay, Libya makamları ile Uluslar arası Ceza Mahkemesi( UCM)  arasında Kaddafi’nin oğlu  Seif El İslam’ın geleceği konusundaki farklı tutumları oldu. Geçen Kasım ayında Libya’daki çöl bölgesinde yakalanan ve  UCM tarafından cinayet ve insanlığa karşı suç işlemekle suçlanan  Seif El İslam, Libyalı makamlar tarafından tutuklanmıştı. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Muammer Kaddafi’nin oğlu Seif El İslam’ın yargılanması için Lahey’deki mahkemeye bir an önce teslim edilmesini talep etti . 4 Nisan Çarşamba günü yayınlanan mektupta hakimler Libya’nın Kaddafi oğlunun iade edilmesinin ertelenmesi istemini reddedip Libya yetkililerinin onu derhal teslim etmesini istediler. İnsan Hakları İzleme Örgütü Libya’yı mahkeme kararına uymaya çağırdı. Geçici Ulusal Konsey ise , Kaddafi oğlunu UCM’nin değil Libya mahkemesinin yargılaması gerektiğini defalarca açıklamıştı. Libya makamları benzer şekilde, Saif el İslam’ı Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) teslimi konusunda ret cevabı verdi.  UCM tarafından görevlendirilmiş Saif El İslam’ın avukatları ise, Saif El İslam’ın birkaç ay boyunca tamamen tecrit edilmiş durumundan memnuniyetsizliklerini dile getirdiler.  İlerleyen günlerde  Saif el İslam’ın kaderi belli oldu. UCM’ye teslim edilmeyen El İslam hapis yattığı Zintan şehrinden Trablus’taki hapishaneye nakledileceği açıklandı. Libya’nın Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesine temsilcisi Ahmet El Cihani ise bazı Avrupa medyalarının Kaddafi’nin oğlunun hapishanede fizik şiddete uğradığı iddialarını yalanladı. 
     Kaddafi’nin oğlu Libya makamları tarafından yargılanmak üzere UCM’ye verilmezken, Libya Geçici Ulusal Konseyi, Muammer Kaddafi’nin kuzeni Seyid Kaddaf-el Dam'ı sağlık durumu nedeniyle Misrat şehrindeki cezaevinden serbest bırakmaya kararını aldı. Ulusal Konsey'e bağlı güçler, Libya Tripoli başkentinden 450 km uzaklıkta olan Libya lideri doğduğu Sirt şehrinde Ekim 2011 yılında Kaddafi’nin kuzenini tutuklamıştı.Çok yaşlı olan Dam, kısmi felç geçirdiği ve Libya halkına karşı suç işlemdiği için salıverildiği belirtildi . 
     Libya’da halk ayaklanmasının ardından geçen sürede bitmek bilmeyen kabilelerarası çatışmalara Nisan ayının ilk günlerinde bir yenisi daha eklendi. Tunus sınırında Zuwara kentinde berberi kabileler ile arap kabileleri arasında yaşanan çatışmalarda 26 kişinin hayatını kaybetmesi  ve olayların yatışmaması üzerine Libya genel seçimlerinin erteleneceği yönünde çıkan söylentiler çıktı. Bunun üzerine  Libya Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) Başkanı Mustafa Abdülcelil El Arabiya'ya verdiği demeçte, Tunus sınırında eski muhalif gruplar arasındaki çatışmalar devam ederken, Libyalıların güvenliğini tehdit edenlere karşı güç kullanılacağını belirterek, Libyalıların kanının daha fazla dökülmesine izin vermeyeceklerini ifade etti. Ayrıca ,genel seçimlerin 19 Haziran'da yapılacağını açıklayan Abdülcelil, "Seçimler başarısız olursa istifa etmeyi düşünüyorum" dedi. 
     Libya –Türkiye eksenine bakacak olursak; Türkiye açısından Libya ticaret ortağı olması noktasında büyük önem arzetmektedir. Libya ile olan ihracatımız 2001 yılından bugüne sürekli artış göstermektedir. 2004 yılında 337,2 milyon dolar olan ihracatımız, 2005 yılında % 13,9 oranında bir artış göstererek 384,1 milyon dolara ulaşmıştır. 2006 yılında ise bu rakam 2005 yılına göre % 27,2 oranında artarak 488,7 milyon dolara çıkmıştır.
2004 yılında Libya’dan 1.514,1 milyon dolar olan ithalatımız, 2005 yılında %31,3 oranında artarak 1.989,2 milyon dolar olmuştur. 2006 yılında ise ithalatımız 2005’e göre % 15,4 oranında artarak 2.296,2 milyon dolara ulaşmıştır .
     Libya’da yaşanan devrim sonrasında Türkiye’de en fazla konuşulan konu Libya ile Türkiye arasındaki  ticari ilişkinin yeniden yapılandırılmasıydı. Bu çerçevede devrimden aylar sonra  TUSKON ve MARİFED bünyesinde faaliyetlerinin sürdüren İSİAD (İstanbul Sanayi ve iş Adamları derneği) Tekstil Komitesi organizatörlüğünde Libya İş Gezisi gerçekleştirildi .Bu sayede Libay iel ticari bağları kuvvetlendirmek için önemli bir adım atılmış oldu.
     Türkiye  açısından bir önemli gelişme, Libya’yı işgal etmek isteyen Fransız ve İtalyan’lara karşı 20 yıl boyunca kahramanlık destanı yazan ve İtalyanlar tarafından 1931 yılında idam edilen Ömer Muhtar’ın 90 yaşındaki tek oğlu Muhammed Ömer El Muhtar’ın, İHH'nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelmesidir.’Başbakan Erdoğan, Libyalılar için ikinci Ömer Muhtar sayılır ‘diyen Muhammed El Ömer “Kaddafi, uzun yıllar ülkeyi demir yumrukla yönetti. Sonunda da 17 Şubat hareketleri başladı. Libya halkı, kendilerinin yönetimini ele almakta kararlıydı. Bu sayede de Kaddafi’ye karşı direniş başladı. O yine halkı dinlemedi. Halk ise kendine babam Ömer Muhtar’ı örnek aldı. Çünkü biliyorlardı ki, Ömer Muhtar, hiçbir zaman zalime ve işgalcilere boyun eğmemiştir. Daima Libya halkı ve İslam için çarpışmış, daima ‘özgürlük ve cihad’ demiştir. Böyle olduğu için de, Allah bize yardım etti.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Ayrıca El Muhtar Türkiye’nin Libya için model olduğunu belirtti. 
     Devrimden bugüne Libya’da demokratikleşmenin önündeki en büyük engel kabilerler arasındaki bitmek bilmeyen çatışmalar olmaktadır. Devrim sırasında silahlanan kabilelerin ellerindeki silahlar toplanmadığı sürece istikrarın sağlanmayacağı Libya’da, hemen her gün kabileler arası çatışmanın yaşandığından Haziran ayında  genel seçimlerin gerçekleştirip gerçekleştirilemeyeceği büyük merak konusudur. 
   



LİBYA GÜNDEMİ
Hatice İBİŞ

Libya’da ‘Memnuniyetsizlik’ Sürüyor      (26 Mart- 1 Nisan)

     Tunus’da başlayarak  Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya yayılan devrim ateşinin bu denli etkili olmasının ardındaki nedenler incelendiğinde karşılaşılan en önemli olgu, bu olayların arka planında yıllardır yönetimle sorunları olan, kendilerini siyasal olarak sisteme entegre hissetmeyen ve sos-ekonomik açıdan güçlükler yaşayan ‘halk’ kitlesinin varlığıdır.Söz konusu olan bu ülkelerde halkın  yıllardır varolan  memnuniyetsizliği  örnek bir  olayda  patlak vermiş ve korku eşiğini aşan halk yönetime karşı isyan etmiştir. Bunu Tunus, Mısır ve Libya’da açık bir biçimde görmek mümkündür.
      Tunus’daki halk ayaklanması  17 Aralık 2010 tarihinde Muhammed Bouaziz’in kendisini yakmasıyla başlarken, Mısır’da 7 Haziran 2011’de Halid Said’in polisten gördüğü şiddet sonrasında ölmesi üzerine İskenderiye’de başlayan gösteriler tüm ülkeye yayılmıştır. Libya’daki halk ayaklanmasının başlangıcı ise 15 Şubat 2011, avukat Fethi Erbil’in Kaddafi rejimi tarafından tutuklanması olayıdır. 1996 yılında Kaddafi rejimi,  muhalefeti bastırmak için en kanlı eylemlerinden birini gerçekleştirmiş,  Abu Salim hapisanesindeki 1200 mahkumu düzenlenen bir askeri operasyonla öldürtmüştür. Tıpkı Muhammed Bouaziz’in kendisini yakması ya da Halid Said’in polis tarafından öldürülmesi olayında olduğu gibi  Libya’da hapishane olayında ölenlerin avukatlığını üstlenen Fethi Erbil’in tutuklanması  üzerine başlayan isyan dalgasının arkasında yıllardır biriken bir toplumsal muhalefet olgusunun varlığı söz konusudur. Hepsinin ortak noktası  söz konusu ülke haklarında yönetime karşı olan ‘memnuniyetsizlik’ duygusu olup, bu olaylar toplumsal muhalefetin patlak verdiği noktayı temsil etmeleri açısından önemlidir.
      Libya’ya tarihine baktığımızda iki büyük şehir olan Trablus ve Bingazi’nin iktidarda ağırlığını koymak için giriştikleri mücadeleye şahit olmaktayız. Emir İdris döneminde  yönetimin ağırlığı Bingazi’deyken 1996 yılında Kaddafi’nin askeri darbesi ile yönetimdeki ağırlık Trablus’a geçmiştir.2011 yılında Libya’daki isyanın merkezi yine  Bingazi merkezli doğu Libya topraklarıdır. Bu bölgede yaşayan kabileler Kaddafi rejiminin Trablus bölgesine ayrıcalıklı davrandığını öne sürerek ayaklanma başlatmışlardır. Ayaklanmadiğer toplumsal grupların da desteğini alarak  tüm Libya’ya yayılmıştır. Kaddafi sonrası dönemde oluşturulan yeni hükümete yönelik ilk muhalefet yine Bingazi’den gelmiştir. Kendilerinin yeterli oranda temsil edilmediğini belirten Bingazi’deki kabileler yeni hükümeti protesto ederken, dünya bu kabilelerin kendi aralarında yaşadıkları çatışmalarla Libya’nın  tekrar istikararsızlaştığına şahit olmaktadır.

     Libya’daki Kaddafi sonrası dönemin en önemli sorunu, devrim sırasında silahlanan grupları kontrol altına almaktır. Bu doğrultuda Ulusal Geçiş Konseyi yoğun çaba sarfetmektedir. Farklı grupların ellerinde bulunan silahlar ise Libya’yı her gün biraz daha istikrarsızlaştırmaktadır. Mart ayında özerklik kararı alan Sireneyka( Bingazi merkezli yerleşim bölgesi)’da ve güney bölgesinde halen çatışmalar devam etmektedir. Güney’deki  kent sakinleri ve aşiret üyeleri arasında 25 Mart’da  başlayan çatışmalar  sürerken ,Libya Sağlık Bakanlığı yetkilisi Abdülrahman El Hasnavi tarafından yapılan açıklamay görea Sebha kentindeki çatışmalarda göre 50 kişinin ölmüş, 160 kadar kişi yaralanmıştır.  Bu bölgedeki çatışmanın arka planında tubu kabilesi bulunmaktadır.Geçmişte merkezi hükümetten ayrılma konusunda gündeme gelen Tubu kabilesi, hükümette ve orduda çoğunlukta olan kuzeydeki Arapların kendilerine eşit muamele yapmamasından yakınırken, Libyalılar da Tubuları, ülke limanlarını kullanarak Avrupa'ya yasadışı göçmenleri kaçırmakla suçlamaktadır.   Bölgedeki ölü sayısı 1 Nisan itibariyle 147’ye çıkmıştır.  Yaşanan ölümler üzerine  Libya'da Tubu aşiretinin lideri İssa Abdülmecid Mansur açıklama yaparak , BM ve AB'ye 'Tubulara yönelik etnik temizliğe' son vermek için müdahale etme çağrısında bulunmuştur. 

     Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan Arap Baharı’nda Libya kendine özgü bazı özelliklere sahiptir. Suriye’yi dışarıda tutarak bir analiz yapmak gerekirse Mısır ve Tunus’daki devrimler Libya’ya oranla daha çabuk hedefine ulaşmıştır.Bu noktada vurgulanması gereken unsur Kaddafi rejiminin oluşturduğu sistemde muhalefeti tamamen bastırmasıdır. Kaddafi  öncelikle öğrencilerin muhalefetini bastırmış, bunu İslamcıları sindirme politikaları izlemiş ve en önemlisi kendisini devirmek üzere çok sayıdaki darbe girişimi yapan  ordudaki muhalefeti bastırmıştır. Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarında ordu muhalefetin yanında yer alırken; Kaddafi’nin kendisine sadık bir ordusunun var olması nedeniyle Libya’daki ayaklanma diğerlerine oranla daha kanlı geçmiştir. Bu durum aynı zamanda BM’in ve NATO’nın bölgeye müdahalesine yol açmıştır. Nato tarafından düzenlenen bir operasyonla öldürülen Kaddafi sonrası süreçte  NATO Libya’da Kaddafi yandaşlarına karşı  operasyonlar düzenlemiştir. Bu operasyonlarda pek çok sivilin yaşamını yitirmeleri üzerine  NATO , Af örgütü ve Avrupa Konseyi tarafından sert dille eleştirilmiştir. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) geçen yıl Libya'da yürüttüğü bombardımanlar sırasında 55 sivilin ölümüyle ilgili soruşturma açmadığı için NATO'yu sert şekilde eleştirken  Libya’da geçen yıl yaşanan çatışmalardan kaçıp Avrupa’ya sığınmaya çalışırken Akdeniz’de hayatını kaybeden 63 mülteciyle ilgili Avrupa Konseyi’nin hazırladığı raporda, NATO’nun ihmali olduğu belirtilmiştir. Guardian gazetesinin haberleştirdiği raporda ayrıca, Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa ülkelerinin Kuzey Afrika'dan gelecek sığınmacılar konusunda bir planlama yapmaması eleştirilmiştir.  Libyada’ki bir diğer gelişme; BM Mülteci Ajansı,  BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin  Bingaz’deki  Tawergha kampları  ve Tarhouna   gibi yerlerde sürekli izleme faaliyetini rapor etmesinden  sonra  hala 74.802 kişinin Libya’da yerinden edilmiş (Internally Dısplaced Person-IDP) olduğunu açıklamasıdır. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği özellikle, 6 Şubat tarihindeki deniz akademisi olayının ardından Tawergha hareketleri haritalamalarında tahliye ile ilgili tehditlerin olduğunu belirtti.Ayrıca  BM Mülteci Yüksek Komiserliği  UNICEF ve LibAid (Libya  İnsani Yardım Ajansı)’a danışarak, IDP’leri eğitmek için erişme  konusunda bir araştırma üzerinde çalışıyor. 

     1911-1912 yıllarında İtalya ile yapılan Trablusgarp Savaşı sonrasında imzalanan Oşi Anlaşması ile Osmanlı’nın Libya’daki hakimiyeti son bulurken, Libya İtalya’nın hakimiyet alanına girmiştir. Libya’da önemli önemli yatırımlar yapan İtalya, geçen yıl ülkede  başlayan isyan dalgası sonrası BM kararları çerçevesinde bazı mal varlıklarını dondurmuştur.Bunlar  arasında, İtalyan Unicredit Bankası'nın 1,256'lık hissesi, Juventus Futbol Takımı'nın yüzde 1,5'i ve enerji devi Eni'nin yüzde 0,58'lik hissesi bulunurken ,28 Mart 2012’de İtalyan vergi polisi, Libya'nın öldürülen devrik lideri Muammer Kaddafi'nin ailesi ve ortaklarının 1,5 milyar avroluk (yaklaşık 2 milyar 620 milyon TL) mal varlığına el koymuştur. 
     Geçtiğimiz Çarşamba günü ise çeşitli Amerikan Üniversitelerinden mezun olanlar Amerikan Üniversitelerinleri  Mezunları Libya Derneği( LAAUG)’ni kurmak için Trablus’da bir araya gelmiştir. Üyeler, bu sivil toplum kuruluşunun üyeleri ve ABD’deki muadilleri arasında kültürel, akademik ve bilimsel alışveriş için bir forum olmasını ümit ettiklerini belirtirken LAAUG’un üyeleri diğer sivil toplum kuruluşlarıyla  çalışarak, daha  demokratik bir Libya kurmak için onlara yardım edeceğini açıkladı. 
     Son olarak Libya ile Türkiye arasındaki gelişmeleri ele alacak olursak; ABD VE AB’nin İran konusunda takındıkları tutumun ardından açıklama yapan Enerji  Bakanı Taner Yıldız bu durumun Türkiye için herhangi bir hukuki bağlayıcılığının olmadığını söylemiştir. Yıldız, İran'dan alınan 9 milyon ton ham petrolün 1 milyon tonu, yani yüzde 12'sine karşılık gelen ham petrolün Libya'dan sağlanması kararını aldıklarını belirtirken ,Türkiye bu şekilde enerji konusunda İran’a olan bağımlılığını azaltmayı amaçlamaktadır. Son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1 Nisan’da Libya Dışişleri Bakanı Aşur Bin Hayyal ile yarım saatlik bir görüşme gerçekleştirmiştir. Tüm gelişmeler ışığında Libya’daki istikrarın önümüzdeki günlerde sağlanması zor görünmektedir.





LİBYA GÜNDEMİ
Hatice İBİŞ


LİBYA’DAKİ SON GELİŞMELER    (20 ŞUBAT - 25 MART)

     42 yıl boyunca diktatörlükle yönetilen Libya ‘da 17 Şubat 2011 tarihinde başlayan halk isyanı hem Arap dünyasında hem de uluslararası kamuoyunda büyük yankı oluşturmuştur.  BM ile Nato’nun desteğini alan muhalif güçler, Kaddafi rejimini çökertmek için Bingazi’de başladıkları isyan ateşini tüm Libya’ya yaymayı başarmıştır. Ulusal Geçiş Konseyi aracılığı ile hem askeri hem de siyasi başarılar kazanan  muhalifler Trablus’u ele geçirdikten sonra , sınırlı da olsa direnişe devam eden Kaddafi ve yanlılarını bitirmek hedefine odaklanmışlardır. 20 Ekim 2011’de NATO destekli operasyonla yakalanan ve öldüren Kaddafi sonrası dönemde Libya’da beklenenin aksine istikrarı engelleyici bazı önemli sorunları ortaya çıkmıştır.
     %85 oranında kabile biçiminde örgütlenmenin hakim olduğu Libya’da tarihsel arka plan incelendiğinde iki büyük kent olan  Trablus ve Bingazi’nin yönetim merkezi olmak için giriştiği mücadele ön plana çıkar. Bu doğrultuda  1951 yılında Emir İdris liderliğinde  Libya Birleşik  Krallığı ilan edilirken bu iki şehir de başkent olmayı başarmış ancak iktidar ( Emir İdris’in bağlı olduğu Libya’nın iki büyük kabile konfederasyonundan biri olan Beni Selim kabile konfederasyonu)  Doğu Libya ( Bingazi) topraklarında bulunduğu için, yönetim de bu alanda yoğunlaşmıştır. 1969 yılında Albay Kaddafi tarafından gerçekleştirilen devrim sonrasında ise  iktidar el değiştirmiş ( Beni Halil Konfederasyonu) ve  yönetim  Trablus’a geçmiştir.
     17 Şubat’da başlayan halk ayaklanmasının merkezinde siyasi olarak sistemin dışına itilen  Bingazi’deki kabileler vardır. Nato’nun desteği ile Kaddafi rejiminin çökmesi Bingazi’Deki kabilerin yeni yönetime yönelik protestolarının devam etmesi Libya’daki istikrarı önleyici bir faktördür.Libya’da Ulusal Geçiş Konsey’inin geçiş sürecini kısa bir sürede tamamlayamaması, aşiretler arasında yeni ve etkili bir güç dengesi oluşturamaması ve devlet tekelinin ülke genelinde kurumsallaştıramaması, ülkenin çeşitli yerlerinde yeniden alevlenen çatışmalar ile birlikte yeni bir savaş ve bölünme gibi ihtimalleri gündeme getirmeye başladı. Misurata’da yapılan il meclis seçimi ve en son Sireneyka’nın federal bölge olması yönündeki karar bu yöndeki eğilimlerin ne kadar ciddi olduğunu göstermiştir. 
     20 Şubat’ta Misurata’da ilk kez seçimler yapıldı ve halk iradesini sandığa yansıttı. Misurata'da 28 kişilik il konseyini belirlemek için yapılan seçimler, Libya için ayrı bir önem taşımıştır. Ülkede siyasi parti çalışmaları ve seçimlerin yasaklandığı Kaddafi rejiminin ardından sandık başına giderek demokrasi sınavı veren halkın, Misurata'da başarılı olması halinde, aynı seçimlerin ülke genelindeki bütün kentlerde yapılacağı belirtilmiştir. 

    Yukarıda da belirtildiği gibi Kaddafi rejiminin son bulmasına rağmen özellikle Bingazi’deki halk yeni yönetimden memnun değildir. Abdürrahim El Kib tarafından oluşturulan geçiçi hükümet son günlerde   Bingazi merkezli protestoların odağında yer almıştır. Yeni yönetimde kendisinin yeteri kadar temsil edilmediğini belirten , isyanın baş aktörü olan Bingazi bölgesindeki kabileler Ocak 2012’de yeni hükümet ve Ulusal Geçiş Konseyi’ni protesto etmekle kalmamış, doğrudan El Kib’ e yönelik de saldırılar gerçekleşmiştir. 
     Haziran ayında gerçekleştirilmesi planlanan Ulusal Kurucu Meclis’teki bölgesel dağılımın açıklanması, ülkenin doğusu için son damla olarak algılanmıştır. Bu dağılıma göre Ulusal Kurucu Meclis’te Libya’nın batısı 102 vekille, Libya’nın doğusu 60 vekille, güneyi 29 ve merkezi ise 9 vekille temsil edilecek. Ulusal Kurucu Meclis’in ülkenin anayasa ve seçim yasası gibi temel kanunları hazırlayacak olmasının yanı sıra ülkenin siyasi ve idari sistemin de karar verecek olması, meclis’teki dağılımın neden tartışmanın merkezinde olduğunu yeterince açıklamaktadır. Yani ülkenin batısına göre oldukça az vekille temsil edilecek doğu, ülke siyasetinde sınırlı etkiye sahip olabilecektir. Hâlbuki Bingazi merkezli doğu, yeni dönemde Trablus merkezli batının yerini almayı ve ekonomik ve siyasi avantajların değişeceği beklentisindeydi. Trablus’ta konuşlanan aşiret ve grup milislerinin silah bırakmaması ve şehri terk etmemesinin altında bir bakıma bu beklentinin garanti altına alınması arzusu bulunmaktadır. Ancak bugün gelinen noktada görünen o ki tamamen olmasa bile Libya kopuşun sinyalleri verilmektedir. 
     Bingazi bölgesindeki memnuniyetsizlik devrimin üzerinden bir yıl geçtikten sonra  6 Mart 2012 tarihinde   Sireneyka ( Bingazi mekezli yerleşim bölgesi) ‘da  gerçekleştirilen toplantıda özerklik kararının çıkması gündemde olan adem-i merkeziyetçi eğilimler ve istikrar tartışmalarını başka bir boyuta taşımıştır.  Libya Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) Başkanı Mustafa Abdulcelil ise özerklik ilanının ardından bir açıklama yaparak  bunu, Libya'yı bölmek isteyenlerin bir planı olduğunu belirtti. Abdülcelil :''Libya kralı 4 parça halinde olan Libya'yı bir bütün haline getirmişti. Bir bütün haline gelen Libya, bir bütün olarak kalacaktır. Şu an kullandığımız bayrak Libya'nın tek bayrağıdır. İç savaş sonrası Kaddafi'nin değiştirdiği bayrağımızı ve milli marşımızı geri kazandık. Kaddafi, öldüğünde bu ülkeye birçok problem bıraktı. UGK ve Libya hükümeti olarak Kaddafi'nin bıraktığı enkazı tekrar inşa etmek için çaba gösteriyoruz. Bu savaşta birçok şehit ve yaralı verdik. Kaddafi güçleri Libya'yı iki parçaya bölmek için çok uğraştı, fakat başaramadı'' şeklinde açıklamalar yaptı. Libya’nın bir bütün olmasını isteyen binlerce Libyalı Bingazi'nin Tahir meydanında toplanarak özerklik ilanına karşı protesto gösterisi yaptı.  16 Mart günü ‘Bingazi'de, federalizm yanlıları ve karşıtları arasında çıkan şiddetli çatışmalarda bir kişi öldü, beş kişi ise yaralanırken ’  Libya’daki bu durum tüm dünyada Libya’nın parçalanmaya doğru gittiği izlenimini uyandırdı.
     Devrim sonrası Libya’nın geleceği açısından önem teşkil eden bir başka sorun ise; Kaddafi’ye büyük destek veren Trablus’ta yer alan iki büyük kabile , Kaddafi ve Magariha kabilesinin yeni dönemde sisteme nasıl entegre edileceği sorunudur. Yeni iktidar sahipleri Kaddafi yanlısı grupları cezalandıracaklarını  Kaddafi’nin öldürüldüğü Sirte’nin yeniden inşa edilmemesi yönünde bir tutum sergileyerek açıkça belli etmişlerdir . 18 Mart’ta Libya'nın başkenti Trablus'ta milislerle kent sakinleri arasında yaşanan çatışma bu tezi doğrular niteliktedir. Çatışmaların Zintan kentindeki güçlü milis gücü üyeleriyle, devrik lider Muammer Kaddafi'ye bağlı kişilerin yaşadığı Ebu Selim Mahallesi'nin sakinleri arasında çıktığı belirtildi. 
Zintan milis komutanı Muhammed El Ribey, tarafların birbirlerine otomatik silahlarla ateş açtığını, bir milisin öldüğünü söyledi.   
     Yeni dönemde Libya’da karşımıza çıkan bir başka önemli sorun ise ;’’… kendi örgütlenmelerine sahip olan ve Geçici Ulusal Konsey’in kararlarını tanımayan direniş grupları arasında yaşanan çatışmalar ve etki genişletme mücadelesi’ dir. 2012 yılının ilk iki ayı yönetimde daha fazla etki sahibi olmak isteyen Zintanlı ve Misuratalı savaşçılar arasındaki çatışmalar sahne olmuştur. Bunu Zaviya ve Kufra’da yaşanan silahlı çatışmalar izlemiştir. Bunun üzerine 23 Şubat’ta Libya Genelkurmay Başkanı Yusuf Mankuş, askerlerin ülkenin güvenliği sağlamak için güneydoğusundaki çöl kenti Kufra'ya girmeye hazırlandığını belirtmiştir.  Yine,Trablus'un ağustos ayında düşmesinden sonra Zintan milisleri bölgedeki bir okulu ele geçirerek, askeri üsse dönüştürmüştür.  Özetle , Kaddafi sonrası dönem Libya’nın en önemli sorunu  farklı silahlı grupların  ulusal ordu çatışı altında toplamanın güç oluşudur. 
      Libya’daki İslamcı kesimler 1-3 Mart tarihleri arasında 1300’den fazla kişinin katılımı ile gerçekleşen toplantının ardından Libya İhvan-ı Müslimin’i “Hizbul Adalet vel Bina” partisinin kurulduğunu ilan etti.  Bunun ardından 24 Mart günü Cuma namazı sonrasında  Bingazi’deki devrim meydanında toplanan islamcı gruplar  Kaddafi karşıtı slogan atarak gösteri yapmışlardır. Bunun üzerine açıklama yapan Libya eski başbakanı Mahmud Cibril ‘Batı’nın Kaddafi rejiminin çöküşünden sonra ülkesinden vazgeçtiğini’ belirtmiştir. Ayrıca devrim sonrası Libya’da İslamcı gruplar da dahil olmak üzere  yoğun şekilde yeni dönemle ilgili kuşkularn olduğunu vurgulayarak Batı’dan destek istedi.  
     Öte yandan Libya'daki Vilad Ali aşiretinin üyeleri, ülkedeki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile suç olaylarındaki artış nedeniyle Sallum sınır kapısının Libya tarafında kalan kısmının denetimini ele geçirdiklerini bildirdi. Sınır kapısının yakınındaki Misaid kentinde yaşayan aşiret mensubu Basit El Harram, Vilad Ali aşireti mensuplarının büyük bir kısmının kaçakçılıktan büyük karlar elde etmesine karşın ülkedeki kanunsuzluklardan etkilenen aşiret büyükleri ve aşiret mensuplarının soruna el atma kararı aldığını söyledi.  

     Libya’da 20 Mart’ta gerçekleşen bir diğer gelişme ise; Libya'nın öldürülen devrik lideri Muammer Kaddafi döneminde istihbarat şefi olan Abdullah Senussi Moritanya'nın başkenti Nuakşot'ta tutuklanmasıdır. Moritanyalı bir güvenlik kaynağı, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) hakkında insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle yakalama emri çıkardığı Senussi'nin sabaha karşı Nuakşot havaalanında tutuklandığını belirtti. Sahte Mali pasaportu taşıyan Senussi'nin Fas'ın Kazablanka kentinden geldiği ve havaalanında güvenlik güçlerince tutuklandığı bildirildi.Muammer Kaddafi'nin kayınbiraderi olan Senussi, devrik liderin en güvendiği yardımcılarından ve yeğeni Seyfülislam Kaddafi'nin de yakın danışmanlarından biriydi. 
    Halk devrimi sonrası Libya Başbakanı Abdurrahim El Kib'in ilk resmi ziyaretini 25 Şubat 2012’de Türkiye’ye gerçekleştirerek ‘Libya’nın Türkiye’yi model aldığını’ belirtmişti. Libya’daki son gelişmelere bakıldığında ise;  yeni yönetime karşı duyulan memnuniyetsizliğin Türkiye’yi de etkileyen bir boyut aldığı görülür. Libya'daki iç savaşta yaralandıktan sonra Türkiye'ye gelen ve tedavilerine burada devam edilen yaklaşık 200 Libyalı, kendilerine her ay ödenen paralarını alamadıkları gerekçesiyle Gümüşsuyu'nda bulunan konsolosluk binasını 23 Mart günü işgal etti. İşgalciler konsolosluktaki kapı, masa ve bilgisayarlara zarar verirken polis 32 Libyalı’yı tutukladı. 
Türkiye’yi ilgilendiren bir başka gelişme ise 25 Mart’ta gerçekleşti.Trablus'un en büyük üç otelinden biri olan ve işletmeciliği Türkler tarafından yapılan otel, silahlı milisler tarafından basıldı.  Milisler, Türkler ile çok sayıda yabancının kaldığı otele uzun namlulu silahlarla havaya ateş ederek girdi. Otelin kafeteryasındaki masaları deviren ve camları kıran silahlı milisler, otelin Türk asıllı Genel Müdürü Ş.K'yı darp etti. Büyükelçi AliKemal Aydın, beraberindeki elçilik görevlileri ve tam teçhizatlı özel hareket polisleri ile otele geldi.  Büyükelçi Aydın ve oteldekiler, binayı terk etmeye hazırlanırken, otel dışında silahlı milisler ile Ulusal Geçiş Konseyi (NTC) yetkilileri arasında gerginlik yaşandığından tahliye için bir süre beklenildi. Öte yandan, silahlı milisler tarafından alıkonulan Ş.K'nın serbest bırakılması için Libya Ulusal Geçiş Konseyi (NTC) yetkilileri ile irtibata geçen Büyükelçi Aydın, uzun uğraşların ardından Ş.K'yı serbest bıraktırdı.  
     Tüm bu olumusuz gelişmelere rağmen halk ayaklanması ile kendi kaderini tayin eden Libya’da bazı olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Son günlerde Libya hükümetinin eski rejimin yükünden kurtulmak için bazı adımlar attığına şahit olunmaktadır. Ekonomik alanda ortaya çıkan yenileşme hareketine göre; Libya’daki petrol firmalarına  daha fazla başarı sağlamak için özerklik sağlıyor. Devletin Libya Petrol ve Gaz Zirvesi başkanı Mohamed Elabdaly, 24 Mart Cuma günü verdiği bir demeçte,  yeni sistemde daha önce Ulusal Petrol Şirketi (NOC)tarafından kontrol edilen güç  iştirakinin şirketlere düşeceğini belirtti .Bu kapsamda  Arabian Gulf Oil Company (Agoco) yeniden üretime başlayarak  Libya'da ilki gerçekleştirdi. 
     Bir başka gelişme ise Libya’nın sekiz yıllık sürenin ardından Irak ile diplomatik ilişki kuracak olmasıdır. 23 Mart’ta yayınlanan bir habere göre; 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden hemen önce Irakla bağları koparan Libya, Bağdat'a bir elçi göndermeyi planlıyor. 
      Libya hükümeti Suriye’de yaşananlara da seyirci kalmamaktadır. Libya Ulusal Geçici Konseyi (UGK) Başkanı Mustafa Abdulcelil 26 Şubat’ta yaptığı bir açıklamada tüm insanlığı Suriye'de yaşanan drama karşı duyarsız kalmaması yönünde uyarmıştı. Libya  gibi yönetime karşı direniş sergileyen Suriyeli vatandaşlara destek olmak  isteyen Libya hükümeti ,Abdül celil’in açıklamalarını takip eden süreçte   Suriyeli muhaliflere 100 milyon dolarlık yardımda bulunmuştur.  

     Libya’da Bingazi’de başlayan ayaklanmanın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen Ulusal Geçiş Konseyi’nin ülkede tam hakimiyet sağlayamadığı görülmektedir. Ülkedeki son gelişmeler ve bunların arkasında yatan parametreler incelendiğinde Libya’da kısa dönemde istikrarın sağlanmasını beklemek oldukça güç olacaktır.







[5] Veysel Ayhan, yayımlanmamış ders notları
[7] Veysel Ayhan , yayınlanmamış ders notları
[9] http://www.timeturk.com/tr/2012/03/04/libya-da-ihvan-i-muslimin-parti-kurdu.html



LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
02.04.2012


Uluslararası Mülteci Ajansı’ndan Mart ayı itibariyle  elde edinilen istatistiklere göre Libya’da hala 74.802 kişi yerlerinden alıkonularak sürgün hayatı yaşamaktadır.[1] Bu manzaranın en çok yaşandığı şehirlerin başında Tripoli ve Sirte gelmektedir.Ayrıca,Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bingazi, Tarhouna, Derj ve Yefren’de Tawergha gibi yerleri gözlemleyip inceledikten sonra bireyler ve aileler şeklinde analiz ederek rapor etti.BMMYK,özellikle, 6 Şubat’ta Deniz Akademisi’nde meydana gelen olayın ardından tahliye tehditlerine ilişkin olarak  Tawergha hareketlerini planladığını söyledi.Bilindiği gibi Libya’da 6 Şubat’ta Canzur’da kullanılmayan Deniz Akademisi’nin dönüştürüldüğü mülteci kampı Misrata’dan gelen silahlı kişiler tarafından saldırıya uğramış ve 7 kişi ölmüştü.Bu olay sonrası mültecilere ilişkin bazı önlemler dikkate alındı.Buna yönelik olarak, BMYYK,UNICEF(Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu) LİBAİD(Libya Yardım) ,IDP’lerin(yerlerinden kovulmuş insanlar)   eğitim almaları konusu üzerinde dayanışma içinde çalışıyorlar.
Bazı insan örgütleri ülke çapında etkili olan Tajoura,Al-Wigh,Tawaysha,Gafouda,Gharyan gibi gözaltı merkezlerini düzenli olarak ziyaret ederler ve tutukluluğa konu olan düzensiz olarak Libya’ya yapılan göçler hakkında raporlar alırlar.Bunun gibi,Gharyan nüfusunun  %80’inin  Nijer,Çad,Sudan,Gana,Togo ‘dan gelen insanların oluşturduğu rapor edildi.BMYYK’nın görüşmeleri sonucu bazı tutuklular ailelerine iletilirken bazılarının ülkelerine dönme niyetinde oldukları açıklandı.Libya’da koşulları çok kötü olduğu için BMYYK bu insanlara yardım malzemeleri gönderiyor.Ayrıca Mülteci Örgütü  Mart ayında Somalili mülteicler tarafından işgal edilen demiryolu hattındaki hasar için rapor tuttu.
Özellikle,BM Örgütü Mart  ayı boyunca Libya’dan İtalya’ya ulaşmak için botların düzensiz geçişler yaptığını,özellikle 16 Mart’ta 300 Somalili ve Sahra-altı Afrikalıları taşıyan 5 botun Libya sahillerine terkedildiğini açıkladı.Botlardan biri Tunus’a döndü,diğerinin Maltalı yetkililer tarafından  önü kesildi ve diğerleri İtalyan Sahil Güvenlik Ekipleri tarafından kurtarıldı.Yaklaşık 80 Somalili’yi taşıyan ikiden fazla bot ise 26 Mart’ta Trablusgarp’a bırakıldı.

Öte yandan ortaya çıkan başka bir gelişme ise,Avrupa Birliği’nde insan haklarını savunan bir grubun Libyada’ki çatışmalardan kaçan 63 insanın ölümünden dolayı Nato’yu suçlamasıdır.[2] Geçen yıl Mart ayında Libya’ya yapılan askeri müdahale sonucunda Akdeniz sahillerine sürüklenen bir gemi dolusu Libya’lı göçmen,Avrupa  Sahil Güvenlik ve Deniz Kuvvetleri tarafından yardım edilmediği için yaşamını yitirdi.Bunun üzerine,Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Komitesi tarafından Avrupa Konseyi’ne sunulan raporda,11 Mart’ta 15 günlük uzun ve trajik bir yolculuğa çıkan bu insanların ölümlerine yol açanların ‘‘Katolog Suçlular’’ arasında yer aldığı ve arama kurtarma çalışmalarında sorumluluklarını yerine getirmediklerinden dolayı  kınandığı ve bu olayın tam bir fiyasko olduğu vurgulandı.Avrupa Konseyi tarafından  Brüksel’de kabul edilen bu raporda İtalya Arama ve Kurtarma Ekipleri,Nato,Bayrak Devletleri,bölgedeki deniz araçları,Libyalı yetkililer ve pervasız kaçakçılar sorumluluğu paylaşanlar arasındadır.
Libya’ya yapılan hava saldırısının ardından 1 hafta sonra,içindeki 72 kişiyle Trablus’u terk eden bot,15 gün sonra Libya kıyılarında bithap düşmüş dokuz insanın canlı olması ve bölgedeki tüm gemilere kurtarılma mesajları vermeleri ve son durumlarının bilinmesine  rağmen çağrıları yanıtsız kaldı.
Komite Nato’nun askeri kontrol bölgesi altında kalan bu yerdeki çağrılara tepkisiz kalmasıyla Nato’yu suçladı.İspanyol yetkilerinin mesafe itirazlarına rağmen Nato Komutası altındaki İspanya Fırkateyni bölgenin sadece 11 mil uzakta olduğunu aynı şekilde İtalyan askeri  gemisi Borsini’nin de 37 mil uzakta olduğunu  her ikisinin bir helikopter çağırabileceğine  dikkat çekti.Yine Komite hayatta kalan 9 insanın ifadelerinin inandırıcı olduğuna dikkat çekti.Onlar bir askeri helikopterin su ve bisküvit fırlattıklarını geri döneceklerini söylediklerini ancak asla dönmediklerini söylediler.
Bütün bunlara bakılarak genellemeler yapılabilir. Öncelikle sorumlu olan her ülkenin kendi ulusal parlamentolarında yargılama yapılması gerekir.Burda da bir devletin kendi atanan bölgesinde arama kurtarma yapmadığında bu sorumluluk boşluğunu doldurmak ve denizden kurtararak karaya çıkarmada yetkili olan ülkenin kim olduğu hakkında ortaya çıkan anlaşmazlıklardan dolayı denizcilik düzenlemeleri revize edilmelidir.Rapor 24 Nisan Salı günü Parlamenter Meclisi Genel Kurulu’nda tartışılacaktır.
Diğer yandan,Libya’daki BM misyonu Sebha’nın güneybatı şehrinde meydana gelen ve son günlerde 50 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmaların kesilmesini memnuniyetle karşıladı ve şiddetin altında yatan nedenleri ele almak için tüm taraflara çağrıda bulundu.[3]
Sebha’da oluşan bu durumu Libya Destek Misyonu’nun Sebha Tıp Merkezi’nden aldığı raporlar gösteriyor ki Karşıt yerel milisler arasında ortaya çıkan çatışmalarda son 4 gün boyunca 167 kişi yaralandı ve  bunun sonucunda yaralıların tahliyesini kolaylaştırmak ve sivillerin korunmasını sağlamak için herkese yardım çağrısında bulunması sonucu yanıt gecikmedi.Sabha Yerel Konseyi, Libya Kızılayı, güvenlik güçleri ve aşiret liderleri koordinasyon içinde gıda dışında acil insani yardımları karşılamak üzere harekete geçti.Buna ek olarak sağlık kuruluları önümüzdeki günlerde daha fazla yardım sevk edileceğini bildirdi.
Bunların yanında ortaya çıkan bir başka durum ise,İtalyan Hükümeti’nin Kaddafi’nin 1.5 milyar dolarlık servetine el koyması oldu.[4]Ülkenin en büyük bankası Unicredit 1.256 oranındaki hissesini ve ülkenin en büyük petrol şirketi ENI 0.58’lik hissesi de dahil olmak üzere egemen servet fonlarının varlıklarını listeledi.Ayrıca 40 milyon avro değerinde İtalyan havacılık ve savunma devi Finmeccanica’nın %2 hissesi ve yaklaşık 53 milyon avro değerinde otomobil üreticisi Fiat ve kamyon üreticisi Fiat’ın %3 hissesi de vardı.
2008 ‘de Libya’nın eski lideri Kaddafi ile eski İtalyan Başbakanı arasında ‘’dostluk anlaşması’’ imzalanmıştı ancak Libya’nın yeni lideri Ocak’ta ‘’Tripoli Deklarasyonu’’olarak adlandırılan ve dostluk anlaşmasını revize eden yeni anlaşma önerisini reddetti.


[1] http://tripolipost.com/articledetail.asp?c=1&i=8115
[2] http://tripolipost.com/articledetail.asp?c=1&i=8116
[3] http://tripolipost.com/articledetail.asp?c=1&i=8111
[4] http://tripolipost.com/articledetail.asp?c=1&i=8107








LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
26.03.2012



    Libya’da seçimler ertelenebilir.[1]

     Geçen yıl bu zamanlar Libya’daki acımasız diktatör rejimlere karşı ülkedeki insanları korumak için uluslar arası toplum Libya’da demokratik bir ortam oluşması için Libya’ya müdahalede bulumuşlardı.
     Fakat bu süreçte uluslar arası toplumun desteğini alan Ulusal Geçiş Konseyi,silahlı gruplar arasındaki çatışmalar,doğu bölgelerinin otonomi için girişimleri,İngiliz şehitliğine karşı saygısız eylemler içeren son olaylar umut edilenin aksine bu süreci yavaşlattı.
     Böyle bir ortamda,23 Haziran 2012’de gerçekleşmesi düşünülen seçimler Geçiş Hükümeti’nin demokrasi açığını kapatamaması ve ağır silahlarla donanmış halkın bu yöndeki enerjisini yapıcı politik sürece aktarmayı amaçlamıştır.Bu amaca yönelik olarak,Geçiş Hükümeti  seçimlerin istikrar getireceğini  ve halkın  meşruiyetini  sağlamlaştıracağını düşünüyor.
     Öncelikle istikrar sağlanmadan seçimlerin yapılması temsil umutlarını tehlikeye atabilir ve bu durum değişik milis liderlerine nüfusun geri kalanlarının aleyhine askeri güçlerini siyasi kazanımlarında kullanmalarına imkan verebilir.
     Libya’nın ekonomik  potansiyeli çok büyük ve buna ek olarak egemen servet fonu  65 milyon dolar ve günlük petrol üretimi 1.6 milyon varille çatışma öncesi seviyelere ulaşacak. Hidrokarbon sektörü yabancı yatırım çekmek için anayasal bir çerçeve altında yeniden yapılandırılan özel sektörün etkisiyle  kısa zamanda ekonomik  büyümeyi ileri bir seviyeye taşıyacak.
     Ülkede devam eden problemlerle ilgili olarak, silahsızlanma öncesi seçimlerin yapılması ülkede bölünmelere  neden olabilir ve gücün askeri dengeye ulaştırılmasını sağlamlaştırabilir.
     Bütün bunlara rağmen Libyalılar Geçiş Hükümeti’nden gelen talepler doğrultusunda demokratik haklarını daha fazla kucaklamaya başladılar fakat bu koşullar altında yapılan seçimler adil olmalı ve rakip güç merkezlerinin askerileştirilmesiyle ilgili olmamalıdır.


Libyalı Yetkililer Moritanya’nın  Abdullah El Senussi’yi teslim edeceğini iddia ettiler.[2]

     Libya'da başbakan yardımcısı Mustafa Ebu Şagur, Moritanya'yla Kaddafi dönemindeki istihbarat şefi Abdullah Senussi'yi iade etme konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.Eğer söz verildiği gibi Moritanya, eski diktatör Kaddafi’nin istihbarat şefi Abdullah Sennusi’nin iade edilme isteğini kabul ederse Geçici Hükümet Libya’nın Haziran seçimlerinden önce yargılanacağına karar verecek.
     Kaddafi yandaşlarının yargılanma süreci Libya’daki altyapı yetersizliği ve yargı eksikliği nedeniyle tamamlanamamıştı.Ancak Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Fethi Baaja Sennusi’nin geri verilmesi halinde genel seçimlerden önce bu olayın yargı işlerliğini hızlandıracaklarını belirtti.
     Sennusi Cumartesi günü Moritanya’da bulunmuştu.Hükümet sözcüsü Nasser  el Manaa ;
     ‘’Biz Sennusi’nin daha adil bir yargılamaya sahip olan Libya’ya teslim edilmesine ilişkin Moritanya ile anlaştık.Karar hakkında herhangi bir tarih yok fakat en yakın zamanda olacak’’dedi ayrıca konuşmalarında Libya’nın, Moritanya’nın yargı sürecine güvendiğini ancak ordaki sürecin uzun  zaman alacağını Libya’nın ise çok fazla zamanı  kalmadığını belirtti.
     Sennusi Kaddafi yönetiminin hala firarda olan en önemli isimlerinden biriydi ve daha önce de birtakım suçlar işlemiş ve cazalandırılmıştı.
     Senussi, 1980 ve 1990'larda yönetim içindeki muhaliflerin temizlenmesinden ve 1996 yılında Trablus'daki Ebu Selim cezaevinde 1200 siyasi tutuklunun öldürülmesinden sorumlu tutuluyor.
     Senussi, geçen yılki ayaklanma sırasında fazla öne çıkmamıştı, ancak 2011 Şubat'ında Bingazi'de başlayan isyanın bastırılması çabalarında önemli rol oynadığı düşünülüyor.Fransız uçağı Batı Afrika ülkesi Nijer üzerinde havaya uçurulmuş ve 170 yolcu ölmüştü.

     Polis İstanbul Konsolosluğu’na  saldırıda bulunan 32 Libyalı’yı tutukladı.[3]

     Libya’daki saldırılardan kaçarak tedavi amaçlı Türkiye’ye gelen Libyalılar hükümetlerinin bu zor durumlarında onlara finansal destek sağlamadıkları için İstanbul başkonsolosluğunu işgal ettiler.
     Reuters’e konuşan İstanbul Beyoğlu Komiseri Osman Yıldırım 32 Libyalının gözaltına alındığını ve aylardır paralarını alamadıklarını söylediklerini bildirdi.70 protestocu Taksim Meydanı’nda caddeyi çevreleyerek,kapıları,pencereleri kırarak ciddi maddi hasara yol açtı.

      İki İngiliz gazeteci serbest bırakıldı.[4]

      İki İngiliz gazeteci  aylardır tutuklu bulunmalarının ardından Libyalı militanlar tarafından serbest bırakıldı.22 Şubat’ta gözaltına alınan Nicholas Davies ve Gareth Montgomery İran’ın İngiliz yayın organı Press  TV’de çalışıyorlardı.
     Libyalı militanlar tarafından yakalanmalarının nedeni ise eski  diktatör lider Kaddafi’yi destekleyen yayın organında çalışmalarıydı.Gazeteciler militanların otellerini bastığını eşya ve materyallerini arayarak onları incelediklerini belirtti.Gazetecilerin Yahudiler için casusluk yaptığı ileri sürüldü ancak suçsuz olduklarının anlaşılması üzerine sınırdışı edildiler ve gazeteciler ailelerine kavuştukları için çok mutlu olduklarını ifade ettiler.

     Nato, Libya’daki sivil önlemleri araştırmalıdır.[5]

      Nato,  geçen yıl Libya’ya hava müdahalesinde bulunması  sonucu sivil ölümlere neden olmasının ardından bu ölümleri araştırmadaki başarısızlığıyla suçlanıyor.Uluslararası Af Örgütü 55 kişinin askeri müdahale dışında öldürüldüğünü öne sürüyor.Üstelik,Uluslararaası Af Örgütü daha uzun bir sivil önlemler listesinin hazırlandığını ancak hükümet sözcüsünün bu listeyi kısa tuttuğunun açıkladı.Af örgütü çatışma bittikten sonra müdahalede bulunulan şehirleri ziyaret etti ve burdaki sağ kalan insanlarla görüşerek  araştırmalar yaptı.
     İddialar karşısında Nato sözcüsü Libya’ya yapılan her insani müdahalenin mandater bir  amaç taşımadığını belirtti.Ayrıca Libya’da yasal bir sürecin istendiğini ve sivil önlemler raporunun tüm hedefleri içerip içermediğinin denetlendiğini ve bu konu hakkında araştırmaların sürdüğünü ifade etti.
 


[1] http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya/9163708/Libyas-elections-must-be-postponed.html
[2] http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya/9158141/Libya-claims-Mauritania-will-hand-over-Abdullah-al-Senussi.html
[3] http://www.dailystar.com.lb/News/Middle-East/2012/Mar-24/167783-libyans-arrested-for-attacking-consulate-in-istanbul.ashx#axzz1qKjK3MHl
[4] http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya/9155388/British-journalists-were-held-in-Libya-after-captors-mistook-W
[5] http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya/9153261/Nato-must-investigate-civilian-casualties-in-Libya.html






LİBYA GÜNDEMİ
Başak KAYA
19.03.2012




                Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdel Calil Libya Hükümeti’ni  bir arada tutacağına söz verdi                                                                                                
                Libya Ulusal Geçiş  Lideri Abdel Celil ülkenin doğusunda yarı otonom bir bölge isteğinde bulunan aşiret liderleri ve milis komutanlarının çağrılarını reddetti ve bu  konudaki ısrarlarını sürdürdükleri takdirde güç kullanmak durumunda kalacaklarını bildirdi.[1] Abdel Celil, sözde  Arap Baharı’nı engelleme konusunda bazı Arap Birliklerinden destek almayı planladığını söyledi.Ancak bunun aksi yönünde yüzlerce insan çöl şehirleri olan Sabha ve Kufa’da dahil olmak üzere Libya’nın güneyindeki federalizm karşıtı gösterileri  Facebook’ta video paylaşarak karara tepki gösterdi.Ayrıca Trablusgarp’taki geçici yönetim ülkenin birliğini korumayı amaçladıklarını ve bu tür hareketlerin ilerde Libya’nın  bölünmesine yol açabileceğini  belirtti.[2]
             Bu bölgenin çeşitli özelliklere sahip olduğu yetkiler tarafından açıklandı ve bunlardan biri de bu bölgenin son yıllarda Kaddafi rejimine karşı isyanların başladığı ve iç savaş boyunca en iyi korunan yer olmasıydı.Bingazi’nin resmi olmayan  merkezi Sirenayka’da kurulan bölgenin diğer önemli özelliği ise Libya’nın en çok petrol rezervinin bulunduğu ve 42 yıllık  Kaddafi iktidarı boyunca ihmal edilmiş bir yerdi.Ancak bölgedeki insanların çoğu bu kadar petrol rezervine sahip olmalarına karşın petrolün getireceği refahtan tam anlamıyla yararlanamadıklarını dile getirdiler.
            Kurulması düşünülen yeni bölge Sirte şehrinden Mısır sınırlarına kadar ülkenin doğusunu kapsıyor.Geçiş Konseyi’nin Başkanlığı’na Kaddafi Dönemi’nde en uzun süre hapis yatmış  olan siyasi mahkum Ahmed El Zubair getirildi.Ayrıca,o bölgesel birimlerin sınırlı yasama,yürütme,yargı güçlerini kabul ettiklerini ve dış ilişkilerinde  Ulusal Geçiş Konseyi’ni tanıdıklarını  ifade ederek  federal modellerin ülkeyi parçalamaya yönelik olduğu yönündeki endişelerini önemsiz gördü.[3]
            Çeşitli görüşlerin ortaya atıldığı bir ortamda Birleşik Arap Emirliklerinden yayılan federalizm tartışmalarındaki görüş ise bunun bir bölünme olmadığı Libya için en uygun yönetim olduğu yönündeydi.
            Bu arada İslam Birliği Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu Libya’nın toprak bütünlüğünü ve ulusal birliğini korumak için Libyalılara çağrıda bulundu.İhsanoğlu ifadesini yineleyerek Libya için hassas olan bu süreçte Geçiş Hükümetini desteklemek ve  bu  hükümetin Libya halkının tek meşru temsilcisi olduğunu ve bütün Libyalıların bu yönetim altında toplanmayı kabul etmesi gerektiğini söyledi.

Nikolas Sarkozy, 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasında kullanmak üzere Kaddafi’den 42 Milyon Euro aldığı iddiasını sert bir şekilde reddetti.[4]

            Bu iddianın sahibi Fransa’ da ‘skandalları ortaya çıkaran’ kimliğiyle tanınan ‘Mediaport’ sitesidir. İddiada, bu site 11 Fransız vatandaşının öldürüldüğü Pakistan’ ın Karaçi şehrindeki 2002 yılında yapılan bombalı saldırıda ele geçirilen belgeden faydalanmıştır.
Bu haberin doğruluğu şu şekilde desteklenmiştir:
            -TF1 TV’ nin raporlarına göre bir gazetecinin sorduğu soruya Sarkozy “ Eğer Kaddafi desteklemeseydi, bu kadar güçlü olamazdım” şeklinde açıklama yaptığı belirtildi.
              Kaddafi’ nin oğlu Seyfülislam, Euronews gazetesine Sarkozy’ nin seçim kampanyasında finanse edildiği şeklinde açıklama yaparak, haberi bir kez daha doğrulamış oldu.
            Bu haber Fransa gündeminde geniş yankı uyandırmasının yanında, 22 Nisan seçimlerine bu kadar kısa süre kalmasıyla da Sarkozy’ yi bir hayli zor durumda bıraktı. İddianın gün yüzüne çıkmasının nedeni ise Libya karşıtı gösterilerde İngiltere ile birlikte Fransa’ nın yer alması şeklinde yorumlanmaktadır.

Libya’nın Kaddafi Dönemi’ndeki İstihbarat Şefi Abdullah el  Sünusi Moritanya Başkenti  Novakşot’ta yakalandı[5]

Moritanya İstihbarat Kaynağından elde edilen bilgiye göre, Kaddafi’nin kayınbiraderi olan Libya’nın eski istihbarat şefi Sennusi Libya’da meydana gelen Kaddafi karşıtı ayaklanmaların bastırılmasında etkili olduğu için ‘suçlu’ sıfatıyla Lahey Uluslararası Adalet Divanı tarafından yargılanmak üzere istendi ve yine Divan tarafından Bingazi’de insanlığa karşı işlenen politik zemine dayalı suç ve cinayetlerin dolaylı faili olarak nitelendirildi.[6]
            Diğer taraftan, Sennusi Kaddafi’nin baskıcı rejiminin en sadık destekçisi ve aynı zamanda 42 yıllık iktidarının sağ kolu olarak görülmektedir.O, aynı zamanda Kaddafi yönetimindeki merkez grubun son üyelerinden birisidir.Onun dışında bu üyelerden  Kaddafi’nin Nijerya’da bir barınakta yakalanmış olan oğlu Saadi ve diğerleri hala serbesttir.Saadi’nin isyanı bastırmaya çalıştığı düşünülmekte ve Ulusal Geçiş Konseyi’nin hala etkin bir kontrol sağlayamadığı bir ortamda bu tavır özgürlük yanlıları açısından rahatsızlık verici olmaktadır.
İsyanların bastırılmasındaki etkisinden şüphelenilen Sennusi,Tripoli isyanlarının bastırıldığı 21 Ağutos günü Rixos Hotelde görüldü ve Nato’nun Tripoli’yi bombalamasına tepki göstererek,bu saldırının Libya’yı yok etmek adına El-Kaide ve Batılı istihbaratın işbirliği yaptığını ve Libya’nın Terörist gruplar tarafından yönetilmeyeceğini ileri sürdü.
Sennusi’nin  geçmişte de birtakım suçlarla bağlantısı olduğu ortaya çıkmıştır.Nitekim,1999’da 170 kişinin öldürüldüğü havayolları saldırısından dolayı Paris’teki bir mahkeme Sennusi’yi tutuklama kararı almıştır.Ayrıca, 4 Aralık 2011’de Libyalı yetkili Abdullah Nakir Al Arabia Gazetesi’ne göre Sennusi yakalanarak Kaddafi’nin gizli nükleer tesisi hakkında sorguya çekildi.Fakat bu olay Libya Hükümeti tarafından herhangi bir delille ispatlanamadı.

Sahra’ daki Avustralyalı maceracı Libyalı militanlar tarafından ele geçirildi

Avustralyalı maceracı Sahra çölünde trekking yaparken Libyalı militanlar tarafından ele geçirildi. 28 gün işkence gördükten sonra serbest bırakıldı.Tom Smitheringale adındaki Avustralyalı, kronik ve hayatı tehdit eden hastalıkları olan çocukların yaşam kalitesini arttırmak için çalışan bir yardım kuruluşu olan Starlight Vakfı için para toplama kampanyası için yollara koyulmuştu.
Raporlara göre, Maceracı Mısırdan sınırı geçtikten sonra Moroccaya varmak için çölde yürüme girişimi sırasında alıkonularak Bingazi şehrinde hapse atıldı.
Bunun üzerine,Dışişleri departmanı, eski bir asker olan Smitheringale’ a yardımı onayladı. “Kahire ve Roma elçiliklerimiz, Libyada gözaltına alınan Avustralyalı adama konsolosluğun yaptığı yardımı destekledi” şeklinde açıklama yapıldı. Canberradaki konsolosluk yetkilileri ayrıca mağdurun ailesine de yardım sağladı.[7]

Tunus Hükümeti Bingazi’deki Konsolosu Geri Çağırdı

Tunus Hükümeti resmi olarak Bingazi’den konsolosunu geri çağırarak görevine son verdi.Tarihte Sirenayka olarak bilinen  ve 6 Mart’ta Bingazi’de yapılmış olan  Libya’nın doğusundaki  bölgenin otonom olması  hakkındaki    konferansa katılımından sonra bu karar rapor edildi.[8]
Bu olayın yanlı bir tutum sergilemesinin ve diplomatların görevlerini aşmasının görülmesi üzerine Tunus Başbakanı Adnen Mansar’ın resmi sözcüsü, Tunus Hükümeti’nin Libya Hükümeti’nden özür dilediğini bildirdi.Konsolos,konferansa katılmadan önce Tunus Başkanı’ndan  izin almaksızın toplantıya katıldığı için yaptırıma tabi tutulduğu söylendi.Başkan,Tunus ve Libya arasındaki diplomatik ilişkileri etkileyebilecek kapasitede olan bu hareket veya davranışı uluslar arası medyada kınamaya devam eti.
Bu olay ilişkilerin sağlam zeminlere oturtulmasına yol açtı ve buna yönelik adımlar atıldı.Şöyle ki,Tunus Dışişleri Bakanı  Rafik Abdesselam,Libya Dışişleri Bakanı  Ben  Khayal ve Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed Amrov birlikte yaptıkları danışma toplantısında Tunus,Libya ve Mısır arasındaki ekonomik işbirliğini gerçekleştirmek ve aynı zamanda Arap dünyası ve uluslar arası kamuoyundaki pozisyonlarını nasıl koordine edeceklerini görüşmek için bir araya geldiler.